Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/1183 E. 2022/1058 K. 09.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/1183 Esas – 2022/1058
T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2022/1183 Esas
KARAR NO : 2022/1058

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR : 1-
2-

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/11/2022
KARAR TARİHİ: 09/11/2022
K. YAZIM TARİHİ: 01/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili mahkememize sunduğu dava dilekçesinde özetle; 24.02.2022 tarihinde davalı sürücü …’ün, sevk ve idaresindeki … Şirketi’ne ait … plaka sayılı araç seyir ederken; asli ve tam kusurlu olarak sebebiyet vermiş olduğu trafik kazası neticesinde, park halinde olan müvekkili şirkete ait … ve … plakalı araçların çok büyük ve ciddi hasara uğradığını, müvekkili şirkete ait bahsi geçen araçlarda çok büyük ve yüksek bedelli hasarlar meydana geldiği gibi; söz konusu araçlarda değer kayıpları da meydana geldiğini, ayrıca müvekkilinin, söz konusu kaza ve dava konusu araçlarında meydana gelen hasar ile onarım süresinde araçlardan mahrum kalması nedeniyle; araç kiralama, personel taşıma hizmeti alma vb. şeklinde başkaca maddi zararlara da uğradığını, … Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü-Trafik Düzenleme ve Denetleme Büro Amirliği tarafından tanzim edilen … tarihli Trafik Kazası Tespit Tutanağı’nda yer alan; “bu kazanın oluşumunda sürücü …’ün 2918 Sayılı KTK’nın 56/1-A (şerit izleme ve değiştirme kurallarına uymamak) maddesini ihlal ettiğinin ayrıca …’ın herhangi bir kusurunun bulunmadığı kaza mahalinde yapılan inceleme ve araştırma ile sürücü beyanlarından anlaşılmıştır.” yönündeki tespit ve değerlendirme ile de davalı …’ ün asli ve tam kusurlu olduğunun da açıkça ortada olduğunu, davalı sürücü …’ün söz konusu kazanın meydana gelmesine, asli ve tam kusurlu olarak sebebiyet verdiğini, davalı sürücü …’ ün sevk ve idaresindeki … plakalı aracın … Şirketi’ne ait olduğunu, Karayolları Trafik Kanunu mad. 85, Türk Borçlar Kanunu mad. 66 ve ilgili mevzuat hükümleri uyarınca; davalı … Şirketi’nin de müvekkili şirkete ait araçlarda meydana gelen değer kayıpları ile değer kaybı bedellerinden ve müvekkilin anılan kaza nedeniyle uğradığı tüm zararlardan, davalı … ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, trafik kazası neticesinde; müvekkil işirkete ait … ve … plakalı araçlarda çok ağır ve büyük hasarların meydana geldiğini, kaza nedeni ile müvekkili şirket araçlarında değer kayıpları da meydana geldiğini ve müvekkili şirkete ait dava konusu araçların piyasa ve rayiç değerinin, büyük oranda azaldığını, zira meydana gelen trafik kazası ve trafik kazası neticesindeki dava konusu araçlardaki ağır hasarlar nedeniyle; müvekkili şirkete ait araçların, çok ciddi ve büyük oranda değerini yitirmiş olup “ağır hasarlı” olarak tabir edilen araçlara dönüştüğünü, müvekkili şirketin, bu şekilde ciddi ve büyük oranda maddi kayba ve zarara uğrayarak mağdur olduğunu, müvekkiline ait … ve … plakalı araçların ağır hasara uğradığını ve müvekkilinin şirket söz konusu hasarların onarım ve servis sürecinde anılan araçlardan mahrum kaldığını, söz konusu araçların, anılan trafik kazası öncesinde müvekkili şirket tarafından personellerin taşınması amacıyla kullanılmakta olduğunu, anılan araçların, trafik kazası neticesinde ağır hasara uğraması ile onarım ve servis süresince; müvekkili şirketin, personellerinin taşınması amacıyla yeni araçlar kiralamak ve kira bedelleri ödemek, personel taşıma hizmeti alarak personel taşıma hizmetine ilişkin ücretler ödemek zorunda kaldığını, müvekkilinin, personellerin ulaşımı için araçlar kiralamak zorunda kalması, personel taşıma hizmeti almak zorunda kalması, bunlar karşılığında ödediği miktarlar ve diğer yapmak zorunda kaldığı masraflar ile bedeller nedeniyle de ayrıca maddi zarara uğramış ve mağdur olduğunu, bu nedenlerle müvekkilinin uğramış olduğu tüm maddi zararların ve kayıpların da davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etme zorunluluğu doğduğunu, tüm bu nedenlerle haklı davanın kabulü ile; müvekkiline ait … plakalı araçta meydana gelen değer kaybı için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100 TL ( talebin belirsiz alacak mahiyetinde olduğu dikkate alınarak)’ nin kaza tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, müvekkiline ait … plakalı araçta meydana gelen değer kaybı için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100 TL ( talebin belirsiz alacak mahiyetinde olduğu dikkate alınarak)’ nin kaza tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, müvekkilinin uğramış olduğu diğer tüm maddi zararlara ilişkin fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100 TL’ nin ( talebimizin belirsiz alacak mahiyetinde olduğu dikkate alınarak)’ nin kaza tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
GEREKÇE :
Dava, trafik kazasından kaynaklanan değer kaybı bedelinden oluşan maddi tazminat talebine ilişkindir.
Eldeki dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra, 21/10/2022 tarihinde açılmıştır. Burada öncelikli olarak Asliye Ticaret Mahkemesinin davaya bakmakla görevli olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 154 ve devamı maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir.
Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/4. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemeleri’ne açılan ticari davalarda görev kuralına dayanılmamış olması, Asliye Ticaret Mahkemesi’ne görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Başka bir anlatımla, yargı çevresinde Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için Asliye Hukuk Mahkemesi’ne genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin görülmesi gerekir. Buna karşılık, kanun aksi durumu düzenlememiş olduğundan, Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ticari olmayan bir davayı Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görmüş olması açıkça bozmayı gerektiren bir usule aykırılık halini oluşturmaktadır.
Bu durumda, davanın Asliye Ticaret Mahkemesi’nce görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunludur.
Eldeki davada uyuşmazlık, temelinde haksız fiile dayalı tazminat istemine ilişkindir. Ayrıca zorunlu mali sorumluluk sigortasına bağlı bir talep de söz konusu değildir. Bu durumda ihtilafın TBK’da düzenlenen hükümler çerçevesinde çözümlenmesi gerekir.
Tüm dosya kapsamı, yukarıda açıklanan yasal mevzuat ve yerleşik Yargıtay uygulamaları birlikte değerlendirilerek; taraflar arasındaki temel ihtilafın haksız fiilden kaynaklandığı, sigorta şirketine husumet de yöneltilmediği, bu itibarla 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesi hükmünce davayı ticari dava saymak ve Asliye Ticaret Mahkemesini görevli kabul etmenin mümkün olmadığı, ihtilafın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesince çözümlenmesi gerektiği, görev hususunun davanın her aşamasında dikkate alınabileceği sonuç ve kanaatiyle göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca DAVANIN USULDEN REDDİNE,
2-Yasal sürede başvurulması halinde dosyanın görevli Ankara Batı Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK’nun 331/2 madde gereğince süresi içerisinde müracaat yapıldığı takdirde yargılama giderlerine gönderilen mahkemece dikkate alınmasına,
4-Kararın kesinleşmesinden itibaren HMK’nun 20/1-son cümle gereği dosyanın iki haftalık süre içerisinde görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin istenilmemesi halinde DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesi için dosyanın yeniden ele alınmasına,
5-Davacı vekilinin ihtayati haciz, ihtiyati tedbir ve geçici ödeme taleplerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere (kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle istinaf kanun yoluna başvurulabileceği, istinaf incelemesinin Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi tarafından yapılacağı) karar verildi.09/11/2022

Katip Hakim
E-imzalıdır. E-imzalıdır.