Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/717 E. 2022/1218 K. 21.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/717 Esas – 2022/1218
T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/717
KARAR NO : 2022/1218

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR: 1-
VEKİLİ :
: 2-
VEKİLİ :
: 3-
VEKİLİ :
: 4-
5-
6-
7-
8-
VEKİLİ :

DAVA : Tapu İptali Ve Tescil
DAVA TARİHİ : 20/11/2019
KARAR TARİHİ: 21/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/01/2023

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP :Davacı vekili mahkememize sunduğu dava dilekçesinde özetle; dava konusu … ili, … ilçesi, … Mah. … ada … parsel sayılı taşınmazın gerçek malikinin müvekkili … olduğunu ancak taşınmazın, imar çalışmalarından sonra arsanın ifrazıyla birlikte tapu müdürlüğü tarafından maliklerinin isminin “…” yazılması gerekirken sadece “…” olarak kaydedildiğini, taşınmaz maliki isminin yanlış ve eksik olarak kaydedilmiş olması sebebiyle müvekkili kooperatife ait
e-imza e-imza e-imza e-imza

taşınmazın hukuka aykırı şekilde satıldığını, gerçekte malik olmayan “…” icra borçları nedeniyle dava konusu taşınmazın satışının gerçekleştiğini, bu durumun kötü niyet ve hukuka aykırılık taşıdığı kanaatinde olduklarını belirterek, dava konusu … ili, …ilçesi, … Mah. … ada … parsel sayılı taşınmazın müvekkili … adına tapuya kayıt ve tescili talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı … A.Ş. Vekili davaya karşı cevabında özetle; müvekkilinin davaya konu taşınmazı diğer davalı …den bizzat değil, Ankara Batı İcra Müdürlüğü’nün … Talimat sayılı dosyasındaki satış ile iktisap ettiği, gerek ihale gerekse tescil aşamasında diğer davalı ile hiç karşılaşmadığı da göz önüne alındığında, davalının söz konusu iddialarının gerçeği yansıtmadığını, zaten tapu siciline güven ilkesi nedeniyle asıl olan iyiniyetin varlığı olduğundan, davacı müvekkilinin iyiniyetli olmadığını ispatlamakla mükellef olduğunu, müvekkilinin iyiniyetli üçüncü kişi olduğundan, taşınmaz bedelinin davacıya ödenmesinden sorumlu olmadığını, diğer bir anlatımla, davacının zararı, tapu dairesinde yapılan işlemden kaynaklandığından, devletin sorumluluğunu gerektiren nedensellik bağı olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar …, …, …, … ve … tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; …nin müvekkili davalılara borçlu olması ve işbu borcun ödenmemesi sebebiyle … İcra Dairesinin … E. sayılı dosyasıyla icra takibine geçilmiş ve Ankara Batı İcra Müdürlüğünün … talimat sayılı dosyasıyla dava konusu … ili … ilçesi … Mah. … Ada … parselde kayıtlı taşınmazın diğer davalı … A.Ş.’ye satıldığını, her ne kadar davacı taraf dilekçesinde kendilerine ait olan taşınmazın kötü niyetli olarak ve bilerek satıldığını söylese de tüm bu iddialar mesnetsiz ve ispatı olmayan iddialardan öteye geçemediğini, kaldı ki dava konusu olayın meydana gelmesine müvekkili davalıların değil Tapu Siciline taşınmaz sahibinin yanlış kaydedilmesinin sebep olduğunu, alacaklı olan müvekkili davalıların bilerek başkasına ait olan taşınmazı borçluya aitmiş gibi sattırmasının bırakın kendilerine bir yararının olmasını aksine zararı varken böyle bir işe kalkışmalarının hayatın olağan akışına tamamen aykırı olduğunu, bu nedenle bu iddiaların itibar edilecek hiç bir yanı olmadığını, kaldı ki müvekkillerinin davaya konu taşınmazın gerçek sahibinin davacı kooperatif olduğunu, dava dilekçesinin tebliğiyle öğrendiğini, yukarıda açıklanan tüm nedenlerle tapu sicilindeki yolsuz tescile güvenerek hareket eden müvekkillerinin iyi niyetleri sebebiyle kazanımlarının korunması gerektiğini, bu nedenle davacının tüm taleplerinin reddiyle söz konusu zarardan müvekkillerinin sorumlu tutulamayacağından işbu haksız ve kötü niyetli davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … vekili davaya karşı cevabında özetle; öncelikle açılan davada … taraf olmasının söz konusu olmadığını, tapu iptali ve tescil davasının kanuna aykırı, usulsüz veya yolsuz düzenlendiği iddia edilen tapu kaydının hukuka uygun hale getirilmesi için açılacağını, taşınmaz mülkiyetine ilişkin tüm davalar ile tapu iptal ve tescil davasının, tapu kaydında taşınmazın mülkiyet hakkı sahibi olarak gözüken kişiye karşı açılacağını, tapu iptal ve tescil davası ile birlikte tapu kaydında yer alan üçüncü kişiye ait ayni veya şahsi bir hakkın ortudan kaldırılması da talep edilirse, tapu kaydındaki hak sahibine de ayrıca dava açılması gerektiğini, örneğin ipotek, önalım hakkı, tapuya şerh edilmiş gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi, sükna hakkı vs. gibi ayni veya şahsi hakların da terkini talep ediliyorsa, lehine bu haklar tesis edilen kişiler aleyhine de dava açılması gerektiğini, sadece olağanüstü zamanaşımı nedeniyle açılacak tapu tescil davalarının, ilgili tüzel kişilik ve hazine aleyhine birlikte açılması gerektiğini, söz konusu davada … ait bir taşınmaz yahut … hak sahipliği söz konusu olmadığını, dava dilekçesinin sonuç ve istem kısmında yalnızca tapu iptal ve tescil ve terditli dava olarak da davalılardan taşınmazın
e-imza e-imza e-imza e-imza

gerçek değerinin tahsili talebi olduğunu, bu istemler içinde … davalı sıfatı içine dahil edecek bir istem yer almadığını, eğer ki TMK m. 1007 kapsamında tazminat talep ediliyor olsa idi sonuç ve istem kısmında açıkça yer alması gerektiğini, dava dilekçesinde böyle bir isteme rastlanmadığını, bu anlamda eldeki davada … husumet yöneltilemeyeceğinden husumet yokluğu sebebiyle … yönünden davanın usulden reddi gerektiğini ve haksız ve hukuka aykırı olarak açılmış davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … temsilcisi cevap dilekçesinde özetle; Söz konusu taşınmazın tarafımız üzerine kayıtlı olduğunu, satışın yapıldığı icra dosyasından yapılan haciz işlemleri ile bu haciz işlemi sebebiyle taraflarına gönderilen tebliğ işlemleri sebebiyle öğrendiklerini, hatta bu taşınmazın üzerilerine kayıtlı olduğunu öğrendikten sonra yönetim kurulu üyeleri olarak …’ya giderek, hem taşınmazın kayıtlı olduğu tapu müdürlüğünden hem de ilgili belediye başkanlığından taşınmazın adlarına kayıtlı olup olmadığının teyidini yapmışsak ta, tüm kurum kayıtlarında taşınmazın taraflarının üyesi ve başkanı olduğu kooperatife ait olduğunu ilgili sicil numaraları üzerinden teyit edildiğini, bu araştırmalar neticesinde taşınmazın yapılan kıymet takdirine de üsülen itirazda edilmişse de, davalarının reddedildiğini, yapılan bu işlemde kusurlarının olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :… İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası, Batı İcra Müdürlüğünün … talimat sayılı dosyası, Ankara Batı … İcra Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosyası, … Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü kayıtları, tapu kayıtları, ticaret sicil kayıtları, 07/07/2021 tarihli bilirkişi raporu, 24/02/2022 tarihli bilirkişisi raporu ile tüm dosya kapsamı.
Ankara Batı … AHM’nin … Esas, … Karar sayılı ilamı ile görevsizlik kararı verilerek mahkememize gönderilen dava dosyası mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydı yapılmıştır.
GEREKÇE :Dava, tapu sicilinin yanlış tutulması sebebiyle başka bir kooperatif adına kaydedilip icra marifetiyle satılan taşınmazın tapu kaydının iptali olmadığı takdirde bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
… İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasının incelemesinde; Alacaklı/davalılar …, …, …, … ve … tarafından davalı … KYK aleyhine icra takibine geçildiği, bu dosyadan Batı İcra Dairesine yazılan talimatta 774.748,86TL’lik borçtan dolayı borçlunun adına kayıtlı … ili … ilçesi … Mah. … ada … parsel sayılı taşınmazın kıymet takdirinin yapılarak satılması istenilmiştir.
Batı İcra Müdürlüğü’nün … talimat sayılı dosyasının incelemesinde; yukarıda belirtilen … İcra Dairesinin takip dosyasındaki talimat uyarınca kıymet takdiri yapılan dava konusu taşınmazın, 1.614.480,00TL muhammen bedelle 11.06.2019 tarihinde satışa çıktığı, taşınmazın 821.000,00TL bedelle davalılardan … A.Ş. ihale edildiği ve ihale kararının kesinleştiğinden bahisle icra dairesi tarafından yazılan müzekkereye istinaden 30.09.2019 tarihinde … A.Ş. adına tescil edildiği görülmüştür.
Ankara Batı İcra Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosyasının incelenmesinde; bu dava dosyasıyla borçlu … KYK tarafından 08.04.2019 tarihinde dava açılarak Kıymet Takdirine itiraz edildiği, yargılama sonucunda verilen 15.06.2019 tarih ve 2019/… E., 2019/… K. Sayılı ilamla İtirazın masraf yatırılmadığı için reddine karar verildiği görülmüştür.
Davacının bedel istemi yönünden yapılan incelemede; TMK’nın 1007 “Sorumluluk” başlıklı maddesinde “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder. Devletin
e-imza e-imza e-imza e-imza

sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür,” hükmüne yer verilmiştir.
Gerek öğretide ve gerekse Yüksek Yargıtay içtihatlarında; “Bu sorumluluğa dair olarak kusursuz sorumluluk/tehlike sorumluluğuna dair kurallar uygulanacak olup Devlet, tapu sicilinin tutulmasından ileri gelecek bütün zararlardan asli olarak sorumludur. Kusursuz sorumluluk, tapu siciline bağlı çıkarların ve ayni hakların yanlış tescili sonucu değişmesi yada yitirilmesi ile bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Çünkü sicillerin doğru tutulmasını üstlenen ve taahhüt eden devlet, gerçeğe aykırı ve dayanaksız kayıtlardan doğan zararları da ödemekle yükümlüdür. Dayanaksız ya da hukuki duruma uymayan kayıtlar düzenlemek, taşınmazın niteliğinde yanlışlıklar yapmak da aynı kapsamda düşünülmüştür.
Bu sorumluluktan söz edebilmek için, tapu sicilinin tutulmasında görevli memurun hukuka aykırı bir işleminin ve bununla zarara neden olan sonuç arasında illiyet bağının varlığı gerekmekle birlikte, eylemin kusura dayanıp dayanmamasının bir önemi bulunmamaktadır. Kusurun varlığı ya da yokluğu, devletin sorumluluğu için önem taşımayıp sadece, Devletin memuruna rücu sırasındaki iç ilişkide önemlidir. Bu madde ile düzenlenen Devletin kusursuz sorumluluğu, bir tehlike sorumluluğu niteliğinde olduğundan, tapu müdür ya da memurunun kusuru olsun olmasın, tapu sicilinin tutulmasında kişilerin malvarlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir.
Tapu sicilinin tutulmasında kişi çıkarlarının korunması bakımından uyulması gereken kurallar tapu mevzuatı ile sınırlı olmayıp, bu mevzuat dışındaki hukuk kurallarına ve hukukun genel ilkelerine de uyulması gerekmektedir. Tapu müdür yada memurlarının ihlal ettikleri hukuk kuralları ister genel olsun ister salt sicilin tutulmasıyla ilgili olsun her iki halde de orlaya çıkan sonuç tapu sicilinin hukuka aykırı tutulmuş olmasıdır. ( Dr. Lale Sirmen, T apu Sicilinin Tutulmasından Doğan Zararlardan Devletin Sorumluluğu, Ankara, 1976 Sh.63 vd ). Bu sebeple sicilin hukuka uygun tutulması kavramı tapu mevzuatına uygunlukla sınırlı bir kavram olmayıp, hukukun genel ilkelerine uygunluk da gerekmektedir.
Bunun dışına çıkan her hukuka aykırı davranıştan Devletin sorumluluğu asıldır. Ayrıca TMK’nın 1007.maddesinde düzenlenen öbjektif (kusursuz) sorumluluk halinin, 818 Sayılı Borçlar Kanununun 41. vd. maddesinde düzenlenen haksız fiil sorumluluğu ile de ilgisi bulunmadığından, aynı Kanunun 60.maddesindeki zamanaşımı kurallarının uygulanma imkânı olmadığı gibi, TMK’nın 1007. maddesine dayanılarak açılan davalar için de, ayrıca zamanaşımı süresi belirlenmemiştir. Bu itibarla, 818 Sayılı Borçlar Kanununun 125. (6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 146) maddesindeki 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanması esastır.
Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar: tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. – 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. – 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. – 2010/668 K sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir.
4721 Sayılı TMK’nın 705/2. maddesi uyarınca tapu iptal ve tescil istekli davaların kesinleştiği tarih itibariyle mülkiyet hakkı sona ereceğinden bu tarih itibariyle tapusu iptal edilen gerçek ve tüzel kişilerin zararı oluşacaktır. Dolayısıyla bu tür bir dava, taşınmazların mülkiyetinin yitirilmesine dair iptali ve tescil davasının kesinleştiği tarihten sonra açılabileceğinden, mülkiyetin kaybedildiği tarih itibariyle taşınmazların değerlerinin tespit edilmesi gerekmektedir. ” denilmektedir.
e-imza e-imza e-imza e-imza

Her ne kadar borçlu …KYK bu durumdan haberdar olmadığını ileri sürse de dosyaya sunulan Ankara Batı İcra Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosyasına göre, davaya konu taşınmazın kıymet takdirine … KYK tarafından itiraz edildiği, TTK hükümlerine göre tacir olan Kooperatifin borcuna karşılık satılan bir taşınmazın kendisine ait olup olmadığını bilmemesinin ticari hayatın gerekleri ile hayatın olağan akışına aykırı olacağı, davalı … de yukarıda belirtildiği üzere Tapu Sicilinin doğru tutulmasından sorumlu olup bundan kaynaklanan zararları gidermekle yükümlü olduğu kanaatine varılmıştır.
Bu kapsamda, davacının zararının tespiti noktasında taşınmaz değerinin tespiti yoluna gidilmiş ve taşınmazın rayiç değerinin tespiti için yaptırılan keşif sonrası alınan bilirkişi raporuna göre; taşınmazın dava tarihi itibariyle değerinin 1.762.474,00TL olarak tespit edildiği anlaşılmıştır.
Davalılardan … A.Ş. Söz konusu taşınmazı cebri icra yoluyla tabuda güven ilkesine dayalı satın alan taraftır. Bu şirketin tapuda yapılan yanlışlığı bilecek durumda olmasına taşınmazların devrinde tapuya güven ilkesinin doğal sonucu olarak tapudaki kaydın esas alınmasının yeterli olmasına göre bu davalı hakkında açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Ancak diğer davalılar davacıya ait taşınmazın hiç borçlu olmadığı halde cebi icra yoluyla satılmasında kusurları olduğu anlaşıldığından, bu davalılar hakkındaki davanın kabulüne karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalılardan … A.Ş. Yönünden açılan davanın REDDİNE,
2-Diğer davalılar yönünden davanın KABULÜ ile, 1.762.474,00 TL’nin davalılardan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacıya ödenmesine,
3-a)Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 120.394,60TL karar ve ilam harcından peşin alınan 170,78TL ve tamamlama yolu ile alınan 30.100,00TL harcın mahsubu ile bakiye 90.123,82TL harcın davalılar …, … , …, …, …,… ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına,
b)Davacı tarafından yatırılan 170,78TL peşin harç, 30.100,00TL tamamlama harcı, 384,90TL keşif harcı ve 80,70TL başvuru harcı olmak üzere toplam 30.736,38TL’nin davalılar …, … , …, …, …, … ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının kendisini vekil ile temsil ettirdiği görülmekle, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir edilen 187.123,70TL vekalet ücretinin davalılar …, … , …, …,…, … ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı … Şirketi’nin kendisini vekil ile temsil ettirdiği görülmekle, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince davanın ret oranına göre hesap ve takdir edilen 187.123,70TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak adı geçen davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından sarf edilen 900,00TL bilirkişi ücreti, 270,00TL keşif araç ücreti, 806,00TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 1.976,00TL yargılama giderinin davalılar , … , …, …, …, … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
7-Karardan sonraki yargılama giderinin davacının gider avansından karşılanmasına, karar kesinleştiğinde arta kalan gider avansının davacıya iadesine,
e-imza e-imza e-imza e-imza

Dair, taraf vekillerinin, ve … temsilcisinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.21/12/2022

Başkan Üye Üye Katip
e-imza e-imza e-imza e-imza