Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/127 E. 2022/361 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/127 Esas – 2022/361
T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/127
KARAR NO : 2022/361
HAKİM :
KATİP :
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Menfi Tespit/Alacak
DAVA TARİHİ : 10/07/2017
KARAR TARİHİ: 14/04/2022
KARAR YAZIM TARİHİ: 19/04/2022
Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP :Davacı vekili mahkememize sunduğu dava dilekçesinde özetle; davalının inşaatını yaptığı … ili … ilçesi … Mah. … ada … parseldeki … blok … ve … nolu bağımsız bölümün satışı konusunda toplam 525.000,00 TL bedelle anlaştıklarını, bu bedelin bır kısmını banka kredisi, bir kısmını araç devri ve bir kısmını verilen senetler nedeniyle nakit olarak ödendiğini, yapılan ödemelere göre davalıya fazladan 18317,00 TL ödediklerini, davalıya verilen 50.600,00 TL’lik senedin Ankara Batı İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile takibe konulduğunu, bu senet nedeniyle ödeme yaptıkları taktirde davalının sebepsiz zenginleşeceğini ileri sürerek 50.600,00 TL’lik kambiyo senedinden borçlu olmadıklarının tespiti ile davalıya fazladan ödenen 18.317,00 TL’nin ödeme tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde özetle; kambiyo senedinin, kayıtsız şartsız bir borç ikrarı olduğunu, müekkili tarafından davaya konu 03.02.2016 düzenlenme tarihli, 50.600,00 TL bedelli 20/06/2017 vadeli nakden kaydı içeren bono ödenmediğinden Üsküdar …. Noterliğinden davalıya ödememe protestosu çekildiğini, daha sonra müvekkili tarafından mahkememizin … değişik iş sayılı dosyasıyla ihtiyati haciz kararı alındığını, Ankara Batı İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasıyla kambiyo senedine mahsus yolla icra takibine geçildiğini, borçlu tarafından ödememe protestosuna, ödeme emri veya ihtiyati hacze itiraz/ödeme yapılmadığını, davacının davaya konu bononun ödendiğine ilişkin herhangi bir yazılı belge sunamadığını, kambiyo senedinin illetten mücerret olduğunu, kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliğinin temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatından tamamen bağımsız olduğunu, bilindiği gibi
e-imza e-imza

kambiyo senedi hatır için, borç için ve teminat için verilebileceğini, dolayısıyla davacının aleyhine başlatılan icra takibine dayanak senedin borçlusu olmadığının ispatının davacı tarafa ait olduğunu, HMK gereği yazılı bir belge ile ispatı zorunlu olan dosyada davacı tarafın ödemeye yönelik herhangi bir belge sunamadığını, davacının borçlu olmadığı yönündeki iddiasına dayanak sunduğu belgelerle davalı müvekkilinden alacaklı olduğunu iddia ettiğini, dava dosyasına sunulmuş olan belge ve sözleşmelere müvekkilinin taraf olmadığını, alacak talebine ilişkin davanın husumet yokluğundan reddelimesi gerektiğini, sunulan sözleşmelerin, devirlerin tarafları, tarihleri veya miktarlarının davaya konu bono ile uyumsuz olduğunu, davaya konu bononun, 03/02/2016 tarihinde tanzim edildiğini, ödeme yapılmaması üzerine protesto çekildiğini, Ankara Batı İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına dayanak bononun müvekkili lehine düzenlendiğini, davacının sunduğu delillerin hiçbirinin müvekkiline olan borcu ödediğine ilişkin olmadığını, bonodaki nakden kaydının da iddialarını ispatlar nitelikte olduğunu beyan ederek, haksız ve dayanaksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : Ankara Batı İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası, tapu kaydı, trafik tescil kayıtları, banka kayıtları, davalı tarafa ait ticari defter ve kayıtlar, 28/11/2018 tarihli bilirkişi raporu ile tüm dosya kapsamı.
