Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/513 E. 2023/17 K. 10.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/513 Esas – 2023/17
T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2022/513 Esas
KARAR NO : 2023/17

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI : 1-
VEKİLİ :
DAVALI : 2-
VEKİLİ :

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/05/2022
KARAR TARİHİ: 10/01/2023
K. YAZIM TARİHİ: 26/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 21/02/2022 tarihinde müvekkili adına kayıtlı, sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile davalı …’in kullandığı, diğer davalı … ŞTİ. adına kayıtlı … Plakalı aracın çarpışmaları sonucunda maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kazanın oluşumunda … Plaka sayılı araç sürücüsünün KTK’nın 46/2- h maddesi uyarınca kusurlu olduğunun tespit edildiğini, müvekkilinin kendisi adına kayıtlı iş yerinde nakliye işi yaptığını ve kazaya karışan aracın müvekkilinin işi için kullandığı bir araç olduğunu, kaza esnasındaki araç sürücüsü …’ın müvekkilinin işçisi olduğunu, kaza sonucunda müvekkilinin aracının kullanılamaz hale geldiğini ve müvekkilinin kendi kasko şirketi olan … Şirketinden 24/03/2022 tarihinde (kaza tarihinden 32 gün sonra) araç bedeli olarak 875.000 TL ödeme aldığını, müvekkilinin bu araçtan aylık kazancının ortalama 200.000 TL olduğunu, müvekkilinin kaza sebebiyle aracını kullanamaması nedeniyle kazanç kaybı oluştuğunu, ayrıca müvekkilinin kaza sonucunda kullanılamaz hale gelen aracı ile ilgili olarak … Sigorta firmasına kasko ve trafik sigortalarını yaptırdığını ve bedellerini peşin olarak ödediğini, bu sigortaların bir ve iki yıllık gibi süreler için yapıldığını, dolayasıyla müvekkilince kullanılmayan dönemler için de sigorta şirketine ödeme yapıldığını, ancak kaza sonrasında müvekkiline gerek aracın sigorta bedelinden gerekse kasko bedelinden kaynaklı olarak yararlanılmayan dönemler için herhangi bir geri ödeme yapılmadığını, bu nedenle müvekkilinin zararı doğduğunu, yine aracın kullanılmayan döneminde müvekkilinin o araçta çalışan işçisini çalıştıramadığı halde sigortasını ve maaşını ödediğini, bu giderlerin de müvekkilinin kazadan kaynaklı aktif giderleri arasında olduğunu, bunların yanında müvekkilinin davaya konu aracı alırken … Bankası … Şubesinden kredi çektiğini, kaza sonucunda kasko tarafından ödenen bedel içerisinden kredi miktarını kapattığını ve banka tarafından müvekkilinden erken ödeme cezası adı altında yaklaşık 10.000 TL civarında ek ücret alındığını, müvekkilince ödenmek zorunda kalınan bu miktarın da yine iş bu davaya konu kazadan dolayı müvekkiline yansıyan bir diğer maddi zarar olduğunu, ayrıca müvekkilinin Kasko tarafından 875.000 TL ödeme yapıldıktan sonra işlerinin devamı açısından yeni bir kamyon almak istediğini ve bu nedenle yeniden kredi çektiğini, ancak bu kredinin faiz oranı ile davaya konu araç için çekmiş olduğu kredinin faiz oranı birbirinden farklı olduğundan, kazadan sonra aldığı araç için çektiği kredi faiz oranın daha fazla olması sebebiyle müvekkilinin yine zarara uğradığını, iki kredi arasındaki faiz oranındaki farklılıktan dolayı müvekkilinin uğramış olduğu zararların da tespiti ile davalılardan tahsilini talep ettiklerini, son olarak müvekkilinin, … A.Ş. isimli işyeri ile …’dan alınıp …’e götürülecek olan bir malzemenin nakliyesi için 8000 TL+KDV şeklinde anlaşma yaptığını, aracın bu anlaşmaya istinaden yola çıktığı sırada kazanın meydana gelmesi nedeniyle malzemenin yüklenemediğini ve müvekkilinin anlaşma miktarı bedeli alamadığını, bu sebeple de müvekkilinin zararı oluştuğunu, tüm açıklanan zararlarla meydana gelen kaza arasında illiyet bağı bulunduğunu, dolayısıyla bu zararlardan davalı sürücü ve işvereni olan şirketin müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını beyan ederek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla dava konusu kazadan kaynaklı olarak müvekkilinin aracı kullanamaması nedeniyle şimdilik 100 TL maddi tazminat ile, yine dava konusu kazadan kaynaklı olarak müvekkili uhdesinde meydana gelen diğer zararlar için şimdilik 100 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen ve müştereken tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı … Şti.vekili cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle davaya karşı zamanaşımı, hak düşürücü süre, görev ve husumet yönlerinden itirazlarını beyan etmiş, esasa ilişkin olarak, 21.02.2022 tarihli kazanın davacının tam kusuru nedeniyle meydana gelmesi nedeniyle müvekkili şirket aleyhine açılan davanın reddi gerektiğini, dava dilekçesinde olayın oluş şekline ilişkin hiçbir bilgi verilmediğini, müvekkili şirkete ait araç sürücüsünün kusurunun ispatlanamadığını, davacının, kaza tarihinden kasko şirketinin araç bedeli ödemesi yaptığı tarihe kadar aracını işletemediği için mahrum kaldığı bedelin müvekkilinden tahsilini talep ettiğini ancak mahrumiyet zararının; araçta meydana gelen kısmi hasarın onarım yoluyla giderilmesinin mümkün olduğu durumlarda aracın hasar onarımı yapıldığı süre boyunca kullanılamaması nedeniyle istenilebilen bir tutar olduğunu, araçta pert total işlemi uygulanması halinde ise böyle bir tamir süresi bulunmadığından aracın işleteninin buna ilişkin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, davacının kasko şirketinin, perte ayrılan araçla ilgili ödemeyi geciktirmesinden kaynaklı müvekkili şirkete izafe edilebilecek bir kusur bulunmadığını, davacı kaza günü nakliyesini gerçekleştiremediği malzemeden dolayı 8.000,00 TL’lik anlaşma bedelini alamadığı iddiasıyla tazminat talep etmiş ise de, davacının bahsettiği nakliye işine dair dosyaya somut bir delil sunamadığını, davacı tarafın krediyi erken kapatma cezası adı altında ödediği bedelin, çektiği iki kredi arasındaki faiz farkından dolayı uğradığı zararın, aracın işletilemediği süre boyunca araçta çalıştırdığı işçiye yaptığı maaş/sigorta prim ödemelerinin ve araç ile ilgili olarak yaptırdığı kasko/trafik sigortası için sigorta şirketine peşin olarak ödediği bedellerin tazminine ilişkin taleplerinin ise hukuken kabul edilemez olduğunu, dolayısıyla müvekkilinin sorumluluğunda bulunmayan kaza nedeniyle müvekkili aleyhine açılan haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının iddiaları ve taleplerinin usul ve yasaya aykırı olduğu gibi hukuki mesnetten ve hakkaniyetten uzak olduğunu, davaya konu kazada müvekkilinin kusuru bulunmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkili kusurlu olsa dahi olayda kusurun, olay görüntüleri ve olay yerinin alanında uzman bilirkişi tarafından incelenerek dava dosyası kapsamında tespit edilmesi gerektiğini, dolayısıyla mahkemece kusura ilişkin uzman bilirkişi heyetinden yada ATK dan rapor alınmasını talep ettiklerini, davacı taraf aracı nakliye işi için kullandığını, kaza esnasındaki sürücü …’ın işçisi olduğunu ileri sürmüş ise de buna ilişkin kayıt ve belgeleri sunmadığını bu nedenle bu iddiaların kabul edilemez olduğunu, davacının kaza nedeniyle kendi kasko şirketinden araç bedeli olarak 875.000 TL ödeme aldığını beyan ettiğini, dolayısıyla maddi zararı sigorta şirketince karşılandığı halde bu davayı açmasında hukuki bir yararı bulunmadığını, mahrumiyet zararının; araçta meydana gelen kısmi hasarın onarım yoluyla giderilmesinin mümkün olduğu durumlarda aracın hasar onarımı yapıldığı süre boyunca kullanılamaması nedeniyle istenilebilen bir tutar olduğunu, araçta pert total işlemi uygulanması halinde ise böyle bir tamir süresi bulunmadığından, müvekkilinin buna ilişkin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, kasko şirketinin perte ayrılan araçla ilgili ödemeyi geciktirmesinden kaynaklı müvekkiline yüklenebilecek bir kusur bulunmadığını, davacının aracın bedelini sigorta şirketinden almasına rağmen aracı kullanamadığı süre boyunca doğacak kazancı, araçta çalıştırdığı işçiye yaptığı maaş ve sigorta prim ödemelerini, araç ile ilgili olarak sigorta şirketine araç için yapılması gereken kasko ve sigortasını yaptırarak peşin olarak ödediği bedellerin tazminini, yeni aldığı araç için ödediği krediyi, yapamadığını iddia ettiği işin bedelini müvekkilinden istemesinin haksız ve mesnetsiz olduğunu, hiçbir ispata dayanmadığını, müvekkilinin sorumluluğunda da olmadığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
Dava dışı … A.Ş’den celp edilen sigorta poliçesi, hasar dosyası, trafik kazası tespit tutanağı, SGK kayıtları, … Bankası … Şubesinden celp edilen kredi sözleşmesi ve ekleri, dava dışı … AŞ’den celp edilen yazı cevabı ile tüm dosya kapsamı.
GEREKÇE :
Dava, trafik kazası nedeniyle oluşan bir kısım maddi zararlar ile araçtan yoksun kalma tazminatının tahsili talebine ilişkindir.
Öncelikle Borçlar Kanunu kapsamında tazminat talep edilebilmesi için istenen zararlar yanında zarar ile haksız fiil arasında uygun illiyet bağının da bulunması gerekir. Somut olayda gerçekleşen türden bir sonucu, olayların normal akışına ve hayat tecrübelerine göre, mahiyeti ve ana temayülü itibariyle meydana getirmeğe genel olarak elverişli olan veya bu türden bir sonucun gerçekleşme ihtimalini objektif olarak artırmış bulunan zorunlu şartla söz konusu sonuç arasındaki bağa uygun illiyet bağı denir.
Hukuki sorumluluğu doğuran şartlar arasında illiyet bağı büyük bir önem taşır. İlliyet bağı, sorumluluğun aslî şartı, tazminat hukukunun temel ilkesi olarak görülür. Bu şart olmaksızın bir şahsın sorumluluğu düşünülemez. İnsan düşüncesinin bir kanunu olan illiyet kavramı, zararlı sonuçla sorumluluğu doğuran davranış veya olay arasında bir sebep-sonuç bağının bulunmasını gerektirir. Hukukta, gerçekleşen zararla sorumluluğu doğuran olay veya davranış arasındaki sebep-sonuç ilişkisine, genel anlamda illiyet bağı denir (Eren, F: Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No. 361, Sorumluluk Hukuku Açısından Uygun İlliyet Bağı Teorisi, Sevinç Matbaası, Ankara-1975). Ancak tazminata hükmedilebilmesi için yalnız eylem ile ortaya çıkan sonuç arasında illiyet bağı bulunması yeterli olmayıp, bunun yanında diğer şartların da bulunması gerekmektedir. Buna göre gerek maddi gerekse manevi tazminata hükmedilebilmesi için ortada hukuka aykırı bir eylem, bir zarar, bu zarar ile eylem arasında illiyet bağı ve kusur bulunmalıdır. Davalıların eylemi ile meydana gelen zarar arasında davalılara yüklenebilecek bir kusur bulunmalı yani zarar ile kusurlu hareket arasında illiyet bağı bulunması gerekmelidir. Burada sözü edilen illiyet bağı, uygun illiyet bağıdır. Uygun illiyet bağı, olayların olağan akışına ve hayat tecrübesine göre, sebebin, meydana gelen sonucu yaratmaya elverişli olmasıdır. Uygun illiyet bağı, sorumluluğu, zarar veren bakımından öngörülebilir risklerle sınırlamaktadır. ( Eren Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 2009, s.611,s.617)
Davacı taraf davalılardan araç sürücüsünün ve araç malikinin sorumluluğu çerçevesinde bir takım maddi zararların teminini talep etmektedir. Talep ettiği zararları şunlardır:
1-Dava konusu aracın kaza nedeniyle kullanılamamasından kaynaklı zarar istemi (araçtan yoksun kalınan zarar)
2-Dava konusu aracın kasko ve trafik poliçelerinin peşin ödenmesi nedeniyle kaza tarihinden sonra kullanılmayan dönemlere ilişkin ödenmiş poliçe bedellerinin davalılardan tahsili istemi
3-Aracın kullanılmayan döneminde araçta görevli işçisinin çalışmadığı döneme ilişkin maaş ve sigorta primlerinin davalılardan tahsili istemi
4-Dava konusu aracın üzerinde bulunan kredinin erken kapatılmasından kaynaklı erken ödeme cezası adı altında ödenen bedelin davalılardan tahsili
5-Dava konusu kazadan sonra yeniden araç aldığından çektiği kredinin kazaya uğrayan araç için çektiği krediden yüksek olması nedeniyle her iki kredi arasındaki faiz farkının davalılardan tahsili istemi
6-Dava konusu aracın kaza günü icra edeceği işi yapamamasından ötürü dava dışı firmadan tahsil edemediği anlaşma miktarından dolayı uğradığı zararların davalılardan tahsili istemi.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde davacının talep ettiği yukarıda belirtilen zararlardan 2,3,4,5,6 nolu bentlerde sayılan dava konusu aracın kasko ve trafik poliçelerinin peşin ödenmesi nedeniyle kaza tarihinden sonra kullanılmayan dönemlere ilişkin ödenmiş poliçe bedellerinin davalılardan tahsili istemi, aracın kullanılmayan döneminde araçta görevli işçisinin çalışmadığı döneme ilişkin maaş ve sigorta primlerinin davalılardan tahsili istemi, dava konusu aracın üzerinde bulunan kredinin erken kapatılmasından kaynaklı erken ödeme cezası adı altında ödenen bedelin davalılardan tahsili istemi, dava konusu kazadan sonra yeniden araç aldığından çektiği kredinin kazaya uğrayan araç için çektiği krediden yüksek olması nedeniyle her iki kredi arasındaki faiz farkının davalılardan tahsili istemlerinde her ne kadar davalıların kusurlu hareketleriyle talep edilen bu zararlar arasında sebep-sonuç ilişkisi (genel anlamda illiyet bağı) olsa da, uygun illiyet bağından bahsedilemeyecektir. Şöyle ki; trafik kazası sonucu olayların olağan akışına ve hayat tecrübesine göre, sebebin (trafik kazasının), meydana gelen dava konusu sonuçları yaratmaya elverişli olmadığı gibi, talep edilen zararlar zarar veren bakımından öngörülebilir riskler değildir. Talep edilen tazminatlardan örneğin, sigortalı işçinin çalıştırılması, aracın kredisinden dolayı erken kapama cezasının olması, daha sonradan çekilen kredinin faiz farkı gibi zararlar zarar veren tarafından uygun illiyet bağı çerçevesinde öngörülebilir riskler değildir. Yine örneğin davalı zarar verenin kaza konusu aracın o gün bir nakliye anlaşmasının olduğunu yukarıda bahsedilen ilkeler çerçevesinde objektif olarak öngörebilmesi mümkün olmayıp kaza ile bu zararlar arasında uygun illiyet bağı bulunmamaktadır.. Bu nedenle bu talepler yönünden davanın reddine karar verilmiş, uygun illiyet bağının olup olmadığı konusu tamamen hukuki olduğundan bu hususta bilirkişi incelemesi yaptırılmamıştır.
1 nolu bentte belirtilen araçtan yoksun kalınan kar talebi yönünden ise, her ne kadar davacı ödeme yapılana kadar aracı kullanamamaktan kaynaklı söz konusu zararının 200.000 TL olduğunu belirtmişse de, buna ilişkin herhangi bir delil sunmadığı gibi tensip zaptı 4 nolu arar kararıyla ticari defterlerini sunması için tarafına ihtaratlı kesin süre verilmesine rağmen defterlerini sunmamış buna ilişkin bilirkişi incelemesi yaptırılamamış, bu talebi yönünden ise iddiasını ispatlayamadığından talebin reddine karar verilmiştir.
Yukarıda açıklanan tüm açıklamalar ışığında davanın reddi cihetine gidilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Zorunlu arabuluculuk kapsamında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddesi gereği ödenecek ve Arabuluculuk AÜT’nin Birinci Kısmına göre taraf sayısı gözetilerek belirlenen 1.600,00 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
4-Davalıların kendilerini vekil ile temsil ettirdiği görülmekle karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap edilen 200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 10/01/2023

Katip Hakim
e-imza e-imza