Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/108 E. 2023/447 K. 11.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/108 Esas – 2023/447
T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2022/108 Esas
KARAR NO : 2023/447

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI : 1-
VEKİLİ :
DAVALI : 2-
VEKİLİ :

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/01/2022
KARAR TARİHİ: 11/04/2023
K. YAZIM TARİHİ: 03/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 30.08.2019 tarihinde … karayolunda … istikametine seyir etmekte olan …’ın kendi sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile müvekkili …’ın annesi olan müteveffa …’a çarpması sonucu …’ın vefat ettiğini, kazanın davalı …’ın asli kusuruyla meydana geldiğini, müteveffanın … Büyükşehir Belediyesi EGO Genel Müdürlüğü’nün ilk kadın şoförü olduğunu ve ilgili kuruma 15 sene bu hususta hizmet ettiğini, …’ın aracını kavun almak için gittiği serginin tam karşısına yaya geçidinin önüne bıraktığını, yaya geçidinden karşıya geçmeye başlayan müteveffanın …’ın kontrolündeki aracın yüksek hızda, trafik kurallarını hiçe sayan şekildeki darbesiyle vefat ettiğini, yaşanan kazadan dolayı muteveffa …’ın oğlu olan müvekkili …’ın annesinin kaybı nedeniyle büyük acı ve üzüntü yaşadığını, bu kayıp nedeniyle müvekkilinin gerek iş, gerek sosyal, gerekse de özel hayatında olumsuzluklar yaşadığını, annesinin vefatı nedeniyle müvekkilinin maddi olarak da zarara uğradığını, zira müteveffanın, oğlunun bir ev sahibi olması amacıyla … ili- … İlçesi- … Mahallesi-… Ada- … parsel- … nolu bağımsız bölümü satın aldığını, gerçeklikte müvekkiline ait olan ve ailesi ile yaşaması için tahsis edilen bu evin alımında müteveffa tarafından kredi çekildiğini ve kredinin çıkması için de evin mülkiyetinin 1/2 oranında müteveffa üzerinde gösterildiğini, Müvekkilinin evi için çekilen ve tüm geri ödemeleri de annesi tarafından yapılan bu kredi ödemelerinin anne vefat edince yapılamadığını ve evin satılarak banka borcunun kapatılmak zorunda kalındığını, … Bankası … Şubesinden alınan ve ödemeleri müteveffa tarafından yapılan kredi ile alınan eve 2017 yılının 7. ayında müvekkili ve ailesinin taşındığını, annesinin ölümü nedeniyle kredileri ödeyecek kimse kalmayınca 2019 yılının 9 ayında evin satılmak ve boşatılmak zorunda kalındığını, bu tarihten sonra kiraya çıkmak zorunda kalan müvekkilinin çok büyük maddi zorluğa ve borca girdiğini, bu durumun ailevi geçimsizlik yarattığını ve nitekim müvekkilinin eşinin boşanma davası açtığını, boşanma davası ile birlikte ayrı yaşama zorunluluğu doğduğundan müvekkilinin kendisi için 1.900,00-TL eşinin ev kirası olarak da 2.100,00-TL olmak üzere bugün için 4.000,00-TL aylık kayba uğradığını, Müvekkilinin annesinin yaşamı boyunca vereceği bu destekten ve ayrıca her ay verdiği maddi destekten mahrum kaldığını, elindeki evini de kaybettiğini beyan ederek, ölümlü trafik kazasında merhum …’ın vefatından kaynaklı olarak müvekkili oğlu … için için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ve belirsiz alacak olarak 1.000,00-TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen, manevi tazminat olarak ise 100.000,00- TL’nin davalı …’dan şahsen, olay tarihi olan 30.08.2019 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu trafik kazasında müvekkiline atfedilecek bir kusur bulunmadığını, zira aydınlatmaların çalışmadığı karanlık yolda müteveffanın kusurlu ve ani hareketi ile kazanın meydana geldiğini, Müteveffanın 42 metre uzaklıkta bir yaya geçidi olmasına rağmen, taşıt trafiğine engel olacak şekilde ve dikkatsiz bir tutumla taşıt yolunu geçmeye çalıştığını, Müteveffanın kontrolsüz bir şekilde giriş yaptığı yolda yaklaşan müvekkiline ait aracın ışıklarını dahi fark etmeyerek aracın önüne fırladığını, yaklaşan aracın hızını ve uzaklığını göz ardı ederek dikkatsiz davrandığını, Ceza dosyası kapsamında dinlenen tanıkların da müteveffanın yolun sağ tarafından hızlı bir şekilde bir anda önlerine çıktığını beyan ettiklerini, nitekim soruşturma aşamasında dosyaya sunulan bilirkişi raporunda, maktulün 42 metre yakın mesafede bulunan yaya geçidini kullanması gerekirken buna riayet etmeyip yaya geçidi dışından, aydınlatmaların bozuk olduğu kesimden, gün durumunun gece oluşunu, gelen araçların hız ve yakınlık durumunu dikkate almadan kontrolsüzce yola giriş yapmış olması sebebiyle asli kusurlu olarak kabul edildiğini, müvekkilinin gerek olayın meydana geliş şekli gerekse de kendi tecrübeleri ve deneyimleri gereğince elinden gelen tüm refleks, dikkat, tedbir ve çabayı gösterdiğini, bu nedenlerle müvekkiline bir kusur atfedilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davacının, müteveffanın desteğinden yoksun kaldığı ileri sürülerek huzurdaki dava ikame edilmişse de; destekten yoksun kalma tazminatı bir zenginleşme aracı olmayıp ancak gerçek zararın varlığı halinde ileri sürülebilen bir tazminat talebi olduğundan, müteveffanın davacıya destek olduğunun veya yakın zamanda olacağının somut olarak ispatı gerektiğini, sayın mahkemece müteveffanın geliri, ikameti, başkaca çocuklarının bulunup bulunmadığı ve onlara yardım edip etmediği, davacının başkaca gelirinin bulunup bulunmadığının araştırılması ve fiili desteğin ispat edilmesi gerektiğini, ayrıca talep edilen manevi tazminat tazminat miktarının fahiş olduğunu ve davacının sebepsiz zenginleşmesine sebebiyet verecek nitelikte olduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş. Vekili cevap dilekçesinde özetle; 30/08/2019 tarihinde meydana gelen trafik kazası ile ilgili olarak müvekkili şirkete başvuruda bulunulduğunu, yapılan inceleme sonucu eksik evrakla başvuru yapıldığının tespit edildiğini ve bu durumun bildirildiğini, eksiklik giderilmeden ve dava şartı yerine getirilmeden dava yoluna başvurulduğunu, dava şartı yokluğu sebebiyle davanın reddi gerektiğini, kabul anlamına gelmemek üzere davacı …’ın destek yaşını geçtiğini, destekten yoksun kalma tazminatının, ölenin sağ kalan çocuklarının askerlik süreleri ve eğitim durumları gibi bir özel durumları yok ise destek ve muhtaçlık yaş sınırının en geç 22 yaş olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, dolayısıyla davacının destek yaşını geçtiği ve sürekli bakıma muhtaç olmadığı anlaşılmakla, müteveffanın desteğinden yoksun kalmadığı dikkate alınarak davanın reddi gerektiğini, her halükarda tazminat hesabının ZMMS Sigortası Genel Şartları A.5/C maddesi ve ekinde yer alan esaslara göre yapılması gerektiğini, müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğunun sigortalının kusuru oranında ve poliçe limitiyle sınırlı olduğunu, bu nedenle kazanın meydana gelmesindeki kusur oranlarının bilirkişi aracılığıyla tespitini talep ettiklerini, müvekkili şirketin manevi tazminat sorumluluğu bulunmadığını, davacı tarafından geçerli bir başvuru yapılmaması nedeniyle muaccel bir alacak bulunmadığını ve müvekkili sigorta şirketinin temerrüde düşürülmediğini, dolayısıyla kaza tarihinden itibaren faiz talebinin de yerinde olmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
Kahramankazan Asliye Ceza Mahkemesinin … Esas sayılı dava dosyası, sigorta poliçesi, hasar dosyası, trafik kazası tespit tutanağı, SGK kayıtları, ücret bordroları, tapu kayıtları, tanık anlatımları, sosyal ve ekonomik durum araştırma raporları, davacının tedavi evrakları, 22/09/2022 tarihli kusur raporu, 24/02/2023 tarihli tazminat raporu ile tüm dosya kapsamı.
