Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/250 E. 2021/576 K. 19.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/12/2020
NUMARASI : ….
DAVANIN KONUSU : Tasarrufun İptali

Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 11/12/2020 tarihli, …. Karar sayılı kararına karşı davalı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuş olmakla dosya incelendi.

KARAR

Davacı, davalı … ile arasında 03.07.2017 tarihli alım satım sözleşmesi akdedildiğini, davalı …’un sözleşmeye konu makineyi tam ve kusursuz olarak … bulunan fabrikasında kuracağının ve çalışır durumda teslim edeceğinin kararlaştırıldığını, aksi durumda davalı … adına kayıtlı Ankara ili,….. bağımsız bölüm için davacı lehine 20.000,00 Euro bedelli ipotek tesis edildiğini ancak davalının sözleşme edimini yerine getirmemesi üzerine Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin ….sayılı dosyası ile 11.05.2018 tarihinde makine başında tespit yapıldığını, akabinde Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin…. sayılı dosyası ile alacak davası açıldığını ve yargılama devam ederken davaya konu taşınmazın 16.09.2020 tarihinde diğer davalı …’e temlik edildiğini, temliki işlemin alacaklıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek öncelikle davaya konu taşınmaz üzerine teminatsız olarak ihtiyati haciz konulmasına, temlikin muvazaalı olduğunun tespitine, İİK’nin 283. maddesi uyarınca alacaklarının tahsili için taraflarına haciz ve satış yetkisi istenilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, 6102 sayılı TTK.’nin yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden itibaren açılan davalarda artık asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi arasındaki ilişkinin iş bölümü değil görev ilişkisi olduğu, somut olayda da dava bu tarihten sonra 20.08.2014 tarihinde İİK.’nin 277. ve devamı maddelerine dayanılarak açıldığından, görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu gerekçesiyle davanın görevsizlik nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davalı, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili çekişmesiz yargı işi niteliğindeki ticari davaların, tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın 6102 sayılı Ticaret Kanunu’nun ticari dava ve çekişmesiz yargı işi olarak kabul ettiği işler olduğunu, TTK’nin bu Kanun’dan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığını, 5. maddesinin ikinci fıkrasında, bir yerde asliye ticaret mahkemesi varsa asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu Kanun’un hükmünce ticari sayılan davalara asliye ticaret mahkemesinde bakılacağı hususlarının düzenlendiğini belirterek görevsizlik kararının kaldırılması hususunda istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Dava, Türk Borçlar Kanunu 19. maddesinde düzenlenen tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 19. maddesi ve İcra İflas Kanunu’nun 277. ve devamı maddelerinin kıyasen uygulanması istemiyle açılan tasarrufun iptali davalarında, alacağın tamamının ya da bir kısmının tahsiline olanak bırakmamak amacıyla borçlu tarafından yapılan tek taraflı hukuksal işlemlerle, borçlunun amacını bilen veya bilmesi gereken kimselerle yapılan bütün hukuksal işlemlerin hükümsüzlüğünü sağlamak ve bu yol ile alacağı tahsilinin amaçlandığını, iddianın sabit olması halinde davacı, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını alma yetkisini elde eder, tasarruf konusu taşınmaz mal ise davalı, üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). İptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte Kanundan doğan bir dava olup tasarrufa konu malların aynı ile ilgili olmadığı gibi tarafların tacir olmasının da görev hususunun belirlenmesine de doğrudan bir etkisi yoktur.
Yukarıda yapılan açıklamalar karşısında, tasarrufun iptali davaları mutlak ticari dava niteliğinde olmayıp şahsi nitelikte ve borçlunun tasarruflarına yönelik bulunduğundan asliye hukuk mahkemelerinin görevine girmektedir.
Öte yandan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden itibaren açılan davalarda artık asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi arasındaki ilişki işbölümü değil görev ilişkisidir.
Somut olayda da davanın 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra 12/07/2019 tarihinde TBK’nin 19. maddesine dayanılarak açılmış olduğundan görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Nitekim bu husus HGK …. karar sayılı kararında da benimsenmiştir. O halde Mahkemece görevsizlik kararı verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Hâl böyle olunca davalıca istinaf sebebi olarak ileri sürülen hususların görevli mahkemece değerlendirileceğinden yukarıda açıklanan nedenlerle davalının istinaf talebinin 6100 sayılı HMK’nin 353/1/b-1. maddesi gereğince esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 11/12/2020 tarihli, …. Karar sayılı kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalının yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nin 353/1-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli 59,30 TL harçtan peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
4-Karar kesinleştiğinde kullanılmayan gider avansının 6100 sayılı HMK’nin 333. maddesi uyarınca talep halinde ilgilisine iadesine,
5-6100 sayılı HMK’nin 359/3. maddesi uyarınca Dairemiz kararının tebliği işleminin ilk derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde 6100 sayılı HMK’nin 7035 sayılı Kanun ile değişik 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 19/03/2021

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 23/03/2021

Başkan

Üye

Üye

Katip