Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/399 E. 2022/13 K. 04.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/399 Esas – 2022/13
T.C.
ANKARA BATI
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2021/399 Esas
KARAR NO : 2022/13
HAKİM :
KATİP :
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Alacak)
DAVA TARİHİ : 25/05/2021
KARAR TARİHİ: 04/01/2022
K.YAZIM TARİHİ : 03/02/2022
Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili; …’ın, Davacı şirketin tüm hisselerine sahip olan …’ten 05.07.2017 tarihinde % 50 oranında hisse satın aldığını, hisse ve temsil şartının değişerek …’ın şirketi temsil ve ilzam bakımından münferiden yetkili olduğunun kararlaştırıldığını; bu durumun 05.07.2017 tarihinde … sayı ile yayınlanan Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilan edildiğini şirket ortakları … ve …’in bu kez müşterek imza kullanarak şirketi temsil edeceği konusunda yeniden aldıkları kararın da, 13.07.2017 tarihli ve … sayı ile yayınlanan Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğini, …’ın 9 ay sonra …’in geriye kalan % 50 hissesini de devralıp temsile tek yetkili kişi olduğuna dair karar aldıklarını ve bu kararın da 27.04.2018 tarihinde … sayı ile Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğini, Yani, davacının 05.07.2017 tarihinden 13.07.2017 tarihine kadar münferiden; 13.07.2017 tarihinden 27.04.2018 tarihine kadar da diğer ortak … ile şirketi müştereken temsil ve ilzama yetkili olduğunu, …’ın, başka ticaret işlerinin de bulunması, meşguliyetinin fazla olması, piyasada meydana gelen zorluk ve yoğunluklar yaşadığını ve alacaklarını da takip edemediğini, davacı şirkete borçlu olan borçlu kişilere ulaştığında, muhatapların, davalı bankanın … Şubesinde … IBAN numarası ile davacı şirket adına açılmış olan hesaba ödediklerine dair belgeler sunmaları üzerine, hesaplarda bir yanlışlık olduğunu düşünerek banka hesabına yatan paraların nakit çekimler yapılarak tahsil edildiğini şifahen öğrendikten sonra, nakit para çekimlerinin kim ya da kimler tarafından yapıldığının anlaşılabilmesi için … Genel Merkezine ve … Şubesine noterden gönderdiği ihtarname ile durumu sorduğunu, davalı bankanın da, konunun soruşturulduğunu bildirmekle yetindiğini, aradan geçen zamana rağmen, konu hakkında sonuç bildirilmediğini, paranın dava dışı diğer ortak … tarafından mı yoksa başkaları tarafından mı tahsil edildiğinin halen açıkça bildirilmediğinden öğrenilemediğini, davalı bankadaki şirket parasının usulsüz biçimde yed’ine almak veya üçüncü şahıslara nakit çekim yaptırmak suretiyle hukuksuz işlem gerçekleştirildiğinden, “basiretli bir iş adamı gibi” hareket etmesi icap eder iken, şirket nam ve hesabına imza atan kişinin yetkili olup olmadığını kontrol etmeden nakit ödemeler yapıp emanetine sahip çıkmadığını, bu surette bankanın sorumlu ve iade mükellefiyeti altında olduğunu, bu eylemlerin suç teşkil etme ihtimalinin de bulunduğunu, ticaret sicilinde yapılan kayıtların açıklanması ya da hukuken varlık kazanması açısından ilan önemli olduğundan, ilan edilen temsilcinin dışında diğer bir şahsın yaptığı hukuki işlemden doğan hak ve borçların temsil edilene ait olmasının söz konusu edilemeyeceğini, zira mümessil tarafından yapılan hukuki işlemden doğan hak ve borçların temsil edilene ait olabilmesi için en önemli unsurun, mümessilin, temsil edilen adına hukuki işlem yapmaya yetkili olması gerektiği; bu yetkinin, alınmış ve usulünce ilan edilmiş bir karardan, bir hukuki işlemden (rızai yetki) doğmuş olması gerektiğini, yetkinin kapsam ve sınırının, alınan ve ilan edilen karardan ve TBK nazarında …’ın ilan edilmiş yetkili kişi olduğu anlaşılacağından, bankaya karşı yetki ve temsil konusunun tartışılamayacağını, …’ın yapmadığı bilakis yetkisiz kişilerin yapmış oldukları işlemlerin de hukuka aykırı olduğunun tartışmadan uzak olduğunu, bankaların 