GEREKÇE :
Dava, ölümlü trafik kazasından kaynaklanan maddi (destekten yoksun kalma) ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesinde, “İşletenlerin, bu kanunun 85/1 maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”; Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1. maddesinde de, “Sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir. Açıklanan madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası’nın; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır. Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu, böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir (Fikret Eren, Borçlar Hukuku, 9. Bası, s. 631 vd.; Ahmet Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku, Genişletilmiş 10. Baskı, s. 264 vd).
Davacı tarafından, yukarıda açıklandığı üzere ölene yaya iken çarpan aracın ZMMS poliçesi ile sigortalayan sigorta şirketinden ve aracın sürücüsünden talepte bulunulmuştur.
Davaya konu trafik kazası nedeniyle Kahramankazan Asliye Ceza Mahkemesinin … esasına kayden görülen davada Ankara ATK Trafik İhtisas Dairesinden alınan 26/02/2020 tarih … sayılı raporda ve yine İstanbul ATK Trafik İhtisas Dairesinden alınan 10/11/2020 tarih … sayılı raporda, kazanın oluşumunda sanık sürücü …’ın ve müteveffa yaya …’ın asli kusurlu oldukları bildirilmiştir.
Mahkememizce davaya konu trafik kazasındaki kusur oranlarının tespiti amacıyla dosya karayolları fen heyetinde görev yapmış üç kişilik bilirkişi heyetine tevdii edilmiş, düzenlenen 22/09/2022 tarihli raporda özetle; sürücünün hız limitleri dâhilinde seyretmesi halinde yayanın rahatlıkla geçişini tamamlayıp kazanın oluşmayacağı veya önlenebileceği bağlamında; … plakalı araç sürücüsü …’ın Karayolları Trafik Kanununun 47/c-d, 51, 52/b madde hükümlerine aykırı davranması nedeniyle 5/8 ( %62,5 ) oranında kusurlu bulunduğu, maktul yaya …’ın 2918 sayılı KTK nun 68/b madde hükümleri gereğince 3/8 (%37,5) oranında kusurlu olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirilmiş, rapor hükme esas alınmıştır.
Davacının talep edebileceği maddi tazminatın hesaplanması bakımından aktüerya uzmanı bilirkişiden alınan 24/02/2023 tarihli raporda özetle; Sigorta poliçesinin kaza tarihini kapsadığı ve ölüm halinde şahıs başına azami teminat limitinin 390.000,00-TL. Olduğu, davacı çocuk …’ın, kaza / ölüm tarihindeki yaşı itibarıyla destek alma yaş sınırını geçtiği, çalışarak gelir elde ettiği ve çalışmasına engel sağlık sorunu ve fiziksel engelinin olmadığı, somut olayda, destekten yoksun kalma tazminatının yasal koşulları, özellikle destek unsuru bulunmadığından, davacının destekten yoksun kalma tazminatı talep edemeyeceği, ancak sayın mahkemede aksi kanaat hasıl olması halinde, davacı … ile müteveffa arasındaki “aylık kredi ödemesi yardımından kaynaklanan” destek ilişkisi yönünden hukuki değerlendirme Sayın Mahkemenin takdirine ait olmak üzere; Davacı açısından 73.578,66-TL.destekten yoksun kalma zararı hesaplandığı yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Davacı taraf annesinin vefatından dolayı destekten yoksun kalma tazminatı talep etmekte ve annesinin desteği olduğunu savunmaktadır.
Destekten yoksun kalma tazminatının belirleyici unsuru , destek unsurudur. Destek unsuru, yüksek yargı kararlarında; “Kural olarak, destekten yoksunluk tazminatının amacı,desteğini yitiren kimsenin ölümle sonuçlanan olaydan önceki sosyal ve ekonomik yaşam düzeyinin devamını sağlayacak bir paranın ödettirilmesidir. Bu hak ölüm nedeniyle onun desteğinden yoksun kalanlara tanınan bir haktır. Diğer bir anlatımla, doğrudan doğruya desteğini yitirenlerin bu yüzden malvarlıklarında yoksun kaldıkları eksilmenin karşılığıdır. Mirasçılık sıfatına da bağlı değildir. Öte yandan destek kavramı hukuki değil, eylemli bir ilişkiyi ifade ettiğinden önemli olan bir başka kişiye herhangi bir karşılık beklenmeksizin ( eşya, para hizmet yoluyla) bakma ve ölüm gerçekleşmemiş olsa idi bu bakımdan devam edegeleceğinin kuvvetle muhtemel olması gerektiğidir.” şeklinde tanımlanmıştır.
Destekten yoksun kalma tazminatının yasal dayağını oluşturan BK 45/2. maddesinde; “Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir. düzenlemesi getirilmiş olup, 6098 sayılı TBK’nın 53/3.maddesinde; ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar, ölüm halinde uğranılan zararlar arasında düzenlenmiştir. İlgili yasal düzenlemelerde de belirtildiği üzere, destek kavramı hukuki bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu içermektedir.
Bakma, destek kavramının esaslı bir öğesi olup, kişinin normal yaşam ihtiyaçlarını devamlı ve düzenli şekilde gidermek için yardımlarda bulunmak olarak tanımlanabilir. Destekten yoksun kalma tazminatı talep edilebilmesi için; bakma unsurunun mevcudiyeti şarttır. Bakma unsuru; TBK 53. maddesinde; destek sözcüğü ile ifade edilmiş olup, yardım, bir başkasının yaşama ihtiyaçlarının, devamlı ve az-çok düzenli şekilde giderilmesi anlamındadır. Buna göre, yardım gören kişinin normal yaşama ihtiyaçlarını giderilmesi dışındaki amaçlarla yapılan yardımlar, TBK 53. Maddesine göre yardım sayılamayacaktır. Normal yaşama ihtiyaçları, beslenme, giyinme, barınma, eğitim ve sağlığa ilişkin olabilir. Yine yardıma karşılık olarak bir şeyler verilmesi veya yapılması, yardım olarak nitelendirilemeyecektir. Örneğin; aynı evde yaşayan kişinin zaman zaman evin giderlerine katılması, o kişinin destek niteliğine haiz olduğu anlamına gelmez. Keza, yardım etmenin yanında, yardım ihtiyacı da tazminatın diğer şartlarındandır. Buna göre, eşler, birbirinin ve çocuklarının, çocuklar da anne ve babanın tabi/fiili desteğidir. Ancak, desteklik durumu , her zaman ve her talepçi açısından ölen desteğin bakiye ömrü sonuna kadar sürmemekte olup, Yargıtay‟ın yerleşik içtihatları ile, her somut olayın özelliği göz önünde bulundurulmak suretiyle, karinen bir takım kabul ve uygulamalar getirilmiştir. Buna göre, Yargıtay’ın en son kararlarında, çocuklar açısından destekten yoksun kalacakları sürenin, yaşları, okuldaki eğitim durumları, içinde yaşadıkları sosyal ve ekonomik koşullar değerlendirilerek ayrı ayrı belirlenmesi, yüksek öğrenim yapıyorlar ise 25 yaşın, henüz yapmıyorlar ise yerleşik ve kabul gören uygulamaya göre, erkek çocukları için 18 yaşın, kız çocukları için 22 yaşın sonuna kadar olacağı yönündedir. Öte yandan, destekten yoksun kalan çocuğun, çalışmasını engelleyen bir özrü ve sağlık sorunu olduğunun ve desteğin sürekli bakımına muhtaç olduğunun ispatlanması halinde, bu durumdaki çocuk müteveffanın bakiye ömrünün sonuna kadar destekten faydalanacaktır.
Nitekim; Yargıtay 17. HD’nin 15.11.2018 tarih ve 2016/6744 E. 2018/10755 K. sayılı kararında; “Çocukların bakım ihtiyacından ne zaman kurtulacağını tayin etmek çocuğun yaşadığı yöreye, sosyal çevreye, çocuğun özelliklerine, cinsiyetine, ailenin sosyal ve ekonomik durumuna göre değişmektedir. Hakim, her somut olayda, destek ölmeseydi, ne kadar süre ile destek olacak idiyse bu süreyi destek süresi olarak kabul eder. Ana-babaya yardımda, onların yaşama süreleri; çocuklara yardımda ise, çocukların çalışmaya başlama süresi esas alınır. Çocuklarda, kız veya erkek olmalarına, yüksek öğrenim yapıp yapmamalarına, fiziksel/zihinsel engelleri bulunup bulunmamasına göre farklı süreler kabul edilmektedir. Bunun dışında kız çocukları için genellikle, çalışmaya başlama veya evlenme ile destek ihtiyacı ortadan kalkar. Mahkemece hükme esas alınan hesap bilirkişi raporunda; desteğin kaza tarihinde 49 yaşında olduğu, yaşasa idi bakiye ömrünün 30 yıl olduğu, kaza tarihinde 24 yaşında olan davacının annesinin bakiye ömrü kadar destek tazminatı almaya hakkı olduğu kabul edilerek hesaplama yapılmıştır. Yerleşik ve kabul gören uygulamaya göre, kız çocuklarının 22 yaşına kadar, erkek çocuklarının 18 yaşına kadar, yüksek öğrenim gören ya da görme ihtimali bulunan çocukların ise 25 yaşına kadar destek alacağı dikkate alınarak destek tazminatı hesaplanması gerekmektedir. Somut olayda davacı 24 yaşında olup dava dilekçesi içeriğine göre davacının yüksek öğrenim gördüğüne veya zihinsel/fiziksel bir engel sebebi ile ölen annesinin destekliğine muhtaç olduğuna dair bir iddia, delil ve ispat bulunmamaktadır. Kolluk tarafından yapılan araştırmada da davacının ev kızı olduğu, fiziksel engelinin ve sağlık sorununun bulunmadığı tespit edilmiştir. Buna göre davacının, ölen annesinden destek almaya devam etmesini gerektirir özel durumu bulunduğunun iddia ve ispat edilemediği dikkate alındığında maddi tazminat istemlerinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde yanılgı gerekçe ile maddi tazminat davasının kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” hükmüne varılmıştır.
Yukarıda arz olunan ve gerek yasa, gerekse Yargıtay içtihatları ile öngörülen karineler dışında, destekten yoksun kaldığı iddia edilen talepçiler açısından; müteveffanın hayatta iken, bu kişilere fiili ve düzenli şekilde destek olduğunun , müteveffanın refah içinde bulunduğunun veya ileride refah içinde bulunacağının ispat edilmesi gerekmektedir.
Somut olayımızda, davacı … doğumlu olup, kaza /ölüm tarihinde 37 yaşındadır. Yargılama sürecinde davacı hakkında yapılan sosyal ve ekonomik durum araştırması sonucu; davacının adliyede şoförlük yaptığı ve asgari ücret aldığı, ek olarak herhangi bir gelirinin olmadığı, herhangi bir fiziksel engelinin bulunmadığı düzenlenmiştir. Dava dilekçesinde, müteveffanın gelirini davacıya hasrettiği, onun bir ev sahibi olmasını istediği, hem de aile geçimini sağlamak bakımından destek olduğu, bu desteklerden en önemlisinin davacının ailesi ile birlikte oturduğu taşınmazın müteveffa tarafından satın alınması ve borçlarının müteveffa tarafından ödenmesi olduğu, müteveffanın ölümü nedeniyle evin kredileri ödenmeyince 2019 yılının 9. Ayında evin satılarak boşaltılmak zorunda kalındığı, bu tarihten sonra kiraya çıkmak zorunda kalan davacının çok büyük maddi zorluğa ve borca girdiği iddia edilerek, destekten yoksun kalma tazminatı talep edilmiştir.
Yargılama sırasında dinlenen davacı tanığı … müteveffanın ölmeden önce daimi olarak …’le birlikte oturduklarını beyan etmiş ise de; Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında; birlikte oturma olgusu destekten yoksunluk için yeterli görülmemiştir. Dosya kapsamından, davacının olay tarihinde destek alma yaş sınırını geçtiği, çalışarak gelir elde ettiği ve fiziksel engelinin bulunmadığı anlaşıldığından, davacının müteveffanın desteğinden faydalanamayacağı ve destekten yoksun kalma tazminatı talep edemeyeceği yukarıda açıklanan gerekçelerle mahkememizce kabul edilmiştir.
Ayrıca, müteveffanın, kredi ile satın alınan evin aylık kredi ödemelerinin tamamını bir başka ifade ile müteveffanın kendisine ait ½ payı yanında, davacının ½ payına tekabül eden miktarını da ödediği düşünülse dahi, yapılan bu yardımın, davacının normal yaşama ihtiyaçlarının giderilmesine ilişkin bir yardım olmadığı, Türk aile yapısında yardımlaşma unsurunun baskın olduğu, davacı ile müteveffanın birlikte yaşama olgusunun ve bu şekilde yapılan yardımın, Türk aile yapısının, gelenek ve göreneklerin uzantısı olduğu, bu sebeple de, müteveffanın destek niteliği taşımadığı sonuç ve kanaatine varılmış, destekten yoksun kalma talepli maddi tazminat davasının reddine karar verilmiştir.
Davacı taraf manevi tazminat isteminde de bulunmuşlar, bu kapsamda … Hastanesine müzekkere yazılmış, davacının kaza tarihinden sonra hastanenin psikiyatri kliniğine başvurduğu, ağır depresif tanısı konulduğu ve davacının bu semptomlarının oluşmasında annesinin vefatının da etkisinin olduğu gelen 23.09.2022 tarihli müzekkere cevabından anlaşılmıştır.
Yukarıda açıklandığı biçimde, davalının %62,5 kusurlu eylemi sonucu meydana gelen trafik kazasında, davacının annesi …’ın ölümü neticesinde, davacıda meydana gelen çaresizlik ve acı nedeni ile ruh sağlığındaki bozulma ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 22/06/1966 tarih, 1996/70 sayılı içtihadı ile belirlenen manevi tazminat miktarının belirlenmesine ilişkin ilkeler ve Hukuk Genel Kurulunun 26/06/2004 tarihli ve … karar sayılı içtihadı ile belirlediği caydırıcılık ilkesi gözetilerek, ihlal sonucu davacının uğradığı manevi zararın giderimi amacı ile paranın satın alma gücü itibari ile belirlediği bir meblağın davalı …’dan alınarak, davacılara verilmesi sureti ile zedelenen yaşama sevincini tazelemek, bunu yaparken felaketi özlenir kılmama, davalının ekonomik bir yıkıma sürüklemeksizin, daha dikkatli ve özenli olmaya sevketmek hedeflenerek günün ekonomik koşullarına göre takdiren davacı lehine 70.000 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 30/08/2019’dan itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı …’dan tahsili ile davacıya verilmesine karar vermek gerekmekle aşağıda belirtilen şekilde hüküm kurulmuştur.
Açıklanan nedenlerle maddi ve manevi tazminat istemleri yönünden aşağıdaki şekilde hüküm tesisi cihetine gidilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Maddi tazminat talepli davanın REDDİNE,
2-Manevi tazminat talepli davanın KISMEN KABULÜ İLE ; 70.000,00 TL Manevi tazminatın 30/08/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
3-Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 4.781,70 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 1.724,83 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.056,87 TL harcın davalı …’dan alınarak hazineye gelir kaydına,
Zorunlu arabuluculuk kapsamında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddesi gereği ödenecek ve Arabuluculuk AÜT’nin Birinci Kısmına göre taraf sayısı gözetilerek belirlenen 1.320,00 TL’nin, zorunlu arabuluculuğa tabi olan maddi tazminat talebi yönünden dava reddedildiğinden davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Davacı tarafından yatırılan 1.724,83 TL peşin harç, 80,70 TL başvuru harcı, 11,50 TL vekalet harcı olmak üzere toplam 1.817,03 TL harcın davalı …’dan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından sarf edilen 3.300,00 TL bilirkişi ücreti, 235,70 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 3.535,70 TL yargılama giderinden davanın kabul ve red oranına göre takdir edilen 2.450,48 TL’sinin davalı …’dan alınarak davacıya ödenmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, artan gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
5-Maddi Tazminat Yönünden;
a) Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince davanın red oranına göre takdir ve hesap edilen 1.000,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine,
6-Manevi Tazminat Yönünden;
a) Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince davanın kabul oranına göre takdir ve hesap edilen 11.200,00 TL avukatlık ücretinin davalı …’dan alınarak davacıya ödenmesine,
b) Davalı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/2 maddesi gereğince takdir ve hesap edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya ödenmesine,
Dair, davacı vekili ile davalı … vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 11/04/2023

Katip Hakim
e-imza e-imza