Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/845 E. 2023/87 K. 24.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/845 Esas – 2023/87
T.C.
ANKARA BATI
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2022/845 Esas
KARAR NO : 2023/87

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 23/12/2020
KARAR TARİHİ: 24/01/2023
K.YAZIM TARİHİ: 25/02/2023

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili; müvekkilin … piyasasında yatırım yaptığını düşünerek 2019 yılından itibaren davalı firmaya farklı tarihlerde ve miktarlarda ödemeler yaptığını, müvekkilin … piyasası ile ilgili deneyimi bulunmadığını, davalı firmanın, müvekkilin bilgisiz ve tecrübesizliğinden yararlanarak, sürekli telefonla aramak suretiyle müvekkilin üzerinde baskı kurduğunu, işlemlerde … güvencesinin bulunduğu, kendilerinin işlemlerini yönlendirecekleri, yüksek kazanç sağlayacakları, kendilerine para yatırması halinde sadece al-sat tabir edilen işlemlerle kâr edeceği ifade edilerek, müvekkilin yüksek kazanç sağlanacağı vaadiyle yanıltıldığını, davalı firmanın, kaldıraç değişikliklerinde teminat seviyelerinde müvekkilin bilgisi ve muvafakatı olmadan devam eden işlemlerde değişikliğe gittiğini, SPK Mevzuatında da yer aldığı üzere işlemler sonlandırıldıktan sonra kaldıraç değişikliği yapılacağını, yine Sermaye Piyasası Kurulu’nun, riskleri ve mağduriyetleri önlemek amacıyla 50.000,00 TL limit zorunluluğu getirmiş olup müvekkilin hesabında 50.000 TL olmadığı halde riskli işlemlere davalı firmanın izin verdiğini. müvekkilin işlemlerinde SPK mevzuatları ve ilkeleri dışında teminatları düşük olduğu halde sürekli işlem açıp kapattırdıklarını, mevzuat gereği, tarafları temsile yetkili kişilere, bunların temsil yetkilerine ve temsilcinin veya temsil yetkisinin sınırlarının değiştirilmesine ilişkin bilgiler Çerçeve Sözleşmede yer alması gerekirken, davalı şirket tarafından düzenlenen Çerçeve Sözleşmede böyle bir düzenlemenin mevcut olmadığını, sözleşmenin sayfalarının tamamının müvekkile verilmediğini, uygunluk ve yerindelik testlerinin yapılmadığını, firmanın müvekkille ortak … programı kullandığı için kendilerinin de bizzat programa dahil olduklarını ve sistem üzerinde işlemleri engellemeler donmalar ve arka plan hileleriyle de slipajlar ekonomik takvim verilerinde dünyada gelişen önemli olaylarda piyasa fiyatlandığı için saliselerle olan yani milisaniyelerle bu işlemlerin programda ping yoluyla yavaşlatılarak müvekkili zararla sonuçlanıncaya kadar işlemlere müdahale ettiklerini, davalı firmanın müvekkilin yatırmış olduğu tüm depozitonun … bünyesinde olduğunu ve işlemlerin tamamının …’a bildirdikleri güvencesinin apaçık ihlali olduğunu, …’a müvekkilin yatırmış olduğu depozitoları ve işlemlerinin kısmen bildirildiğini, davalı firma yetkililerinin müşteri ilişkisi kurulurken çıkar çatışmasının ne olduğunu ve sonuçlarını müvekkile açıklamadan onun işlem yapmasına müsaade ettiklerini, Al-Sat işlemleri ile alakalı olarak da müvekkilini yönlendirerek açıkça onun zarar etmesine sebebiyet vermek suretiyle firmanın kar elde etmesini sağlamış olduğunu, müvekkilin, davalının bahsedilen hizmet kusuru ve muhtemel kastı sebebiyle toplamda 312.000,00 ABD Doları civarında zarar ettiğini ileri sürerek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile müvekkilin davalı firmaya yatırdığı depozito bedelinin şimdilik 500 ABD Doları kısmının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili; davanın görevsiz mahkemede ikame edildiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun … E. … K. sayılı Kararında dava konusuna ilişkin olarak görev bakımından “Hal böyle olunca davacının hizmeti davalı bankadan finansal işlemler için aldığı, hizmetin alınma amacının öncelikle göz önünde bulundurulması gerektiği anlaşılmakla, davacının bu ticari amacı karşısında tüketici sayılması mümkün değildir.” yönünde karar verildiğini, Kaldıraçlı Alım Satım İşlemleri Çerçeve Sözleşmesi’nin 1. maddesinde, sözleşmenin konusunun; “İşbu Sözleşme tahtında, Sermaye Piyasası Mevzuatı ve ilgili sair mevzuat hükümleri çerçevesinde Yatırım Kuruluşu tarafından piyasa yapıcı sıfatıyla, Portföy Aracılığı Faaliyeti kapsamında Müşteri’ye döviz, mal, kıymetli maden ve Sermaye Piyasası Kurulu’nca belirlenecek diğer varlıkların ticari amaçla kaldıraçlı olarak alım satım işlemleri ..” olarak belirlendiğini, davacının ticari amaçla hareket etmekte olduğunun ifade edildiğini, davacının taraflar arasındaki ilişkide tüketici değil, yatırımcı konumunda olduğunu, Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinin 1/f bendinde finansal kurumlara ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava sayılacağının ifade edildiğini, SPK’nın verdiği kuruluş ve faaliyet izni çerçevesinde sermaye piyasalarında faaliyet gösteren müvekkil şirketin bir finansal kurum olduğunu, TTK’nın 4. maddesinin 1. bendi uyarınca anılan yasada düzenlenmiş olan bütün hususlardan doğan hukuk davaları mutlak ticari dava olup, bu nitelikte uyuşmazlıklara tüketici mahkemelerinin bakmasının mümkün olmadığını, Hukuk Genel Kurulu Kararı doğrultusunda verilen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi’nin 27/06/2019 tarih … E. … K. sayılı kararında emsal davalarda ticari amaçtan dolayı görevli mahkemenin ticaret mahkemesi olacağının belirtildiğini, haksız ve dayanaksız davaya karşı zamanaşımı def’inde bulunduklarını, davacı taraf ile mevzuata uygun ve SPK tarafından belirlenen asgari hususlar dâhilinde çerçeve sözleşme akdedildiğini, davacı tarafın gerçekleştirdiği işlemler sonucu uğradığını belirttiği zarar ile iddiaları arasında dahi hiçbir şekilde illiyet bağı olmamasına rağmen müvekkil şirketi sorumlu tutmaya çalışmasının kabul edilemeyeceğini, kaldıraçlı işlemin hesapta bulunan ve işlemin güvencesini teşkil eden teminata dayanarak döviz, kıymetli madenler veya SPK tarafından belirlenecek diğer varlıkların kaldıraç oranı sınırı içinde pozisyon elde ederek elektronik ortamda oluşturulmuş bir platformda alımı olduğunu, davacı tarafından gerçekleştirilen kaldıraçlı işlemlerin ifade edildiği gibi riski büyük olup, yatırılan tutarın büyük kısmı hatta tamamının kaybedilmesinin ihtimal dâhilinde olduğunu, davacının kendisinin gerçekleştirdiği, bilgisi dâhilinde olan işlemlerden doğan zararını tazmin etmek için müvekkil aracı kurumdan talepte bulunmasının yersiz ve kötüniyetli olduğunu, davacının sözleşmesinin usulüne uygun şekilde akdedildiğini, formu sözleşme imzasından önce okuduğunu imzaladığını, davacının her an online olarak işlemlerini izleyebildiği gibi, kendisine günlük ve aylık bildirimlerin de düzenli bir şekilde yapıldığını, davacının işlemleri sırasında yönlendirildiğine ilişkin iddiaların ve uygunluk testine ilişkin iddialarının, kaldıraç değişikliklerinde teminat seviyelerinde davacının bilgisi ve muvafakati olmadan devam eden işlemlerde değişikliğe gidilmiş olduğu ve hesabında 50.000,00TL olmadığı halde mevzuata aykırı olarak işlemlere devam etmesine izin verildiği iddialarının tamamen gerçek dışı olduğunu, çıkar çatışmasının davacıya anlatılmadığı ve …’ta olan teminatlarının gününde bildirilmediği iddiasının gerçek dışı olduğunu, log gönderim kayıtlarında, ses kayıtlarında ve ilgili belgelerde bu hususların belirtildiğini beyan ederek davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle reddine, aksi halde haksız, dayanaksız davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
… A.Ş. Kayıtları, taraflar arasında düzenlenen kaldıraçlı alım satım işlemleri çerçeve sözleşmesi ve ekleri, lag-log kayıtları, hesap ekstresi ve dekontları, … kayıtları, SPK kayıtları, 28/11/2022 tarihli bilirkişi heyeti raporu ile tüm dosya kapsamı.
Bilirkişi heyeti raporunda, yapılan detaylı inceleme ve açıklamalar doğrultusunda, sözleşme ve ekleri ile ilgili; Davacı ile davalı arasında 28.11.2014 tarihinde kaldıraçlı alım satım işlemleri çerçeve sözleşmesi’nin imzalandığı, dosyaya sunulan 17 sayfalık kaldıraçlı alım satım işlemleri çerçeve sözleşmesi ve ekindeki, 3 sayfalık internet üzerinden yapılacak işlemler sözleşmesi, 1 sayfalık kaldıraçlı varlık alım satım işlemleri risk bildirim formu, 2 sayfalık müşteri tanıma ve mali bilgiler formu belgelerinin hepsinde davacının ıslak imzası ve tarihin olduğu, sözleşme sayfalarında bir eksiklik olmadığı, sözleşme ekinde davacıya imzalatılan Risk bildirim formunun yine davacıya özel hazırlanmadığı standart ve matbu bir form olduğu, bu formun en alt kısmında son paragrafta “Yukarıda yer alan Kaldıraçlı Varlık Alım Satım İşlemleri Risk Bildirim Formunu, Kaldıraçlı Varlık Alım Satım İşlemleri Çerçeve Sözleşmesini imzalamadan önce okudum, anladım ve bundan sonra Sözleşmeyi imzalayarak Formun bir örneğini elden aldım.” şeklinde matbu bir yazı olduğu, ancak tüketicinin kendi el yazısı ile yazılmış bir beyanı olmadığının tespit edildiği, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin bir nüshasının davacıya elden verildiğine ya da verilmediğine, kargo ile gönderildiği ya da gönderilmediğine dair herhangi somut bir bilgi belge olmadığı için bu konunun değerlendirilmesinin yapılmadığı, Uygunluk ve Yerindelik testi ile ilgili; davacı ile sözleşme imzalandığında Uygunluk ve yerindelik testi uygulaması zorunlu olmayıp, yeni müşteriler için 01.07.2014 tarihi itibariyle değil, SPK’dan yeni düzenlemeler çerçevesinde izinlerin yenilendiği tarih itibarıyla başlanması gerektiği, dosyadaki Faaliyet izni belgesine göre de davacını SPK dan 26.01.2016 da yeni faaliyet iznini aldığı, ancak bu tarihten sonra davacı ile ilgili Uygunluk ve yerindelik testi yapıldığına dair bir belgede dosyada mevcut olmadığı, yetersiz teminatla işlem yaptırıldığı ile ilgili; III-37.1.b sayılı Tebliğ’in yayımı tarihinden önce açık pozisyonu olmayan yatırımcıların yeni pozisyon açabilmeleri için 50.000TL ve üstü tutarda başlangıç teminatı bulundurması gerektiği, açık pozisyonu olan müşteriler için mevcut pozisyonların hedge’lenmesi ihtiyacı dikkate alınarak 50.000TL sınırı aranmayacağı, yine, III-37.1.b sayılı Tebliğ değişikliği tarihinde açık pozisyonu olan müşteriler 50.000TL teminat bulundurma zorunluluğu olmaksızın yeni pozisyon açabileceği, yani söz konusu teminat olayı mevcut müşterilerin açık pozisyonları için geçerli olmayıp, davacının bu tarihte zaten mevcut bir müşteri ve açık pozisyonda olduğunun sabit olduğu, Slipaj, ping vb sistemlerle işlemlerin dondurulduğu ile ilgili; davacının dilekçesinde belirtmiş olduğu bu işlemlerin yapıldığını gösteren ekran görüntüleri vb tespitlerin olmadığı sabit olup, söz konusu işlemlerin davalı tarafından yapılıp yapılmadığı değerlendirilmesi mümkün olmadığı, çıkar çatışması ile ilgili; Davacı tarafından