Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2022/1482 E. 2023/1013 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1482 – 2023/1013
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1482
KARAR NO : 2023/1013

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/03/2022
NUMARASI : 2020/498 Esas, 2022/174 Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tasarrufun İptali (İİK 277 ve devamı)

Konya Asliye 2. Ticaret Mahkemesinin 09/03/2022 tarihli, 2020/498 Esas, 2022/174 Karar sayılı kararına karşı istinaf başvurusunda bulunulmuş olmakla dosya incelendi.

KARAR

Davacı, davalı – borçlu … Limited Şirketinden çek ve faturalara dayalı olarak alacaklı olduğunu, çekten kaynaklanan alacağının tahsili için Konya 12. İcra Müdürlüğünün 2012/1138 Esas sayılı dosyasında 10.000,00 TL üzerinden, 30 adet faturadan kaynaklanan alacağın tahsili için ise Konya 12. İcra Müdürlüğünün 2012/1222 Esas sayılı dosyasında ise 66.383,18 TL asıl alacak ve fer’ileri üzerinden icra takibi yapıldığını, her iki icra takibinin de kesinleştiğini, borçlu şirketin borcu karşılayacak mal varlığı bulunmadığının takip dosyaları ile belirlendiğini, borçlu şirketin borç ödemekten aciz halde olduğunu ve buna ilişkin borç ödemeden aciz belgelerini temin edip dosyaya sunacaklarını ancak borçlu şirketin icra takiplerine konu borçlarının doğumundan sonra icra takiplerinden hemen önce 3 adet bağımsız bölümü davalı …’e, onun tarafından da davalılar …, … ve …’ya devrettiğini, diğer 3 adet bağımsız bölümü yine borçlu Şirketin davalı …’a, …’ın da bu bağımsız bölümleri davalılar …, … ve …’ya kısa süre içerisinde devrettiklerini, 1 adet arsa vasfındaki taşınmazı borçlu şirketin davalı …’a, 5 adet bağımsız bölümü de borçlu şirketin diğer davalılar…, …, …’e ve …’a devrettiğini ayrıca borçlu şirketin davalı …’ a mülkiyetini devrettiği bağımsız bölümü devretmezden önce borçlu şirketin bu bağımsız bölüm üzerine davalı … AŞ lehine ipotek tesis ettirdiğini ayrıca davalı …’ın borçludan devraldığı bağımsız bölüm üzerine diğer davalı … lehine ipotek tesis ettirdiğini, böylelikle 18 adet mülkiyet devri ve 2 adet ipotek tesisi olmak üzere toplam 20 adet tasarrufun tamamının kısa süreler içerisinde yapıldıklarını, taşınmazların piyasa değerlerinin çok altında alacaklılardan mal kaçırmak amaçlı yapıldıklarını ileri sürerek toplam 20 adet tasarrufun iki ayrı icra dosyası nedeniyle iptallerine ve icra dosyalarındaki alacaklarının tahsilini sağlamak üzere tasarrufa konu taşınmazlar üzerinde kendilerine cebri icra yetkisi verilmesine, tasarrufların iptal edilmemesi halinde ise davalıların İİK’nin 283/2 maddesi gereğince nakdi tazminatla sorumlu tutulmalarına ve devir yapan davalılardan tasarrufa konu taşınmazların değerlerinin tazminine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı borçlu … Ltd. Şirketi ve lehlerine tasarrufta bulunduğu üçüncü kişiler …, …, …, …, …, …, …, iddiaların yersiz olduğunu, taşınmazları bedelleri karşılığında satın aldıklarını, önceye dayalı tanışıklıklarının ve ticari ilişkilerinin bulunmadığını, satın alma tarihinde inşaat henüz tamamlanmadığından ek ödeme de yapmak zorunda kaldıklarını, muvazaalı bir işlem olmadığını, davalı-borçlu şirketin aciz halinin kanıtlanması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Üçüncü kişi konumunda olan davalı …’den bağımsız bölümleri devralan dördüncü kişi konumundaki …, … ve … ve davalı …’dan bağımsız bölümleri devralan dördüncü kişi konumundaki …, …, …, taşınmazları bedeli karşılığında satın aldıklarını, mal kaçırma kastı ve icra takiplerini sonuçsuz bırakma kastının kanıtlanması