Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2021/1784 E. 2023/1622 K. 07.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1784
KARAR NO : 2023/1622

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/04/2021
NUMARASI : 2018/625 Esas, 2021/287 Karar
DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALI : …
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tapu İptali ve Tescil veya Bedel

Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 14/04/2021 tarih, 2018/625 Esas, 2021/287 Karar sayılı kararına karşı davacılar ve davalı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuş olmakla dosya incelendi.
KARAR

Davacılar, mirasbırakan …’nun …. Şti.nin … Bankasından kullandığı krediye teminat olarak … No.lu bağımsız bölümü gösterdiğini ve anılan bağımsız bölüm kaydına ipotek tesis edildiğini, kredi ödemelerinin düzenli olarak yapıldığını, murisin 25.07.2014 tarihinde ölümü sonrasında davalının ipoteğin paraya çevrilmesi için icra takibi başlattığını, takip sırasında ipoteğin paraya çevrilerek bağımsız bölümün satışının yapıldığını, yapılan itirazlar ve açılan davalar sonucunda gerek icra hakimliğinde gerekse ticaret mahkemesinde murisin ölüm tarihi itibariyle mirasçılarına sirayet eden borcunun bulunmadığının belirlendiğini, borcun kaynağının murisin ölümünden sonra kullanılan ticari krediler olduğunu, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takibe itiraz edilerek ölümle kefaletin son bulması nedeniyle usulsüz takibin iptalini talep ettiklerini, davanın reddine ilişkin hükme karşı yapılan istinaf başvurusu üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesinin 2017/812 Esas, 2017/1362 Karar sayılı kararı ile icra emrinin iptaline karar verildiğini, anılan karara rağmen taşınmazın satılarak paraya çevrildiğini, murisin ölümünden sonra kullanılan kredilerden sorumluluğun doğmayacağını, borcun bulunmadığı belirtilerek takibe itiraz edildiğini ve Ankara 19. İcra Müdürlüğünün 2015/27483 Esas sayılı dosyasındaki icra takibinin durduğunu, takibe yapılan itirazın iptaline ilişkin olarak Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/291 Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporu uyarınca murisin ölümüne değin kullanılan kredilerden mirasçıların sorumlu olduğu ancak 25.07.2014 tarihinden sonra kullanılan kredilerden mirasçıların sorumlu olmadığı ve 18.12.2015 tarihinde yapılan takip nedeniyle sorumluluk doğmayacağı için icra takibine yapılan itirazın haklı olduğu gerekçesiyle davanın reddedildiğini, dava konusu bağımsız bölümün haksız olarak icra marifetiyle satıldığını, davalının daha sonra taşınmazı satıp satmadığının bilinmediğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adlarına tesciline, olmadığı takdirde taşınmazın dava tarihi itibariyle rayiç değerinin reeskont avans faizi ile şimdilik 25.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, tapu iptali ve tescil davası bakımından görevli mahkemesinin 6100 sayılı HMK’nin 2/1. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, borçlu dava dışı …. Şti. ile arasında kredi genel sözleşmesi imzalandığını, teminat olarak murisin adına kayıtlı … No.lu bağımsız bölüme ipotek işlendiğini, borcun ödenmemesi üzerine dava dışı borçlu firmaya, kefillerine ve davacılara Beşiktaş 26. Noterliğinin 11.11.2015 tarihinde ihtarname gönderildiğini, ihtarnameye rağmen borcun ödenmemesi üzerine Ankara 13. İcra Müdürlüğünün 2016/6352 Esas sayılı dosyasında taşınmaza konulan ipoteğin paraya çevrilmesi için icra takibi başlatıldığını, taşınmazın satışa esas kıymet takdiri yaptırıldığını ve borçluların kıymet takdirine herhangi bir itirazı olmadığından taşınmazın satışa çıkarıldığını, taşınmazın 07.11.2016 tarihinde 180.000,00 TL bedelle ihale edildiğini, ihaleye karşı davacılar ve ihaleye katılanlar tarafından ihalenin feshi davası açılmadığını ve ihalenin kesinleştiğini, taşınmazın Banka adına tescil edildiğini ve 23.03.2017 tarihinde üçüncü kişiye satış suretiyle devredildiğini, davanın dayanağının kefalete değil ipoteğe dayandığını, ipoteğin fek edilmediği sürece kredinin teminatını oluşturduğunu, ipoteğin borçlunun tüm kredilerinin teminatını oluşturduğunu ve fekkin Banka tarafından bildirilinceye kadar ipoteğin devam edeceğini, davacının eksik harç yatırmak suretiyle davayı açtığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece dosya kapsamı ve toplanan delillere göre davanın ticari kredilerden kaynaklandığı, Ankara 13. İcra Müdürlüğünün 2016/6352 Esas sayılı dosyasında davalı tarafından asıl borçlu muris … mirasçıları adına 270.000,00 TL alacak için ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapıldığı, Ankara 5. İcra Hukuk Mahkemesinin 