Mahkememizce yapılan yargılama sonunda; mahkememizin 17/01/2019 tarihli ve … esas, … sayılı kararı ile; “Davanın reddine” karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen kararın istinaf edilmesi üzerine, istinaf incelemesini yapan Ankara Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesinin 27/12/2021 tarihli ve … esas, … sayılı ilamında; “Somut uyuşmazlıkta davacı yan, menfi tespit istemi yanında fazla ödemiş olduğunu iddia ettiği 18.000,00.-TL’nin tahsilini talep ettiği dava dilekçesi içeriğinden ve talep neticesinden anlaşılmakla birlikte, kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm kısmında iş bu talep yönünden olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiştir. 6100 sayılı HMK’nin 26. maddesi taleple bağlılık ilkesini, 297. maddesi ise hükmün kapsamını düzenlenmiş olup, mahkemece taleple bağlılık ilkesi göz önüne alınarak taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu anlamda davacının her bir talebi ile ilgili olumlu ya da olumsuz sözü edilen hükümler çerçevesinde hüküm kurulması gerekmektedir. Bunun yanında ilk derece mahkemesinin olumlu veya olumsuz bir karar vermemiş olduğu taleplerin istinaf mahkemesine ulaşabilmesi, kural olarak bu taleplerin de istinaf konusu edilmesine bağlıdır. İstinaf ile ilgili hükümler incelendiğinde, istinaf mahkemesinin esas hakkında bir karar verebilmesinin, ilk derece mahkemesince verilmiş esas hakkında bir kararın varlığına bağlı olduğunu söylemek mümkündür. O halde, ilk derece mahkemesince verilmiş olan esas hakkında bir karar yoksa istinaf mahkemesinin de esas hakkında bir karar veremeyeceğine ilişkin genel prensipten hareket edildiğinde, ilk derece mahkemesince olumlu veya olumsuz bir karar verilmeyen esasa ilişkin talepler hakkında da istinaf mahkemesinin kural olarak incelemede bulunamayacağını söylemek mümkündür. Özellikle esasla ilgili meseleler bakımından ortada ilk derece mahkemesince verilmiş bir hüküm yoksa bu, istinaf mahkemesine doğrudan başvurulmuş gibi bir durum yaratır. Biri diğer talepten bağımsız ve hatta ayrı bir dava söz konusu olduğu hallerde, olumlu veya olumsuz bir hüküm verilmeyen dava hakkında istinaf mahkemesinin de esas hakkında bir karar verebilmesi mümkün olmayıp, dosyayı karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine geri göndermesi gerekir. Zira ilk derece mahkemesinin tarafların talepleri hakkında olumlu veya olumsuz bir karar vermemiş olması usuli bir hata olup, bu hususta yapılan istinaf başvurusunu da usule ilişkin bir başvuru olarak kabul etmek gerekir. Neticede istinaf mahkemesi de başvuruyu haklı bulursa, usule ilişkin hükümler çerçevesinde (kıyasen m.353/a) dosyayı esas hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine geri göndermesi gerekir ( ÇİFTÇİ, Özgür Murat; Medeni Yargılama Hukukunda İstinaf, 3. B., Ankara 2016, s.704-710). Bu itibarla, denetime elverişli usulün
e-imza e-imza

aradığı niteliklere haiz bir kararın bulunması istinaf incelemesinin yapılabilmesinin ön şartı olup bu nitelikte olmayan bir kararla ilgili olarak istinaf denetim ve yargılaması yapılarak bir hüküm verilemeyecektir. Mahkemece yapılacak iş yukarıda belirtilen ilke ve açıklamalar ışığında dosya kapsamı dikkate alınarak tarafların her bir talebine yönelik olarak yine taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar ve buna uygun gerekçeli karar oluşturulmasıdır. Dairemizce ilk derece mahkemesinin kararı davacının alacak talebi yönünden olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi nedeni ile kaldırıldığından, davacı vekilinin diğer yönlerdeki istinaf istemleri şimdilik inceleme konusu yapılmamış olup, kaldırma nedeni yapılmayan hususlar yönünden usulü kazanılmış haklar gözönüne alınarak yeniden yargılama yapılması ve karar verilmesi ile infazda tereddüte yol açmamak bakımından yeniden tüm yönlerden esas hakkında mahkemece HMK’nin 297. maddesi uyarınca yanların tüm talepleri hakkında hüküm kurulması gerekmektedir.” denilerek mahkememiz hükmünün kaldırılmasına karar verilmiştir.
GEREKÇE :
Dava, kambiyo senedi kapsamında davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti ve fazladan ödendiği iddia edilen 18.317,00 TL ‘nin tahsili istemine ilişkindir.
Davacı tarafından davalıya gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi uyarınca borçlanıldığı ve üç adet sene verildiği, ödemelerin yapılmış olmasına ve fazla ödeme yapılmasına rağmen davalı tarafından 20/06/2007 vadeli 50.600,00 TL bedelli senedin iade edilmediği, haksız olarak takibe konduğu iddia edilmiş, davalı ise senedin illetten mücerret olduğu ve bu borcun ödenmediğini savunmuştur.
