Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/382 E. 2021/768 K. 12.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/382 Esas – 2021/768
T.C.
ANKARA BATI
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2021/382 Esas
KARAR NO : 2021/768
HAKİM :
KATİP :
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/11/2020
KARAR TARİHİ: 12/10/2021
K.YAZIM TARİHİ : 05/11/2021
Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili; müvekili şirket ile davalı şirket arasında 31.01.2018 tarihinde muhasebe hizmetine ilişkin sözleşme akdedildiğini, akdedilen bu sözleşme ile taraflara bir takım yükümlülükler verildiği gibi, sözleşmenin ana hatlarının müvekkili tarafından verilecek muhasebe hizmetinden ibaret olduğunu, yine aynı sözleşme uyarınca tarafların bir ücretin müvekkiline ödenmesi noktasında anlaştıklarını, fesih yılı olan 2020 içerisinde müvekkilinin aylık 32.600,00 TL bedelle davalı şirkete muhasebe hizmeti verdiğini, bahse konu sözleşmenin 4.10 maddesinde “Sözleşmenin işveren tarafından tek taraflı feshi halinde, işveren altmış aylık ücret tutarında tazminat ödemeyi kabul eder” ifadesinin yer aldığını, müvekkilinin işveren davalının sözleşmeyi feshetmesinden dolayı taraflarca akdedilmiş sözleşme uyarınca altmış aylık ücretten oluşan tazminata hak kazandığını beyan ederek, fazlaya ilişkin dava, talep ve diğer tüm hakları saklı kalmak kaydıyla; davalı işverenin feshi dolayısıyla müvekkilinin sözleşme uyarınca altmış aylık ücret tutarında tazminata hak kazandığının ve tazminat miktarının tespiti ile şimdilik 130.000,00-TL’nin müvekkiline fesih tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz ile birlikte ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili; dava konusu oluşturan mali müşavirlik sözleşmesinin niteliği gereği Borçlar Kanunu kapsamında düzenlenen bir hizmet akdi olduğunu, bu bakımdan müvekkilinin tacir olmasına karşılık davacı taraftan talep etmiş olduğu hizmetin bir ticari iş niteliği taşımadığını, genel hükümler çerçevesinde hizmet sözleşmelerine ilişkin görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olacağını, davacının müvekkili şirketten hiç bir hak ve alacağı bulunmadığını, bu bakımdan, davaya dayanak edilen sözleşmeye karşı tüm imza ve sahtelik itiraz hakları saklı kalmak kaydıyla, sözleşmenin aslının mahkemeye sunulması için karşı tarafa süre verilmesini, aksi halde 2. Sayfada yer alan imza yerlerinin belirli şekilde gözükmemesi nedeniyle, davanın beyan ve itirazlarımız doğrultusunda reddedilmesini, müvekkilinin, davacı taraftan uzun yıllar boyunca mali müşavirlik işlerinin yürütülmesi amacıyla danışmanlık hizmeti aldığını, söz konusu hizmetin verilmesinin 2020 yılında devam etmemesine ilişkin verilen şirket içi karar nedeniyle, davacı tarafa 2020 yılı için sözleşmesinin yenilenmeyeceğinin yazılı ve sözlü şekilde bildirildiğini, bilindiği üzere, sözleşme serbestisi ilkesi çerçevesinde taraflar MK m.2 ve diğer genel hükümlere aykırı olmamak kaydıyla her zaman sözleşmesel ilişkiye girebilecekleri gibi, feshe ilişkin şayet bir belirleme yapılmış ise bu usule uygun şekilde her zaman ilgili sözleşmesel ilişkiyi sonlandırma imkanına sahip olduğunu, müvekkili tarafından ilk önce sözlü şekilde, daha sonra yazılı olarak 05.12.2019 tarihinde sözleşmenin yenilenmeyeceği ve her halükarda 30.03.2020 tarihinden sonra kendisinden hizmet alınmayacağının yazılı şekilde bildirilmiş ve açık bir fesih iradesinin ortaya konulduğunu, bu doğrultuda davaya esas olan sözleşmenin gereği yerine getirildiğini ve süresi içerisinde fesih bildirimi açıkça ve yazılı olarak yapıldığını, taraflar arasındaki ilişki açısından değerlendirme yapıldığında, davacı taraf kendisine bildirilen fesih tarihine kadar fatura düzenlediğini ve yapılan ödemeleri hiçbir itiraz kaydı bulunmaksızın kabul ettiğini, yine davacı tarafın, Mart ayından sonra herhangi bir fatura kesmediğini ve müvekkiline bir ödeme talebinde bulunmadığını, davacının bu davranışının, kendisine bildirilmiş olan fesih iradesini örtülü şekilde kabul etmiş olduğunu, bu bakımdan, davacı tarafın kendisine yapılan Mart ayı ödemesinden sonra devam eden aylara ilişkin de bir alacak talebinin bulunmadığını, bu hususta yazılı bir bildirimi veya hukuki talebinin bulunmadığının da dikkate alındığında, yukarıda bahsi geçen cezai şart talebinden kanun gereği (ex lege) vazgeçmiş sayıldığının kabulü gerektiğini, sözleşmede düzenlenen cezai şart miktarının sözleşmenin tamamı ve sözleşme ile düzenlenen hukuki ilişki nazara alındığında fahiş olduğunu beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama neticesinde, davanın usulden reddine dair verilen 11/02/2021 tarihli karar, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesi’nin 28/04/2021 tarih …E.-… K. sayılı ilamı ile, “Derdest olduğu kabul edilen dava ile eldeki davanın konusu aynı değildir zira, eldeki davada alacağın tahsili istenmiş olup derdest kabul edilen dosyada ise alacağın tespiti talep edilmiştir. Mahkemenin, tespit istemine ilişkin olarak açılan … esas sayılı dosyasında “eda davası açılabilecek durumda tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığından” davanın usulden reddine karar verilmiştir. Dolayısı ile tarafları ve dava sebebi aynı olan, ancak konusu bakımından farklı olan bu davada, derdestliğin şartları mevcut değildir. Bu itibarla HMK m. 353/1,a,4 gereğince esası incelemeden kararın kaldırılmasına karar vermek gerektiği” gerekçesiyle kaldırılmakla yeni esasına kaydedilerek yargılamaya devam olunmuştur.
GEREKÇE :Dava, mali müşavirlik hizmet sözleşmesinden kaynaklanan tazminatın tahsili istemine ilişkindir.
Davalı yan görev itirazında bulunmuşsa da, tarafların tacir olduğu ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesinden kaynaklandığı anlaşılmakla yerinde bulunmayan görev itirazının reddine karar verilmiştir.
Davalı yan yetki ilk itirazında bulunmuşsa da, taraflar arasında akdedilen sözleşmedeki yetkiye ilişkin düzenlemede, Ankara Mahkemelerinin yetkili olacağı belirtilmiş, ancak Ankara Merkez Adliyesinin mi yoksa Ankara Batı Adliyesinin mi yetkili olacağı hususu açık olmadığından geçerli bir yetki sözleşmesinden bahsedilemeyeceği değerlendirilmekle yetki itirazının reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama neticesinde, tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve 17/09/2021 tarihli bilirkişi raporu alınmıştır. Bilirkişi raporunda, davacı … Ltd. Şti. ile Davalı … Tic. A.Ş. arasında görülen 31.01.2018 tarih ve … nolu sözleşmeden kaynaklanan tazminat davasında, davacı şirketin 2018 yılında 23.000,00 TL/Ay, 2019 yılında 27.600,00 TL/Ay ve 2020 yılında 32.600,00 TL/Ay (KDV Hariç) tutarında fatura düzenlediği, davalı firmanın da fatura bedellerini davacı şirkete ödediği, davalı firmanın 30.01.2020 tarihli ihtarname ile sözleşmeyi feshettiği, davacı şirket ile davalı firma arasında düzenlenen sözleşmenin 4.10 maddesinde sözleşmenin işveren tarafından tek taraflı feshi halinde, işverenin altmış aylık ücret tutarında tazminat ödemeyi kabul eder hükmü bulunduğu belirtilmiştir.