2016/398 Esas sayılı dosyasından verilen kararın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi tarafından 16.11.2017 tarihi itibarı ile ihtarnamenin iki mirasçıya tebliğinin yapılmadığı gerekçesiyle bu mirasçılar yönünden icra emrinin iptaline karar verildiği, Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/291 Esas sayılı kararında murisin kefalet sözleşmesinden dolayı Ankara 19. İcra Müdürlüğünün 2015/27483 Esas sayılı dosyasına konu borcunun kalmadığının tespiti ile bankanın itirazının reddine karar verildiği, istinaf incelemesi sonucunda kararın onandığı, davacılar murisinin şahsi kefaletinin vefat tarihi olan 25.07.2014 tarihine kadar kullandırılan kredilerle sınırlı olduğu, davacılar murisinin davalı banka lehine 29.04.2013 tarihli 270.000,00 TL bedelli 1. dereceden tesis edilen ipotek senedinde “borçlu …. Şti.nin Bankanın merkez ve şubeleri ile yapmış ya da ileride yapacağı, doğmuş ve doğacak borçların fekki bankaca bildirilinceye kadar hüküm ifade etmek üzere süresiz” verildiği, ayni teminat olması nedeniyle murisin vefatı halinde sorumluluğun ortadan kalkmayacağı, dava dışı asıl borçlu murisin borcunun 270.000,00 TL ipotek limitinin çok üstünde kaldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacılar, dava dilekçesini tekrar ederek kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, muris …’nun vefat tarihi 25.07.2014 itibariyle dava dışı kredi borçlusu … Ltd. Şti.nin ipotek tesis edilen ve müştereken kefil olunan krediden borcunun bulunmadığını, 25.07.2014 tarihi itibariyle ipotek tesis edilen krediden Şirketin davalıya borcunun olmadığını, murisin ölümü esnasında borç bulunmaması nedeniyle şahsi kefalet ve ipoteğin nasıl değerlendirilmesi gerektiğinin çözümlenmediğini, Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi, Ankara BAM 21. Hukuk Dairesi ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme ile murisin 25.07.2014 tarihinden sonra dava dışı firmaya verilen kredilerden dolayı borcun kaynaklandığı ve sorumlu tutulamayacaklarına karar verildiğini ve kararın 24.11.2020 tarihinde kesinleştiğini, murisin vefat tarihi itibariyle borcu bulunmadığından ipoteğin devam edip etmediğinin, ölümünden sonra çekilen krediler nedeniyle ipoteğin geçerliliğinin devam edip etmediğinin incelenmediğini, muris ve davalı banka arasında akdi ilişkinin sonlandığını, murisin ölüm sonrası oluşan riskler nedeniyle riski teminat altına alan ipoteğin devam etmeyeceğini, murisin ölümü ile teminat verme iradesinin son bulduğunu ve yeni kredilerde murisin teminat iradesinin aranamayacağını, murisin ölümünden sonra çekilen kredilerden dolayı aynı teminatın devam ettiğinin savunulamayacağını, borçlu olmadıklarını ileri sürerek istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
Davalı, bilirkişi tarafından taşınmaz değerinin 278.000,00 TL olarak tespit edildiğini, davacıların bu miktar üzerinden ıslah talebinde bulunduğunu, maktu vekâlet ücreti takdirinin hatalı olduğunu, taşınmaz değeri üzerinden vekâlet ücreti takdiri gerektiğini, Mahkemece eksik harcın tamamlattırılmadığını ileri sürerek istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre … No.lu bağımsız bölüm mirasbırakan … adına kayıtlı iken 01/12/2014 tarihinde elbirliği mülkiyet üzere mirasçıları olan davacılara intikalinin yapıldığı, taşınmazın daha sonra 24/11/2016 tarihli tescil istem belgesi ile Ankara 13. İcra Dairesinin 22/11/2016 tarih 2016/6352 Esas sayılı icra müdürlüğünün satış yazısı gereğince …. Adına tescilinin yapıldığı, daha sonra 23/03/2017 tarihli akitle dava dışı …’a satış suretiyle devredildiği, dava konusu bağımsız bölüme 29/04/2013 tarihinde 22673 yevmiyeli işlemle muris … adına kayıtlı iken …. Şti.nin kullandığı ve kullanacağı kredilerin teminatı olarak ipotek tesis edildiği, Ankara 13. İcra Dairesinin 2016/6352 Esas sayılı dosyasında alacaklı ….nun borçlular …. Şti. ile … mirasçıları davacılar …, … ve … aleyhine (07/01/2013 tarihli genel kredi sözleşmesinin kefili mirasçılarına ve krediyi çeken Şirket aleyhine) teminat verilen 14 No.lu bağımsız bölüm bakımından ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla 17/03/2016 tarihinde takip başlatıldığı, 07/11/2016 tarihinde alacağa mahsuben dava konusu 14 No.lu bağımsız bölümün satışının alacaklı Bankaya ihalesinin yapıldığı, ihalenin kesinleşmesi sonrasında tapuya tescilin yapılması için 22/11/2016 tarihinde icra dairesince yazı yazıldığı, borçlunun icra takibine itirazının iptali için açılan davada Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesince 06/12/2017 tarih 2016/291 Esas, 2017/937 Karar sayılı kararı ile muris …’nun 25/07/2014 tarihinde ölümü ile dava dışı firmaya verdiği kredilerden