Kıymetli evrak, içerdiği hakkın senetten ayrı olarak ileri sürülemediği ve başkalarına da devredilemediği vasıflı ve soyut bir borç ikrarıdır (bonoların düzenlendiği 27.01.2004 günü yürürlükte bulunan 6762 s. TTK m.557, 6102 s. TTK m.645 ve Öztan, F.: Kıymetli Evrak Hukuku, 2.b., Ankara 1997, s.975; Kınacıoğlu, N.: Kıymetli Evrak Hukuku, 5.b., Ankara 1999, s.247). Bononun keşidecisi bonoda gösterdiği belirli bir bedeli kayıtsız ve şartsız olarak bizzat ödemek konusunda soyut bir taahhütte bulunmaktadır. Soyutluk (mücerretlik) ise senedin içerdiği hakkın doğumuna sebep olan temel hukuki ilişkinin senet metninden anlaşılamaması anlamına gelir. Soyutluğun senede yüklediği ilk özellik, hamilin artık senette gösterilen alacağın alacaklısı olduğu konusunda, senetten başka bir delil sunmasına gerek bulunmaması; alacağını sadece bu senetle ispatlayabilmesidir (Öztan, s.173; Poroy, R./Tekinalp, Ü.: Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 15.b., İstanbul 2001, s.25). Türk hukuk öğretisinde kambiyo senetlerinin içerdiği hakkın doğumu konusundaki baskın görüş sözleşme teorisi ile açıklanmakta bu da güven ilkesi ile desteklenmektedir. Bu teoriye göre kambiyo senedinin düzenlenmesi ile içerdiği hak derhal vücut bulmaz, borcun doğumu için ayrıca senedin borç altına girmek kastıyla lehdara da verilmesi yani teslime ilişkin bir de ayni sözleşmenin mevcudiyeti gerekir (Bozer, A./Göle, C.: Kıymetli Evrak Hukuku, 7.b., Ankara 2017, s.21; Yılmaz, A.L.: Kambiyo Senetlerinde Def’iler, İstanbul 2007, s.51; Öztan, s.106; Kınacıoğlu, s.30 vd.). Bu sözleşmenin kurulması Türk Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri gereği karşılıklı ve aynı yöndeki iradelerin açıklanması ile mümkündür. İradelerin açıklanması ve sakatlanması konusunda da aynı Kanunun hükümleri dikkate alınır.
Bonoyu düzenleyen borçlunun ödeme vaadini içeren bir tür kambiyo senedi olan bonoda taraflar 688. maddede belirtilen şekli koşulların yanında bononun ihdas nedeni (malen/nakden ya da teminat kaydı ile alındığını), uyuşmazlık durumunda aralarındaki anlaşmaya göre yetkili olacak mahkeme, faiz gibi bononun geçerliliğine etki etmeyecek ihtiyari unsurları belirleyerek senede ekleyebilirler.
Somut olayda davacı tarafından davalıya verilen 03.02.2016 tarihli 20.06.2017 vadeli 50.600,00 TL bedelli senedin soyut borç ikrarını içerdiği ve ” nakden” kaydının düşüldüğü anlaşılmıştır.
e-imza e-imza

Davacı tarafından bu senedin taraflar arasındaki satış vaadi sözleşmesine istinaden verildiği ileri sürülmüşse de bu iddianın kesin ve senetle aynı değerdeki delillerle ispatlanamadığı, davacı tarafından yemin deliline de dayanılmadığı anlaşılmakla, senedin soyut borç ikrarını içeren özelliğinin aksi ispat edilemediğinden menfi tespit talepli davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Davacı fazla ödediği bedelin iadesini de talep etmiştir. Hükme esas alınan ve tüm ödemelerin dökümünün yapıldığı 28/11/2018 tarihli bilirkişi raporunun denetlenmesinden dava konusu alım satım ilişkisi nedeniyle davacı tarafın davalıya 18.317,00 TL fazla ödeme yaptığı sabit olduğundan davacının alacak talebinin kabulüne fazla yaptığı tespit edilen miktarın en son yapılan fazla ödeme tarihi olan 03/02/2017 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Davalı her ne kadar bir kısım ödemelerin davalıya bir kısım ödemlerin davadışı şirkete yapıldığını iddia etmişse de dosya arasına alınan 16/10/2015 tarihli ticaret sicil gazetesinden davalının davadışı şirketin tek yetkili ortağı ve temsilcisi olduğu anlaşılmış ve bu savunmaya itibar edilmemiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN KISMEN KABUL, KISMEN REDDİNE,
Davacının menfi tespit talebinin reddine,
Davacının alacak talebinin KABULÜ ile fazla olarak ödeme yapıldığı tespit edilen 18.317,00TL’nin fazla ödeme tarihi olan 03/02/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
2-a)Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 1.251,23TL karar ve ilam harcından peşin alınan 1.177,86TL harcın mahsubu ile bakiye 73,37TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
b)Davacı tarafından yatırılan 1.177,86TL peşin harç, 31,40TL başvurma harcı ve 4,60TL vekalet harcı olmak üzere toplam 1.213,86TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Davacının kendisini vekil ile temsil ettirdiği görülmekle, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince davanın kabul oranına göre hesap ve takdir edilen 5.100,00TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davalının kendisini vekil ile temsil ettirdiği görülmekle, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince davanın red oranına göre hesap ve takdir edilen 7.378,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından sarf edilen 800,00TL bilirkişi ücreti, 257,50TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 1.057,50TL yargılama giderinden, davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan 382,81TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, artan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.14/04/2022

Katip Hakim
e-imza e-imza