imzalanan kaldıraçlı alım satım işlemleri çerçeve sözleşmesi’ nin, Emirlere İlişkin Hükümler başlıklı 5. Maddesinin 5. Fıkrasında; “Bir piyasa yapıcısı olarak faaliyet göstermekte olan Aracı Kurum, Müşteri tarafından iletilen Emirler’in doğrudan karşı tarafı konumundadır ve işbu Madde hükmüne uygun olarak Müşteri tarafından verilen Emirler bizzat Aracı Kurum tarafından gerçekleştirilecektir. Dolayısıyla Müşteri ile Aracı Kurum arasında bir çıkar çatışması mevcut olup, Emirler’in gerçekleştirilmesi esnasında Müşteri’nin kâra geçtiği durumlarda AracıKurum’un zarar etmesi veya tersi söz konusu olacaktır.” şeklinde, Aracı kurum ile müşteri arasında çıkar çatışması olduğu açıkça belirtildiği, Ancak sözleşmede yazılı bu unsurun davacıya açık ve net olarak anlatıldığı ya da anlatılmadığı konusunda bir değerlendirme yapma imkânı olmadığı, davacının zarar talebi ile ilgili 312.000 USD zarar ettiğini ancak şimdilik 500 USD talep ettiğini belirtmekle birlikte, davacının istemini daha somut bilgilerle şu kadar zarar edilmiştir şeklinde sunması halinde bu kayıtlarla ilgili inceleme ve değerlendirme yapılabileceği belirtilmiştir.
GEREKÇE :
Dava, taraflar arasında düzenlenen Kaldıraçlı Alım Satım Sözleşmesinden kaynaklanan alacak talebine ilişkindir.
Ankara Batı … Tüketici Mahkemesi’nin istinaf incelemesiyle kesinleşen … Esas … Karar sayılı ilamı ile görevsizlik kararı verilerek mahkememize gönderilen dava dosyası mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydedilmiştir.
Kaldıraçlı alım satım işlemleri ya da kaldıraçlı işlemler, ülkemizde ilk olarak, 6111 sayılı Kanun ile değişik Mülga 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu (SerPK)’nun 30’uncu maddesine eklenen “döviz, mal, kıymetli maden veya Kurulca belirlenecek diğer varlıkların kaldıraçlı alım satımı, alım satımına aracılık ve bu işlemlere yönelik hizmetlerin yerine getirilmesi” şeklindeki düzenleme ile sermaye piyasası faaliyeti olarak kabul edilmiştir.
Söz konusu işlemler daha sonra yürürlüğe giren 6362 sayılı SerPK’nın 3/ (1)-u maddesi ile türev araçlar kapsamına dâhil edilmiştir. Kaldıraçlı işlemlere yönelik ülkemizde SPK tarafından öncelikle “Seri: V, No:… Kaldıraçlı Alım Satım İşlemleri ve Bu İşlemleri Gerçekleştirebilecek Kurumlara İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ” yayımlanmış, ardından Kurulca “Yatırım Hizmetleri ve Faaliyetleri ile Yan Hizmetlere İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ (III- 37.1)” yayımlanarak bu Tebliğ ile önceki Seri: V, No:… Tebliğ yürürlükten kaldırılmıştır. Adı geçen yeni Tebliğ m.3/(1)-g’de kaldıraçlı işlem, “yatırım teminatı karşılığında, döviz ve kıymetli madenler ile SPK tarafından belirlenecek diğer varlıkların kaldıraçlı olarak elektronik ortamda oluşturulmuş bir platformdaki alım satım işlemleri” olarak tanımlanmıştır (Aydın, E./Ayyıldırım, K.: Kaldıraçlı İşlemler ve Vergilendirilmesi, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt 11, Sayı 1, 2015, s.27).
