Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/661 E. 2022/1235 K. 27.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/661 Esas – 2022/1235
T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2022/661 Esas
KARAR NO : 2022/1235

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/06/2022
KARAR TARİHİ: 27/12/2022
K. YAZIM TARİHİ: 04/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 13.05.2020 tarihinde davalı sigorta şirketine sigortalı … plakalı araçla davacıya ait … plakalı aracın karıştıkları trafik kazasında davacıya ait aracın hasara ve dolayısıyla da değer kaybına uğradığını beyan ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100,00 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu kazaya karışan … plakalı aracın davalı sigorta şirketine ZMS(Trafik) Sigorta Poliçesiyle sigortalı olduğunu, sorumluluklarının sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında 41.000,00 TL poliçe limitiyle sınırlı olduğunu, ancak kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsünün herhangi bir kusurunun olmadığını, kabul anlamına gelmemekle kaydıyla, huzurdaki uyuşmazlık kapsamında mahkememizin 11/01/2022 tarih … E. … K. Sayılı kararıyla davanın kabulüne karar verildiğini, karar kapsamında Ankara Batı İcra Dairesine %50 kusur oranına göre 7.990,00 TL hasar tazminatı ile 8.921,00 TL ek ödeme yapıldığını, fazla yapılan ek ödemenin 2.075,37 TL’lik kısmının iade geldiğini, kusura ilişkin olarak işbu hususun göz önünde bulundurulması gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte davacıya ait araçta meydana gelen değer kaybının Genel Şartlara göre hesaplanması ve davacıya ait aracın vaki dava konusu kaza öncesi hasar kayıtlarının da dikkate alınması gerektiğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
Mahkememizin … Esas sayılı dosyası, sigorta poliçesi, hasar dosyası, trafik kazası tespit tutanağı, … plakalı araca ait tramer kaydı, trafik tescil kayıtları, 30/11/2022 tarihli bilirkişi raporu ile tüm dosya kapsamı.
GEREKÇE :
Dava, trafik kazası nedeniyle oluşan değer kaybı tazminatı talebine ilişkindir.
Dosyaya kazandırılan 30/11/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle; … plakalı araç sürücüsü davacı … ile davalı sigorta şirketine sigortalı … plakalı araç sürücüsü …’ın karışmış oldukları kazanın oluşumunda, kimin kural ihlali işlediği, dolayısıyla kimin kırmızı ışık ihlali yaptığı mevcut deliller ile anlaşılamadığından, Tehlike Sorumluluğuna Katlanma İlkesi gereğince, tehlike eşit varsayıldığından; Kazanın meydana gelmesinde kusurun, davalı sigorta şirketine sigortalı … plakalı araç sürücüsü … ve davacıya ait … plakalı araç sürücüsü … arasında yarı yarıya %50 – %50 oranında paylaştırılabileceği, Davacıya ait … plakalı araçta meydana gelen değer kaybının reel piyasa koşullarına göre 10.000,00 TL, sigorta genel şartları hesaplama yöntemine göre ise 5.979,85,00 TL olacağı, davalı sigorta şirketi sorumluluğunun sigortalısı … plakalı araç sürücüsü …’ın %50 kusuru oranında davacıya ait araçta meydana gelen değer kaybından 2918 sayılı KTK.nun 91 maddesi gereği sorumluluğu olmakla, davalı sigorta şirketinin bu bağlamda; Reel piyasa koşullarına göre değer kaybı sorumluluğunun (10.000,00 TL)*%50 = 5.000,00TL olacağı, Sigorta Genel Şartları hesaplama yöntemine göre ise değer kaybı sorumluluğunun (5.979,85 TL)*%50 = 2.989,92 TL olacağı, hangi değerin esas alınması gerektiği hususunun ise sayın Mahkemenin değerlendirme ve takdirinde olacağı yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Davacı vekili mahkememize sunduğu 30/11/2022 tarihli ıslah dilekçesi ile, 100,00 TL olan değer kaybı tazminatı talebini 4.900,00 TL artırarak, 5.000,00 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili mahkememize sunduğu 22/11/2022 tarihli ıslaha cevap dilekçesinde özetle; kabul anlamına gelmemek kaydıyla talep artırım ile arttırılan talep konusunun zaman aşımına uğradığını, bu nedenle ıslah ile arttırılan kısmın zaman aşımından reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Ankara BAM … HD’nin … esas, … karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden, dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade etmektedir. Sonucu alacak hakkına son verme değil, onu eksik borç haline getirme olarak ortaya çıkmaktadır. Zamanaşımına ilişkin düzenlemelerin temelinde iddia edilen alacağın aradan uzun zaman geçmiş olmasına rağmen kullanılmaması karşısında borçlunun oldukça uzak geçmişte kalan bir borçtan doğabilecek ihtilaflara karşı korunması, kendi alacağına karşı uzun süre kayıtsız kalan kimsenin bu hakkının artık korunmaya layık olmadığını kabul etmiş sayılması yatmaktadır. Diğer bir ifadeyle özel hukukta teknik bir kavram olan zamanaşımı, bir hakkın kazanılmasında veya kaybedilmesinde yasanın kabul etmiş olduğu sürenin tükenmesi anlamına gelmektedir. (Yargıtay HGK’nın 2018/21-523 E. – 2019/70 K)
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2018/523 E – 2019/70 K. Sayılı 05/02/2019 tarihli kararında da “Zamanaşımına uğrayan alacağın tahsili hususunda devlet kendi gücünü kullanmaktan vazgeçmekte, böylece söz konusu alacağın ödenip ödenmemesi keyfiyeti borçlunun iradesine bırakılmaktadır. Şu hâlde zamanaşımına uğrayan alacak ortadan kalkmamakla beraber artık doğal bir borç (Obligatio naturalis) hâline gelmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, alacağın salt zamanaşımına uğramış olması, onun eksik bir borca dönüşmesi için yeterli olmayıp borçlunun kendisine karşı açılmış olan alacak davasında alacaklıya yönelik bir def’ide bulunması gerekir (Reisoğlu, Sefa: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1998, s.334 vd.; Kuru/Arslan/Yılmaz: Medeni Usul Hukuku, Ankara 1995, s.304 vd.; Üstündağ, Saim: Medeni Yargılama Hukuku, İstanbul 1997, s.346 vd.; Pekcanıtez/Atalay/Özekes: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2009, s.323; Tutumlu: s.2., HGK’nın 05.05.2010 tarihli ve 2010/8-231 E., 2010/2553 K.; 3.5.2006 tarihli ve 2006/4-232 E. – 269 K. sayılı kararları).
Yargıtayın istikrar kazanmış son uygulamalarına göre, zamanaşımı hukuki niteliği itibariyle, maddi hukuktan kaynaklanan bir def’i olup usul hukuku anlamında ise bir savunma aracıdır (Kuru, Baki: age, Cilt:2, s.1761; Von Tuhr, A.:Borçlar Hukuku (C.Edege Çevirisi), Ankara 1983, Cilt:1-2, s.688 vd.; Canbolat, F.: Def’i ve İtiraz Arasındaki Farklar ve İleri Sürülmesinin Hukuki Sonuçları, EÜHF Dergisi, Cilt:III, Sayı:1, Kayseri 2008, s.255 vd.; HGK’nın 06.04.2011 tarihli ve E:2010/9-629, K:2011/70; 09.10.2013 tarihli ve E:2013/4-36, K:2013/1457; 12.03.2014 tarihli ve E:2013/4-544, K:2013/315 sayılı kararları).
Nitekim, Türk-İsviçre Öğretisinde ağırlıklı görüşün ve İsviçre Federal Mahkemesinin de, zamanaşımını maddi hukuka ilişkin bir kavram olarak kabul ettikleri anlaşılmaktadır (Erdem, M.:Özel Hukukta Zamanaşımı, 1.Baskı, İstanbul 2010, Sahife:8, dipnot 15-16).” denilerek açıklandığı üzere, zamanaşımına uğramış borç eksik borç olup, zamanaşımı süresinin dolması ile kendiliğinden ortadan kalkmadığından, def’i olarak ileri sürülmesi ile mahkemece değerlendirilebilir. Def’i niteliğinde olup maddi hukuktan kaynaklanıp, usul hukuku anlamında savunma aracı olması nedeniyle, HMK hükümlerince savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesine ilişkin hükümler çerçevesinde usule uygun şekilde ileri sürülmesi halinde nazara alınabilir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan (20/07/2020 tarihinden önceki düzenleme) HMK’nın 141. maddesinde ” (1) Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir. Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez. (2) İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır.” düzenlemesine göre de, yazılı usule tabi davalarda maddi hukuka ilişkin savunma olan zamanaşımı def’inin süresi içerisinde verilecek cevap dilekçesi, ikinci cevap dilekçesi veya dilekçeler ile ileri sürülmemesi halinde karşı tarafın mazeretsiz olarak ön incelemesine gelmemesi halinde serbestçe ileri sürülebilir. (20/07/2020 tarihli 7251 Sayılı Kanun ile HMK’nın 141. Maddesinde savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesine ilişkin serbestlik en son ikinci cevap dilekçesi ile tanınmıştır.) Basit usule tabi davalarda ise savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağı HMK’nın 319. maddesi gereğince cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesi ile başlayacağından zamanaşımı def’inin basit usule tabi davalarda cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir.
Burada değerlendirilecek bir diğer husus ise zamanaşımının kesen nedenler çerçevesinde zamanaşının değerlendirilmesidir.
Belirsiz alacak davalarında, davanın açılmış olması ile tazminat alacağının tamamı yönünden zamanaşımı kesildiğinden, davacı belirsiz alacak davası olarak açtığı davada sonrasında dava değerini belirlemesi durumunda zamanaşımı süresi yeniden işlemeyeceğinden belirlenen alacak kısmı için zamanaşımı söz konusu olmayacaktır.
Davanın kısmi dava olarak açılmış olması halinde ise, davacı fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak davasını açmış olması halinde davacı fazlaya ilişkin hakları yönünden davasını ıslah edebilmesi mümkün ise de, fazlaya ilişkin haklar yönünden açılan bir dava bulunmadığından zamanaşımı süreci işlemeye devam edeceğinden davalının zamanaşımı def’inden bulunmasına karşılık davasını zamanaşımı süresi içerisinde ıslah etmesi gerekir. Nitekim Yargıtay 2017/2796 E. 2021/1038 K. Sayılı emsal kararında “818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun (BK) 133/2. maddesi [6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 154/2] gereğince; alacaklı dava veya def’i yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurmuşsa, icra takibinde bulunmuşsa ya da iflas masasına başvurmuşsa zamanaşımı kesilir. Öğreti ve uygulamada kısmi davada dava edilmeyen alacak kesimi için, fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmuş olmasının zamanaşımını kesmeyeceği kabul edilmektedir (Kuru, s. 1541 vd.; Pekcanıtez, Hakan: Medeni Usul Hukuku, C. II, 15. baskı, İstanbul 2017, s. 1008). Başka deyişle kısmi dava açılması hâlinde zamanaşımı yalnız alacağın kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesilecek, ancak talep konusu yapılmayan geri kalan kısım bakımından ise zamanaşımı işlemeye devam edecektir. Kısmi dava ile talep edilmeyen alacağın geri kalan kısmı için zamanaşımı BK’nın 133. (TBK m. 154) maddesindeki diğer kesilme nedenleri dışında ancak aynı yargılamada karşı tarafın rızası veya ıslah talebinde bulunma tarihinde yahut geri kalan kısım için ikinci dava açılacaksa ikinci davanın açıldığı tarihte kesilmiş olur. Davacının geri kalan kısım için ıslaha başvurması veya ikinci dava açması durumunda da davalının zamanaşımı def’inde bulunabileceğinden tereddüt etmemek gerekir (Pekcanıtez, s. 1008). Aynı hususla alakalı olarak verilen Hukuk Genel Kurulunun 06.03.2013 tarihli ve 2012/4-824 E., 2013/305 K. ile 22.10.2014 tarihli ve 2014/4-840 E., 2014/837 K. sayılı kararlarında da; kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması nedeniyle dava konusu yapılmayan alacak miktarının ek davaya veya kısmi ıslaha konu olması hâlinde, bu usul işlemine karşı davalının zamanaşımı def’ini ileri sürebileceği kabul edilmiştir.” denilerek, kısmi dava olarak açılan davada ıslah ile artırılan kısım yönünden zamanaşımı def’inin ileri sürülebileceği, alacağın bir kısmının dava edilmiş olmasının, dava edilmeyen kısım yönünden zamanaşımının işlemesini durdurmayacağını kabul etmiştir.
Kısmi dava olarak açılan davada da; davacının ıslah ile dava değerini artırması durumunda, davalı zamanaşımı def’inde bulunabileceğinden, bu kapsamda yapılacak zamanaşımı def’inin de, yargılama usulüne göre; HMK’nın 319 ve HMK’nın 141. maddesine uygun şekilde süresi içerisinde yapılması gerekir.
Somut olayda; davacı 13/05/2020 tarihli kaza nedeniyle 07/03/2022 tarihinde arabulucuya başvurmuş arabuluculuk süreci 29/04/2022 tarihinde sona ermiş, 18/06/2022 tarihinde ise fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak açtığı davayı 30/11/2022 tarihinde ıslah ederek dava değerini 100,00 TL’den 5.000,00 TL’ye artırmış, ıslah dilekçesi davalı vekiline tebliğ edilmiştir. Davalı sigorta vekili, süresinde ıslah dilekçesine cevap vermiş olup süresi içerisinde yapılmış, zamanaşımı def’i bulunmaktadır.
Bu açından eldeki davada öncelikle değerlendirilmesi gereken husus davanın kısmi dava mı, belirsiz alacak davası mı olduğudur.
Belirsiz alacak davası alacaklıya zamanaşımı ve faiz başlangıcı noktasında imkânlar sağlayan istisnai bir dava türü olup, dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığının açıkça yazılı olması veya 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesine dayanıldığının belirtilmesi gerekir. Alacağın belirsiz olduğunun dava dilekçesinde açıklanması bu noktada önemsizdir. Zira alacak belirsiz ise alacaklının kısmi dava veya belirsiz alacak davası açma hakkı vardır. Dava dilekçesinde “belirsiz alacak davası” açıldığı yazılı değilse veya Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesine dayanılmamışsa, davanın kısmi dava olarak açıldığı kabul edilmelidir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 7/7/2021 tarih ve 2021/485 Esas, 2021/971 Karar sayılı ilamı)
Somut uyuşmazlıkta; dava dilekçesinde, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak miktar belirtilmek suretiyle talep edilen alacak kalemi belirlenmiş, davanın kısmi ya da belirsiz alacak davası olarak açıldığı açıklanmamıştır. Belirtildiği şekilde, davanın kısmi alacak davası olarak açıldığının kabulü gerekmektedir.
Zararın öğrenilmesi, onun kapsamının değil, varlığının öğrenilmesi anlamındadır, zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, o davayı ciddi ve objektif bir şekilde desteklemeye, gerekçelerini göstermeye elverişli yeterli hal ve şartların öğrenilmesi, zararın öğrenilmiş sayılması için yeterlidir.
Doktrinde ve Yargıtay kararlarında da bu husus kabul edilmiş olup, “Zarar görenin zararı öğrenmesi demek, kural olarak zararın kapsamına değil varlığına taalluk eder. Yoksa tazminatın hesabına yarayacak bütün ayrıntıların (zararın miktarının) bilinmesi aranmaz. Zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, davayı ciddi ve objektif şekilde desteklemeye ve davanın gereçlerini göstermeye elverişli yeterli hal ve şartların öğrenilmesi, zararın öğrenilmesi için yeterlidir.” denilmektedir. (Turgut Uygur, Türk Borçlar Kanunu Şerhi,2013,C:1 sh:528, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.05.2017 tarih ve 2016/21-1600 Esas – 2017/937 Karar sayılı ilamı)
Buna göre her ne kadar Yargıtay uygulamaları uyarınca araç değer kaybına yönelik davalar belirsiz alacak davası mahiyetinde kabul görmüş ise de somut olayda davacı vekilinin dava dilekçesinde açıkça davanın belirsiz alacak davası mahiyetinde olduğunu belirtmemiş olması nedeniyle mahkememizce davanın kısmi dava mahiyetinde kabul edilmesinde zorunluluk bulunmakta olup davalının da ıslah edilen kısma yönelik olarak yasal süresi içerisinde zamanaşımı def’inde bulunmuş olmasına göre; davacının, kaza tarihi itibariyle zararı öğrendiğinin kabulü gerektiğinden, sırf maddi hasarla sonuçlanan trafik kazası nedeniyle; davanın kısmi dava olarak açılmış olduğundan, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuğu kısım yönünden KTK’nın 109/1 maddesi gereğince kaza tarihinden itibaren 2 yıl içerisinde davanın ıslah edilmiş olması aranmalıdır. Neticeten davacı, 13/05/2020 tarihinde meydana gelen kaza nedeniyle, 30/11/2022 tarihinde verdiği ıslah dilekçesi ile artırdığı alacak miktarı zamanaşımına uğradığından, bir başka deyişle ıslah edilen kısım zamanaşımına uğradığından ve dava tarihi itibariyle -arabuluculuk sürecinde zamanaşımı süresinin durduğu da gözetilerek- zamanaşımı henüz dolmadığından mahkememizce tespit edilen 5.000,00 TL değer kaybından 100,00 TL’nin dava tarihinden itibaren (taleple bağlı kalınarak) işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden poliçe limitleriyle sınırlı olarak alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE ; Mahkememizce tespit edilen 5.000,00 TL değer kaybından 100,00 TL’nin taleple bağlı kalınarak dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden poliçe limitleriyle sınırlı olarak alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin zaman aşımı nedeniyle reddine,
Karar kesinleştiğinde dosyamız arasında bulunan mahkememizin … esas sayılı dosyasının iadesine,
2-Harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, ıslah harcı olarak yatırılan 84,00 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen ve dava öncesi ödenen 1.560,00 TL arabuluculuk ücretinin davanın kabul ve red oranına göre hesap edilen 31,20 TL sinin davalıdan, 1.528,80 TL sinin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Davacı tarafından yatırılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvuru harcı, 11,50 TL vekalet harcı olmak üzere toplam 172,90 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
3-Davacı tarafından sarf edilen 900,00 TL bilirkişi ücreti, 96,50 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 996,50 TL yargılama giderinden davanın kabul ve red oranına göre takdir edilen 19,93 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, artan gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince davanın kabul oranına göre takdir ve hesap edilen 100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13/2 maddesi uyarınca davanın red oranına göre takdir ve hesap edilen 100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 27/12/2022

Katip Hakim
e-imza e-imza