Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/748 E. 2021/943 K. 26.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/748 Esas – 2021/943
T.C.
ANKARA BATI
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2021/748
KARAR NO : 2021/943
HAKİM :
KATİP :
DAVACI :
VASİ :
DAVALI :1-
VEKİLİ :
DAVALI :2-
VEKİLİ :
DAVA : Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 21/05/2021
KARAR TARİHİ: 26/11/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 29/11/2021
Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP :Davacı dava dilekçesinde özetle; 30.08.2019 tarihinde …. sınırlarında …. üzeri …. istikameti yönünde yaya müteveffa …’a …. plakalı aracın çarpması neticesi meydana gelen ölümlü trafik kazasında davacının annesi ….’ın ölümü sebebiyle destekten yoksun kalması nedeniyle fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla belirsiz alacak davası olarak şimdilik 50.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı ile 50.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 30.08.2019 tarihinden sigorta şirketi yönünden kaza tarihi olan 30.08.2019 tarihinden arabuluculuk anlaşmazlık tutanak tarihi olan 08.02.2021 tarihine kadar kadar işleyecek ticari avans faiziyle bu tarihten sonra ticari temerrüt faiziyle, diğer davalı ….’dan kaza tarihi olan 30.08.2019 tarihinden itibaren işleyecek işleyecek yasal faiziyle davalılardan (sigorta şirketinden sadece maddi tazminatla ve teminat limitleriyle sınırlı olmak üzere) müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı …. vekili mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde özetle; dava konusu trafik kazasında müvekkilinin kusuru bulunmadığını, kaza neticesinde davacının, müteveffanın desteğinden yoksun kaldığı ileri sürülerek açtığı davada destekten yoksun kalma tazminatı bir zenginleşme aracı olmayıp ancak gerçek zararın varlığı halinde ileri sürülebilen bir tazminat talebi olduğunu, bu nedenle müteveffanın
e-imza e-imza

davacıya destek olduğunun veya yakın zamanda olacağının somut olarak ispatı gerektiğini, yine aynı şekilde davacının kaza sebebiyle derin bir acı ve elem duyduğundan bahisle fahiş miktarda manevi tazminat talebinde bulunmasının günümüz şartlarına, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına uygun olmadığını, zira; manevi zararın para ile tazmin ve telafisi hiçbir zaman haksız kazanca ve sebepsiz zenginleşmeye kaynak teşkil etmemesi gerektiğini, davacının kaza tarihinden itibaren faiz isteminin de hukuka aykırı olduğunu belirterek, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Vekili mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacının destek yaşını geçmiş olması nedeniyle destek hakkının bulunmadığını, ayrıca davacı tarafından geçerli bir başvuru yapılmadığını ve talep edilen diğer tazminat kalemlerinin teminat dışında olduğu düşünüldüğünde faize ilişkin taleplerin reddi gerektiğini, uyuşmazlığa konu kazaya ilişkin muaccel alacak bulunmadığını ve müvekkili sigorta şirketinin temerrüde düşmediğini, ayrıca söz konusu olayın işleten açısından haksız fiilden kaynaklanan bir olay olduğunu, müvekkili şirketin de yasal olarak işletene düşen hukuki sorumluluğu üstlendiği göz önüne alındığında haksız fiilden kaynaklanan olaylarda ise ancak yasal faizin talep edilebileceğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle oluşan destekten yoksun kalma tazminatı ile manevi tazminat talebine ilişkindir.
Dava kayıt işlemleri yapıldığı sırada Uyap sistemi tarafından; “Hükümlü …., Kırıkkale …. Sulh Hukuk Mahkemesinin …. dosyası ile; Vesayet altına alınmıştır. Vasi ….” şeklinde uyarı verildiğinden davacının vesayet altına alınarak kısıtlandığı anlaşılmıştır. Dava dilekçesi ekinde sunulu bulunan vekaletnamenin incelenmesinde vekaletnamenin 23/03/1994 tanzim tarihli olduğu ve yalnızca davacı adına düzenlendiği, vasi tarafından kısıtlı adına düzenlenmediği görülmüştür.
Mahkememizin 27/09/2021 tarihli tensip zaptı uyarınca; “davacı vekiline davacı kısıtlı adına vasi tarafından usulüne uygun düzenlenmiş vekaletnameyi sunmak üzere iki hafta kesin süre verilmesine, sunulmadığı takdirde, vasi adına tebligat çıkartılarak vekil tarafından yapılan işlemlere icazet verip vermediği hususunda beyanda bulunmak üzere iki hafta kesin süre verilmesine, aksi takdirde HMK madde 77/1 uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına” şeklinde karar verildiği, tensip zaptının davacı vekiline tebliğinden önce davacı vekilinin vekillikten çekilme dilekçesi sunduğu, içeriğinden davacının vekili azletmesi üzerine işbu vekillikten çekilme dilekçesinin sunulduğu, bunun üzerine tensip zaptı doğrudan vasiye tebliğe çıkartıldığı, vasiye usulüne uygun yapılan tebliğe rağmen usulüne uygun düzenlenmiş vekaletnamenin sunulmadığı ve vasi tarafından vekil tarafından yapılan işlemlere icazet verilip verilmeyeceğine ilişkin herhangi bir beyan dilekçesi verilmediği görülmüştür.
6100 sayılı HMK’nun 53. maddesinde; “Dava takip yetkisi, talep sonucu hakkında hüküm alabilme yetkisidir. Bu yetki, kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, maddi hukuktaki tasarruf yetkisine göre tayin edilir.” şeklinde belirtilmiştir.
Madde ile davayı takip yetkisi kurumu düzenlenmiştir. Davayı takip yetkisi, maddi hukuktaki tasarruf yetkisinin usul hukukuna yansımasıdır. Dolayısıyla, kanunla aksi belirtilmedikçe, bu yetki kural olarak maddi hukuktaki tasarruf yetkisine göre tayin edilir. Maddede davayı takip yetkisinin tanımına da yer verilmiş bulunmaktadır. Bu tanım, esas itibarıyla davayı takibi de kapsamaktadır. Davayı takip yetkisi tamamen şekli taraf kavramının bir sonucudur. Kural olarak dava ehliyeti bulunan kimsenin davayı takip yetkisi de mevcuttur; ancak, bazı durumlarda tarafın dava ehliyeti olmakla birlikte davayı takip yetkisi kendisi dışında üçüncü bir kişi tarafından kullanılabilir ya da kanun gereği kullanılması zorunlu olabilir. Bu yetkiyi kullanan kişinin gerçekte hukuki ilişkinin tarafı olmasına gerek yoktur. Davayı takip yetkisi bir dava şartı olup, mahkeme bunu kendiliğinden göz önüne alır.
e-imza e-imza

Kural olarak, taraf ehliyetine ve dava ehliyetine sahip olan taraf davayı açar ve yürütür. Örneğin reşit ve mümeyyiz olan (ve kısıtlı olmayan) kişinin açtığı ve yürüttüğü dava böyledir. Ancak, yasaların gösterdiği bazı durumlarda kişinin, reşit ve mümeyyiz olmasına (ve kısıtlı olmamasına) rağmen dava açması ve/veya yürütmesi mümkün olmayabilmektedir.
Davada sıfat ile davayı takip yetkisi birbirinden farklı müesseselerdir. Her şeyden önce, sıfat bir maddi hukuk sorunu olduğu halde, davayı takip yetkisi usuli bir konudur bir dava şartıdır (m.114,1/e). Buna bağlı olarak, sıfat yokluğu halinde dava esastan; dava takip yetkisinin bulunmaması halinde ise, dava usulden reddedilir.
Bu itibarla, davacı …’ın kısıtlı olduğu, dosyada mevcut vekaletnamenin geçerli olmadığı, verilen kesin süreye rağmen bugüne kadar usulüne uygun düzenlenmiş vekaletnamenin sunulmadığı, gibi vekilin de istifa ettiği, vasi tarafından vekil tarafından yapılan işlemlere icazet verilmediği ve davayı takip etmek istenildiğinin de bildirilmediği, her ne kadar davacı asil 18/10/2021 tarihli dilekçesiyle davayı takip iradesi yönünde beyanda bulunmuşsa da dilekçe içeriğinde Av. ….’nun davayı takip edeceğinden bahsedildiği, söz konusu davanın ise Av. …. tarafından açıldığı, bu nedenle davacının geçerli bir iradesinden bahsedilemeyeceği, davacı ….’ın davayı takip yetkisinin olmadığı, vasi tarafından da verilmiş bir icazet bulunmadığından davacının davasının 6100 sayılı HMK’nun 114/1/e-f ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı noksanlığından usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının 6100 sayılı HMK’nun 114/1/e-f ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı noksanlığından usulden REDDİNE, 2-Alınması gereken 59,30TL karar ve ilam harcının, peşin alınan 341,55TL harçtan mahsubu ile artan 282,25TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Suç üstü ödeneğinden karşılanan 57,00TL tebligat ve posta giderinin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Zorunlu arabuluculuk nedeniyle Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddesi gereği ödenecek ve Arabuluculuk AÜT nin Birinci Kısmına göre taraf sayısı gözetilerek belirlenen 1.320,00TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-a)Davalıların kendilerini vekil ile temsil ettirdikleri görülmekle, reddedilen maddi tazminat davası yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 3/2 ve 7/2. maddesi uyarınca hesap ve takdir olunan 5.100,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
b)a)Davalıların kendilerini vekil ile temsil ettirdikleri görülmekle, reddedilen manevi tazminat davası yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 3/2 ve 7/2. maddesi uyarınca hesap ve takdir olunan 5.100,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
6-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.26/11/2021

Katip Hakim
e-imza e-imza