gerektiğini, iddiaların yersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Yargılama sırasında ölen davalı …’ın ölümü üzerine davaya dahil edilen mirasçılar …, …, …, … ve …, iddiaların yersiz ve dayanaksız oluğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Davalı…, davacı ile herhangi bir hukuki irtibatın bulunmadığını, davalı …’ın çekişmeye konu taşınmazı satın aldığı borçlu şirketi de tanımadığını, borçlu ile doğrudan veya dolaylı olarak bir ilişkinin bulunmadığını, esnaflara … Bankası kanalıyla kredi verilmesine aracılık eden bir kooperatif olduklarını, dava konusu taşınmazlarda malik olunmadığını, davacı ve dava konusu ile irtibatı bulunmadığından davanın kendisine yöneltilemeyeceği gibi aciz vesikası alınmadan açılan davanın reddi gerektiğini, davalı …’ın esnaf borçluya maliki olduğu taşınmazı ipotek verdiğini, kooperatife ipotek verilen taşınmazda herhangi bir kısıtlama bulunmadığını, kredi çeken esnafın işlemlerini tamamlayarak kredi temini sağladığını, iyi niyetli olunduğunu, davacı ile diğer davalılar arasındaki hukuki durumun bilenemeyeceğini belirterek öncelikle davanın husumet ve dava şartı yokluğundan reddi, aksi halde esastan reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı …AŞ, davalı şirket ile aralarında gerçekleşen satış işleminin iptali istenen taşınmazlarla ilgili bir mülkiyet devri ilişkisi veya tasarufunun söz konusu olmadığını, borçlu şirkete 01/11/2011 tarihinde akdedilen genel kredi sözleşmesi kapsamında kredi kullandırıldığını ve bu tarihte … nolu bağımsız bölüm üzerine 300.000,00 TL değerinde ipotek tesis edildiğini, bankanın iptali istenen devirlerle ilgili herhangi bir tasarrufun bulunmadığını, bu nedenle davanın husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, tasarrufun iptali davasının açılabilmesi için aciz belgesinin alınması gerektiğini, borçlu şirket ile aralarında genel kredi sözleşmesine dayalı gerçek ve iyi niyetli bir borç ilişkisi bulunduğunu, ilgili taşınmaz üzerindeki ipotek işleminin de banka lehine teminat oluşturduğunu, borçlu şirketin bir kredi sözleşmesi ve bir de ipotek tesisi için resmi senet imzaladığını, akdedilen sözleşmelerden kaynaklanan hakkını kullanarak ipoteği kaldırmadığını ve alacağını güvence altında tuttuğunu, ipoteğin iptaline ilişkin talebin dava dilekçesinde gerekçelendirmediğini, açıklama ve delil sunulmadığını belirterek öncelikle davanın husumet yokluğu nedeniyle usulden, hukuken dayanaksız ve haksız olması nedeniyle esastan reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davacı tarafça davalılar aleyhine borçlu şirketin mal kaçırma amacıyla üzerine kayıtlı taşınmazı davalılara sattığından bahisle tasarrufun iptali davası açılmış ise de bu tür davalarda amacın, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı bazı tasarrufların geçersiz ya da iyiniyet kurallarına aykırılık nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını, o mal üzerinde cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamak olduğu, davanın ayni değil şahsi nitelikte bir dava olup temelinde muvazaa veya haksız fiil gibi kabul edilebilecek tasarruflar nedeniyle alacaklının zarara uğradığı iddiasının mevcut olduğu benimsenerek Konya 12. İcra Müdürlüğünün 2012/1138 Esas sayılı icra takip dosyası bakımından tasarrufların borcun doğumundan önce yapıldığından dava şartı yokluğundan anılan takip dosyası bakımından talebin reddine, Konya 12. İcra Müdürlüğünün 2012/1222 Esas sayılı icra takip dosyası bakımından ise davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hükme karşı davacı tarafın istinaf başvurusu üzerine Dairemizin 