Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/506 E. 2022/835 K. 04.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/506 Esas – 2022/835
T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2021/506 Esas
KARAR NO : 2022/835
HAKİM :
KATİP :
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/06/2021
KARAR TARİHİ: 04/10/2022
K. YAZIM TARİHİ: 11/10/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı müvekkili ile davalı arasında doğan borç nedeniyle takibe dayanak fatura doğrultusunda Ankara Batı İcra Dairesi … E. Sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, ancak davalı borçlunun kötü niyetli olarak borca itirazı neticesinde takibin durdurulduğunu, icra takibine dayanak fatura ve ticari defterler incelendiğinde davalının müvekkili ile ticari ilişki içinde ve borçlu olduğunun anlaşılacağını, Müvekkili şirketin takibe dayanak faturaya konu yükümlülüklerini eksiksiz olarak yerine getirdiğini, ancak fatura bedelinden kalan 5.499,60TL’nın davalı borçlu tarafından ödenmediğini, 576,82 TL faizi ile birlikte toplam 6.076,42 TL üzerinden icra takibi başlatıldığını, arabuluculuk görüşmesinde de taraflar arasında uzlaşma sağlanamadığını beyan ederek, davanın kabulü ile borçlunun haksız itirazının iptaline, takibin devamına ve takip konusu alacağın % 20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının Ankara Batı İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, müvekkili şirketin merkezi … olması nedeniyle yetkili icra müdürlüğünün … İcra Müdürlükleri olduğunu, bu nedenle yetki yönünden takibe itiraz edildiğini, takibin usulsüz açılması nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, Müvekkilinin yıllardır ticaretle uğraşan ve bu alanda tanınan saygın bir şirket olduğunu, davacı da dahil kimseye borcu olmadığını, yapılan itiraz neticesinde takibin durdurulduğunu, davacının iddiasının aksine müvekkilinin fatura bedelinin tamamını ödediğini, hesap dökümleri bilirkişilerce incelendiğinde davacının iddialarının asılsız olduğunun açıkça görüleceğini, hiçbir belgeye dayanmayan iddiaların kötü niyetli bir tutumun göstergesi olduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
Ankara Batı İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası, ticaret sicil kayıtları, tarafların ticari defter ve belgeleri, BA-BS formları, 21/03/2022 ve 09/06/2022 tarihli bilirkişi raporları ile tüm dosya kapsamı.
GEREKÇE :
Dava, ilamsız icra takibine yönelik itirazın İİK’nun 67. maddesi gereğince iptali talebine ilişkindir.
Ankara Batı İcra Müdürlüğünün …E. sayılı takip dosyasının bir sureti dosya arasına alınmış, incelenmesinde; Davacı (alacaklı) şirket vekili tarafından davalı (borçlu) şirket aleyhine 01/04/2021 tarihli ödeme emri ile 5.499,60TL asıl alacak, 576,82TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 6.076,42TL alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçluya 21/04/2021 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekilinin 21/04/2021 tarihli dilekçeyle itirazı üzerine icra takibinin durdurulduğu, eldeki davanın 30/06/2021 tarihinde yasal bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Davacı şirket, icra takibine de konu ettiği faturadan kaynaklanan toplam 6.076,42 TL bakiye alacağının davalı tarafından ödenmediğini iddia etmekte, davalı şirket ise takip dosyasına sunduğu dilekçeyle davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını savunmaktadır.Davacı ticari defterlerine dayanarak alacak talep etmiştir. Bir gerçek veya tüzel kişinin kendi düzenlemiş olduğu belgeyi yine kendi lehine delil olarak kullanamaması bir usul kuralıdır. Zira kişi kendi lehine, başkası aleyhine delil oluşturma eğilimine girebilir. Ancak, bir kişinin kendi düzenlemiş olduğu belgeye yine kendi lehine delil olarak dayanamayacağına ilişkin genel kurala bir istisna getirilmiş ve kanunda belirtilen şartlar altında ticari defterlerin sahibi lehine delil olacağı kabul edilmiştir. Sahibi tarafından oluşturulan ticari defter kayıtları, uyuşmazlığın her iki tarafının defter tutma yükümlülüğüne tabi olması ve uyuşmazlık konusunun her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olmasına ilişkin genel şartlar dışında, kanunda öngörülen ek şartların gerçekleşmesi halinde, sahibi lehine delil teşkil edebilir. Bu kuralın istisnası olan ticari defterlerle ispat HMK’nın 222/2-3. Maddesinde bazı sıkı şartlara bağlanmıştır. HMK 222/2’de, ticari defterlerin delil olarak kabul edilebilmesi için kanuna göre eksiksiz, usulüne uygun şekilde tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulaması gerektiği hüküm altına alınmıştır. HMK 222/3. Maddesinde ise, HMK 222/2’de öngörülen şartlara uygun şekilde tutulan ticari defter kayıtlarının, sahibi lehine delil olabilmesi için diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defter kayıtlarının bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir.
Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK’nın 220/3. maddesi gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’daki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır ( Yargıtay 15. HD’nin 13/06/2017 tarih ve 2/16/2310 E.2017/2537 K sayılı ilamı).
Taraflara ait ticari defterlerin karşılaştırılması neticesinde de; düzenlenen 21/03/2022 tarihli raporda özetle; Davacı tarafın şirket merkezi … ve dosya kapsamında ticari defterler için bildirilen adres … İli sınırları içinde olduğundan, davacının defter kayıtlarının incelenemediği bu nedenle tespitlerin davalı ticari defter kayıtlarına göre yapıldığı, Davalının ticari defter kayıtlarına göre 01.04.2021 takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 618,00 TL alacaklı bulunduğu, davacının söz konusu tutarı takip tarihinden tahsil tarihine kadar geçen sürede avans faiz oranları üzerinden işleyecek faiz tutarı ile birlikte talep edebileceği, icra takip tarihi itibarıyla davacının davalıyı temerrüde düşürdüğüne ilişkin herhangi ihtarname ya da iadeli taahhütlü mektuba rastlanmadığından işlemiş faiz talebinin yersiz olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Davacı şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu dosyaya kazandırılan 09/06/2022 tarihli raporda özetle; Bilirkişi …’in 21.03.2022 tarihli raporunun 4. sayfasında görülen 04.10.2019 tarih ve … numaralı fatura açıklamalı 4.881,60 TL-lık tutarla ilgili defter kayıtlarını ispat edecek ilgili dayanak belge ( fatura, çek, senet, banka dekontu, tediye, tahsilat fişi, v.b.) ile ispat ve tevsik edici belge ile davalının ispat etmesi halinde davalının borcunun 618,00 TL ispat edememesi halinde borcunun 5.449,60 TL olduğu, davacının defter kayıtlarında iş bu rapor tarihi itibariyle 5.499,60 TL alacağının devam ettiği yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Dava konusu alacak, fatura alacağına dayanmaktadır. Fatura düzenlenmesi tek başına muaccel bir alacağın varlığını ispata yeterli değildir. Davacının aynı zamanda malın teslim edildiğini/hizmetin ifa edildiğini ispat yükü altındadır.
Fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunması gerekir. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdi ilişkiyi yani alım-satım ilişkisini ispat etmesi gerekmektedir. Bu nedenle, bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır. Tarafların 2020 yılı BA/BS formlarının karşılaştırılması neticesinde ise; tarafların bu kayıtlarının da uyumlu olduğu, Yargıtay …HD … esas, … karar sayılı kararında da belirtildiği üzere bu hususun fatura konusu malların teslimine karine teşkil ettiği, ve aksinin ispatlanamadığı anlaşılmıştır. Kaldı ki, basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğü bulunan davalının, hayatın olağan akışına göre teslim almadığı faturaya konu mallara ilişkin bildirimde bulunmaması gerekmekte olup davalı tam tersine uyuşmazlık dönemine ilişkin davacı adına davacı kayıtları ile örtüşecek şekilde Ba formuyla vergi dairesine bildirimde bulunmuştur. Bu itibarla da taraflar arasındaki akdi ilişkinin varlığı ve mal teslimi yönündeki davacı iddiaları kanıtlanmıştır.
Davalı davacıya bir borcunun olmadığını ve tüm ödemelerini yaptığını savunmuştur. Davacının ticari satım ve teslim ilişkisini ispatlaması karşısında ispat yükü ödeme olgusunu ispatlayacak davalı tarafa geçmiştir. Davalı taraf bu kapsamda 26.12.2019 tarihli ”Kasa Tediye Makbuzu” başlıklı davacı tarafa ödendiğini belirtir 4.881,60 TL tutarında bir belge sunmuşsa da; belgenin incelenmesinde davacı tarafın yetkilisinin veya çalışanın imzasının veya kaşesinin bulunmadığı, bu haliyle tek taraflı olarak düzenlendiği, bu nedenle ödeme belgesi sayılamayacağı anlaşılmış ve hükme esas alınmamış, davalının bakaca bir yazılı belge sunmadığı da gözetilerek ödeme olgusunu ispat edemediği kabul edilmiştir.
