Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/1177 E. 2022/1051 K. 09.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/1177 Esas – 2022/1051
T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2022/1177 Esas
KARAR NO : 2022/1051

HAKİM :
KATİP :

DAVACILAR : 1-
2-
VEKİLİ :
DAVALI :

DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/11/2022
KARAR TARİHİ: 09/11/2022
K. YAZIM TARİHİ: 01/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :
Davacı vekili mahkememize sunduğu dava dilekçesinde özetle ;”müvekkil …. Şti.’nin ruhsat sahibi ve diğer Davacı … Şti.’nin rödovansçısı ( kiracısı, işletmecisi) bulunduğu S: … ve S:… nolu andezit işletme ruhsat sahalarının … … Organize Sanayi Bölgesi Gelişme Sahası içinde bulunan ve çakışan alanlarına ilişkin olarak Müvekkil Şirketler ile Davalı arasında 08.11.2017 tarihli protokol akdedilmiştir(EK-1). Protokol ile belirlenen yatırım giderinin Davalı tarafından …’ce belirlenecek hesaba ödenmesi ve ayrıca 250.000.-TL+KDV yatırım giderinin Davalı tarafından rödovansçı firma …’e ödenmesi ile ruhsat sahibi …. Şti.’nin işletme alanlarındaki tüm yasal haklarını kullanmalarından mahrum bırakılmaları ve maden sahalarının tahliyesi hususları düzenlenmiştir. Protokolün B bendinde belirlenen 962.497,01.-TL yatırım giderinin 23.10.2017 tarihinde … tarafından bildirilen hesaba ödendiği C bendinde belirtilmiştir. İlgili protokolün D-1 bendinde Müvekkillerin protokolde belirlenen maden sahasını protokol tanzim tarihinden itibaren en az 2,5 yıl süreyle işleteceği, Davalının yönetim kurulu kararıyla bu 2,5 yıllık süreyi uzatabileceği, verilen sürenin veya ek sürenin sonunda Davalının ilk yazılı talebi ile sahanın tahliye edileceği düzenlenmiştir. İşbu protokol ile Müvekkiller işletme alanındaki tüm yasal haklarından ve dava haklarını kullanmasından mahrum bırakılmıştır. D-2 bendinde sahaların işletilmesi kapsamında uyulması gereken hususlar düzenlenmiş D-3 bendinde ise Müvekkillerin D-1 bendinde belirtilen 2,5 yıllık sürenin sonunda Davalının ilk yazılı talebi ile başkaca herhangi bir ihtar veya ihbara gerek kalmaksızın sahayı tahliye edeceklerinden söz konusu maden sahası için verilen … ve … sicil numaralı maden işletme ruhsatlarının iptal edilmesi veya sahanın maden vasfından çıkarılması dolayısıyla tc enerji ve tabii kaynaklar bakanlığı maden işleri genel müdürlüğü’ne munzam zarar ve sair alacak davası açmayacakları, açtıkları takdirde 250.000.-tl’yi davalıya ödemeyi kabul ettikleri, maden işletme ruhsatı iptal edilmesiyle ilgili munzam zarar alacaklarından vazgeçtikleri düzenlenmiştir. Protokol sonrası Müvekkil sahayı işletmeye devam ederken 08.01.2018 tarihinde söz konusu sahalarda faaliyetin durdurulmasına karar verildiği belirtilerek maden ocakları mühürlenmiş ve faaliyet durdurulmuştur. Müvekkil Şirket Davalı tarafa verdiği 23.01.2018 tarihli dilekçesi ile 2,5 yıl süreyle işletilmesinin devamı yönünde kurul kararı alınması hususunda Davalı tarafından gereğinin ifası için yazılı olarak başvuruda bulunmuş (EK-3) ve fakat davalı tarafça bu husus sağlanmamıştır. Davalı tarafa 13.01.2022 tarih ve … kayıt nolu dilekçe ile(EK-4) başvurularak doğmuş ve doğacak zararlarımıza karşılık şimdilik 5.000.000.