09/07/2020 tarih 2020/659 Esas 2020/743 Karar sayılı kararı ile “… İİK’nin 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali davalarında iptali istenen tasarrufların borcun doğumundan sonra gerçekleştirilmiş olması dava şartı olduğu kuşkusuzdur. Her ne kadar Konya 12. İcra Müdürlüğünün 2012/1138 Esas sayılı dosyası bakımından dava şartı yokluğu nedeniyle usulden ret kararı verilmiş ise de dosya içeriği ve toplanan delillerden borcun kaynağının 15/02/2012 düzenleme tarihli … Şubesine ait çek ve anılan çekin dayanağının da 17/02/2010 tarih, 790631 sayılı mimari proje hizmet bedeline ilişkin sözleşme olduğu dolayısıyla 10-13-15/02/2012 tarihli tasarruflar bakımından borcun kaynağının temlik tarihlerinden önce olduğu bir başka deyişle borcun doğumundan sonra iptali istenen tasarruflar gerçekleştirildiğine göre 2012/1138 Esas sayılı takip dosyası bakımından da davanın esasının incelenmesi gerekirken dava şartı yokluğu nedeniyle usulden ret kararı verilmiş olması isabetsiz olduğundan anılan dava dosyası bakımından da değerlendirme yapılması” gereğine değinilerek 6100 sayılı HMK’nin 353,1/a-4.maddesi uyarınca ilk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiş, Mahkemece kaldırma kararına uyulmakla yapılan yargılama sonucunda “… …, …, …, …, … mirasçıları ( …, …, …, …) … ve onun aracılığıyla tasarrufta bulunulan …, …, … ile davalı … AŞ bakımından dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, davalı …, … ve … yönünden feragat nedeniyle davanın reddine, …Kooperatifi yönünden davanın açılmamış sayılmasına ” karar verilmiştir.
Davalılardan … ve…, ilk derece Mahkemesince dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesine rağmen, yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmalarının usul ve yasaya aykırı olduğunu, borcun doğumundan iki yıl sonra eldeki davanın açılamayacağını, zaman aşımı itirazlarının dikkate alınmadığını belirterek istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki Dairemizin kaldırma kararı sonrasında, davacı vekilinin Konya İcra Müdürlüğünün 2012/1222 Esas ve 2012/1138 Esas icra takip dosyalarındaki icra takipleri nedeniyle açılan tasarrufun iptali ve bedel istemli davada çekişme konusu alacağın ve tüm fer’ilerinin tahsil edildiği bildirimi karşısında üçüncü kişi ve dördüncü kişi konumundaki lehlerine tasarrufta bulunulan davalı …, …, … mirasçıları (…, …, …, …) … ve onun aracılığıyla tasarrufta bulunulan …, …, … bakımından karar verilmesine yer olmadığına, davalı … AŞ lehine konulmuş olan ipotek terkin edildiğinden davalı Banka bakımından davanın konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, davanın açılmasına sebebiyet verildiği gözetilerek yargılama giderleri ve vekâlet ücretinden davalıların ayrı ayrı sorumlu tutulmuş olmasında, davalılardan … ve onun aracılığıyla tasarrufta bulunulan …, …, … hakkındaki davadan feragat edildiğinden davanın reddine, davalıların yargılama giderleri ve avukatlık ücreti taleplerinin bulunmadığının hüküm yerinde gözetilmiş olmasında, davalılardan … Kooperatifi hakkında açılan davanın geri alındığı ve davalı Kooperatif tarafından da geri alma beyanına açıkça rıza gösterildiği gözetilerek davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş olmasında ve hükmün kuruluş biçiminde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Nitekim bu yöne ilişkin istinaf başvurusu da bulunmamaktadır. Her ne kadar davacı Şirket istinaf başvurusunda bulunmuş ise de istinaf başvuru harcının yatırılması konusunda yapılan ihtara rağmen harç karşılanmadığından istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmamıştır.
