Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/640 E. 2022/87 K. 20.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/640 Esas – 2022/87
T.C.
ANKARA BATI
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2021/640 Esas
KARAR NO : 2022/87
HAKİM :
KATİP :
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR : 1-
VEKİLİ :
2-
3-
VEKİLİ :
4-
VEKİLİ :
5-
6-
9-
TASFİYE MEMURU :
DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ : 19/08/2021
KARAR TARİHİ: 20/01/2022
K.YAZIM TARİHİ: 21/02/2022
Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili; dava dışı işçi … tarafından Ankara Batı …. İş Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı dosyasında müvekkili Belediye aleyhine ikame edilen davada; Davacının 1999-2017 yılları arasında … Belediye Başkanlığı bünyesinde ve taşeron şirketler nezdinde işçi olarak çalıştığı beyan edilerek, ödenmeyen işçilik alacaklarının müvekkili belediyeden tahsiline karar verilmesinin talep edildiğini, yapılan yargılama sonucunda, davanın kısmen kabulüne karar verildiği ve bu davaya dayalı olarak Ankara …. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile müvekkili aleyhine başlatılan takip dosyasıyla 63.844,39 TL ödeme yapmak zorunda kaldıklarını, davalı şirketlerin müvekkili belediye ile hizmet alımı amacıyla gerçekleştirilen ihaleler kapsamında sözleşme imzaladıklarını, bu sözleşme çerçevesinde işçilik tazminatlarından adı geçen şirketlerin sorumlu olduğunu belirterek Ankara Batı …. İş Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı dosyasına icra tehdidi altında ödenen 63.844,39 TL TL’nin davalıların sorumluluk miktarları doğrultusunda tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
14/12/2021 tarihli ön inceleme duruşması ara kararı gereğince davalılar … Ticaret Limited Şirketi ile … Ticaret Ltd. Şti. yönünden tefrik kararı verilmekle, bu davalılar yönünden ayrılan dava mahkememiz … esasının kaydedilerek, bu davalılar yönünden davanın usulden reddine karar verilmiştir.
CEVAP :
Davalı … Ltd. Şti. Vekili; davacının rücu hakkı kanunla düzenlenmediğini, 6552 sayılı yasa hükmünde açıkça “Alt işverenlerinin değişip değişmediğine bakılmaksızın aralıksız olarak aynı kamu kurum veya kuruluşuna ait işyerlerinde çalışmış olanların bu şekilde çalışmış oldukları sürelere ilişkin kıdem tazminatına esas hizmet süreleri, aynı kamu kurum veya kuruluşuna ait işyerlerinde geçen toplam çalışma süreleri esas alınarak tespit olunur. Bunlardan son alt işverenleri ile yapılmış olan iş sözleşmeleri 1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesine göre kıdem tazminatı ödenmesini gerektirecek şekilde sona ermiş olanların kıdem tazminatları ilgili kamu kurum veya kuruluşları tarafından işçinin banka hesabına yatırılmak suretiyle ödenir.” ifadelerine yer verildiğini, kurumun bu tutarı rücu edebileceğine ilişkin bir hüküm yasada yer almadığını, her ne kadar İş Kanunu ve Borçlar Kanunu uyarınca kurumun rücu hakkı bulunsa da 6552 sayılı kanun özel kanun niteliğinde olduğundan kurumun rücu hakkı bulunmadığını, davacı ile davalılar arasında müteselsil sorumluluk bulunduğunu, İş Kanunu ilgili maddeleri uyarınca davacı asıl işveren konumunda olup çeşitli ihale dönemlerine göre müvekkili tarafından işçinin alt işveren işçisi olarak çalıştırıldığını, işçinin çalışma döneminde asıl işvereni davacı kurum olup davacının işçilik alacaklarından ve kıdem tazminatından kurumun da sorumluluğu bulunduğunu, davacının asıl işveren olarak yaptığı ödemenin tamamından alt işverenler sorumlu olmayıp bu tutarın en azından yarısının kurum tarafından ödenmesi gerektiğini ve bu tutarın rücu edilemeyeceğini, müvekkilinin kıdem tazminatı sorumluluğu tespit edilirken işçiyi çalıştırdığı süre ve devir anındaki ücret miktarının dikkate alınması gerektiğini, dava dışı işçinin müvekkilinden herhangi bir kıdem tazminatı alacağı bulunmamakla, müvekkilinin kıdem tazminatına ilişkin ödemelerden de davacıya karşı sorumlu olmadığını, müvekkili aleyhine kıdem tazminatı hesaplanacaksa dahi bu hesabın yapılmasında müvekkilinin sorumluluğunun dava dışı işçinin müvekkili bünyesinde çalıştığı süre ve bu sürede en son aldığı ücret miktarıyla sınırlı olduğu hususunun dikkate alınması gerektiğini, müvekkilinin kıdem tazminatına ilişkin ödemelerden işçiyi çalıştırdığı süre ve devir anındaki ücret miktarıyla sınırlı sorumlu olduğunu beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar ….A.