Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi 2023/508 E. 2023/497 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 15. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
15. HUKUK DAİRESİ
(2. HEYET)
DOSYA NO : 2023/508
KARAR NO : 2023/497

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/10/2022
NUMARASI : 2022/665 Esas 2022/481 Karar
DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit

Asliye Hukuk Mahkemesince; yukarıda tarih ve numarası yazılı menfi tespit davasında verilen karara yönelik, davalı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla; dosyadaki tüm kayıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; özel bir eğitim kurumu olan …. Şti.’nin müvekkilinin kardeşi … tarafından …’nın bir şubesi olarak eğitim hizmeti vermek için 20/07/2017 tarihli ana sözleşme uyarınca kurulduğunu, şirket bünyesi içinde kurumsal bir eğitim kurumu olan …nın işletmesi yapılacağından eğitim faaliyetinin yapılacağı yerin kiralanması, tadilatlarının … tüm Türkiye’de belirlediği standartlarda yapılması gibi işlemlerin öncelikle tamamlanması gerektiğini, bu doğrultuda henüz şirket fiilen kurulmadan önce davalıya ait taşınmazın kiralanması hususunda 18/02/2017 tarihinde kira sözleşmesi akdedildiğini, anlaşma yapıldığı tarihte taşınmazın durumunun kullanılamaz ve natamam şekilde olduğunu, taşınmazda 2017 yılı Mart ayından itibaren tadilat yapıldığını ve 6 ay boyunca davacı müvekkilinin masrafını üstlendiği tadilat sürecinin başladığını, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin başlangıç tarihi 20/07/2017 olarak kaydedilse de, bu hususun davalının tadilat işinin tamamen bitip fiili kullanıma geçilmeden kira talebinde bulunmaması için ortak mutabakat ile bu şekilde gösterildiğini, kira sözleşmesinin 18/02/2017 tarihinde akdedilmesi ile birlikte 20/02/2017 tarihinde 2017 yılının ilk kirası elden ödendiğini, kira sözleşmesinin akdedildiği tarihte davalı tarafından müvekkili müteselsil kefil ve diğer müteselsil kefilden 15 yıllık sözleşme için 15 adet senet alındığını, ilgili senetler hakkında Ankara 24. İcra Müdürlüğünün 2022/126 sayılı dosyası kapsamında icra takibi başlatıldığını, dosya kapsamında davacı müvekkilinin tek geçim kaynağı olan okul işletmesine hacze gelindiğini, takibe konu edilen senetler açısından müvekkilinin borcu olmadığını, senetlerin kira bedelinin ödenmesinin teminatı olarak verildiğini, kira sözleşmesinin başlangıcı ile verilen senetlerin kira bedelleri ödendikçe müvekkiline iade edileceğini, sözleşme tarihi, kira bedelleri ile senetteki bedellerin uyumu, sözleşme tarafları ile senet üzerindeki tarafların uyumu bir arada değerlendirildiğinde, takibe konu edilen senetlerin teminat senetleri olduğunun anlaşıldığını, teminat senedine ilişkin başlatılan icra takibinin usulüne uygun olmadığını, kira bedellerinin düzenli olarak davalının banka hesabına yatırıldığını, davalının müvekkilinin okul olarak eğitim faaliyeti gösterdiği işyerinden tahliyesi ve taşınmazı daha yüksek kira bedeli ile kiralamak amacı olduğu için müvekkilinin borcu olmadığı halde, elinde bulundurduğu 1.443.048,41 TL tutarlı senetleri takibe koyduğunu, davacı müvekkilinin gerek asıl alacak, gerekse komisyon ya da faiz adı altında borcu olmadığını, müvekkilinin haciz işlemleri nedeniyle davayı açıp sürdürecek maddi gücü de bulunmadığını belirterek, müvekkilinin adli yardım talebinin kabulüne, müvekkilinin Ankara 24. İcra Müdürlüğünün 2022/126 sayılı takip dosyasına konu senetlerden dolayı borçlu olmadığının tespitine, davalının haksız ve kötü niyetli takibi nedeniyle alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya duruşa gün ve saatini bildirir tebligat yapılmamıştır.
Mahkemece; mahkemenin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine, karar kesinleştiğinde ve istek halinde dosyanın görevli Ankara Sulh Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiştir.
Davalı vekili; mahkemenin görevli olmasının dava şartı olduğunu, dava şartlarının ve ilk itirazların ön incelemede sonuca bağlandığını, görevsizlik kararı verilebilmesi için dava dilekçesinin davalıya tebliği, cevap süresinin beklenmesi; süresi içinde cevap verilmesi halinde davacıya tebliği, onun cevaba cevap verme süresinin beklenmesi, cevap verdiğinde bunun diğer tarafa tebliği ve davalının ikinci cevap süresinin beklenmesinin zorunlu olduğunu, ön inceleme duruşması yapmaksızın dosya üzerinden karar verilebilmesi için de, davanın ön inceleme aşamasına getirilmiş olması gerekli olduğunu, Yasanın 137’nci maddesinin 1. fıkrasında, ön incelemenin dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra yapılacağının açıkça öngörülmüş olması karşısında, dava şartlarının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında hakim tarafından kendiliğinden gözetileceğine ilişkin 115/1. madde hükmü de, bu hususlarda, davalıya dava dilekçesi tebliğ edilmeden karar verilebileceğine izin verir tarzda bir yoruma elverişli olmadığını, 6100 sayılı HMK’nun 114.maddesi uyarınca dava şartlarından olan görev konusunda HMK’nin 138.maddesi uyarınca dosya üzerinden karar verilebileceğini, ancak bunun için dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilerek savunma hakkı tanınması gerektiğini, dava dilekçesi tebliğ edilmeden dosya üzerinden resen görevsizlik kararı verilmesi HMK’nin 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkına aykırı olduğunu, yerel mahkemece tarafların hukuki dinlenilme hakkını ihlal eder şekilde, ön inceleme duruşması icra edilmeksizin dosya üzerinden görevsizlik kararı verilmesinin isabetsiz olduğunu belirterek istinaf kanun yolu başvurusunda bulunmuştur.
Mahkemenin, davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi (davayı esastan inceleyebilmesi) için varlığı veya yokluğu gerekli olan hâllere dava şartları denir.
Bilindiği üzere, dava şartlarının neler olduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 114. maddesinde belirtilmiş olup, anılan düzenlemenin 1. bendinin (c) alt bendinde mahkemenin görevli olması dava şartı olarak düzenlenmiştir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup bir dava ancak görevli mahkemece incelenebilir. Mahkeme her şeyden önce görevli olmalıdır. Görevsiz mahkemede açılan davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerekir (Pekcanıtez, H./ Özekes, M./ Akkan, M./ Korkmaz, H.T.: Medeni Usul Hukuku, Cilt II, İstanbul 2017, s. 930)
Dava şartlarının amacı, bir davanın esası hakkında incelemeye geçilebilmesi için gerekli bütün şartları ve bunların incelenmesi usulünü tespit etmek, böylece davaların daha çabuk, basit ve ekonomik bir şekilde sonuçlanmasına yardımcı olmaktır. (Kuru, B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, İstanbul 2016, s 190)
Buradan hareketle, uyuşmazlık yönünden görevli mahkeme kavramının açıklanması da gerekir.
Genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir. Bilindiği üzere, ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama yoktur. Genel mahkemelerin bakacakları davalar, belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer.
Buna karşılık özel mahkemeler, belirli kişiler arasında çıkan veya belirli uyuşmazlıklara bakmakla görevlidir. Diğer bir ifadeyle, özel mahkemeler özel kanunlarla kurulmuş olup özel kanunlarda belirtilen davaları yürütür.

