Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/264 E. 2023/352 K. 21.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/264 Esas – 2023/352
T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2022/264 Esas
KARAR NO : 2023/352

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/03/2022
KARAR TARİHİ: 21/03/2023
K. YAZIM TARİHİ: 30/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili Şirketin 1963 yılından beri …’nin öncü temizlik şirketlerinden biri olduğunu, müvekkili Şirket ile davalı … Şirketi arasındaki ticari ilişki kapsamında müvekkili şirket tarafından, 2017-2018 yıllarında davalı …’e satılan temizlik ürünlerinin teslim edilmesine rağmen bedelinin davalı tarafça ödenmediğini, taraflarınca bu alacaklarının tahsili amacıyla davalı aleyhine Ankara Batı İcra Dairesi’nin … E. sayılı icra dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, ödeme emrinin tebliği üzerine davalı yanca borca, faize ve tüm ferilerine haksız ve hukuka aykırı olarak itiraz edilmesi üzerine takibin durdurulduğunu beyan ederek, davalının haksız ve kötü niyetli itirazının iptali ile takibin devamına, alacağın likit olması ve davalının haksız olarak itiraz etmesi nedeniyle davalının alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte öncelikle zaman aşımı ve hak düşürücü süre itirazları bulunduğunu, davacının iddialarının tamamına itiraz ettiklerini, taraflar arasındaki hukuki ilişki kapsamında cari hesap doğrultusunda mal karşılığı ödemeler yapıldığını, gerektiğinde iade faturası vb. kesildiğini, bunların tespiti için her iki taraf defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi talep ettiklerini beyan ederek, davanın öncelikle usulden bu mümkün olmadığı takdirde esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
Ankara Batı İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası, ticaret sicil kayıtları, tarafların ticari defter ve belgeleri, BA-BS formları, davalı tarafça sunulan ödeme dekontları, bilirkişi kök ve ek raporları ile tüm dosya kapsamı.
GEREKÇE :
Dava, faturaya dayalı olarak başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali talebine ilişkindir.
Ankara Batı İcra Müdürlüğünün … E. sayılı takip dosyasının bir sureti getirtilerek dosyaya eklenmiştir.
Davacı (alacaklı) şirket vekili tarafından davalı (borçlu) şirket aleyhine 18/01/2022 tarihinde Ankara Batı İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasıyla cari hesap ekstresinden kaynaklanan toplam 259.955,21 TL alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı vekilinin 02/02/2022 tarihli dilekçeyle itirazı üzerine icra takibinin durdurulduğu, eldeki davanın 10/03/2022 tarihinde yasal bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Davacı şirket, icra takibine de konu ettiği cari hesap ilişkisinden kaynaklanan toplam 259.955,21 TL bakiye alacağının davalı tarafından ödenmediğini iddia etmekte, davalı şirket ise takip dosyasına sunduğu dilekçeyle davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını savunmaktadır.
Davacı ticari defterlerine dayanarak alacak talep etmiştir. Bir gerçek veya tüzel kişinin kendi düzenlemiş olduğu belgeyi yine kendi lehine delil olarak kullanamaması bir usul kuralıdır. Zira kişi kendi lehine, başkası aleyhine delil oluşturma eğilimine girebilir. Ancak, bir kişinin kendi düzenlemiş olduğu belgeye yine kendi lehine delil olarak dayanamayacağına ilişkin genel kurala bir istisna getirilmiş ve kanunda belirtilen şartlar altında ticari defterlerin sahibi lehine delil olacağı kabul edilmiştir. Sahibi tarafından oluşturulan ticari defter kayıtları, uyuşmazlığın her iki tarafının defter tutma yükümlülüğüne tabi olması ve uyuşmazlık konusunun her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olmasına ilişkin genel şartlar dışında, kanunda öngörülen ek şartların gerçekleşmesi halinde, sahibi lehine delil teşkil edebilir. Bu kuralın istisnası olan ticari defterlerle ispat HMK’nın 222/2-3. Maddesinde bazı sıkı şartlara bağlanmıştır. HMK 222/2’de, ticari defterlerin delil olarak kabul edilebilmesi için kanuna göre eksiksiz, usulüne uygun şekilde tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulaması gerektiği hüküm altına alınmıştır. HMK 222/3. Maddesinde ise, HMK 222/2’de öngörülen şartlara uygun şekilde tutulan ticari defter kayıtlarının, sahibi lehine delil olabilmesi için diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defter kayıtlarının bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir.
Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK’nın 220/3. maddesi gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’daki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır ( Yargıtay 15. HD’nin 13/06/2017 tarih ve 2/16/2310 E.2017/2537 K sayılı ilamı).