Ş. İle … Tic. Ltd. Şti. Vekili; davacı idarenin, aynı sebep ve iddialarla, aynı kişilere karşı Ankara Batı …. Asliye Hukuk Mahkemesi … Esas sayılı dosyası ile dava açtığını, Ankara Batı …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas – … Karar sayılı kararıyla; görevsizlik kararı verilerek, HMK md.20 uyarınca kararın kesinleşmesi ve kesinleşme tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde başvurulması halinde dava dosyasının görevli Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesi kararı verildiğini, mezkur kararın kesinleşmediğini, bu nedenle öncelikle derdestlik itirazında bulunduklarını, davacı idare ile müvekkili şirketler arasında hizmet alım sözleşmeleri akdedilmiş olup, dava dışı personel de bu hizmet alımı sözleşmeleri kapsamında müvekkili şirketler bünyesinde istihdam edildiğini, davalı idarenin müvekkili şirketlere rücu hakkı bulunmadığını, 6552 sayılı Kanun 8. Md. Hükmüne göre; ” Alt işverenlerin değişip değişmediğine bakılmaksızın aralıksız olarak aynı kamu kurum ve kuruluşuna ait iş yerlerinde çalışmış olanların bu şekilde çalışmış oldukları sürelere ilişkin kıdem tazminatına esas hizmet süreleri, aynı kamu kurum ve kuruluşuna ait iş yerlerinde geçen toplam çalışma süreleri esas alınarak tespit olunur. Bunlardan son alt işverenleri ile yapılmış olan iş sözleşmeleri 1475 sayılı İş Kanununun 14. Maddesine göre kıdem tazminatı ödenmesini gerektirecek şekilde sona ermiş olanların kıdem tazminatları ilgili kamu kurum veya kuruluşları tarafından işçinin banka hesabına yatırılmak suretiyle ödenir. “ifadesi yer aldığını, bu sebeple davacı … Belediye Başkanlığı’nın müvekkili şirketlere rücu hakkının olmadığını, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte yapılacak olası bir hesaplamada, işçilik alacakları hesaplanırken müvekkili şirketlerin çalıştığı süre ve ücret ile sınırlı sorumluluk hesabı yapılması gerektiğini, müvekkili şirketler ile davacı idare arasında ” müteselsil sorumluluk” ilkeleri uygulanması gerektiğini, bu nedenle öncelikle davacı idare ile müvekkili şirket arasında akdedilen hizmet alımı sözleşmelerinin incelenmesi gerektiğini, mezkur sözleşmelerde, iş hukukundan doğan işçilik alacaklarından yüklenicinin sorumlu olacağına dair bir hüküm bulunmadığını, bu nedenle, dava dışı personele ödenen tazminat ve diğer alacaklardan, müvekkili şirketler gibi davacı idare de yarı oranda sorumlu olacağını, Mahkeme tarafından yapılacak inceleme ve hesaplamalarda bu hususun da dikkate alınması gerektiğini beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş. vekili: her ne kadar davacı Belediye tarafından alt işveren – üst işveren ilişkisi kapsamında kendisinin üst işveren olduğunu, müvekkili şirketin de yüklenici sıfatı ile alt işveren olarak kıdem tazminatı ödemesi yönünden sorumlu olduğu iddia edilmekteyse de, aşağıda detaylı olarak açıklanacağı üzere, davacının davası haksız olup müvekkili şirkete rücu edilmesi usule ve yasaya aykırı olduğunu, dava dışı işçiye ödenen alacağın kıdem tazminatına ilişkin olduğu varsayımı ile dava dışı işçinin müvekkili şirkette 2 ay çalıştığını, Oysa ki, işçinin kıdem tazminatına hak kazanabilmesi için en az 1 yıl süreyle aynı işverenin yanında çalışmış olması gerektiğini, davacının müvekkili şirket bünyesinde çalışma tarihleri dikkate alındığında kıdem tazminatına hak kazanmadığının sabit olduğunu, bu nedenle, haksız ve hukuki mesnetten yoksun davanın müvekkili şirket yönünden reddi gerektiğini, kıdem tazminatlarının faizi ile birlikte asıl işveren kabul edilen kamu tarafından ödenmesine karar verildiğini, bu düzenleme ile de kıdem tazminatı ödemelerinden Belediyelerin sorumlu olduğunun sabit hale geldiğini, dava dışı işçinin, müvekkili şirket bünyesinde kıdem tazminatına hak kazanma koşulu olan süreden az çalışmasına rağmen, müvekkili şirketin kıdem tazminatından sorumlu olduğunun kabul edilmesi, dava dışı işçinin kesintisiz olarak çalıştığının, yani işyeri devri hükümlerinin uygulandığının kabulü anlamına gelmediğini, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 6. maddesi kapsamında devreden işverenin; ücret, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram genel tatil ücretlerinden, devir tarihinden itibaren 2 yıl ile sorumlu olup, iki yılı takiben sorumluluğunun sona erdiğini, devir tarihten itibaren çalışmalar sebebiyle doğan alacaklardan ile devredenin sorumluluğunun olmadığını, bu kapsamda, dava dışı işçinin iş akdinin 01.03.2006 tarihi itibari ile devrinin yapıldığı sabit olmakla beraber, İş Kanunu’nun 6. maddesi kapsamında müvekkili şirketin hiçbir şekilde herhangi bir işçilik alacağından sorumluluğu olmadığını, 6552 sayılı torba yasa 11.09.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiş bulunduğunu, bu nedenle, 11.09.2014 tarihinden sonra kamu kurum ve kuruluşları, kıdem tazminatını hak eden alt işveren işçileri İş Mahkemesinde dava açmadan kıdem tazminatlarını ödemek zorunda olduğunu, bu itibarla, mer’i mevzuat kapsamında yükümlülüğünü yerine getirmeyen İdare, bu alacak kalemlerini ödemekle yükümlü olduğunu, ayrıca, davacı İdare, kusurlu davranışları nedeni ile iş mahkemesinde dava açılmasına sebebiyet verdiğini, davacının bu kusurlu davranışından doğan İş Mahkemesinin yargılama giderleri ve icra masraflarından müvekkili şirketin sorumlu tutulması mümkün olmadığını, yine, İş Kanunu’nun 32.maddesi uyarınca, işçilik alacaklarında dava zamanaşımı süresi 5 yıl olup davacı Belediye tarafından dava dışı işçiye 2006 yılındaki çalışmasına ilişkin olarak bir ödeme yapılmış olmasının mümkün olmadığını, bu nedenle, dava dışı işçinin işçilik alacakları zamanaşımına uğramış olup bu durumda müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, davacı Belediye tarafından ödemeye ilişkin olarak müvekkili şirkete herhangi bir bildirimde bulunulmadığını, temerrüt halinin söz konusu olmadığını, bu durumda, ödeme tarihinden itibaren faiz işletilmesi talebi de usule ve yasaya aykırı olduğunu beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalılar tarafından cevap dilekçesi sunulmamıştır.
DELİLLER :
Davalı şirketlere ait ticaret sicil kayıtları, Ankara Batı …. İş Mahkemesinin … esas sayılı dava dosyası, Ankara …. İcra Müdürlüğünün …esas sayılı takip dosyası, SGK kayıtları, Ankara Batı …. Asliye Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dava dosyası ile tüm dosya kapsamı.
GEREKÇE :
Dava, taşıma ve hizmet edimlerini bir arada içeren karma nitelikteki sözleşmeden kaynaklanan alacağın rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Dava dışı işçi …’in Ankara Batı …. İş Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı kararı ile hüküm altına alınan işçilik alacaklarının tahsili amacıyla başlatılan Ankara …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası sebebiyle davacı asıl işveren tarafından dava dışı işçiye yapılan ödemelerin alt işverenler olan davalılardan rücuen tahsili amacıyla işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Bir kısım davalılar vekili 06/10/2021 tarihli cevap dilekçesiyle derdestlik itirazında bulunmuştur. Her ne kadar bir kısım davalılar vekilinin 06/10/2021 tarihli cevap dilekçesi süresinde değilse de HMK’nın 114/1-ı maddesi uyarınca derdestlik dava şartı olup mahkemece resen dikkate alınması gerekmektedir. Bu nedenle derdestlik hususu öncelikli olarak incelenmiştir.
6100 sayılı HMK’da “Derdestlik” yani davanın görülmekte olması, 6100 sayılı HMK’nın 114/I-ı. maddesinde dava şartı olarak düzenlenmiştir. Dava şartı olan derdestlik nedeni ile davanın reddi için iki davanın taraflarının, konusunun ve dava sebeplerinin aynı olması gerekir. HMK’nın 114/1-ı maddesinde aynı davanın, daha önceden açılmış ve halen görülmekte (derdest) olması da dava şartları arasında düzenlenmiştir. Derdestlik; dava açılmasının usul hukuku bakımından ortaya çıkardığı sonuçlardan biridir.Aynı konuda, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak daha önce bir dava açılmış ve bu dava görülmekte ise, aynı konunun yeni bir dava konusu yapılması mümkün değildir. Çünkü; aynı konuda iki dava açılmasında davacının korunmaya layık bir menfaati yoktur. Daha önce HUMK m.187/4’de bir ilk itiraz olarak nitelenen bu husus HMK m. 114/1-ı hükmü ile dava şartı haline getirilmiştir (Ankara BAM …. HD nin … E, … K sayılı ilamı).
Dosyamız arasına alınan Ankara Batı …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacının … Belediye Başkanlığı, davalıların … Şirketi, … A.Ş. (eski unvan … Ticaret A.Ş.), … Anonim Şirketi, … Tic. Ltd. Şti., … Ticaret Limited Şirketi (eski unvan … Ltd. Şti.), … Ticaret Limited Şirketi, … Ticaret Limited Şirketi, … Ltd. Şti. ve … Ticaret Limited Şirketi olduğu, dava konusunun Ankara Batı …. İş Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı kararı ile hüküm altına alınan işçilik alacaklarının tahsili amacıyla başlatılan Ankara …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası sebebiyle davacı asıl işveren tarafından dava dışı işçi …’e yapılan ödemelerin alt işverenler olan davalılardan rücuen tahsiline yönelik rücuen alacak davası olduğu, dava tarihinin 27/11/2018 olduğu, karar tarihinin ise 20/04/2021 tarihi olduğu, kararın görevsizlik kararı olduğu ve kararın 23/11/2021 tarihinde kesinleştiği tespit edilmiştir.
Mahkememizde görülmekte olan işbu davanın ise 19/08/2021 tarihinde açıldığı, 27/11/2018 tarihinde açılan, tarafları ve dava konusu mahkememiz dosyası ile aynı olan Ankara Batı …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasında verilen 20/04/2021 tarihli hükmün işbu dava açıldıktan sonra 23/11/2021 tarihinde kesinleştiği, her davanın açıldığı tarihteki durum ve koşullara göre değerlendirilip çözümlenmesi gerektiği, dava tarihinde aynı davanın Ankara Batı …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasında görülmekte olduğu, bu haliyle işbu davada, aynı davanın daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması dava şartının eksik olduğu anlaşılmakla derdestlik dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın HMK madde 114/1-ı ve 115/2 uyarınca dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70TL karar ve ilam harcının peşin alınan 1.090,31TL harçtan mahsubu ile artan 1.009,61TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Zorunlu arabuluculuk nedeniyle 2021 yılı Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddesi gereği ödenecek ve Arabuluculuk AÜT nin Birinci Kısmına göre taraf sayısı gözetilerek belirlenen 1.400,00TL’nin Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A maddesinin 11. Bendi uyarınca arabuluculuk ücreti yargılama giderinden sayıldığından ve davalılar … Tic. Ltd. Şti., … Tic. Ltd. Şti, … Tic. Ltd. Şti. ilk oturuma katılmadığından tamamının bu davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından sarf edilen 244,00TL tebligat ve posta yargılama giderinin Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A maddesinin 11. Bendi uyarınca davalılar … Tic. Ltd. Şti., … Tic. Ltd. Şti, … Tic. Ltd. Şti. ilk oturuma katılmadığından tamamının bu davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
4-Davalılar … Ltd. Şti., …A.Ş., … Tic. Ltd. Şti. İle … A.Ş.’nin kendilerini vekil ile temsil ettirdiği görülmekle karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT madde 3/2 ve 7/2 uyarınca 5.100,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalılara ödenmesine,
Dair, davacı vekili ile davalı … Ltd Şti tasfiye memurunun yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.20/01/2022

Katip Hakim
e-imzalı e-imzalı