Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/897 E. 2022/836 K. 04.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/897 Esas – 2022/836
T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2021/897 Esas
KARAR NO : 2022/836
HAKİM :
KATİP :
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/11/2021
KARAR TARİHİ: 04/10/2022
K. YAZIM TARİHİ: 11/10/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalıya “…” hizmeti verdiğini, verilen hizmetin bedelinin müvekkili tarafından faturalandırıldığını ve faturanın davalıya ibraz edildiğini, davalının müvekkiline ödeme yapmadığını, şifahi taleplerin sonuçsuz kalması üzerine davalı aleyhine Ankara Batı İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalıya ödeme emrinin 27.07.2021 tarihinde tebliğ edildiğini, davalının 30.07.2021 tarihinde haksız olarak borca itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, davalı itiraz dilekçesinde 5.000,00 TL ödendiğini iddia etmişse de müvekkiline ödenen bir bedel bulunmadığını, dava şartı arabuluculuk görüşmelerinden de sonuç alınamadığını beyan ederek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; borçlunun yapmış olduğu haksız itirazın iptali ile icra takibinin devamına, alacağın tahsiline ve %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Dava dilekçesinin usulüne uygun tebliğine rağmen davalı tarafça cevap dilekçesi sunulmamıştır.
DELİLLER :
Ankara Batı İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası, ticaret sicil kayıtları, tarafların ticari defter ve belgeleri, BA/BS formları, 01/07/2022 tarihli bilirkişi raporu ile tüm dosya kapsamı.
GEREKÇE :
Dava, faturaya dayalı başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali talebine ilişkindir.
… Vergi Dairesinin 10/11/2021 tarih … sayılı cevabi yazısı ile; mükellefin 15/04/2015 tarihinde “Diğer Profesyonel Elektronik Ekipmanların Bakım ve Onarımı” faaliyetiyle ilgili olarak … adresinde mükellefiyet tesis edildiği, 01/10/2021 tarihi itibariyle … Vergi Dairesi Müdürlüğüne nakil gittiği, bilanço hesabı esasına göre defter tuttuğu anlaşılmıştır.
Ankara Batı İcra Müdürlüğünün … E. sayılı takip dosyasının bir sureti dosya arasına alınmış, incelenmesinde; Davacı (alacaklı) vekili tarafından davalı (borçlu) şirket aleyhine 14/07/2021 tarihli ödeme emri ile 31.860,00 TL asıl alacak, 3.193,85 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 35.053,85 TL alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatıldığı, alacağın dayanağı olarak 01/12/2020 tarihli … nolu faturanın gösterildiğini, ödeme emrinin davalı borçluya 27/07/2021 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekilinin 30/07/2021 tarihli dilekçeyle itirazı üzerine icra takibinin durdurulduğu, davalının borca itiraz dilekçesinde alacaklanın … hesabına 15/02/2021 tarihinde “…” açıklamalı 5.000,00TL ödemenin şirket çalışanı … hesabından gerçekleştirildiğini beyan ettiği ve dekontunu sunduğu, eldeki davanın 05/11/2021 tarihinde yasal bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Davacı şirket, icra takibine de konu ettiği faturadan kaynaklanan toplam 35.053,85TL alacağının davalı tarafından ödenmediğini iddia etmekte, davalı şirket ise takip dosyasına sunduğu dilekçeyle davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını savunmaktadır.
Taraflara ticari defter kayıtların dosyaya sunumu veya bulundukları yerin bildirilmesi için kesin süre verilmiş, davacı vekili tarafından müvekkili şirketin ticari defterlerinin bulundukları adres bildirilmiş, meşruhatlı davetiye tebliğine rağmen davalı tarafça ticari defter ve kayıtlar dosyaya sunulmadığı gibi bulundukları yerle ilgili olarak da herhangi bir bildirimde bulunulmamıştır.
Davacı ticari defterlerine dayanarak alacak talep etmiştir. Bir gerçek veya tüzel kişinin kendi düzenlemiş olduğu belgeyi yine kendi lehine delil olarak kullanamaması bir usul kuralıdır. Zira kişi kendi lehine, başkası aleyhine delil oluşturma eğilimine girebilir. Ancak, bir kişinin kendi düzenlemiş olduğu belgeye yine kendi lehine delil olarak dayanamayacağına ilişkin genel kurala bir istisna getirilmiş ve kanunda belirtilen şartlar altında ticari defterlerin sahibi lehine delil olacağı kabul edilmiştir. Sahibi tarafından oluşturulan ticari defter kayıtları, uyuşmazlığın her iki tarafının defter tutma yükümlülüğüne tabi olması ve uyuşmazlık konusunun her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olmasına ilişkin genel şartlar dışında, kanunda öngörülen ek şartların gerçekleşmesi halinde, sahibi lehine delil teşkil edebilir. Bu kuralın istisnası olan ticari defterlerle ispat HMK’nın 222/2-3. Maddesinde bazı sıkı şartlara bağlanmıştır. HMK 222/2’de, ticari defterlerin delil olarak kabul edilebilmesi için kanuna göre eksiksiz, usulüne uygun şekilde tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulaması gerektiği hüküm altına alınmıştır. HMK 222/3. Maddesinde ise, HMK 222/2’de öngörülen şartlara uygun şekilde tutulan ticari defter kayıtlarının, sahibi lehine delil olabilmesi için diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defter kayıtlarının bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir.
Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK’nın 220/3. maddesi gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’daki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır ( Yargıtay 15. HD’nin 13/06/2017 tarih ve 2/16/2310 E.2017/2537 K sayılı ilamı).
Taraflara ait ticari defterlerin karşılaştırılması neticesinde de; Dosyaya kazandırılan 01/07/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Dava dosyası ve davacının 2020-2021 yılları ticari kayıtlarının incelenmesi neticesinde, Davacının Ankara Batı İcra Daire’sinin … E. sayılı icra dosyası ile 31.860,00 TL asıl alacak ve 3.193,85 TL, işlemiş faiz toplamı olan 35.053,85 TL alacağını avans faizi ile birlikte 14.07.2021 tarihli ilamsız takiplerde ödeme emri ile talep ettiği, dosya kapsamında davacının davalıyı temerrüde düşürdüğünü gösteren bir belgenin bulunmadığı, davalı taralından davaya cevap verilmediği gibi ticari defterlerinin de sunulmadığı, dolayısıyla ticari defterlerinin incelenemediği, ancak dosya kapsamında davalıya ait BA formlarına göre dava konusu alacağın dayanağı faturanın davalı tarafından BA formu ile beyan edildiği, Davacının 2020 yılı kayıtlarına göre; Davacının BS formu ile beyan ettiği dava konusu alacağın dayanağı faturanın 2020 yılı kayıtlarında yer aldığı, 15.02.2021 tarihinde davalının 5.000,00 TL ödemesinin davacı kayıtlarında gözüktüğü, 15.02.2021 tarihi itibariyle davacının davalıdan bakiye 26.860,00 TL alacağının bulunduğu, nihai olarak davacı kayıtlarına göre; icra takip tarihi olan 14.07.2021 tarihi itibariyle davacının davalıdan bakiye 26.860,00 TL alacaklı olduğu, davacının icra takibindeki talebinin ise 31.860,00 TL olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Dava konusu alacak, fatura alacağına dayanmaktadır. Fatura düzenlenmesi tek başına muaccel bir alacağın varlığını ispata yeterli değildir. Davacının aynı zamanda malın teslim edildiğini/hizmetin ifa edildiğini ispat yükü altındadır.
Fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunması gerekir. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdi ilişkiyi yani alım-satım ilişkisini ispat etmesi gerekmektedir. Bu nedenle, bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır. Tarafların 2020 yılı BA/BS formlarının karşılaştırılması neticesinde ise; tarafların bu kayıtlarının da uyumlu olduğu, Yargıtay … HD … esas, … karar sayılı kararında da belirtildiği üzere bu hususun fatura konusu malların teslimine karine teşkil ettiği, ve aksinin ispatlanamadığı anlaşılmıştır. Kaldı ki, basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğü bulunan davalının, hayatın olağan akışına göre teslim almadığı faturaya konu mallara ilişkin bildirimde bulunmaması gerekmekte olup davalı tam tersine uyuşmazlık dönemine ilişkin davacı adına davacı kayıtları ile örtüşecek şekilde Ba formuyla vergi dairesine bildirimde bulunmuştur. Bu itibarla da taraflar arasındaki akdi ilişkinin varlığı ve mal teslimi yönündeki davacı iddiaları kanıtlanmıştır.
Davacının ticari satım ve teslim ilişkisini ispatlaması karşısında ispat yükü ödeme olgusunu ispatlayacak davalı tarafa geçmiştir. Davalı taraf davaya cevap vermediği gibi herhangi bir delil sunmamış olsa da, ödeme def’ini her türlü delille ve her aşamada ispatlayabileceği gözetilerek, icra takibi ekinde sunulan ve davacının kendi ticari defterlerine kaydettiği 5.000 TL tutarındaki EFT dekontu yönünden davlının ödeme olgusunu ispat ettiği kabul edilmiş ve davacının ispatladığı alacağından düşülmüş, geri kalan miktar yönünden ise davalının başkaca bir yazılı belge sunmadığı gözetilerek ödemesini ispatlayamadığı kabul edilmiştir.
Davacı taraf TTK 1530. Maddesine dayanarak her ne kadar fatura tarihinden itibaren faiz talep etmişse de ve icra takibine işlemiş faiz üzerinden girişmişse de; Türk Borçlar Kanunu’nun 117. Ve devamı maddeleri gereğince faiz alacaklının faiz talebinde bulunabilmesi için borçlunun temerrüde düşmüş olması gerekmektedir. TBK 117. Maddesi gereğince borcun ödeneceği gün belirli değilse borçlu alacaklının ihtariyle temerrüde düşer. Ayrıca Türk Ticaret Kanunu’nun 1530. Maddesinin 2-3-4 ve 5. Fıkralarında yer alan;
(2) Ticari işletmeler arasında mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan işlemlerde, alacaklı, kanundan veya sözleşmeden doğan tedarik borcunu yerine getirmiş olmasına rağmen, borçlu, gecikmeden sorumlu tutulamayacağı hâller hariç, sözleşmede öngörülmüş bulunan tarihte veya belirtilen ödeme süresinde borcunu ödemezse, ihtara gerek olmaksızın temerrüde düşer.
(3) Mütemerrit borçlunun alacaklısı sözleşmede öngörülen tarihten ya da ödeme süresinin sonunu takip eden günden itibaren, şart edilmemiş olsa bile faize hak kazanır.
(4) Sözleşmede ödeme günü veya süresi belirtilmemişse veya belirtilen süre beşinci fıkraya aykırı ise, borçlu aşağıdaki sürelerin sonunda ihtara gerek kalmaksızın mütemerrit sayılır ve alacaklı faize hak kazanır:
a) Faturanın veya eş değer ödeme talebinin borçlu tarafından alınmasını takip eden otuz günlük sürenin sonunda.
b) Faturanın veya eş değer ödeme talebinin alınma tarihi belirsizse mal veya hizmetin teslim alınmasını takip eden otuz günlük sürenin sonunda.
c) Borçlu faturayı veya eş değer ödeme talebini mal veya hizmetin tesliminden önce almışsa, mal veya hizmetin teslim tarihini takip eden otuz günlük sürenin sonunda.
d) Kanunda veya sözleşmede, mal veya hizmetin kabul veya gözden geçirme usulünün öngörüldüğü hâllerde, borçlu, faturayı veya eş değer ödeme talebini, kabul veya gözden geçirmenin gerçekleştiği tarihte veya bu tarihten daha önce almışsa, bu tarihten sonraki otuz günlük sürenin sonunda; şu kadar ki, kabul veya gözden geçirme için sözleşmede öngörülen süre, mal veya hizmetin alınmasından itibaren otuz günü aşıyor ve bu durum alacaklının aleyhine ağır bir haksızlık oluşturuyorsa, kabul veya gözden geçirme süresi mal veya hizmetin alınmasından itibaren otuz gün olarak kabul edilir” düzenlemesi gereğince alacaklı tarafından herhangi bir ihtar çekilmese bile borçlu, sözleşmede belirtilen ödeme tarihinde, ödeme tarihi belli değilse faturanın veya faturada belirtilen mal veya hizmetin alındığı tarihten itibaren 30 günlük sürenin sonunda mütemerrit sayılır. Dava konusu somut olayda borcun ödeneceği gün taraflarca belirlenmediği gibi takip tarihinden önce borçluya gönderilmiş bir ihtar da bulunmamaktadır. Ayrıca faturanın borçlu tarafından alındığı tarih de belirli değildir. Hal böyle iken; davacı tarafın temerrüde düşürmesinden bahsedilemeyeceği için işlemiş faiz talebi yersiz olduğundan takibin işlemiş faiz olmaksızın takip tarihi itibariyle avans faizi işletilerek 26.860,00 TL asıl alacak üzerinden devamına ve fatura alacağı olduğu gözetilerek icra inkar tazminatına karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE ; Ankara Batı İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında davalının yaptığı itirazın iptali ile takibin işlemiş faiz olmaksızın 26.860,00 TL asıl alacak üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-26.860,00 TL asıl alacak üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
3-Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 1.834,80TL karar ve ilam harcından peşin alınan 423,37TL harcın mahsubu ile bakiye 1.411,43TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen ve dava öncesi ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davanın kabul red oranına göre hesaplanan 1.011,45TL’sinin davalıdan, 308,55TL’sinin ise davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Davacı tarafından yatırılan 423,37TL peşin harç,59,30TL başvuru harcı, 8,50TL vekalet harcı olmak üzere toplam 491,17 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından sarf edilen 750,00TL bilirkişi ücreti, 198,00TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 948,00TL yargılama giderinden davanın kabul ve red oranına göre takdir edilen 726,40TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, artan gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince davanın kabul oranına göre takdir ve hesap edilen 9.200,00TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 04/10/2022

Katip Hakim
e-imza e-imza