Yukarıda belirtildiği üzere, göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkin olup, HMK’nın 114/1-c maddesine göre mahkemenin görevli olması dava şartıdır. HMK’nın 115. maddesine göre ise dava şartlarının mevcut olup olmadığı, taraflarca ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilir.Diğer taraftan görevsiz mahkeme davanın esası hakkında karar veremez. Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukukî ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukukî niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmelidir. Görev nedeniyle dava dilekçesinin reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir. (HMK m.20)
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle sulh hukuk mahkemelerinin görevine değinmekte fayda vardır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Sulh Hukuk Mahkemelerinin Görevi” başlıklı 4. maddesinde;
“(1) Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın;
a) Kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları,
b) Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davaları,
c) Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaları,
ç) Bu Kanun ile diğer kanunların, sulh hukuk mahkemesi veya sulh hukuk hâkimini görevlendirdiği davaları görürler.” amir hükmüne yer verilmiştir.
Görüldüğü üzere, eldeki davada uygulanması gereken mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’ndan (HUMK) farklı olarak bu düzenlemede miktar ayrımı yapılmaksızın tahliye, alacak, tazminat, kiracılık sıfatının tespiti gibi tüm kira ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözüm yeri sulh hukuk mahkemesi olarak gösterilmiştir.
Konunun aydınlanması için kira sözleşmesinin hukuksal niteliği açıklanmalıdır.
Kira sözleşmesi 6098 sayılı TBK.nun 299.maddesinde ifade edildiği üzere kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanmayla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşme şeklinde tanımlanmıştır.
Kira sözleşmesi, tam iki tarafa borç yükleyen rızaî bir sözleşme olup kira sözleşmesinin meydana gelmesi için kiraya veren ile kiracının sözleşmenin esaslı noktaları üzerinde anlaşmaları, irade beyanlarının karşılıklı ve birbirine uygun olması gerekir. Sözleşmede bir şeyin kullanılmasını devretmeyi üstlenen kişiye kiraya veren, buna karşılık bir bedel ödemeyi üstlenen kişiye de kiracı denir. Kiraya veren, kiralananın maliki olabileceği gibi o şey üzerinde sınırlı bir aynî hak sahibi veya kiracı da olabilir.
Yukarıda açıklandığı üzere, HMK’nın 4.maddesinde; “…kira ilişkisinden doğan alacak davasında değerine bakılmaksızın” sulh hukuk mahkemelerinin görevli olduğu düzenlenmiştir. Bu doğrultuda somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde; müteahhit olarak iş yapan davacı ile dava dışı taşınmaz maliki vakıf arasında “hasılat kira sözleşmesi” başlıklı sözleşme ile dava dışı vakıf ile davalı arasında davaya konu taşınmazın kiraya verilmesiyle ilgili kira sözleşmesi olduğu, davanın tarafları arasında düzenlenmiş herhangi bir sözleşme olmadığı hususu çekişme dışıdır. Dava dışı vakıf, davalı ile aralarındaki kira sözleşmesinden doğan alacağın bir bölümünü davacıya temlik etmiş, davacı da temliken sahip olduğu bu alacak hakkını davalıya yöneltmiştir. Bu durumda çekişme davanın tarafları arasındaki ilişkinin hukukî mahiyetine yöneliktir.
Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir. (HMK m.1) Nitekim Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c maddesi görevi dava şartları arasında saymıştır. Bu itibarla görev kuralları tarafların ileri sürmesine gerek olmaksızın hâkim tarafından ve yargılamanın her aşamasında resen gözetilir.
01/10/2011tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nun 4/1-a maddesine göre “Kiralananların, 09.06.1932 tarihli ve 2004 sayılı İİK.’una göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalarda” Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir.
Dava dışı …. Şti. ile davalı kiraya veren … arasında 20.07.2017 başlangıç tarihli 15 yıl süreli özel okul niteliğinde kira sözleşmesi düzenlenmiştir. Davacı,… bu kira sözleşmesini müşterek müteselsil kefil sıfatı ile imzalamıştır. Davacı tarafından, kiralanan taşınmazın kira bedellerine teminat olarak verildiği iddia edilen senetlerin tahsilinin önlenmesi amacı ile menfi tespit davasının açıldığı ve taraflar arasındaki kira ilişkisine ait olduğu anlaşıldığından, kira sözleşmesinden kaynaklanan her türlü uyuşmazlıklarda 6100 Sayılı HMK.nun 4/1-a maddesine göre Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir. Görev dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözönüne alınması gerekir. Bu durumda görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesi olup, mahkemece yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesinde bir usulsüzlük bulunmadığından, yerel mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan, bu nedenlerle davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvuru isteminin esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Dosya kapsamına, toplanan delillere, Ankara 8.Asliye Ticaret Mahkemesinin 06/10/2022 tarih ve 2022/665 Esas 2022/481 Karar sayılı kararında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirme bakımından usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvuru isteminin 6100 Sayılı HMK.nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan REDDİNE,
Harçlar Kanunu gereğince karar tarihi itibarı ile alınması gereken 179,90 TL esastan red harcından peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,

6100 Sayılı HMK.nun 27. maddesi gereğince tarafların hukuki dinlenilme hakkı nedeniyle ve 04/08/2017 tarihinde yürürlüğe giren 7035 sayılı Yasanın 27. maddesi ile HMK 302. maddesine eklenen 5.fıkrası uyarınca hükmün ilk derece mahkemesince taraflara tebliğ edilmesine,
Dosya üzerinden yapılan incelemede oybirliği ile 16/02/2023 tarihinde kesin olarak karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 28/02/2023


Başkan


Üye


Üye


Katip

E.T./B.D./Y.İ.M.