-TL’nin 5 gün içinde ödenmesi talep edilmişse de müvekkillerin zararları giderilmemiştir. Müvekkil şirketlerce protokole uyularak Bakanlık aleyhine herhangi bir zarar ve tazminat talebinde bulunulmamış olmasına karşın protokol ile kararlaştırıldığı üzere 2,5 yıl sahanın işletilmesi bugüne kadar mümkün olmamış ve işletilemeyeceği de halin icabından açıkça anlaşılmıştır. Davalı tarafa süre tanınmasının anlam ifade etmeyeceği ve Davalının açıkça kusurlu olduğu ortadadır. Arabuluculuk bürosuna başvurulmuş ve Davalı tarafça zarar tazmini talebimize ilişkin taleplerimiz reddedilmiştir Dolayısıyla zararlarımızın tazminini talep etmek için işbu davayı açmak zaruret arz etmiştir. Söz konusu sahalarda genişleme projesi yapılacağı, bu hususta üstün kamu yararı bulunduğu ve kamu yararı bulunduğundan Maden Kanunu 7. Md gereği kurul kararı verilmesi talebi Davalı tarafça yapılmıştır. Ancak Davalı tarafça bugüne kadar ilgili sahada tek bir çivi dahi çakılmamıştır. Davalının yetkili kurul üyeleri, başkanı ve genel sekreter tarafından protokol öncesi görüşmelerde de kamulaştırma ve proje işlerinin daha 5-10 yıl süreceği, zaten Müvekkilllere protokol ile hak tanınacağı burayı en az 2,5 yıl ve ilave verilecek 2,5 yıl süreyle rahatça işletmeye devam edebilecekleri, bu işlemlerin kamulaştırma gereği formalite olduğu Müvekkillere beyan ve ifade edilmiştir. Davalı tarafın protokol öncesi görüşmelerde ve protokolün imzalanması aşamasında TMK 2 dürüstlük kuralına aykırı davrandığı( … sorumluluğu) protokolün konusunun sözkonusu sahayı 2,5 yıl işletmeye ilaveten protokol ile Müvekkile ödenen 250.000.-TL+KDV bedelin kabulü ve alanlardaki tüm yasal haklarımızdan feragat olduğu, protokol metninin tamamının objektif olarak değerlendirilmesi ile bunun açıkça anlaşıldığı, Müvekkillerin ana faaliyet konusunun madencilik olduğu ve Müvekkillerce yapılan fayda/maliyet analizi neticesinde bu şartlarla bir protokol imzalamayı kabul ettikleri, aksi takdirde böyle bir protokol akdetmeyerek tüm yasal haklarını kullanacakları, Davalının yasa ve yönetmelik gereği yatırım giderine ilaveten haksahibine ödenmesi gerekecek diğer tazminatları da ödeme yükümlülüğü bulunduğu ve bu sorumluluğu bertaraf etmek için bu protokolü talep ve imza ettiği de gayet açıktır. … gereği sözleşme görüşmelerinde taraflar, birbirlerine karşı özen göstermek, gerekli bilgiyi vermek ve birbirlerinin mal ve şahıs varlıklarına zarar vermemek gibi birtakım yükümlülükleri haizdirler. Bu yükümlülüklerin temelinde dürüstlük kuralı yatmaktadır. Aydınlatma ve açıklama yükümlülüğü değişen şartlara ve olaylara ilişkin bir yükümlülüktür. Diğer bir önemli yükümlülük de, taraflardan birisinin mevcut olmayan olguları açıklamayarak varılmak istenen hukuki işlemin gerçekten oluşacağı ümidini uyandırması ve bunun neticesi olarak karşı tarafı birtakım zararlara uğratması halidir. Yine sözleşmenin kurulduğu anda taraflardan birisi borçlandığı edimin ifasının imkânsız olduğunu biliyor veya bilmesi gerekiyorsa karşı tarafın zararını tazmin etmek zorundadır. Aynı durum sözleşmenin hukuka ve ahlaka aykırılığını önceden bilen veya bilmesi gereken kimse için de geçerlidir. Bu şahıs da sözleşmenin geçerli olmamasından/ifa edilmemesinden dolayı karşı tarafın uğradığı zararı tazmin etmek zorundadır. Sözleşme görüşmelerine katılanlardan her biri, diğerinin sözleşmenin kurulması ya da koşulları ile ilgili kararını etkileyecek konular hakkında doğru bilgi vermek ve açıklamada bulunmak zorundadır. Tarafların hangi ölçüde açıklama yapmak zorunda olduğu genel olarak değil sözleşmenin niteliği, görüşmelerin gelişme biçimi, tarafların amaçları göz önünde tutularak her somut olayın şartlarına göre değerlendirilmelidir. Sözleşme görüşmeleri esnasında taraflar birbirlerini yanıltıcı nitelikteki davranışlardan kaçınmak zorunda oldukları gibi karşı tarafın bazı hususlarda yanıldığını anlayan taraf, … sorumluluğunun gereği olarak onu uyarmakla yükümlüdür. Müvekkil Şirketlere böyle bir protokol yapmayı Davalının teklif etmiş olduğu, işbu protokol ile Davalının yasa ve yönetmelik gereği doğacak tazminat yükümlülüklerinden kurtulma amacı taşıdığı, Müvekkilleri böyle bir protokol yapmaya sahayı 2,5 yıl işleteceklerine inandırarak razı ettiği, protokol metninde de sahanın 2,5 yıl daha işletileceğinin yazılmasının bu durumu açıkça gösterdiği, aksi takdirde zaten böyle bir hükmün protokole eklenmesinin bir anlam ifade etmeyeceği, Davalının böyle bir taahhüdü olmasa Müvekkilin de burayı ilk ihtarda boşaltacağı taahhüdünün ve …’e karşı dava hakkından feragat taahhüdünün olmayacağı, aksinin kabulü halinde protokolün konusunun boşta kalıyor olduğu, kurul kararı ile Müvekkilin sahayı işletmeye devam edemeyecek olduğunu bilen ve bilmesi gereken Davalının protokole böyle bir madde ekleyerek Müvekkillerde hukuki durumun oluşacağı algısını yarattığı ve sözleşmeyi bu saikle ve düşünceyle imzalamalarına ve zarara uğramalarına sebebiyet verdiği sözleşmenin tümünün objektif olarak değerlendirilmesi ile açıkça anlaşılmaktadır. Davalının işbu protokol teklifi ve sahayı 2,5 yıl daha işletebileceklerine inandırma durumu olmasa Müvekkillerin zaten Davalı ile bir protokol akdetmeye ihtiyaçları olmayacağı, Davalı tarafın yatırım giderlerini zaten …’e ödediği ve Müvekkillere hiçbir yatırım gideri ödenmediği, protokolde taahhütlerin karşılıklı olmasının esas olduğu, Davalının böyle bir taahhüdü olmasa Müvekkillerin dava ve başkaca talep haklarından feragat etmeyi taahhüt etmeyecekleri, yatırım giderlerinin ruhsat sahibi firmanın borcuna karşılık … tarafından gösterilecek hesaba ödenmesine itiraz edecekleri ve tazminat talep edecekleri, eksik tespit edilen yatırım giderlerine de itiraz edecekleri, maden işletme ruhsatlarının ve rödovans sözleşmesinin devam ediyor olması nedeniyle maden sahasındaki faaliyetinin durdurulması nedeniyle Bakanlıktan ve Davalıdan her tür tazminat talebinde bulunabilecekleri ve fakat işbu protokol ile yanıltılarak/hataya düşürülerek ve bu protokole güvenerek hak kaybına uğratıldıkları, zarar gördükleri açıkça ortadadır. 3213 sayılı Maden Kanunu m.7 ve 21 Eylül 2017 tarihli 30187 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan Maden Yönetmeliği 121/10 md hükmü açık olup “işbu yatırım nedeniyle yatırım giderlerinin ödenmesi yanında daha sonra herhangi bir nedenle doğacak her türlü mali yükümlülüğün de lehine karar verilen tarafça tazmin edileceği” açıkça düzenlenmiş olup burada Davalı tarafça hem kamu zararına hem de Müvekkil Şirketlerin zararına sebep olunmuştur. Davalı taraf henüz ihtiyacı olmamasına rağmen yetkili İdareyi yanıltmış ve kamu yararı talebinde bulunmuştur. Yaklaşık olarak 5 yıl geçmesine rağmen kamulaştırmanın yapıldığı bölgelere doğru davalının büyüme anlamında yaklaşması dahi söz konusu olmamıştır. Gerekirse yapılacak keşif ile iddiamız ortaya konulacaktır. Netice itibariyle müvekkil şirket de bir nev’i yanıltılmış, hataya düşürülmüştür. Dolayısıyla Müvekkil Şirketlerin her türlü zararından da doğrudan ve/veya dolaylı olarak Davalı taraf sorumludur. Aradan geçen 5 yılda proje sahasında tek bir faaliyet dahi olmamış, tek bir çivi çakılmamış, Davalının ihtiyaç iddiasının acil ve samimi olmadığı da açıkça anlaşılmıştır. Davalı ile imzalanan protokole güvenerek piyasa ile akdedilen sözleşmeler ve siparişlerin ifası sözü verilmesine karşın Müvekkillerin ticari hayatına son verilmiş, maden ocağı mühürlenmiş, çalışan işçiler işsiz kalmış, işçilerin ücret ve tazminat alacakları, piyasa borçları, akdedilen sözleşmeler gereği ifası gereken taahhütleri nedeniyle Müvekkiller ciddi sıkıntı yaşamıştır. Nitekim yatırım giderlerinin de Müvekkillere ödenmediği ve ruhsat sahibinin borçlarına karşılık …’e yatırıldığı da görülmektedir. Yasa ve yönetmelik gereği rödovansçıya ödenmesi gereken yatırım giderleri de işbu protokol ile … Şti.’nin vergi borçlarına ödenmiş ve Müvekkillerin buna itiraz etmemesi/dava açmaması sağlanmıştır. İşbu protokol akdedilmese bu hususa da kesinlikle itiraz edileceği ve bu bedelin de rödovansçıya ödenmesinin talep edileceği ve Müvekkillerin eksik belirlenen bu yatırım giderlerine itiraz için dava ikame edeceği de açıktır. Müvekkil … Şti.’ne haksız surette ödenmeyen yatırım giderlerinin de protokol tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile Davalıdan tahsilini, aşkın zararlarımız için de munzam zararlarımızın hesaplanması ile tazminini talep ediyoruz. Müvekkil … Şti.’nin … nolu ruhsatın geçerlilik tarihi 15.02.2015’te temdit (süre uzatım) başvurusu yapılmış olup 15.02.2025 tarihine kadar olacaktır. … sayılı ruhsat ise 29.05.2016’da temdit başvurusu yapılmış olup 29.05.2026 tarihine kadar olacaktır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG)’ne yazılarak … ve … sicil nolu işletme ruhsatlarının süre ve temdit başvurularının sorulmasını talep ediyoruz. Nitekim protokol tarihinde halen işletmeye devam ediliyor oluşu da ruhsatların temdit edildiğini göstermektedir. Müvekkilin ruhsat hukuku halen devam etmektedir ve fakat faaliyeti durdurulmuştur. Müvekkil … Şti’nin rödovans sözleşmesi de ekte sunulmuş olup (EK-6)30.03.2012 başlangıç tarihli ve 10 yıl sürelidir. 30.03.2022 tarihinde bitecektir. Dolayısıyla Müvekkillerin haksahibi oldukları süreler çerçevesinde doğmuş ve doğacak zararlarının davalı tarafça tazmini gerekmektedir. Müvekkillerin sahayı 2,5 yıl işletmesi halinde elde edeceği kar/kazançtan mahrum kalması nedeniyle uğradıkları zararları ( Yıllık ortalama üretim miktarları ve ocakbaşı satış fiyatı+kar marjı ve/veya piyasa rayiç fiyatı doğrultusunda işçilik, masraf ve giderler düşüldükten sonra %50 civarı kar-kazanç olduğu değerlendirilerek muhtemel/müstakbel kar-kazanç mahrumiyeti vb hesaplanması) Protokole duyulan güvenin boşa çıkması nedeniyle uğradıkları zararlar belirtilmiş, tüm bu tazminatlara protokol tarihinden itibaren ticari avans faizi işletilmesi ile Davalıdan tahsilini talep etmekteyiz. İlaveten ülkemizde enflasyon oranlarının yüksek seyretmesi ve döviz kurlarındaki ve malzeme fiyatlarındaki olağanüstü değişimler nedeniyle işbu dava sonucu hak kazanacağı alacağın ve işlemiş faizinin enflasyonun çok altında kalması nedeniyle mevcut zararlarını karşılamayacak olması dolayısıyla aşkın zararlarımız için de munzam zararlarımızın hesaplanması ile Davalıdan tazminini talep ediyoruz. Davalı ödemesi gereken tazminatları zamanında ödeseydi Müvekkillerin malvarlığının alacağı durum gözetilerek temerrüt faizi ile karşılanamayan zararların giderilmesi gereklidir. Davalı tarafın protokol görüşmeleri sırasında özenli ve dürüst davranma ilkelerine kusurlu olarak uymadığı ve Müvekkiller nezdinde uyandırılan güvene aykırılık nedeniyle verdiği zararlardan hakkaniyet ilkesi gereğince sorumlu olduğu, ilaveten protokolün hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi veya protokole duyulan güvenin boşa çıkması ve işbu protokol hiç yapılmasa idi Müvekkillerin uğramayacakları zararları ödemekle yükümlü olduğu açıktır. Tüm bu zararlarımızın hesaplanması ile Davalıdan tahsilini talep etmek zaruret arz etmiştir. İlgili protokolde 09.01.2017 tarihli … nolu kurul kararından(EK-7) hiç bahsedilmemiş, çakışmalı alandaki madencilik faaliyetinin yatırım gideri ödeninceye kadar devam etmesine karar verildiği, Kurul kararının 20.02.2017 tarih ve …-…-…E-… sayılı … yazısı(EK-8) ile Davalı tarafa tebliğ edildiği ve Kurul kararında geçen hükümlere uyulması hususunun bildirildiği sonradan yapılan araştırma ile öğrenilmiştir. Davalı taraf bu hususu bilerek ve kasten saklayarak yasa gereği doğacak tazmin sorumluluğundan kurtulmak amacıyla Müvekkillerle protokol akdetmiştir. Müvekkiller işbu protokol ile sahayı 2,5 yıl ve ilave tanınabilecek sürede işletecekleri inancıyla tüm yasal haklarını kullanmaktan mahrum bırakılmışlar ve sadece 250.000.-TL+ KDV gibi komik bir bedel ile kandırılarak mağdur edilmişlerdir. Yıllık ortalama 2,5 milyon TL karı olan bir işletmeden böyle bir bedel karşıığı vazgeçilebileceğinin düşünülmesi abesle iştigaldir. Müvekkil Şirketler işbu protokolü imzalamayıp haklarını kullanmaktan mahrum bırakılmayıp dava ve diğer yasal haklarını kullansa uğradığı zararlar ve başkaca her türlü zarar ve ziyanının ödenmesini talep edebilecek ve Bakanlık aleyhine ruhsat iptali nedeniyle zarar tazmin davası açabilecekken işbu protokole güvenerek hiçbir yasal haklarını kullanamamışlardır. Nitekim yasa ve yönetmelik gereği işbu yatırım nedeniyle yatırım giderlerinin ödenmesi yanında daha sonra herhangi bir nedenle doğacak her türlü mali yükümlülüğün de lehine karar verilen tarafça tazmin edileceği hükmü açık olup Bakanlık aleyhine çıkacak her tazminat da Davalı tarafça karşılanacak ve Davalıdan tahsil edilecek olduğundan işbu davamızın kabulünü talep ediyoruz. Dolayısıyla doğmuş ve doğacak zararlarımızın giderilmesini, ticari kazanç/kar kaybı ve dava dilekçemizde belirttiğimiz her türlü zararlarımıza ilişkin olarak fazlaya dair haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik -10.000.- TL’nin (Her bir Davacı için şimdilik 5.000.-TL) davalıdan tahsilini, hesaplanacak tazminatlara protokol tarihinden(08.11.2017) itibaren ticari avans faizi işletilmesini, faizle karşılanamayan zararlarımıza ilişkin munzam zararlarımızın da hesaplanarak davalıdan tahsilini talep etmek zaruret arz etmiştir.” denmekle, fazlaya ilişkin hakları ve ıslah/değer artırımı hakları saklı kalmak kaydıyla HMK 107 uyarınca belirsiz alacak davası olmak üzere, doğmuş ve doğacak tüm zararların tazmini amacıyla şimdilik her bir Müvekkili için 5.000.-TL olmak üzere toplam -10.000.-TL tazminatın davalıdan tahsilini, alacağa 08.11.2017 tarihinden itibaren ticari avans faizi işletilmesini, faizi aşan zararların hesaplanması ile munzam zararların Davalıdan tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin Davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
GEREKÇE :
Dava, işletme ruhsat sahalarında faaliyetin durdurularak maden ocaklarının mühürlenmesi sebebiyle saha faaliyetinin durdurulmasından kaynaklı meydana gelen zararın tahsili istemine ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava olabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafının da tacir olması ve uyuşmazlığın ticari işletmeleriyle ilgili hususlardan doğmuş bulunması veya anılan Kanun maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan olması gerekli ve yeterlidir. Aynı Kanun’un 5/2. maddesinde ticari davaların, ayrı asliye ticaret mahkemesi olan yerlerde o yerdeki asliye ticaret mahkemesinde görüleceği hükme bağlanmış, maddenin 3.fıkrasında; Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi arasındaki ilişki görev ilişkisi olarak belirlenmiştir.
4562 sayılı OSB Kanunu’nun 5. maddesinde; OSB’lerin özel hukuk tüzel kişisi oldukları belirtilmiştir.
Eldeki dosyada; davacı OSB tacir olmadığı gibi mutlak ticari dava da söz konusu olmadığından uyuşmazlığın ticari dava olarak Asliye Ticaret Mahkemesinde görülüp çözülmesi doğru değildir (Yargıtay 4. HD 2014/8822 Esas, 2015/4862 Karar).
6100 sayılı HMK’nın 1.maddesine göre; mahkemelerin görevleri ancak kanunla düzenlenir, göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir.
6100 sayılı HMK’nın 114/c maddesinde mahkemenin görevli olması dava şartı olarak belirlenmiştir. Yine, 115. maddesinde dava şartlarının davanın her aşamasında ve kendiliğinden araştırılacağı, tarafların da her aşamada ileri sürebileceği, 137 ve 138. maddelerinde ise dava şartlarının (ve ilk itirazların) öncelikle inceleneceği düzenlenmiştir.
Tüm dosya kapsamı, yukarıda açıklanan yasal mevzuat ve yerleşik Yargıtay uygulamaları ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesinin 29/12/2020 tarihli ve … esas, … karar, … Esas; … karar sayılı ilamları birlikte değerlendirilerek; ihtilafın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesince çözümlenmesi gerektiği, görev hususunun davanın her aşamasında dikkate alınabileceği sonuç ve kanaatiyle göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan 6100 sayılı HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca DAVANIN USULDEN REDDİNE,
2-Yasal sürede başvurulması halinde dosyanın görevli Ankara Batı Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK’nun 331/2 madde gereğince süresi içerisinde müracaat yapıldığı takdirde yargılama giderlerine gönderilen mahkemece dikkate alınmasına,
4-Kararın kesinleşmesinden itibaren HMK’nun 20/1-son cümle gereği dosyanın iki haftalık süre içerisinde görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin istenilmemesi halinde DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesi için dosyanın yeniden ele alınmasına,
5-Kararın taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere (kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle istinaf kanun yoluna başvurulabileceği, istinaf incelemesinin Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi tarafından yapılacağı) karar verildi.09/11/2022

Katip Hakim
E-imzalıdır. E-imzalıdır.