Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/629 E. 2022/919 K. 18.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/629 Esas – 2022/919
T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2021/629 Esas
KARAR NO : 2022/919
HAKİM :
KATİP :
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI : 1-
VEKİLİ :
DAVALI : 2-
DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ : 17/08/2021
KARAR TARİHİ: 18/10/2022
K. YAZIM TARİHİ: 31/10/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Rücuen Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Dava dışı işçi …’in 01.01.2007-31.10.2011 tarihleri arasında davacı Belediyenin taşeronlar aracılığıyla yaptığı işlerde davalı yüklenici şirketler nezdinde kesintisiz olarak çalıştığını, 31.10.2011 tarihinde iş akdinin fesh edilmesine rağmen kıdem tazminatı ödenmediğinden, arabuluculuk başvurusunda bulunulduğunu, yapılan arabuluculuk görüşmeleri sonunda anlaşma sağlandığını ve 23.10.2019 tarihli arabuluculuk anlaşma belgesi ile başvurucuya 6.000,00-TL kıdem tazminatı ödenmesi hususunda anlaşmaya varıldığını, ayrıca arabuluculuk anlaşma belgesinde 680,00-TL arabuluculuk ücretinin 340.80-TL’sinin davacı Belediye tarafından ödenmesinin kararlaştırıldığını, böylece davacı Belediye tarafindan ödenen ve kamu zararına neden olan toplam mikların 6.277.00-TL olduğunu, yüklenici şirketlerle yapılan sözleşmeler ile şartnamelerde ve Hizmet İşleri Genel Şartnamesinin 38.maddesinde, davalı şirketlerin dava dışı personelin işçilik alacaklarından sorumlu olduğu hususunun düzenlendiğini, dava açılmadan önce arabuluculuk başvurusunda bulunulduğunu ancak anlaşma sağlanamadığı belirtilerek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, dava dışı işçi … için ödenen 6.277,04 TL nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ve 6183 sayılı kanuna göre hesaplanacak faizi ile birlikte davalıların sorumluluk sınırları belirlenmek suretiyle rücuen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı … Şti vekili cevap dilekçesinde özetle; 6552 sayılı Kanun hükümlerine göre kıdem tazminatlarından kamu kurum ve kuruluşlarının sorumlu olduğunu, taraflar arasında müteselsil sorumluluk bulunduğunu, Yargıtay … Hukuk Dairesinin … esas … Karar sayılı ve 02.07.2018 tarihli kararının da bu yönde olduğunu, dava dışı işçiye davalı şirket tarafından 30.03.2010 vade tarihli çek ile 3.212,24-TL ve 20.09.2011 vadeli çek ile 1.756,00-TL ödendiğini, dava dışı işçinin davalı şirketi ibra ettiğini, davalı şirketin kıdem tazminatından sorumluluğunun dava dışı işçinin davalı şirket nezdinde çalıştığı süre ve son aldığı ücret üzerinden olacağı belirtilerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Cevap dilekçesi eki belgelerin incelenmesinde, davalı şirket tarafından dava dışı işçi …’e 30.03.2010 keşide tarihli 3.212,24-TL miktarlı çek verildiği, tarihsiz ibranamede dava dışı işçi için kıdem tazminatı olarak 3.212,24-TL tahakkuk ettirildiğinin belirtildiği, 20.09.2011 keşide tarihli 1.756,00-TL miktarlı çek verildiği, tarihsiz ibranamede dava dışı işçi için kıdem tazminatı alarak 1.756,25-TL tahakkuk ettirildiğinin belirtildiği görülmüştür.
Dava dilekçesinin usulüne uygun tebliğine rağmen davalı … Şti tarafından cevap dilekçesi sunulmamıştır.
GEREKÇE :
Dava, davacı belediye tarafından ihale edilen işi üstlenmiş olan davalılar nezdinde çalışan işçi …’e Ankara Batı Arabuluculuk Bürosunun … Büro Dosya no ve … sayılı 23.10.2019 tarihli arabuluculuk Anlaşma Belgesi uyarınca Belediye tarafından ödenen tazminatın davalılardan rücuen tahsili talebine ilişkindir.
Eldeki dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra, 17/08/2021 tarihinde açılmıştır. Burada öncelikli olarak Asliye Ticaret Mahkemesinin davaya bakmakla görevli olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 154 ve devamı maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir. Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5. maddesi uyarınca ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunundan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve istinaf ve temyiz incelemesi aşamasında Bölge Adliye Mahkemeleri ile Yargıtayca re’sen incelenir.
Bu durumda, davanın Asliye Ticaret Mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunludur.
Eldeki davada uyuşmazlık, davacı belediye bünyesinde yürütülen çöp toplama ve nakli, bakım onarım ve genel hizmetlerin yürütülmesi, temizlik, spor komplekslerinde yürütülen faaliyetlerinin davalılarca ihale yoluyla gerçekleştirilmesi sırasında dava dışı işçiye Belediye tarafından ödenen tazminatların davalılardan rücuen tahsiline ilişkindir. İhale ekindeki sözleşmede anılan birçok işten biri olan çöp toplama ve nakli işinin TTK’nın 850 vd maddelerinde düzenlenen taşıma sözleşmesi kapsamında değerlendirilemeyeceği, çöp nakil işinin, temizlik ve çöp toplama faaliyetinin devamı niteliğindeki iş olduğu ve yine taraflar arasındaki sözleşmede baskın olan edimin belediyenin asli işi olan temizlik ile ilgili hizmet alımı olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. Zira dava konusu sözleşmenin konusu, Hizmet Alımına Ait Tip Sözleşmesinin 5.maddesi uyarınca temizlik hizmeti asıl edimli hizmet sözleşmesine ilişkindir.
Nitekim Yargıtay 6.Hukuk Dairesinin 09.05.2022 tarih ve 2021/2610 E.-2022/2541K sayılı ilamı ile bir tarafın Belediye Başkanlığı olduğu benzer sözleşmeden doğan uyuşmazlıkta verdiği kararında; ”Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun “Gelecek yıllara yaygın hizmet yüklenmeleri” başlıklı 67. maddesinde “Belediyede belediye meclisinin, belediyeye bağlı kuruluşlarda yetkili organın kararı ile park, bahçe, sera, refüj, kaldırım ve havuz bakımı ve tamiri; araç kiralama, kontrollük, temizlik, güvenlik ve yemek hizmetleri; makine-teçhizat bakım ve onarım işleri; bilgisayar sistem ve santralleri ile elektronik bilgi erişim hizmetleri; sağlıkla ilgili destek hizmetleri; fuar, panayır ve sergi hizmetleri; baraj, arıtma ve katı atık tesislerine ilişkin hizmetler; kanal bakım ve temizleme, alt yapı ve asfalt yapım ve onarımı, trafik sinyalizasyon ve aydınlatma bakımı, sayaç okuma ve sayaç sökme-takma işleri ile ilgili hizmetler; toplu ulaşım ve taşıma hizmetleri; sosyal tesislerin işletilmesi ile ilgili işler, süresi ilk mahallî idareler genel seçimlerini izleyen altıncı ayın sonunu geçmemek üzere ihale yoluyla üçüncü şahıslara gördürülebilir.” hükmü düzenlenmiştir. Bu kapsamda Belediyenin asli işleminden olan temizlik işi ile ilgili taraflar arasında hizmet alım sözleşmesi imzalandığı ve uygulandığı anlaşılmıştır. Her ne kadar taraflar arasındaki sözleşmenin taşıma edimini içerdiği belirtilerek arabuluculuğa tabi olduğu yönünde karar verilmiş ise de taraflar arasındaki sözleşmede baskın olan edim Belediyenin asli işi olan temizlik ile ilgili hizmet alımıdır.” şeklinde tespitte bulunmuştur.
Yine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi de bir tarafın Belediye Başkanlığı olduğu benzer sözleşme ve aynı taraflara ilişkin verdiği kararlarında (emsal olarak; 23/09/2022 tarih, 2022/1646 esas, 2022/1174 karar sayılı kararı); ”Bu itibarla anılan sözleşmelerin bundan sonraki uyuşmazlıklarda Yargıtay 6.HD.nin anılan kararı dikkate alınnarak hizmet sözleşmesi olarak nitelendirilmesi gerekmiştir.” şeklinde aidiyet kararları vermiştir.
Tüm bu açıklamalar, yukarıda belirtilen güncel Yargıtay ve BAM kararları ile taşıma sözleşmesinin bulunmadığı ve davacının tacir olmadığı da gözetilerek, ihtilafın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesince çözümlenmesi gerektiği, görev hususunun davanın her aşamasında dikkate alınabileceği sonuç ve kanaatiyle göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan 6100 sayılı HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan 6100 Sayılı HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine,
2-Karar kesinleştiğinde ve yasal sürede başvurulması halinde dosyanın görevli Ankara Batı Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-6100 Sayılı HMK’nun 331/2 madde gereğince süresi içerisinde müracaat yapıldığı takdirde yargılama giderlerine gönderilen mahkemece dikkate alınmasına,
4-Kararın kesinleşmesinden itibaren 6100 Sayılı HMK’nun 20/1-son cümle gereği dosyanın iki haftalık süre içerisinde görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin istenilmemesi halinde DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesi için dosyanın yeniden ele alınmasına,
5-Rapora itirazların görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 18/10/2022

Katip Hakim
e-imza e-imza