dolayı davalıların sorumlu tutulamayacağı, 18/12/2015 tarihi itibariyle davalıların davacı Bankaya karşı kefalet sözleşmesinden kaynaklı bir borçlarının kalmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, anılan kararın Ankara BAM 21. Hukuk Dairesince ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesince onanarak kesinleştiği, gayrimenkul değerleme uzmanı bilirkişi tarafından yerinde inceleme yapılarak dava konusu bağımsız bölümün dava tarihi değerinin 278.000,00 TL olduğunun belirlendiği, anılan değer üzerinden harcın ikmalinin sağlandığı, davacıların mirasbırakan …’nun 25/07/2014 tarihinde ölümünden sonra kullanılan krediler nedeniyle murisin ve kendilerinin sorumlu tutulamayacağı, ölümle ipotek sona ermesine rağmen haksız olarak yapılan icra takibi sonrasında taşınmazın cebri ihalesinin yolsuz olduğunu ileri sürerek tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde bedel isteği ile eldeki davayı ipotek alacaklısı Bankaya husumet yöneltilerek açtıkları anlaşılmaktadır.
Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.
Hemen belirtmek gerekir ki 6100 sayılı HMK’nin 2. maddesinde Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevi düzenlenmiş olup buna göre “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme aksine bir düzenleme bulunmadıkça Asliye Hukuk Mahkemesidir.
Öte yandan bilindiği üzere 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun (TTK) 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı Kanunu’nun 5/3. maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler karşısında, Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde bulunduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının TTK’de ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Ayrıca 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların, mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nin 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler. Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği açıktır.
Yukarıda değinilen hususlar çerçevesinde somut olaya bakıldığında, eldeki davanın 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) Eşya Hukuku başlıklı 4. kitabında düzenlenmiş gayrimenkul mülkiyetiyle ilişkili 683. maddesine dayalı mülkiyet hakkının korunmasına yönelik dava olduğu, davacının yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel istekli olarak eldeki davayı açtığı, davanın açıklanan içeriğine göre malvarlığına ilişkin bulunduğu, mutlak ve nispi ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği ve TTK’nin hükümlerinin veya özel kanun hükümlerinin uygulanmasını gerektirir ticari bir uyuşmazlıktan söz edilemeyeceği, böylece davada genel mahkemelerin görevli olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Aksi uygulama Asliye Ticaret Mahkemelerinin kuruluş amacına ve niteliğine aykırı düşecektir.
Öyleyse, mahkemece davanın niteliği itibariyle genel mahkeme sıfatıyla asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği, asliye ticaret mahkemesinin görevsiz olduğu dikkate alınarak görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve somut olaya uygun düşmeyen gerekçeler ile görev itirazının reddedilerek yargılamaya devam suretiyle esas hakkında hüküm tesis edilmiş olması doğru olmadığı gibi kabule göre de Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri doğrultusunda harcı ikmal edilen değerden nispi olarak vekâlet ücretinin takdir edilmemiş olması isabetsizdir.
Hal böyle olunca, açıklanan nedenlerle davacılar ve davalının istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece Mahkemesi kararının esası incelenmeksizin kaldırılmasına, davaya bakmaya Mahkemenin görevli olmadığından gerekli kararın verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi yönünde aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davacılar ve davalının istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 14/04/2021 tarih, 2018/625 Esas, 2021/287 Karar sayılı kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-3. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Yukarıda açıklanan nedenlerle usule ilişkin gerekli kararın verilmesi için dosyanın Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, sair hususların incelenmesine yer olmadığına,
4-Davacılar ve davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının ilgilisine iadesine,
5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece Mahkemesince nazara alınmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde 6100 sayılı HMK’nin 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 06/07/2023

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 07/08/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip