Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/78 E. 2022/500 K. 31.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/78 Esas – 2022/500
T.C.
ANKARA BATI
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2022/78 Esas
KARAR NO : 2022/500
HAKİM :
KATİP :
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Sermaye Piyasası Kanunundan Kaynaklanan (İtirazın İptali)
DAVA TARİHİ : 21/01/2022
KARAR TARİHİ: 31/05/2022
K.YAZIM TARİHİ: 15/06/2022
Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili; müvekkili banka ile dava dışı asıl borçlu … ile imzalanan Genel Kredi Sözleşmesi kapsamında kendisine; … Referans No’lu Kredili Mevduat Hesabı tahsis edildiğini ve kullandırıldığını, davalı … ise işbu Genel Kredi Sözleşmesine istinaden sırasıyla 16.08.2010 tarihinde 8.500-TL limitli ve 28.03.2011 tarihinde 5.000-TL ile sınırlı olarak müteselsil kefil sıfatı ile kefaletname imzaladığını, dosyaya sunulan hesap hareketlerinden anlaşılacağı üzere; dava dışı asıl borçlu tarafından kredili mevduat hesabı kullanımından doğan borcun ödenmediğini, borcun tahsili amacıyla asıl borçlunun sözleşmede beyan edilen adresine 31.12.2018 tarihli ihtarname gönderildiğini, ancak gönderilen ihtarnamelere rağmen davalının, müvekkili bankaya olan borcun ödenmediğini, gönderilen ihtarnamelere rağmen ödeme yapılmadığından dava dışı asıl borçlu ve davalı kefil hakkında Ankara … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, borçlular tarafından yapılan borca ve yetkiye itiraz üzerine sehven dosya yetkili icra dairesine gönderilmeksizin itirazın iptali davası açılmışsa da ilgili davamız yetki itirazının haklı bulunması nedeniyle usulden reddedildiğini, gelinen noktada, dosyanın yetkili … İcra Dairesine gönderilmesi talep edildiğini, … İcra Dairesinin … E. Sayılı dosyası kapsamında davalıya ödeme emri tebliğ edildiğini, davalının müvekkili bankaya borçlu bulunduğu sabit olduğunu beyan ederek, davanın kabulüyle davalının icra takibine itirazının iptaline, takibin mezkur icra dosyası üzerinden devamına, borca haksız itiraz eden borçlu aleyhine alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili; … Şubesi müşterisi olan …na 16.08.2010 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi ile kefil olduğunu, bu kefaletle ilgili olarak 8.500,00-TL ile sınırlı ve 5.000,00 TL ile sınırlı no’lu sözleşmeler düzenlendiğini, davacı tarafın hem16.08.2010 tarihli kredi sözleşmesini hem de bu sözleşmeyi dayanak göstererek 2013-2018 yılları arasında kullandınlan kredilerden kendisinin sorumlu tutmaya çalışıldığını, ancak davaya konu hiçbir krediden sorumluluğunun söz konusu olmadığını, 16.08.2010 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi’nde kefil olduğu 13.500,00 TL’lik meblağın asıl borçlu … tarafından davacı bankaya ödendiğini haricen öğrendiğini, ilgili borcun ödendiğine dair ilgili evrakları … Şubesi’nden 01.12.2021 tarihinde istemiş olmasına rağmen KVVK kapsamında veremeyeceklerini söylediklerini, Davacı tarafın da davaya dayanak borçla ilgili hesap hareketlerini dosyaya sunmadığını, eBK m. 492 ve TBK m.598 maddeleri asıl borç sona erdiğinde kefilin barcunun da sona ereceğini, dolayısıyla asıl borç ödendiğinden davacı bankaya karşı kefil olarak hiçbir sorumluluğunun bulunmadığını, davacı tarafın kefil olduğu 16.08.2010 tarihli sözleşmeyi dayanak göstererek 2013-2018 yılları arasında asıl borçlu …’nun kullandığı kredilerden de kendisi sorumlu tutulmaya çalışıldığını, ilgili icra dosyası, dava dosyası ve 31.12.2018 tarihli ihtarnameden de görüleceği üzere davacı tarafından talep edilen alacak tutarı, … tarafından sonradan kullandırılan kredilerle ilgili olduğunu, ilk çekilen kredi ödendikten sonra asıl borçlu … tarafından 31.12.2013, 28.03.2014, 25.04.2016, 02.06.2017 ve 19.08.2018 tarihlerinde başkaca krediler kullanıldığını, ancak 16.08.2010 tarihli tarihli gönel kredi sözleşmesi dışında başka bir sözleşmede imzası ve kefaleti olmadığını, 16.08.2010 tarihli sözleşmede eşinin rızasıyla ilgili bir ibare bulunmadığını, kefaletin azami miktarı, kefalet tarihi de yer almadığını, sonradan çekilen krediler söz konusu olduğunda davacı bankanın ilgili şubesi tarafından tarafına bilgi verilmediğini, herhangi bir şekilde eşinin rızası alınmadığını, TBK’daki kefaler sözleşmesinin şartlarını taşıyan yeni bir sözleşme tarafınca imzalanmadığını, dolayısıyla bu kredilerde de şartlar yerine getirilmediğinden herhangi bir sorumluluğu olmadığını, davacı … Şubesi’ne … Noterliği’nin 07.01.2019 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ile kefaletin sona erdirilmesi talep edilmişse de davacı tarafından kötü niyetli olarak takip başlatıldığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
… İcra Dairesinin … esas sayılı takip dosyası, davacı banka kayıtları ile tüm dosya kapsamı.
GEREKÇE :
Dava; taraflar arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesi kapsamında davacı alacağının tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı alacaklı taraflar arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesi nedeniyle davalıdan alacaklı olduğu iddiasıyla ilamsız icra takibi başlatmış olup; ödeme emri davalı borçluya 29.11.2021 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı borçlu 7 günlük yasal süresi içinde 30.11.2021 tarihinde ödeme emrine itiraz ettiğinden takibin durdurulmasına karar verilmiştir. İtirazın iptaline yönelik olarak açılan iş bu dava hak düşürücü yasal süresi içerisinde açıldığından işin esasına girilerek inceleme yapılmıştır.
Davacı yan, dava dışı asıl borçlu …’nun kullandığı, davalı …’ın kefil olduğu genel kredi sözleşmesi kapsamında ödenmeyen kredi alacağı sebebiyle alacaklı olduğunu iddia etmiş, davalı ise kredi borcunun asıl borçlu tarafından ödenmiş olması sebebiyle kredi borcundan sorumluluğunun bulunmadığını, kefaletin eş rızası içermemesi, kefalet limiti, kefalet tarihi ve kefalet türünün el yazısıyla yazılı olmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Bu itibarla somut uyuşmazlığın, davacı yanın takip çıkışı kadar davalıdan alacaklı olup olmadığı hususunda olduğu tespit edilmiştir.
Davacı banka ile dava dışı … arasında 16/08/2010 tarihli genel kredi sözleşmesi akdedildiği, davalı …’ın 16/08/2010 tarihli genel kredi sözleşmesine bağlı olarak 16/08/2010 tarihli 8.500,00TL limitli, 28/03/2011 tarihli 5.000,00TL limitli kefaletname imzaladığı, davacı bankanın ödenmeyen kredi borcu sebebiyle kefil sıfatıyla davalıya husumet yönelttiği dosya kapsamından tespit edilmiştir.
Mahkememizce öncelikli olarak davalının kefaletinin geçerli bir kefalet olup olmadığı yönünde inceleme ve değerlendirme yapılmıştır. Davacı vekili dava açarken dilekçesinde dayandığı delillerini dosyaya ibraz etmişse de dilekçesinde, davacı bankada bulunan uyuşmazlık konusu krediye ilişkin tüm belgelerin celbini talep ettiğinden eksik delil kalmaması amacıyla davacı bankadan uyuşmazlık konusuna ilişkin tüm bilgi ve belgeler dosya arasına kazandırılmıştır. Kefaletnamenin incelenmesinde; davalının iki adet kefaletname imzaladığı, her iki kefaletnamede de kefalet limitinin, kefalet türünün ve kefalet tarihinin yazılı olduğu, ancak davalının 6098 sayılı TBK’nın 584. maddesi gereğince eşinin rızası bulunduğuna ilişkin belgeye sunulan belgelerde rastlanılmadığı, dosya arasına alınan davalıya ait nüfus kayıt örneğinde, davalının 28/04/1994 tarihinden bu yana evli olduğu ve kefalet tarihinde de evli bir birey olduğu, bu suretle de kefil olurken davalının eşinin rızasının bulunması gerektiği, ancak söz konusu kefaletlerde davalının eşinin rızasının bulunmadığı, genel kredi sözleşmesinin asıl borçlusunun gerçek kişi olduğu, bu nedenle davalının şirket ortaklığından söz edilemeyeceği ve bu suretle eşinin rızasının aranması gerektiği, davalının eşinin rızası bulunmadığından geçerli bir kefaletten söz edilemeyeceği, bu suretle de başkaca bir incelemeye gerek görülmeksizin geçersiz kefalet sözleşmesi sebebiyle davalının sorumluluğu bulunmadığından davanın reddine, davacı bankanın kötüniyetli olarak takip başlattığı ispatlanamadığından koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN REDDİNE,
2-Davacı yanın kötü niyetli olarak takip başlattığı ispatlanamadığından davalı yanın kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
3-Alınması gereken 80,70TL karar ve ilam harcının peşin alınan 230,55TL harçtan mahsubu ile artan 149,85TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Zorunlu arabuluculuk kapsamında, Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddesi gereği ödenecek ve Arabuluculuk AÜT’nin Birinci Kısmına göre taraf sayısı gözetilerek belirlenen 1.295,59TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
5-Davalının kendisini vekil ile temsil ettiği görülmekle karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 5.100,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.31/05/2022

Katip Hakim
e-imzalı e-imzalı