Taraflar arasında akdedilen 31/01/2018 tarihli sözleşmeye göre, davalı şirketin davacı şirketten mali müşavirlik hizmeti aldığı, bu hususun taraf iddia ve savunmaları ile alınan bilirkişi raporundan sabit olduğu, sözleşmenin 7. maddesine göre aylık ücretin 23.000,00TL olduğu, sözleşmenin 4. Maddesinin 10. Fıkrası uyarınca tarafların haklı nedenlerle veya karşılıklı rızaları ile her zaman sözleşmeyi feshedilebilecekleri, sözleşmenin işveren tarafından tek taraflı feshi halinde, işverenin altmış aylık ücret tutarında tazminat ödemeyi kabul ettiği, sözleşmenin 8. Maddesinin a bendinde, sözleşmenin 01/01/2018 – 31/12/2018 tarihlerini kapsayacağı, ancak sonraki yıllar için sözleşmenin 6. Maddesinin 2. Fıkrasının geçerli olacağı, b bendinde, sözleşmenin yazılı olarak karşılıklı feshedilmediği sürece yürürlükte olacağı, her yılın aralık ayında iş sahibi sözleşmeyi yazılı olarak feshettiğini bildirmediği sürece sözleşmenin kendiliğinden uzamış sayılacağı hususları tespit edilmiştir.
Davacı yan, sözleşmenin davalı tarafça tek taraflı olarak haksız feshedildiğini iddia ederek sözleşmenin 4. Maddesinin 10. Fıkrası uyarınca tazminat talep etmiş, davalı yan ise sözleşmenin 8. Maddesinin b bendi uyarınca aralık ayında fesih bildiriminde bulunduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Dosyaya sunulan 05/12/2019 tarihli belge suretinden, davalı tarafça taraflar arasındaki mali müşavirlik hizmet sözleşmesinin ileriye etkili olarak 31/03/2020 tarihinde feshedileceğinin bildirildiği, davacı tarafı temsilen … tarafından 05/12/2019 tarihinde imzası inkar edilmeyen imza ile fesih bildiriminin “yasal haklar saklı kalmak kaydıyla” şeklinde ihtirazi kayıtla tebliğ alındığı tespit edilmiştir.
Sözleşmelerin geriye dönük veyahut ileriye etkili olacak şekilde feshinde gerek yasal olarak gerekse taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre bir engelin bulunmadığı, davalı tarafça da sözleşmenin 8. Maddesinin b bendi uyarınca ileriye etkili olarak sözleşmenin feshedildiği, sözleşmenin 4. Maddesinin 10. Fıkrasından, sözleşmenin işveren tarafından tek taraflı olarak haksız feshi halinde ancak tazminat talep edilebileceği, davalının feshinin sözleşmenin 8. Maddesinin b bendine uygun olduğu bu nedenle de sözleşmede düzenlenen tazminatın koşularının somut olayda mevcut olmadığı tespit ve kanaatiyle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30TL karar ve ilam harcının peşin alınan 2.220,08TL harçtan mahsubu ile artan 2.160,78TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Zorunlu arabuluculuk ücreti hakkında daha önceden harç tahsil müzekkeresi yazıldığından bu hususta yeniden karar verilmesine yer olmadığına,
3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
4-Davalının kendisini vekil ile temsil ettiği görülmekle karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT madde 13/4 uyarınca 4.080,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
Dair, davacı vekilleri ile davalı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.12/10/2021

Katip Hakim
e-imzalı e-imzalı