Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/311 E. 2021/545 K. 07.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas – Karar No: 2021/311 Esas – 2021/545
T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2021/311
KARAR NO : 2021/545

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR : 1-
2-
VEKİLİ :
VEKİLİ :

DAVA : Ortaklığın Feshi/Ortaklık Payı Alacağının Tahsili
DAVA TARİHİ : 16/04/2021
KARAR TARİHİ: 07/07/2021
K.YAZIM TARİHİ:08/07/2021

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP :Davacı vekili mahkememize sunduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili … ile kardeşleri … ve … arasında 1993 tarihinde tüm ortakların 1/3 hissedar olduğu ve her bir ortak tarafından eşit şekilde sermayenin konduğu bir ortaklık kurulduğunu, ardından bu ortaklık faaliyetinin yürütülmesi için 23 Mayıs 1997 tarihinde davalı … Gıda Spor Mobilya San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin kurulduğunu, şirketin kurulma amacının halihazırda üç kardeş arasında 1993 yılından itibaren mevcut olan ortaklığa dair iş ve işlemlerin yürütülmesi olup gerek müvekkilin gerekse diğer davalı …’ın gerçek hissesinin hiçbir zaman şirketin resmi kayıtlarında gösterilmediğini, taraflar arasındaki kardeşlik ilişkisinden dolayı müvekkilince bu duruma itiraz edilebilmesinin de mümkün olmadığını, müvekkil …, taraflar arasındaki adi ortaklığın kurulduğu günden itibaren ortak sıfatıyla ve ortaklığı temsilen üçüncü kişi ve kurumlarla iş ve işlemler yaptığını, ne var ki gelinen süreçte müvekkilinin ortaklık kazancından kendisine düşen payların ödenmemesi veya eksik ödenmesi, ortaklık hesaplarına ilişkin bilgi ve belgelerin müvekkiline verilmekten imtina edilmesi ve müvekkilinin kötüniyetli olarak vekillikten azledilmesi sebepleri ile ortaklık ilişkisinin…/…
e-imza e-imza e-imza e-imza

…/…sürdürülebilmesi imkansız hale geldiğini belirterek, taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinin feshine, taraflar arasındaki adi ortaklık mal varlığının tespiti ve tasfiyesine, tasfiye sonucunda müvekkilinin payına düşen hak ve alacakların müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalılar …….Şti. ve … vekili mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde özetle; müvekkili davalı …’ın Ankara ilinde inşaat işlerinde faaliyette bulunup kazanç elde etmeye başladığını, müvekkilinin kendi adına kurduğu … – … adlı ticari işletmeyi kurana kadar inşaat işlerinde taşeron olarak çalıştığını, kendi adına kurduğu bu işletme kapsamında Ankara ili Sincan ilçesinde üç adet binayı kat karşılığı yapıp teslim ettiğini, işlerinin büyümesi sonrasında ticari hayatına bu çalışması kapsamında yanında olan abisi diğer davalı … ile birlikte … Limited Şirketini kurarak devam ettiğini, müvekkilinin ticari hayatına esasen tek başına başlamış olup işlerinin büyümesi sonrasında güveneceği insanların yanında olmasını istediğini, bu sebep … Gıda Spor Mobilya Sanayi ve Limited Şirketi’ni abisi ile beraber ortak kurduğunu, küçük kardeşleri olan davacıyıda yanlarında çalıştırdıklarını, davacının ise; şirkete 14 Haziran 2004 tarihinde …’a ait hisselerin kendisine devredilmesiyle %10 oranında hisse payı ile ortak olduğunu, davacıya ortak olduktan sonra 2006-2007 yıllarında 4+1 bir daire verildiğini, 10 Eylül 2012 tarihinde sahip olduğu %10 hisse payı karşılığı olan parayıda alarak şirketteki hissesini …’a devrettiğini ve şirketle olan ortaklık ilişkisini kestiğini, ilerleyen zamanlarda kendisine yapılan ödemelerin ortaklık alacağından kaynaklı ödemeler olmadığını, yapılan ödemelerin davacı ve davalının akraba olmasından kaynaklı kendisine borç verme amacıyla yapıldığını, şirkette ortak olmadığı dönemlerde üçüncü kişilerle yapılan işlemler, ortak sıfatıyla ve ortaklığı temsilen değil, kendisine verilen vekalet ile vekil ve vekil eden arası ilişkiye dayanarak yapıldığını, iddialarının hukuki dayanaktan yoksun ve mesnetsiz olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; aralarındaki ortaklık ilişkisinde tarafların yapılan işlerden elde edilen gelirleri her bir ortağa eşit olacak şekilde ve 1/3 hisse üzerinden paylaşmak suretiyle anlaştıklarını, kazanılan menkul ve gayrimenkullerin eşit bir şekilde ortakların her birinin üzerine devredilmediği, kimi zaman yalnızca bir ortağın üzerine kimi zaman da davalı şirketin üzerine intikal ettirildiğini, ancak gelinen süreçte ortaklık gelirleri ile elde edilmiş olan bir kısım menkul ve gayrimenkul malların … tarafından ortakların bilgisi ve rızası olmaksızın kendi adına tescil ettirildiğinin anlaşıldığı, ayrıca ortaklık kazancından müvekkilin payına düşen ödemelerin yapılmamaya başladığını, yapılan ödemelerin kötüniyetli olarak borç için ödendiğine dair bir açıklama ile yapılması sebepleri ile taraflar arasındaki güven ilişkisi sarsıldığını belirterek, taraflar arasındaki ortaklığın tasfiye edilerek müvekkiline ait hak ve alacakların ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :Dava, taraflar arasındaki adi ortaklığın feshi ve tasfiyesi ile davacı payına düşen hak ve alacakların davacıya ödenmesine karar verilmesi talebine ilişkindir.
Eldeki dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra, 22/12/2020 tarihinde açılmıştır. Burada öncelikli olarak Asliye Ticaret Mahkemesinin davaya bakmakla görevli olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi…/…
e-imza e-imza e-imza e-imza

…/…uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 154 ve devamı maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir.
Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5. maddesi uyarınca ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunundan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/4. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemelerine açılan ticari davalarda görev kuralına dayanılmamış olması, Asliye Ticaret Mahkemesine görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Başka bir anlatımla, yargı çevresinde Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için Asliye Hukuk Mahkemesine genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin görülmesi gerekir. Buna karşılık, kanun aksi durumu düzenlememiş olduğundan, Asliye Hukuk Mahkemesinin ticari olmayan bir davayı Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görmüş olması açıkça bozmayı gerektiren bir usule aykırılık halini oluşturmaktadır.
Bu durumda, davanın Asliye Ticaret Mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunludur.
Eldeki davada uyuşmazlık, taraflar arasındaki adi ortaklığın feshi ve tasfiyesi ile davacı payına düşen hak ve alacakların davacıya ödenmesine ilişkin ihtilaftan kaynaklandığı, Ticaret Sicil Müdürlüğü cevabında davacı …’ın herhangi bir kaydının olmadığının bildirildiği, Vergi Dairesi kayıtlarında davacının vergi kaydının bulunmadığının tespit edildiği, davacının tacir olmadığı gibi dava konusunun TTK’nun da belirtilen ticari iş niteliğinde olmadığı anlaşıldığından, ihtilafın TBK’da düzenlenen hükümler çerçevesinde çözümlenmesi gerekir.
Tüm dosya kapsamı, yukarıda açıklanan yasal mevzuat ve yerleşik Yargıtay uygulamaları birlikte değerlendirilerek; ihtilafın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesince çözümlenmesi gerektiği, görev hususunun davanın her aşamasında dikkate alınabileceği sonuç ve kanaatiyle göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan 6100 sayılı HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının açmış olduğu adi ortaklığın feshi ve tasfiyesi, alacak davasında görevli mahkemenin mahkememiz olmayıp Asliye Hukuk Mahkemesi olması nedeniyle göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca dava dilekçesinin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi ile Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
e-imza e-imza e-imza e-imza

2-Karar kesinleştiğinde talep halinde dosyanın görevli Ankara Batı Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK’nun 331/2 madde gereğince süresi içerisinde müracaat yapıldığı takdirde yargılama giderlerine gönderilen mahkemece dikkate alınmasına,
4-Kararın kesinleşmesinden itibaren HMK’nun 20/1-son cümle gereği dosyanın iki haftalık süre içerisinde görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin istenilmemesi halinde DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesi için dosyanın yeniden ele alınmasına,
Dair, Davacı vekili Av…. ile davalı … Ltd. Şti. ve … vekili Av…. ile davalı … vekili Av. …’un yüzüne karşı, istinaf kanun yolu açık olmak üzere (kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle istinaf yoluna başvurulabileceği, istinaf incelemesinin Bölge Adliye Mahkemeleri İlgili Hukuk Dairesi tarafından yapılacağı) oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 07/07/2021

Başkan Üye Üye Katip
e-imza e-imza e-imza e-imza