Davalılardan (üçüncü kişi konumundaki) … ve… yargılama giderleri ve aleyhe hükmedilen avukatlık ücreti bakımından yapılan istinaf başvurusuna gelince,
Dava, İİK’nin 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
Hemen belirtmek gerekir ki tasarrufun iptali davasının konusuz kalması için davanın dayanağı takip dosyasındaki davacı alacağının fer’ileriyle birlikte tamamının ödenmiş olması yani borcun kalmaması, borçlular tarafından açılmış bir menfi tespit davasının kabul edilmesi (davacı alacağının olmaması), davacı tarafından açılan itirazın iptali davasının reddedilmiş olması (alacağın olmaması), dava konusu taşınmazların davacıya devredilmiş olması veya bedellerinin davacıya ödenmiş olması gibi maddi ve hukuki olguların gerçekleşmiş olması gereklidir. Dava devam ederken davanın konusuz kalması halinde artık esas hakkında yargılama yapılmasına ve karar verilmesine gerek kalmaz. Bu durumda Mahkemece davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına şeklinde hüküm kurulması gerekir.
6100 sayılı HMK’nin 331/1. maddesinde “Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hallerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder.” düzenlenmesine de yer verilmiştir.
Dosya içeriğine, toplanan delillerden, Konya 12. İcra Müdürlüğü’ nün 2012/1138 Esas sayılı dosyasında, davacının borçlu şirket aleyhine 15/02/2012 keşide tarihli 15/02/2012 ibraz tarihli 10.000,00 TL bedelli çeke dayalı olarak 21/02/2012 tarihinde 10.000,00 TL asıl alacak ve fer’ileri ile birlikte toplam 10.553,29 TL alacak ve takipten sonra asıl alacağa uygulanacak reeskont faizi üzerinden icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin borçlu şirkete 03/03/2012 tarihinde tebliğ edildiği, ödeme emrinin ve takibin itiraz edilmeksizin 09/03/2012 tarihinde kesinleştirildiği, 15/12/2012 keşide tarihli çekin dayanağının 17/02/2010 tarihli 790631 sıra nolu mimari proje bedelline ilişkin fatura olduğu dolayısıyla borcun doğumunun 17/02/2010 tarihi olduğu, Konya 12. İcra Müdürlüğünün 2012/1222 Esas sayılı dosyası incelendiğinde ise davacının borçlu şirket aleyhine en eskisi 18/02/2010 en yenisi 29/12/2011 düzenleme tarihli olan toplam 66.383,18 TL tutarlı 30 adet çeke dayandığı, her iki takip dosyası üzerinden 20/02/2012 ve 27/02/2012 tarihinde icra takibi başlatıldığı, ödeme emirlerinin ve takiplerinin kesinleştiği, haciz işlemlerinin ticari iş yerinin terk edilmiş olması, yeni adresin bildirilmemesi, haczi kabil mal bulunamaması gibi nedenlerle alacağın tahsilinin mümkün olmadığı bu nedenle icra müdürlüğü tarafından 20/09/2012 tarihli borç ödemeden geçici aciz vesikasının düzenlendiği, bu süreçte 15/02/2012, 10/02/2012 ve 13/02/2012 tarihli tasarruflar ile şirket adına kayıtlı taşınmazların diğer davalılara satış yoluyla temlik edildiği, bu temliklerin alacaklıdan mal kaçırmak amaçlı ve zararlandırmak kastı ile yapıldığı iddiasıyla eldeki davanın açıldığı, davada İcra İflas Kanunu’nun 277 ve devamı maddeleri uyarınca tasarrufun iptali, icra takip dosyası kapsamında tasarrufa konu taşınmazlar bakımından taşınmazlara ihtiyati haciz şerhi konulması, cebri icra yetkisi tanınması, dördüncü kişilere devredilmiş taşınmazlar bakımından talebin nakden tazminine karar verilmesi isteminde bulunulduğu, tasarruf tarihleri gözetildiğinde 09/04/2012 tarihinde açılan davanın yasal süresi içinde açıldığı dosya kapsamı ile sabittir.