4389 sayılı yasanın 10/4 ve 5411 sayılı yasanın 61. maddeleri tanımına göre kendilerine yatırılan paraları mudilere istendiğinde veya belli bir vadede ayni veya misli olarak iade etmekle yükümlü olduğu; hesap sahibinin bankaya emanet ettiği para, ödünç sözleşmesi niteliği taşıdığı ve TBK’nın 306 ve 307. maddeleri uyarınca ödünç alanın, ödünç verilen parayı iadeye mecbur olduğu; Yine TBK’nın 570. maddesine göre, usulsüz tevdide paranın nef’i/artması ve hasarı/azalması da mutlak şekilde saklayana geçtiğini, şirketi temsile yetkili kişiyi basiretli bir tacir gibi takip ve tespit etmeyip hesap sahibi müvekkile ödenmek üzere kendisine emanet edilen paraların, kurum personelinin ihmali, kastı ya da bilinemeyen bir neden ile bilinmeyen kişilere haksız çıkar sağlanmasına olanak sağlandığını, bir güven kurumu olarak faaliyet gösteren bankaların objektif özen yükümlülüğünün ihlalinden kaynaklanan hafif kusurlarından dahi sorumlu olacakları dikkate alındığında, tüm nakit tahsilatlardan dolayı davalı bankanın davacı şirkete karşı yetkili kişinin imzasını taşımayan ya da sahte imzası ile müvekkili şirketin hesabında azalan miktar kadarını davacıya ödeme borcu altında olduğunu beyan ederek, davanın kabulü ile, davalı … Bankasının … Şubesinde … IBAN numarası ile davacı şirket nam ve hesabına açılmış olan banka hesabından, 05.07.2017 tarihinden 27.04.2018 tarihine kadar yetkisiz kişiler tarafından ya da her ne şekilde olmuş ise usulsüz yollardan tahsil edilmiş olan ana para alacaklarının ayrı ayrı tespitine, fazlaya dair hakları saklı kalarak şimdilik 10.000,00 TL nin, davalıdan alınıp davacıya ödenmesine, yine fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalarak, tespit edilecek usulsüz tahsilat tarihlerinden itibaren işlemiş olan ticari faizlerinin davalıdan alınıp davacıya ödenmesine; faizin başladığı tarih olarak usulsüz ödemelerin yapıldığı tarihler kabul edilmeyecek olur ise (kabul yerine geçmemek kaydıyla) davalının ihtar edilerek niza başlatıldığı tarih olan 12.09.2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizlerin davalıdan alınıp davacıya ödenmesine, ticari faiz talebimizin de yerinde görülmemesi halinde (kabul yerine geçmemek kaydıyla) davalının ihtar edilerek niza başlatıldığı tarih olan 12.09.2018 Tarihinden İtibaren İşleyecek Yasal Faizlerin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, faizin başladığı tarih olarak usulsüz ödemelerin yapıldığı tarihler ve ihtar tarihleri ile ticari faiz taleplerinin tümden kabul edilmeyecek olur ise bu kez de (kabul yerine geçmemek kaydıyla) dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizin davalıdan alınıp davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili; yetki, zaman aşımı ve husumet itirazlarında bulunularak, bankacılık işlemlerinin 07.10.2013 tarihli ve 10 yıl süreli imza sirkülerine dayanılarak gerçekleştirildiğini, müvekkili banka sisteminde … isimli firmanın tek yetkilisi olarak …’e ait 07.10.2013 tarihli ve 10 yıl süre ile geçerli olan imza sirküleri bulunduğuu, davacı taraf her ne kadar belirli tarihlerde şirket yetkililerinin, temsicilerinin, ilzama yetkili kişilerin değiştiğini iddia etmiş ise de iddia edilen bu değişiklikleri müvekkili bankaya bildirmediğini, müvekkili banka tarafından gerçekleştirilen tüm bu işlemler söz konusu 10 yıl süreli imza sirkülerine dayanılarak gerçekleştirilmiş olup müvekkili bankaya herhangi bir kusur izafesinden bahsedilemeyeceğini, davacı ile müvekkili banka arasında akdedilen 13.02.2015 tarihli Ticari Hizmetler Sözleşmesinin “müşteri” başlıklı maddesinde açıkça firmayı temsil ve ilzama yetkili kişilerin değişmesi halinde derhal bankaya bilgi verme yükümlüğü, aksi halde bankanın herhangi bir sorumluluğu olmadığı ifade edildiğini, Ancak, davacı firmanın kendi üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmeden, kötü niyetli olarak