Taraflar arasında 28/11/2014 tarihinde Kaldıraçlı Alım Satım Alım İşlemleri Çerçeve Sözleşmesi imzalanmıştır. Bu Sözleşme’nin “Madde 1. Sözleşmenin Konusu” başlıklı bölümünde; “İş bu sözleşme tahtında, müşteriye döviz, mal, kıymetli maden ve Kurulca belirlenecek diğer varlıkların ticari amaçlı kaldıraçlı alım satımı, alım satıma aracılık ve işlem yapma imkanı tanınacak ve hususlara ilişkin her tür hizmet sunulacaktır,’ düzenlemesi ile tarafları bağlayıcı hak ve yükümlülükleri kapsadığı belirtilmiştir. Bu madde kapsamı gözetildiğinde tarafların ticari amaçla işbu sözleşmeyi akdettikleri görülmekle mahkememizin görevli olduğu kabul edilerek işin esasına girilmiştir.
Davalı yan cevap dilekçesiyle zamanaşımı definde bulunmuştur. TBK’nın 72. Maddesinde “Zarar gören üçüncü kişinin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yıldır. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.” şeklinde zamanaşımı süresine ilişkin yasal düzenleme bulunmaktaysa da, davacı yanın tam olarak hangi tarihteki hangi işlem için oluşan zararını talep ettiği somut olarak belirtilmediğinden 2 yıllık zamanaşımının işlemeye başladığı tarihin tespiti mümkün olmamış, ancak 10 yıllık zamanaşımı süresi sözleşme tarihinden dava tarihine kadar dolmadığından davalının zamanaşımı define itibar edilmemiştir.
Toplanan deliller ile birlikte rapor tanzimi için dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, 28/11/2022 havale tarihli rapor düzenlenerek dosyaya sunulmuştur. Düzenlenen raporun gerekçeli ve denetime elverişli olduğu değerlendirilmekle rapor hükme esas alınmıştır.
İddia ve savunma, toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında akdedilen sözleşme ile davalının davacıya “döviz, mal, kıymetli maden ve Kurulca belirlenecek diğer varlıkların ticari amaçlı kaldıraçlı alım satımı, alım satıma aracılık ve işlem yapma imkanı tanınacak ve hususlara ilişkin her tür hizmeti” vermeyi üstlendiği, ancak dosya kapsamına göre davacının al – sat işlemlerini bizzat kendisinin yaptığı, davalının bu işlemlere direkt bir etkisinin bulunmadığı, bu sebeple herhangi bir temsilci kullanılmadığı, akdedilen tüm sözleşmelerin davacı tarafça imzalandığı, davalı tarafça davacıya genel olarak … piyasası yatırım araçları eğilimleri, piyasa beklentileri ve piyasayı etkileyebilecek gelişmeler hakkında bilgilerin verildiği, ancak bu bilgilerin yatırım danışmanlığı kapsamında olmadığının görüşme öncesinde davacıya bildirildiği, son zamanlarda yapılan görüşmelerde davacının işlem yapamamaktan şikayet ettiği ancak bilgisi ve rızası dışında yapılmış bir işlemden bahsedilmediği, nitekim dava dilekçesinde de, açıkça somut bir işlem ya da işlemlerden kaynaklanan zarardan bahsedilmediği, yapılan bilirkişi incelemesinde davalının eylemi sebebiyle davacının zarara uğradığına yönelik bir tespitin bulunmadığı, tüm dosya kapsamına göre davacının davalıdan kaynaklanan ispatlanmış bir zararının bulunmadığı anlaşılmakla ispatlanamayan davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90TL karar ve ilam harcı ile 179,90TL başvuru harcının davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Zorunlu arabuluculuk kapsamında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddesi gereği ödenecek ve Arabuluculuk AÜT’nin Birinci Kısmına göre taraf sayısı gözetilerek belirlenen 564,75TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
4-Davalının kendisini vekil ile temsil ettiği görülmekle karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT madde 13/2 uyarınca 3.830,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.24/01/2023

Katip- Hakim-
e-imzalı e-imzalı