Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/569 E. 2021/769 K. 12.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/569 Esas – 2021/769
T.C.
ANKARA BATI
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2021/569 Esas
KARAR NO : 2021/769
HAKİM :
KATİP :
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Alacak (Tellallık Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/05/2020
KARAR TARİHİ: 12/10/2021
K.YAZIM TARİHİ: 05/11/2021
Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili; davalı şirketin, …’da gerçekleşen ihalelerde bir türlü başarılı olamadığını, bu ülkede iş yapmak istediğini belirterek müvekkilinden yurt dışı bağlantıları ile deneyim ve becerilerini kullanarak yardımcı olmasını ve simsarlık hizmeti vermesini talep ettiğini, bu kapsamda müvekkilinin, …’da bulunan ve ihale vb. konularında danışmanlık hizmeti veren “….” isimli firma ile davalı firmayı bir araya getirerek simsarlık hizmetlerini yürütüğünü, yurt dışına gittiğini, birçok görüşme gerçekleştirdiğini ve …. Belediyesi’nin 16 araçlık tramvay ihalesi ile yine …. Belediyesi’nin 16 araçlık tramvay ihalesinin davalı tarafından alınmasını sağladığını, bahsi geçen işlere ilişkin olarak ihale makamı idarelerle kesin sözleşmeler imzalanmış ve işlemler gerçekleştirilmiş olmasına rağmen davalı şirketin müvekkilinin simsarlık hizmet bedelini ödemediğini, fazlaya dair talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000,00 TL’nin temerrüt tarihi olan sözleşmenin imzalanma tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine, yargılama masrafları ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili; davacı taraf ve müvekkili şirketin bir araya getirdiği tüm … heyetine çalışma modeli bildirildiğini, yalnızca …’e ödeme yapılacak bir modelde çalışılabileceği iletildiğini;davacı tarafın ve diğer tüm kimselerin açık ikrarı sonrasında esas sözleşme imzalandığını, davacı tarafın bundan önceki ücret taleplerinin tümü açıkça reddedildiğini ve esas sözleşme imzalanmadan öce davacı tarafından ücret talep edilmediğine dair e-maille beyan alındığını, davacı tarafın, esas sözleşmenin imzalanmasının akabinde … ile sözleşme yapmak suretiyle ücret sözü aldığını açıkça ikrar etmiş olmakla, huzurdaki dava kapsamındaki talebin TBK mad. 523 kapsamındaki dürüstlük ilkesi gereği de açıkça reddi gerektiğini, davacı tarafın, müvekkili şirkete ulaştığını ve halihazırda ilişki içiresinde bulunduğu kişilerle iş yapılması gayesiyle hareket ettiğini, bu kapsamda davacı tarafın müvekkili şirket lehine hareket ettiği, yakinen iletişim içinde bulunduğu ve dolasıyla ücret talep edebileceği taraf asla müvekkili şirket olmadığını, müvekkili şirket ile … arasındaki esas sözleşmenin kurulması kapsamında, davacı tarafın faaliyetlerinin doğrudan etkili olduğunu; bu kapsamda nedensellik bağının bulunmaması nedeniyle de ücret talebinde bulunamayacağını, kabul anlamına gelmemekle birlikte, müvekkili şirketin davacı tarafa ücret ödeyecekse dahi, esas sözleşmenin geciktirici şarta bağlanmış olmasından hareketle ve geciktirici şartın mevcudiyeti nedeniyle; TBK mad. 521 kapsamında davacı tarafın muaccel olmayan ücret talebinin reddi gerektiğini beyan ederek, haksız ve hukuka aykırı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :Ankara Ticaret Odası Başkanlığının 14/12/2020 tarihli cevabi yazısı, Davutpaşa Vergi Dairesi Müdürlüğünün 12/03/2021 tarihli cevabi yazısı, Büyükçekmece Vergi Dairesi Müdürlüğünün 01/04/2021 tarihli cevabi yazısı ile tüm dosya kapsamı.
GEREKÇE :Dava, davacının davalı şirketin ihaleleri için aracılık etmesinden kaynaklı hak ettiğini iddia ettiği simsarlık hizmet bedeline dayalı alacak davası istemine ilişkindir.
Ankara Batı ….AHM’nin …E-…K sayılı ilamı ile görevsizlik kararı verilerek mahkememize gönderilen dava dosyası mahkememiz esasının yukarıda belirtilen esasına kaydedilmiştir.
Eldeki dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra, 11/05/2020 tarihinde açılmıştır. Burada öncelikli olarak Asliye Ticaret Mahkemesinin davaya bakmakla görevli olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 154 ve devamı maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir.
Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5. maddesi uyarınca ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunundan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen incelenir.
Bu durumda, davanın Asliye Ticaret Mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunludur.
Eldeki davada uyuşmazlık, davacı ile davalı arasında akdedildiği iddia olunan simsarlık hizmet sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Simsarlık sözleşmesi TBK’nın 520 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup TTK’nın 4. Maddesinde sayılan ticari davalar arasında sayılmadığından uyuşmazlık mutlak ticari dava niteliğinde değildir. Davalı yan tacir olmakla birlikte davacının gerçek kişi olması karşısında vergi dairesinden, ticaret sicil müdürlüğünden davacının tacir olup olmadığı araştırılmış, gelen yazı cevaplarından, davacının limited şirket ortaklığı bulunduğu, potansiyel mükellef kaydının bulunduğu tespit edilmiştir. Limited şirket ortaklığının bulunması davacıyı tacir yapmadığı gibi, tacir sıfatı şirketin tüzel kişiliğine ait olduğundan davacının tacir olmadığı, potansiyel mükellef kaydının bulunmasının da davacıyı tacir yapmayacağı değerlendirilmiştir. Davacı tacir olmadığı gibi, dava mutlak ticari dava niteliğinde de değildir. Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. Uyuşmazlığın temelinde taraflar arasında akdedilen simsarlık hizmeti sözleşmesi bulunmakta ve uyuşmazlığın bu sözleşme çerçevesinde çözümü gerekmektedir. Bu bağlamda, somut uyuşmazlığa bakma görevi Ankara Batı ….. Asliye Hukuk Mahkemelerine aittir. 6100 sayılı HMK’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu dikkate alınarak, davanın usulden reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK ‘nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın USULDEN REDDİNE,
2-Görevli mahkemenin Ankara Batı …. Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna,
3-Kararın istinaf edilmeksizin kesinleşmesi halinde HMK ‘nun 21. maddesi uyarınca görevli mahkemenin belirlenmesi (mercii tayini) için dosyanın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesine gönderilmesine,
4-HMK’nun 331/2 maddesi gereğince süresi içinde müracaat yapıldığı takdirde yargılama giderlerinin gönderilen mahkemece dikkate alınmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 12/10/2021

Katip Hakim
e-imzalı e-imzalı