Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/100 E. 2023/124 K. 31.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2023/100 Esas – 2023/124
T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

KARAR

ESAS NO : 2023/100 Esas
KARAR NO : 2023/124

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 06/10/2022
KARAR TARİHİ: 31/01/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 31/01/2023

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizde yapılan yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili sigorta şirketi tarafından … sayılı Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Trafik Sigortası Poliçesi ile sigortalı olan davalıya ait … plakalı aracın 20/08/2021 tarihinde dava dışı alkollü sürücü …’ın sevk ve idaresinde iken … plakalı araca çarpması sonucu hasarına ve yolcu …’nun yaralanmasına sebebiyet verdiğini, trafik kaza tutanağına göre davalıya ait … plakalı araç sürücüsünün 0,68 promil alkollü olduğu ve kazanın meydana gelmesinde asli kusurlu olduğunun tespit edildiğini, ayrıca Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığının … sayılı soruşturma dosyasında alınan bilirkişi raporunda da davalıya ait araç sürücüsünün asli ve tamamen kusurlu olduğunun tespit edildiğini, eksper raporuna göre … plakalı araçta KDV hariç 47.243,73 TL hasar tespit edildiğini ve teminat bedeli ile sınırlı olmak üzere 43.000,00 TL hasar tazminatının 14/10/2021 tarihinde hasara uğrayan araç sahibine ödendiğini, dava dışı yolcu … için alınan sürekli sakatlık tazminatı raporuna göre ise 65.030,24 TL sürekli sakatlık tazminatı hesaplandığını ve bu bedelin tamamının da 09/11/2021 tarihinde müvekkili şirket tarafından yaralanan yolcunun vekiline ödendiğini, kaza sırasında sigortalı araç sürücüsünün alkollü olduğu tespit edildiğinden Trafik Poliçesi Genel Şartlarına göre hasar bedelini ödemekle müvekkili şirketin sigortalısına rücu hakkının doğduğunu, bu nedenle davalı aleyhine Ankara Batı İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını ve 108.030,24 TL asıl alacağın 09/11/2021 tarihinden takip tarihine kadar işleyen 6.366,38 TL yasal faizle tahsilinin istendiğini, davalının haksız yere borca itiraz ettiğini ileri sürerek icra takibine yapılan itirazın iptali ile kusur ve hasara ilişkin fazlaya dair talepleri saklı kalmak kaydı ile şimdilik 108.030,24 TL asıl alacağın 09/11/2021 tarihinden takip tarihine kadar işleyen 6.366,38 TL yasal faizi ve takip tarihinden itibaren de asıl alacağa işleyecek yasal faizle birlikte davalıdan tahsili hususunda takibin devamına, karar kesinleşinceye kadar davalının mal varlığına ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; söz konusu borcun muhatabının müvekkili olmadığını, davacı alacaklının rücu şartlarının oluşmasından dolayı hem sürücüye hem de işleten sıfatına haiz olduğunu düşündüğü müvekkiline karşı icra takibi başlattığını, davacı tarafa hem arabuluculuk aşamasında müvekkilinin kazaya karışan aracın işleteni olmadığının izah edildiğini, hem de malum kazadan kaynaklı tazminat davalarında Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. sayılı ve Eskişehir Asliye Hukuk Mahkemesinin … E. sayılı dosyalarında taraf olan davacının müvekkilinin sorumlu olmadığını bildiğini, buna rağmen müvekkiline takip başlatan ve itiraz neticesinde iş bu davayı ikame eden davacı alacaklının kötüniyetli olduğunu, davacı tarafın rücu hakkını ancak sürücüye ve işletene karşı kullanabileceğini, takibe konu borcun kaynağı olan trafik kazasından kaynaklanan hasarların davacı tarafından ödenmesinden sonra rücu hakkının doğmuş olması borcun müvekkiline ait olduğu anlamına gelmediğini, müvekkilinin aracını uzun süreli kiralayan diğer borçlu …’ın artık işleten konumunda olduğunu, 2918 sayılı KTK’nın 3. maddesinde işleten sıfatının açıkça belirtildiğini, müvekkiline ait … plakalı araç uzun süreli kiralandığı için artık malik sıfatının kiracı olan …’a ait olduğunu, bu nedenle hukuki sorumluluğun müvekkiline yöneltilmesinin mümkün olmadığını savunarak haksız, mesnetsiz, hukuka, hakkaniyete, usul ve yasaya aykırı davanın esastan reddine, takibinde haksız ve kötüniyetli olan alacaklı hakkında takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :
Eldeki dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra Tüketici Mahkemesinde açılmış, Tüketici Mahkemesi mahkememiz görevli olduğuna karar vermiştir. Burada öncelikli olarak Asliye Ticaret Mahkemesinin davaya bakmakla görevli olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 154 ve devamı maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir. Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunundan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen incelenir. Bu durumda, davanın Asliye Ticaret Mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için davanın mutlak ticari dava olması ya da uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunludur. Somut uyuşmazlıkta; davacı sigorta şirketi zorunlu mali sorumluluk sigortası yaptırdığı davalının işleteni olduğu aracın neden olduğu kazada dava dışı kişiye ödediği tazminatı, haksız fiilden sorumlu olan araç sahibi davalıdan rücuen talep etmektedir. Yargıtay 20 HD.nin 23.01.2017 tarih, 2016/11796-2017/343 sayılı; 23.01.2017 tarih 2016/13991-2017/368 sayılı; Yargıtay 17.HD.nin 29.12.2016 tarih ve 2016/17069-2016/12160 sayılı; 29.12.2016 tarih ve 2016/17069-2016/12160 sayılı; 29.12.2016 tarih ve 2016/17069-12160 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi, dava niteliği itibarı ile haksız fiilden kaynaklanmış olup, davalının gerçek kişi olması ve TTK.nun 4/1.Maddesinde belirtilen her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili nispi dava kapsamında bulunmayan davanın asliye hukuk mahkemesi tarafından görülüp sonuçlandırılması gerekir.
Şöyle ki; poliçe ve alkol tespit tutanağı incelendiğinde sigortalı aracın kullanım şekli hususi olup, davalı sigortalı da tacir değildir.
Dava yukarıdaki açıklamalar göz önüne alındığında; mutlak ticari dava olmayıp haksız fiilden kaynaklanan tazminata ilişkin alacak davasıdır. TTK’nın 4/1 maddesindeki nisbi ticari dava koşulları da oluşmamıştır. Bu durum karşısında, davanın açıldığı tarihte görev ayrımının da geldiği anlaşıldığından, Tüketici Mahkemesinin gerekçesinde belirtildiği şekilde dava konusu aracın uzun süreli kiralanması davayı tek başına ticari hale de getirmeyeceğinden, haksız fiilden doğan davada genel görevli mahkeme olan asliye hukuk mahkemeleri davaya bakmakla görevlidir. Bu nedenlerle mahkememizin görevsizliğine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmutşur.
HÜKÜM:
1-Göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca DAVANIN USULDEN REDDİNE,
2-Yasal sürede başvurulması halinde dosyanın görevli Ankara Batı Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK’nun 331/2 madde gereğince süresi içerisinde müracaat yapıldığı takdirde yargılama giderlerine gönderilen mahkemece dikkate alınmasına,
4-Kararın kesinleşmesinden itibaren HMK’nun 20/1-son cümle gereği dosyanın iki haftalık süre içerisinde görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin istenilmemesi halinde DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesi için dosyanın yeniden ele alınmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere (kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle istinaf kanun yoluna başvurulabileceği, istinaf incelemesinin Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi tarafından yapılacağı) karar verildi.31/01/2023

Katip Hakim
E-imzalıdır. E-imzalıdır.