Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/116 E. 2022/1175 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/116 Esas – 2022/1175
T.C.
ANKARA BATI
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2022/116 Esas
KARAR NO : 2022/1175

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR : 1-
VEKİLİ :
2-
VEKİLİ :
3-
4-
5-
6-
7-
8-
TASFİYE MEMURU:

DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ : 28/01/2022
KARAR TARİHİ: 08/12/2022
K.YAZIM TARİHİ: 21/12/2022

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili; dava dışı işçi … tarafından Ankara Batı … İş Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile Belediye aleyhine dava açıldığı, davada dava dışı işçinin 2002-2018 yılları arasında çalıştığı belirtilerek, ödenmeyen işçilik alacaklarının davalı belediyeden tahsilinin talep edildiği, davanın kabulüne dair verilen kararın Ankara … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile takibe konulması üzerine icra dosyasına davacı belediye tarafından 65.502,49-TL ödendiği, Hizmet İşleri Genel Şartnamesinin 38. maddesinde, davalı şirketlerin dava dışı personelin işçilik alacaklarından sorumlu olduğu hususunun düzenlendiği, dava açılmadan önce arabuluculuk başvurusunda bulunulduğu ancak anlaşma sağlanamadığını belirtilerek fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla, dava dışı işçi …’ya ödenen 65.502,49-TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ve 6183 sayılı Kanuna göre hesaplanacak faizi ile birlikte davalıların sorumluluk sınırları belirlenmek suretiyle rucüen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalılardan … A.Ş. vekili; dava dışı işçi …’nun 01.01.2006-01.03.2006 tarihleri arsında davalı şirkette çalıştığı, dava dışı işçinin kıdem tazminatı ve yıllık izin ücretine hak kazanmadığı, 4734 sayılı Kanun kapsamında yaklaşık maliyet hesabında kıdem tazminatına yer verilmediği, Kamu İhale Kanunu Genel Tebliğinden, kıdem ve ihbar tazminatları ibaresinin çıkarıldığı, 6552 sayılı Kanun hükümlerine göre kıdem tazminatının kamu kurum ve kuruluşları tarafından ödenmesi gerektiği, işçi alacalarının İş Kanunun 32. Maddesi hükmüne göre 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, davacı belediye tarafından, davalı şirkette 2006 yılında çalışan işçi için 2019 yılında ödeme yapmasının mümkün olmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılardan … Şti. Vekili; dava görevsiz mahkemede açıldığını, görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemeleri olduğunu, somut olayda; dava, TTK sayılan mutlak ticari davalardan olmadığını, davanın, asıl işveren ile alt işverenler arasında sözleşmeden kaynaklanan alacağın rücuen tahsili talebine ilişkin olup, ticari bir dava niteliğini taşımadığını, 01/10/2014 -31/12/2015 tarihleri arasında müvekkili şirketler bünyesinde çalıştığını, müvekkillerinin dava dışı işçiye ödenen kıdem tazminatından sorumlu tutulabilmesi için taraflar arasında akdedilen sözleşmede, iş bu alacak kalemlerinde sorumlu olduğuna ilişkin olarak hüküm bulunması gerektiğini, ancak sözleşmede buna ilişkin hüküm bulunmadığını, ayrıca 6552 sayılı yasa ile işçilerin kıdem tazminatlarının asıl işveren tarafından ödeneceği hüküm altına alınmışken; asıl işverenin işçilere ödemiş olduğu kıdem tazminatlarına ilişkin olarak, alt işverenlere karşı rücu etme hakkı olup olmadığı hükme bağlanmadığını, asıl işveren olan kamu kurum ve kuruluşlarının rücu hakkı bulunmadığını, akdedilen sözleşme ve teknik şartname incelendiği taktirde, işçilik alacaklarından tarafların hangi oranlarda sorumlu olduğu veyahut hangi tarafın sorumlu olduğu belirtilmediğini, bu nedenle müvekkili şirketler açısından sorumluluk gündeme gelecek ise, müvekkillerinin, dava dışı işçinin bünyesinde çalıştırmış oldukları dönem ile sınırlı olarak, davacı ile kıdem tazminatından yarı yarıya sorumlu olduğunu, bu hususun hesaplamada dikkate alınması gerektiğini, müvekkillerinin, dava dışı işçiye ödenen ihbar tazminatı ve yıllık izin ücretinden sorumlu olmadığını, müvekkili şirketlerin temerrüde düşürülmediğini, dolayısı ile davacı yan faizi her ne kadar ödeme tarihinden itibaren talep etmişse de; faizin, ödeme tarihinden değil, dava tarihinden itibaren talep edilebileceğini beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalılar tarafından dosyaya cevap dilekçesi sunulmamıştır.
DELİLLER :
Ankara … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası, Ankara Batı … İş Mahkemesinin … esas sayılı dava dosyası, davalıların ticaret sicil kayıtları, SGK kayıtları ile tüm dosya kapsamı.
GEREKÇE :
Dava, dava dışı işçiye ödenen tazminatın taraflar arasındaki sözleşmeler kapsamında davalılardan sorumlulukları oranında rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Eldeki dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra, 17/08/2021 tarihinde açılmıştır. Burada öncelikli olarak Asliye Ticaret Mahkemesinin davaya bakmakla görevli olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 154 ve devamı maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir. Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Bu durumda, davanın Asliye Ticaret Mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunludur.
Eldeki davada uyuşmazlık, davacı belediye bünyesinde yürütülen evsel atıkların toplanması, toplanan atıkların nakli, cadde ve sokak, meydan ve pazar yerlerinin insan ve makine marifetiyle süpürülmesi faaliyetlerinin davalılarca ihale yoluyla gerçekleştirilmesi sırasında dava dışı işçiye Belediye tarafından ödenen tazminatların davalılardan rücuen tahsiline ilişkindir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi ile 13. Hukuk Dairesinin benzer dosyalarla ilgili sözleşmeye konu işin taşıma hukuku kapsamında kaldığından mutlak ticari dava olması sebebiyle Asliye Ticaret Mahkemesinin görevine girdiğine dair emsal nitelikte kararları bulunmaktaysa da, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2021/2610 Esas 2022/2541 Karar sayılı ilamı ile benzer mahiyetteki bir davanın temyiz incelemesi neticesinde “… Bu kapsamda Belediyenin asli işleminden olan temizlik işi ile ilgili taraflar arasında hizmet alım sözleşmesi imzalandığı ve uygulandığı anlaşılmıştır. Her ne kadar taraflar arasındaki sözleşmenin taşıma edimini içerdiği belirtilerek arabuluculuğa tabi olduğu yönünde karar verilmiş ise de taraflar arasındaki sözleşmede baskın olan edim Belediyenin asli işi olan temizlik ile ilgili hizmet alımı olduğu ve bu halde dava konusu uyuşmazlığın arabuluculuğa tabi olmadığı” şeklinde karar verildiği, bu itibarla ihale ekindeki sözleşmede anılan birçok işten biri olan çöp toplama ve nakli işinin TTK’nın 850 vd. maddelerinde düzenlenen taşıma sözleşmesi kapsamında değerlendirilemeyeceği, çöp nakil işinin, temizlik ve çöp toplama faaliyetinin devamı niteliğindeki hizmet işi olduğu kanaatiyle, davacının tacir olmadığı da gözetilerek, ihtilafın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesince çözümlenmesi gerektiği, nitekim Ankara Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi … Esas; … Karar sayılı ilamında “… Bu itibarla anılan sözleşmelerin bundan sonraki uyuşmazlıklarda Yargıtay 6.HD.nin anılan kararı dikkate alınnarak hizmet sözleşmesi olarak nitelendirilmesi gerekmiştir. Bu itibarla, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 01/07/2022 tarihli ve 1047 sayılı kararı ile belirlenen iş bölümüne göre, “6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun ikinci kısmında (Özel Borç İlişkileri -Akdin Muhtelif Nev’ileri) yer alan ve diğer dairelerin görevine girmeyen sözleşmelerden kaynaklanan davalar sonucu verilen hüküm ve kararların (satış sözleşmesi:taşınır ve taşınmaz satışı, ödünç sözleşmeleri:ariyet (kullanım ödüncü) – karz-ödünç (tüketim ödüncü), ölünceye kadar bakma sözleşmesi, vedia (saklama) sözleşmesi, hizmet sözleşmesi, kefalet sözleşmesi, vekalet sözleşmesi)” istinaf incelemesinin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi (4). Hukuk Dairesi tarafından yapılması gerektiğinden, dosyanın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi (4). Hukuk Dairesine gönderilmesine..” şeklinde uyuşmazlığın dairenin görevine girmediğine dair karar verdiği, iş bu kapsamda temel uyuşmazlığın TTK’nın 850 vd maddelerinde düzenlenen taşıma sözleşmesi kapsamında değerlendirilemeyeceği ve görev hususunun davanın her aşamasında dikkate alınabileceği sonuç ve kanaatiyle göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan 6100 sayılı HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine, görevli mahkemenin Ankara Batı Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine,
2-Yasal sürede başvurulması halinde dosyanın görevli Ankara Batı Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK’nun 331/2 madde gereğince süresi içerisinde müracaat yapıldığı takdirde yargılama giderlerine gönderilen mahkemece dikkate alınmasına,
4-Kararın kesinleşmesinden itibaren HMK’nun 20/1-son cümle gereği dosyanın iki haftalık süre içerisinde görevli mahkemeye gönderilmesinin istenilmemesi halinde DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesi için dosyanın yeniden ele alınmasına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.08/12/2022

Katip Hakim
e-imzalı e-imzalı