işbu davayı açmış olduğunu, davacı firmanın tacir sıfatını haiz olup basiretli bir tacir gibi hareket etmediğini, bildirim yükümlülüğünü yerine getirmediğini, davacı firmanın 27.04.2018 tarihinden itibaren tek ortağı olarak görünen …’ın, yapılan tüm bankacılık işlemlerinden haberdar olduğunu, …’nın banka nezdinde bulunan hesabındaki tutarların, ortakların birlikte hareket etmesiyle kullanıldığı açıkça görülmekte olduğunu, davacı firmaya 25.06.2013 tarihinde internet bankacılığı tanımlanmış olup, 31.12.2014 ve 25.05.2018 tarihleri arasındaki kullanıcı … olarak belirlendiğini, 12.06.2018 tarihinden itibaren de firmanın tek internet kullanıcısı… olduğunu, bu süreler içerisinde bir çok kez EFT işlemi yapıldığını ve hatta davacı firmanın tek ortağı olan şahsa ait diğer firmalara da ödemeler gerçekleştirildiğini, davaya konu işlemlerin gerçekleştirildiği tarih aralığında firmaya ait internet bankacılığının tek kullanıcısının … olmasına rağmen …’ın internet bankacılığından gerçekleştirilen işlemlerle ilgili herhangi bir itirazının olmadığını, tek internet bankacılığı kullanıcısının … olduğu süre zarfında firmanın internet bankacılığı kullanılarak …’a ait İki Kare Yapı firmasının diğer banka nezdinde bulunan hesabına 26 adette 1.105,718 TL.’lik para transferi gerçekleştirildiği görülmekte ve bu durumun, …’nın banka nezdinde bulunan hesabındaki tutarların, ortakların birlikte hareket etmesiyle kullanıldığına işaret etmekte olduğunu, Yine, …ya ait mevduat hesaplarından 25.07.2017-29.11.2017 tarihleri arasında SGK ödemeleri ve 25.07.2017-02.03.2018 tarihleri arasında da vergi borcu ödemeleri gerçekleştirilmiş olup davacı firmanın bu işlemlerden de haberdar olmamasının imkansız olmasının yanı sıra işlemlerin tamamı davacının bilgisi dahilinde yapıldığını, Ayrıca davacı tarafından nakit çekim işlemlerini yaptığı iddia edilen yetkisiz şahıs açıkça belirli iken davacının beyanlarından anlaşıldığı kadarı ile Cumhuriyet Başsavcılığına herhangi bir şikayette bulunulmaması söz konusu işlemlerden haberdar olduğu şeklinde bir intiba uyandırdığını, davacının iyiniyeti konusunda teredddütler mevcut olduğunu, şube aracılığıyla gerçekleştirilen tüm nakit çekim işlemlerine dair bilgilendirmeler, firmaya ait mail adresine e-posta yolu ile gönderildiğini, davacının yaklaşık 2 yıl boyunca yapılan nakit çekim işlemlerinden haberdar olmadığı iddiası hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, müvekkili bankanın somut olayda kendisinden beklenen tüm dikkat ve özeni göstermiş olduğunu, bu sebeple müvekkili bankaya herhangi bir kusur izafe edilemeyeceğini beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :Davacı şirketin ticaret sicil kaydı, davalı banka kayıtları, dekontlar, ödeme talimatları, tediye fişleri vs. belge ve kayıtları, davacıya ait ticari defter ve kayıtlar, 01/12/2021 tarihli bilirkişi heyeti raporu ile tüm dosya kapsamı.
Düzenlenen bilirkişi heyeti raporunda, tespit edilen maddi olgular ile somut bilimsel verilere dayanan bilimsel gerekçelerde açıklandığı üzere; uyuşmazlık konusu para çekme işlemleri nedeniyle davalı bankanın sorumlu tutulamayacağı ve davacı şirketin davalı bankadan alacaklı olmadığı rapor edilmiştir.
GEREKÇE :Dava, davalı bankada davacı şirketin hesabına açılan hesaptan yetkisiz kişiler tarafından çekildiği ya da her ne şekilde olmuş ise usulsüz yollardan tahsil edildiği iddia edilen ana para alacağının ayrı ayrı tespiti ile davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Davacı şirketin, 05/07/2017 – 12/07/2017 dönem aralığındaki yetkilisinin … olduğu ve imza yetkisinin münferiden olduğu, 13/07/2017 – 26/04/2018 dönem aralığındaki yetkilisinin … ve … olduğu ve imza yetkisinin müştereken olduğu, 27/04/2018 tarihinden itibaren ise aksi karar alınıncaya kadar … olduğu ve imza yetkisinin münferiden olduğu dosya kapsamından tespit edilmiştir.
Davacı şirket adına uyuşmazlık konusu edilen para çekme işleminin 29/06/2017 tarihinde başladığı ve 17/05/2018 tarihine kadar devam ettiği, 05/07/2017 tarihine kadar şirketin tek ortağının … olduğu, 05/07/2017 tarihinden itibaren ise şirketin ortaklık yapısının %50 hisse ile … ve %50 hisse ile … olarak değiştiği, nizalı para çekim işlemlerinin tarihlerine göre, 29/06/2017 – 05/07/2017 tarih aralığında …’in münferiden, 06/07/2017 – 12/07/2017 tarih aralığında …’ın münferiden, 13/07/2017 – 26/04/2018 tarih aralığında … ve …’ın müştereken, 27/04/2018 tarihinden itibaren ise aksi karar alınıncaya kadar …’ın münferiden şirketi temsile yetkili olduğu anlaşılmıştır.
Bilirkişilerin yerinde inceleme yaparak düzenlediği gerekçeli ve denetime elverişle bilirkişi heyeti raporundan tespit edildiği üzere, davalı bankanın sisteminde davacı şirketin tek yetkilisi olarak …’e ait 07/10/2013 tarihli 10 yıl süreyle geçerli olan imza sirkülerinin bulunduğu, söz konusu belgenin sisteme 29/12/2014 tarihinde tarandığı anlaşılmıştır.
Davacı şirket ile davalı banka arasında, 13/02/2015 tarihli Ticari Hizmetler Sözleşmesi akdedilmiş, sözleşmenin 1.2.3 maddesinde “Müşteri, bankaya vermiş olduğu bilgilerde, zaman içinde meydana gelebilecek … yetki/yetki değişikliği, vekaletten azil gibi değişiklikler ve bunlarla sınırlı olmaksızın her türlü değişiklikleri derhal ve herhalde söz konusu değişikliğin gelmesini izleyen 15 gün içerisinde bankaya yazılı olarak bildirmek ve değişikliğe ilişkin banka tarafından talep edilecek usulüne uygun olarak düzenlenmiş belgeleri sunmak zorundadır.” şeklindeki düzenleme ile davacı müşteriye değişiklikleri yazılı olarak bildirme edimi yüklenmiştir.
Somut olayda, nizalı para çekme işlemleri, dava dışı … tarafından ve …’in yazılı talimatlarına istinaden 3. kişiler tarafından çekilmiştir. Nizalı para çekme işlemlerine ilişkin dönemden yalnızca 13/07/2017 – 26/04/2018 tarih aralığında şirketin …ve … tarafından müşterek imza ile temsil edildiği, bu tarih aralığı dışında …’in münferiden yetkili olduğu, 13/07/2017 – 26/04/2018 tarih aralığına ilişkin temsil ve yetki değişikliğinin sözleşmede düzenlendiği şekilde yazılı olarak davalı bankaya bildirilmediği, davalı bankanın, tarafına verilen imza sirkülerine ve bildirilen yetki durumuna göre işlemler yaptığı ve bu haliyle de yapılan işlemlerin usulüne uygun yapıldığının kabulü gerektiği değerlendirilmiştir.
Davacı şirket adına şirket ortağı … tarafından ve …’in yazılı talimatlarına istinaden 3. kişiler tarafından bir yıla yakın bir süre boyunca bu şekilde para çekim işlemleri yapılmıştır. Davacının bu kadar uzun süreli yapılan işlemlerden bilgisi olmadığını ileri sürmesi hayatın olağan akışına uygun olmadığı gibi basiretli tacir davranışına da uygun değildir. Bu nedenle yapılan işlemlerin bilgisi ve onayı dışında yapıldığı iddiasına itibar edilmeyerek davalının, talep edilen alacaktan sorumlu olmadığı kanaatine varılmakla davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70TL karar ve ilam harcının peşin alınan 170,78TL harçtan mahsubu ile artan 90,08TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Zorunlu arabuluculuk nedeniyle 2020 yılı Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddesi gereği ödenecek ve Arabuluculuk AÜT nin Birinci Kısmına göre taraf sayısı gözetilerek belirlenen 1.320,00TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
4-Davalının kendisini vekil ile temsil ettiği görülmekle karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.04/01/2022

Katip Hakim
e-imzalı e-imzalı