O halde taraflar arasındaki borcun dayanağının gerçek bir alacağa dayandığı, borcun doğumunun 15/02/2012 düzenleme tarihli çek ve 03/03/2010 ve devamı tarihlerde düzenlenen 30 adet faturaya dayandığı, çekin dayanağının 17/02/2010 tarihli faturaya dayandığı, faturanın mimari proje hizmet bedeli olarak düzenlendiği, yargılama sırasında Serbest Mali Müşavir’den Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/169 Esas sayılı tarafları aynı olan dava dosyası kapsamında alınan raporda davacı ile davalı şirketlerin ticari defterleri üzerinde yapılan incelemede aralarında ticari ilişki olduğu, 2012 yılı itibariyle toplam 116.932,00 TL alacağının olduğu, ödeme yapıldığının tespit edilemediğinin saptandığı, çek ve faturadan kaynaklı borcun ödenmemesi üzerine iki ayrı icra dosyası ile takip başlatıldığı, takiplerin kesinleştiği, bu süreçte davalı-borçlu şirket tarafından davalı…’a 10/02/2012 tarihinde … No.lu bağımsız bölümü, 15.000,00 TL bedelle (temlik tarihindeki gerçek değerin 100.000,00 TL), … No.lu bağımsız bölümün 20.000,00 TL (temlik tarihindeki gerçek değerin 115.000,00 TL), .. No.lu bağımsız bölümün ise 40.000,00 TL bedelle (temlik tarihindeki gerçek değerin 135.000,00 TL) diğer davalı …’e satış yoluyla temlik edildiği, tasarrufun borcun doğumundan sonra gerçekleştirildiği, borçlu hakkında yapılan 20/03/2012 ve 05/05/2012 tarihli haciz işlemlerinde hacze kabil mal varlığının bulunamadığının tespit edildiği ve her iki icra dosyaları bakımından 209/09/2012 tarihli aciz belgesi düzenlendiği, iptale konu taşınmazların temlik tarihindeki gerçek değeri ile akitte gösterilen değerler arasında misli ile fark bulunduğu, taşınmazların halen üçüncü kişi konumundaki davalılar… ve … adına kayıtlı olduğu, tasarrufun iptali ile istemi ile açılan eldeki davanın 09/04/2012 tarihinde yasal süre içinde açıldığı, İİK’nin 277 ve devamı maddelerinde aranan koşulların gerçekleştiği ve davanın açılmasına sebebiyet verildiği sonucuna varılmaktadır.
Öyleyse yargılama sırasında icra takibine konu alacak ve fer’ilerin tamamı borçlu tarafından ödendiğine göre istinaf incelemesine konu… ve …’e yapılan tasarruflar bakımından da davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı gibi yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü lehine tasarrufta bulunulan üçüncü kişi konumundaki davalılar … ve …’in borçlu şirket ile birlikte hareket ettikleri, dava açılmasına sebebiyet verildiği, lehlerine alacaklıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı temlik gerçekleştirildiği gözetilerek yargılama giderleri ve avukatlık ücretinden sorumlu tutulmuş olmalarında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Kaldı ki istinafa gelen davalıların nispi vekâlet ücretinden sorumlu tutulmaları gerekirken maktu vekâlet ücretinden sorumlu tutulmuş iseler de istinafa gelenin sıfatı gözetilerek yapılan incelemede anılan hususa değinilmekle yetinilmiştir.
Hâl böyle olunca Mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık olmadığından davalılar … ve…’ın istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353,1/b-1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir .
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Konya Asliye 2. Ticaret Mahkemesinin 09/03/2022 tarihli, 2020/498 Esas, 2022/174 Karar sayılı kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davalılar … ve…’ın istinaf taleplerinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353,1/b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalılar … ve…’dan alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL’nin mahsubu ile bakiye 99,2‬0 TL harcın davalılardan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalılar … ve… tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin davalılar üzerinde bırakılmasına,
4-Karar kesinleştiğinde kullanılmayan gider avansının 6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi uyarınca ilgililerine iadesine,
5-6100 sayılı HMK’nin 359/3. maddesi uyarınca Dairemiz kararının tebliği işleminin ilk derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK’nin 7035 sayılı Kanun ile değişik 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 27/04/2023

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 26/05/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip