Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/52 E. 2021/491 K. 23.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas – Karar No: 2021/52 Esas – 2021/491
T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2021/52
KARAR NO : 2021/491

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 22/12/2020
KARAR TARİHİ: 23/06/2021
K.YAZIM TARİHİ : 24/06/2021

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Ankara Batı İcra Müdürlüğü’nün … Sayılı dosyasında ilamlı takibe konu edilen, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesi Başkanlığının … Esas ve … Karar sayılı ilamında belirtilen kötü niyet tazminatının, Kötü Niyet Tazminatına Konulu İcra Vekalet Ücretinin ve İşlemiş Faizinin yargılama süresince tehir edilmesine, Ankara Batı İcra Müdürlüğü’nün … Sayılı ilamsız icra takip dosyasının tedbiren durdurulmasına, durdurma kararının öncelikli olarak teminatsız olarak verilmesine, teminatlı olarak verilmesi yönünde görüş benimsenmesi halinde teminat oranın %10 olarak takdir edilmesine, Ankara Batı İcra Müdürlüğü’nünün … Sayılı ilamsız icra takip dosyasında davacı …’un borçlu olmadığının tespitine, davacı … lehine olmak üzere, asıl alacağın %20 oranından az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına/icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, yargılama gider ve masrafı ile avukatlık vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin alacağının kayıtsız şartsız borç ikrarını içeren belgeye dayandığının kesin olarak kanıtlandığını, bu durumda menfi tespit davasında bu belgenin içeriğinin soyut iddialarla tartışılması ve tekrar dava konusu yapılması hukuken mümkün olmadığını, İİK 72. maddesi gereğince davacının menfi tespit davası açmaya hukuken hakkı olduğunu, menfi tespit davasında kanıtlanması gereken husus borcun ödendiğinin yada borcun olmadığının HMK 200. madde gereğince senetle ispatlı olduğunu, kesinleşen Mahkeme kararı…/…
e-imza e-imza e-imza e-imza

…/…gereğince müvekkilinin alacağının kayıtsız, şartsız borç ikrarım içeren belgeye (senede) dayandığına göre bu senet den doğan borcun ödendiğinin HMK 200. maddesi gereği senetle ispatı gerektiğini, bu davada ispat külfetinin davacıda olduğunu, davacının borcu ödediğine yada borcu olmadığına dair HMK 200. madde gereğince senet delili sunamadığı müddetçe başka delile dayanamayacağını, bu davada başka delile dayanmanın mümkün olmadığını, dava dilekçesindeki iddia ve beyanlara göre; davacı tarafın elinde borcun olmadığına yada borcun ödendiğine dair HMK 200. maddede tarifi yapılan bir senet olmadığını, bu nedenle müvekkilinin alacağı ile ilgisi olmayan beyan ve delillerle davanın uzatılmaması gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :Ankara Batı İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası, Ankara Batı … İcra Hukuk Mahkemesinin… esas sayılı dosyası, Ankara Batı …. Ağır Ceza Mahkemesinin … ve … esas sayılı dosyaları, Ankara Batı … Sulh Hukuk Mahkemesinin … değişik iş sayılı dosyası, Ankara Batı … Asliye Hukuk Mahkemesinin …esas sayılı dosyası ile tüm dosya kapsamı.
Davanın açıldığı Ankara Batı … Asliye Hukuk Mahkemesi 30/12/2020 tarihli ve … esas, … karar sayılı ilamı ile görevsizlik kararı vererek dosyayı mahkememize göndermiştir.
GEREKÇE :Dava, Ankara Batı İcra Müdürlüğü’nünün … Sayılı ilamsız icra takip dosyasında davacının borçlu olmadığının tespiti, İİK’nun 68. Maddesinin son fıkrası gereği, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nin … Esas ve … Karar sayılı ilamında hüküm olunan 160.000,00,-TL tutarında ki tazminatın tehir edilmesi, Ankara Batı İcra Müdürlüğü’nünün … Sayılı ilamsız icra takip dosyasının tedbiren durdurulması ve davacı lehine olmak üzere en az %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesi istemine ilişkindir.
Eldeki dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra, 22/12/2020 tarihinde açılmıştır. Burada öncelikli olarak Asliye Ticaret Mahkemesinin davaya bakmakla görevli olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 154 ve devamı maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir.
Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir.Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5. maddesi uyarınca ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunundan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan…/…
e-imza e-imza e-imza e-imza

…/…mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/4. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemelerine açılan ticari davalarda görev kuralına dayanılmamış olması, Asliye Ticaret Mahkemesine görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Başka bir anlatımla, yargı çevresinde Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için Asliye Hukuk Mahkemesine genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin görülmesi gerekir. Buna karşılık, kanun aksi durumu düzenlememiş olduğundan, Asliye Hukuk Mahkemesinin ticari olmayan bir davayı Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görmüş olması açıkça bozmayı gerektiren bir usule aykırılık halini oluşturmaktadır.
Bu durumda, davanın Asliye Ticaret Mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunludur.
Ayrıca, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 124/1 maddesinde “Kooperatifler” ticaret şirketleri arasında sayılmış ise de, aynı maddenin 2. bendinde kooperatifler “Şahıs şirketleri” ve “Sermaye şirketleri” arasında gösterilmemiştir. TTK’nın 124. maddesinin 1 ve 2. bentleri ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 1. maddesi birlikte değerlendirildiğinde yapı kooperatiflerinin “ticaret şirketi” olmadığı, sosyal niteliği ağır basan kendine özgü bir ortaklık olduğu anlaşılmaktadır. Kaldı ki, bu düzenlemelere benzer hükümler, 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu’nda da bulunmasına rağmen (md 18, 136), Yargıtay’ın istikrar kazanan uygulamasında, yapı kooperatifleri tacir olarak kabul edilmemiştir.
Somut olayda, davacı …’un dava dışı kooperatifin yöneticisi, davalı …’ın dava dışı şirketin ortağı ve temsilcisi olduğu, tarafların tacir olmadığı, dava konusu protokolün kıymetli evrak niteliğinde bulunmadığı, ayrıca davanın dava dışı kooperatifler ile dava dışı şirket arasında düzenlenen inşaat sözleşmesinden kaynaklandığı belirtilmiş ise de; davalı yapı kooperatifinin tacir niteliği taşımadığı, davanın TTK’nın 4. maddesinde belirtilen ticari davalardan olmadığı, bu nedenle uyuşmazlığın genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp karara bağlanması gerektiği anlaşılmıştır.
Açıklanan sebeplerle somut uyuşmazlığa bakma görevi Ankara Batı Asliye Hukuk Mahkemelerine aittir. 6100 sayılı HMK’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu dikkate alınarak, davanın usulden reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının açmış olduğu menfi tespit davasında görevli mahkemenin mahkememiz olmayıp Asliye Hukuk Mahkemesi olması nedeniyle göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca dava dilekçesinin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi ile Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Karar istinaf edilip kesinleştiğinde talep halinde dosyanın görevli Ankara Batı Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-Karar istinaf edilmeyerek kesinleştiğinde görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesine gönderilmesine,
4-HMK’nun 331/2 madde gereğince süresi içerisinde müracaat yapıldığı takdirde yargılama giderlerine gönderilen mahkemece dikkate alınmasına,
5-Kararın kesinleşmesinden itibaren HMK’nun 20/1-son cümle gereği dosyanın iki haftalık süre içerisinde görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin istenilmemesi halinde DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesi için dosyanın yeniden ele alınmasına,
e-imza e-imza e-imza e-imza

Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, istinaf kanun yolu açık olmak üzere (kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle istinaf yoluna başvurulabileceği, istinaf incelemesinin Bölge Adliye Mahkemeleri İlgili Hukuk Dairesi tarafından yapılacağı) oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.23/06/2021

Başkan Üye Üye Katip
e-imza e-imza e-imza e-imza