Taraflara ait ticari defterlerin karşılaştırılması neticesinde de;
Taraf iddia ve savunmalarının değerlendirilmesi ve davacı şirket defterleri üzerinde inceleme yapılması için dosya bilirkişiye tevdii edilmiş, Mali Müşavir … tarafından sunulan 18/07/2022 tarihli raporda özetle; “…Davacı şirketin 2017, 2018, 2019, 2020 ve 2021 yılı defterlerinin açılış tasdiklerinin zamanında yapıldığı, davacı firmanın, davalı … Şirketi’ne 30.11.2017 tarihi itibariyle 540.734,95 TL mal/hizmet satışı yapmış olup, karşılığında ise 406.935,87 TL tahsilat yaptığı, davacı firmanın 2017 yılı yevmiye defterine göre 30.11.2017 tarihi itibariyle davalı firma ile cari hesap bakiyesinden 133.799,08 TL alacağının kaldığının anlaşıldığı,
Davacı firma davalı … Şirketi’ne 24.12.2018 tarihi itibariyle 298.849,23 TL mal/hizmet satışı yapmış olup, karşılığında ise 23.954,07 TL tahsilat yaptığı, Davacı firmanın 2018 yılı yevmiye defterine göre 24.12.2018 tarihi itibariyle davalı firma ile cari hesap bakiyesinden 274.895,16 TL alacağının kaldığının anlaşıldığı,
Davacı firma davalı … Şirketi’ne 17.05.2019 tarihi itibariyle 274.895,16 TL mal/hizmet satışı yapmış olup karşılığında ise 14.939,95 TL tahsilat yaptığı, Davacı firmanın 2019 yılı yevmiye defterine göre 17.05.2019 tarihi itibariyle davalı firma ile cari hesap bakiyesinden 259.955.21 TL alacağının kaldığının anlaşıldığı,
Davacı firmanın 2019, 2020 ve 2021 yılı yevmiye defterine göre de davalı firmadan 259.955,21 TL alacağının kaldığı, Dava dosyası içeriklerinde yer alan Form BA ve Form BS’lerin davacı ve davalı yönünden örtüştüğü, talep edilen haksız itiraz nedeni ile davacı/davalı aleyhine % 20 dan az olmamak üzere istenen icra inkâr tazminatının takdir yetkisinin Sayın Mahkemeye ait olduğu…” yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Davalı vekilince 03/10/2022 tarihli dilekçe ekinde bir kısım ödeme dekontları sunulmuş ve müvekkili şirketin ticari defterlerinin de incelenerek tekrar bilirkişi raporu alınması talep edilmiştir.
Mahkememizce, sunulan ödeme dekontları da dikkate alınarak davalı şirketin ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, sunulan 29/11/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “…Davacı … A.Ş.’nin Ankara Batı İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile davalı … A.Ş. aleyhinde başlatmış olduğu ilamsız icra takibinin takip tarihi olan 18.01.2022 tarihi itibariyle davalı şirketin davacı şirkete 259.955,21 TL borçlu olduğu hususunda taraflara ait ticari defter kayıtlarında ihtilaf bulunmadığı, ancak davalıya ait 2022 yıllarına ait ticari defter kayıtlarına göre icra takibinden sonra davalı tarafından davacıya 2022 yılında çeşitli tarihlerde toplam 85.400,00 TL tutarında kısmi ödeme yapıldığı, bu işlemler neticesinde 28.10.2022 tarihi itibariyle davalı şirketin kendi ticari defter kayıtlarına göre davacı şirkete 174.555,23 TL borçlu olduğu, diğer yandan, davacı şirketin kendi ticari defter kayıtlarına göre ise 31.12.2021 tarihi yariyle davacı şirketin davalı şirketten 259.955,21 TL alacağının olduğu, taraflara ait ticari defter kayıtlarındaki söz konusu 85.399,98 TL (= 259.955,21 – TL 174.555,23 TL) tutarındaki fark hususunda daha sağlıklı değerlendirme yapılabilmesi için davacıya ait 2022 yıllına ait ticari defterlerinin de incelenmesi gerektiği…” yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Bu rapor doğrultusunda davacı şirketin 2022 yılı ticari defterleri üzerinde yeniden inceleme yapılması amacıyla dosya ilk raporu hazırlayan Mali Müşavir …’e yeniden tevdii edilmiş, düzenlenen 26/01/2023 tarihli raporda özetle; “…davacı şirketin 2022 yılı ticari defterlerinin incelenmesi sonucunda, Dava dosyasında bulunan bilirkişi raporunda yer alan muavin defterinde 02.09.2022 tarihli 56.900,00 TL ödeme yapıldığı görülmektedir. İlgili dekont davacı şirketten talep edilmiştir. İbraz edilen banka dekontunda 41.162,35 TL ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. Aynı tarihli her iki tarafın ticari defterlerinde (02.09.2022) yer alan dekont farklı tutardadır. Rapora ilgili dekont ve diğer tüm dekontlar ek yapılmıştır. Ayrıca kök rapor tarihim 18.07.2022’dir. Yapılan ödemelerin tümü firmaya inceleme yapmaya gittikten sonra gerçekleşmiştir. 28.10.2022 tarihi itibariyle davacının alacak bakiyesi 190.292.86 TL’dir. Fakat davalı tarafça 20.12.2012 tarihinde 6.000,00 TL daha ödeme yapılmış olup, 20.12.2022 tarihi itibariyle kalan borç/alacak bakiyesi 184.292 86 TL’dir…” şeklinde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Dava konusu alacak, faturaya dayalı bakiye cari hesap alacağına dayanmaktadır. Fatura düzenlenmesi tek başına muaccel bir alacağın varlığını ispata yeterli değildir. Davacının aynı zamanda malın teslim edildiğini/hizmetin ifa edildiğini ispat yükü altındadır.
Fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunması gerekir. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdi ilişkiyi yani alım-satım ilişkisini ispat etmesi gerekmektedir. Bu nedenle, bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır. Tarafların 2017 ve 2018 yılı BA/BS formlarının karşılaştırılması neticesinde ise; tarafların bu kayıtlarının da uyumlu olduğu, birbir örtüştüğü, Yargıtay 19.HD 2016/7490 esas, 2017/2932 karar sayılı kararında da belirtildiği üzere bu hususun fatura konusu malların teslimine karine teşkil ettiği, ve aksinin ispatlanamadığı anlaşılmıştır. Kaldı ki, basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğü bulunan davalının, hayatın olağan akışına göre teslim almadığı faturaya konu mallara ilişkin bildirimde bulunmaması gerekmekte olup davalı tam tersine uyuşmazlık dönemine ilişkin davacı adına davacı kayıtları ile örtüşecek şekilde Ba formuyla vergi dairesine bildirimde bulunmuştur. Bu itibarla da taraflar arasındaki akdi ilişkinin varlığı ve mal teslimi yönündeki davacı iddiaları kanıtlanmıştır.
Bu nedenlerle alacağın kaynağı olan ticari malların davacı tarafından davalıya satıldığının kabulü gerekmiş ve dava açıldığı tarihte davalının kendi ticari defterleriyle de sabit olduğu üzere davalının davacıya 259.955,21 TL borcunun bulunduğu anlaşılmıştır. Ancak ne var ki, davacının da kabulünde olduğu üzere davalı taraf dava açıldıktan sonra muhtelif tarihlerde ve yargılamanın farklı aşamalarında bir kısım ödemelerde bulunmuştur. Mahkememizce yapılan denetim sonucu davacının 10/02/2023 tarihli dilekçesinde de kabulünde olduğu üzere davalının dava açıldıktan sonra 91.400,00 TL ödeme yaptığı anlaşılmıştır. Bu itibarla 91.400,00 TL alacağın konusuz kaldığı, dava konusu bakiye alacağın 168.555,21 TL olduğu anlaşılmış, bu miktar üzerinden davanın kısmen kabulüne fazlaya ilişkin talep olan 91.400,00 TL yönünden de karar verilmesine yer olmadığına kararı verilmiştir. HMK 331/1. Maddesi gözetilerek davanın açıldığı tarihte davacının haklı olduğu anlaşıldığından konusuz kalan kısım yönünden davacı aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Davacı lehine ise lehine hükmedilen miktardan fazla vekalet ücreti ve icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğinden kabul edilen kısım üzerinden vekalet ücretine ve icra inkar tazminatına hükmedilmiştir.
Tüm bu açıklamalar, HMK’nın 222 .maddesi ve belirtilen Yargıtay kararları ışığında tüm ödemeler düşüldükten sonra davanın kısmen kabulüne ve takibin 168.555,21 TL asıl alacak üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talep konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına ve fatura alacağı olduğu gözetilerek icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE; Davalının, Ankara Batı İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin 168.555,21 TL asıl alacak üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talep konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına,
2-168.555,21 TL üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
3-Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 11.514,00 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 3.139,61 TL harcın mahsubu ile bakiye 8.374,39 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Zorunlu arabuluculuk kapsamında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddesi gereği ödenecek ve Arabuluculuk AÜT’nin Birinci Kısmına göre taraf sayısı gözetilerek belirlenen 1.295,59 TL’nin, davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Davacı tarafından yatırılan 3.139,61 TL peşin harç, 80,70 TL başvuru harcı, 11,50 TL vekalet harcı olmak üzere toplam 3.231,81 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından sarf edilen 1.900,00 TL bilirkişi ücreti, 115,00 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 2.015,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, artan gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince davanın kabul oranına göre takdir ve hesap edilen 26.283,28 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
6-HMK 331/1. Maddesi gereğince davanın açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre konusuz kalan kısım yönünden davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 21/03/2023

Katip Hakim
e-imza e-imza