Davacı taraf TTK 1530. Maddesine dayanarak her ne kadar fatura tarihinden itibaren faiz talep etmişse de ve icra takibine işlemiş faiz üzerinden girişmişse de; Türk Borçlar Kanunu’nun 117. Ve devamı maddeleri gereğince faiz alacaklının faiz talebinde bulunabilmesi için borçlunun temerrüde düşmüş olması gerekmektedir. TBK 117. Maddesi gereğince borcun ödeneceği gün belirli değilse borçlu alacaklının ihtariyle temerrüde düşer. Ayrıca Türk Ticaret Kanunu’nun 1530. Maddesinin 2-3-4 ve 5. Fıkralarında yer alan;
(2) Ticari işletmeler arasında mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan işlemlerde, alacaklı, kanundan veya sözleşmeden doğan tedarik borcunu yerine getirmiş olmasına rağmen, borçlu, gecikmeden sorumlu tutulamayacağı hâller hariç, sözleşmede öngörülmüş bulunan tarihte veya belirtilen ödeme süresinde borcunu ödemezse, ihtara gerek olmaksızın temerrüde düşer.
(3) Mütemerrit borçlunun alacaklısı sözleşmede öngörülen tarihten ya da ödeme süresinin sonunu takip eden günden itibaren, şart edilmemiş olsa bile faize hak kazanır.
(4) Sözleşmede ödeme günü veya süresi belirtilmemişse veya belirtilen süre beşinci fıkraya aykırı ise, borçlu aşağıdaki sürelerin sonunda ihtara gerek kalmaksızın mütemerrit sayılır ve alacaklı faize hak kazanır:
a) Faturanın veya eş değer ödeme talebinin borçlu tarafından alınmasını takip eden otuz günlük sürenin sonunda.
b) Faturanın veya eş değer ödeme talebinin alınma tarihi belirsizse mal veya hizmetin teslim alınmasını takip eden otuz günlük sürenin sonunda.
c) Borçlu faturayı veya eş değer ödeme talebini mal veya hizmetin tesliminden önce almışsa, mal veya hizmetin teslim tarihini takip eden otuz günlük sürenin sonunda.
d) Kanunda veya sözleşmede, mal veya hizmetin kabul veya gözden geçirme usulünün öngörüldüğü hâllerde, borçlu, faturayı veya eş değer ödeme talebini, kabul veya gözden geçirmenin gerçekleştiği tarihte veya bu tarihten daha önce almışsa, bu tarihten sonraki otuz günlük sürenin sonunda; şu kadar ki, kabul veya gözden geçirme için sözleşmede öngörülen süre, mal veya hizmetin alınmasından itibaren otuz günü aşıyor ve bu durum alacaklının aleyhine ağır bir haksızlık oluşturuyorsa, kabul veya gözden geçirme süresi mal veya hizmetin alınmasından itibaren otuz gün olarak kabul edilir” düzenlemesi gereğince alacaklı tarafından herhangi bir ihtar çekilmese bile borçlu, sözleşmede belirtilen ödeme tarihinde, ödeme tarihi belli değilse faturanın veya faturada belirtilen mal veya hizmetin alındığı tarihten itibaren 30 günlük sürenin sonunda mütemerrit sayılır. Dava konusu somut olayda borcun ödeneceği gün taraflarca belirlenmediği gibi takip tarihinden önce borçluya gönderilmiş bir ihtar da bulunmamaktadır. Ayrıca faturanın borçlu tarafından alındığı tarih de belirli değildir. Hal böyle iken; davacı tarafın temerrüde düşürmesinden bahsedilemeyeceği için işlemiş faiz talebi yersiz olduğundan takibin işlemiş faiz olmaksızın takip tarihi itibariyle avans faizi işletilerek 5.499,60 TL asıl alacak üzerinden devamına ve fatura alacağı olduğu gözetilerek icra inkar tazminatına karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE ; Ankara Batı İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına vaki itirazın iptali ile takibin işlemiş faiz olmaksızın 5.499,60 TL asıl alacak üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-5.499,60 TL asıl alacak üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
3-Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 375,67TL karar ve ilam harcından peşin alınan 103,78TL harcın mahsubu ile bakiye 271,89TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen ve dava öncesi ödenen 1.096,27TL arabuluculuk ücretinin, davanın kabul red oranına göre hesaplanan 992,20TL’sinin davalıdan, 104,07TL’sinin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Davacı tarafından yatırılan 103,78TL peşin harç, 59,30TL başvuru harcı, 8,50TL vekalet harcı olmak üzere toplam 171,58TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından sarf edilen 1.600,00TL bilirkişi ücreti, 74,70TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 1.674,70TL yargılama giderinden davanın kabul ve red oranına göre takdir edilen 1.515,72TL’sinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, artan gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince davanın kabul oranına göre takdir ve hesap edilen 5.499,60TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince davanın red oranına göre takdir ve hesap edilen 576,82TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 04/10/2022

Katip Hakim
e-imza e-imza