Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/29 E. 2021/112 K. 24.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas – Karar No: 2021/29 Esas – 2021/112

T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2021/29
KARAR NO : 2021/112

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Arsa Tahsisinin İptali Kararının Kaldırılması/Tespit
DAVA TARİHİ : 18/09/2017

BİRLEŞEN DAVA (Mahkememizin 2017/606 esas, 2018/122 karar)
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Yeniden Tahsis Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 01/11/2017
KARAR TARİHİ : 24/02/2021
K.YAZIM TARİHİ : 26/02/2021

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP :Davacı vekili mahkememize sunduğu dava dilekçesinde özetle; davalı kurum tarafından … ada, … parseldeki taşınmazın müvekkili şirkete tahsis edildiğini ve taşınmaz üzerinde mera şerhi bulunduğunu, (mera şerhi nedeniyle) bina yapım sonrasında yapı kullanma izni alınmasının … Yer Seçimi Yönetmeliğinin 20. maddesi gereğince sorun yaratabileceği düşüncesiyle bir sorumluluk doğmaması için müvekkilinin 12.09.2014 tarihli dilekçe ile davalı kurum müdürlüğüne başvurduğunu, müvekkilinin başvurusuna ASO 2. ve 3. … Müdürlüğü tarafından cevap verilmediği gibi tahsis edilen alandaki mera parseli şerhinin kaldırılması için de hiçbir çalışma…/…
e-imza e-imza e-imza e-imza
…/…yapılmadığını, sonrasında davalı tarafından, tahsis edilen alanla ilgili tahsis işleminden itibaren bir başvuru yapılmadığı ve halen yapı ruhsatı alınmadığı gerekçesi ile 30 iş günü içerisinde herhangi bir başvuru yapılmazsa işlemin (tahsisin) iptal edileceğinin ihtar edildiğini, davalının mera parselleri şerhine çözüm bulmak yerine, süresi içerisinde herhangi bir işlem yapılmamış olması gerekçesi ile arsa tahsis işleminin iptal edildiğini bildirdiğini, …’de yapı ruhsatı almayan emsal birçok arsa mevcut olmasına ve hiç birinin tahsis işlemi iptal edilmemesine rağmen, müvekkile tahsis olan arsanın tahsis işleminin iptal edilmesinin eşitlik ilkesine aykırı ve kötü niyetli olduğunu belirterek, arsa tahsisinin iptaline ilişkin kararın kaldırılmasına, anılan karar iptal edilmez ise arsa iade bedelinin yeniden tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Ana dosyanın davacısı mahkememizin 2017/606 esasında davalı … aleyhinde ayrı bir dava daha açmıştır. Dosyanın dava dilekçesinde; “mahkemenin … esas sayılı dosyası ile davalı yönetime karşı müvekkil şirkete tahsisli … ada, … parseldeki taşınmazın tahsisinin iptali üzerine dava açtığını, anılan davada mahkemece ihtiyati tedbir kararı verildiğini, müvekkili şirketin arsa tahsisinin iptalinin hukuka aykırı olup, söz konusu arsanın aynı tarihte üçüncü kişiye tahsisinin de müvekkili şirketin haklarını onarılması imkansız şeklide ihlal ettiğini, arsa tahsisinin iptali gerekçesi ile üçüncü kişiye yapıldığı iddia edilen arsa tahsisi işlemlerinin birbiriyle çelişmekte olup, davalının işlemini kılıfına uydurma çabasını ortaya koyduğunu, dava konusu taşınmazın hukuka aykırı bir şekilde üçüncü kişiye tahsisinin önlenmesi için yasal yollara başvurulmasının önüne geçmek için adeta yangından mal kaçırırcasına taşınmazı üçüncü kişiye tahsis eden davalı kurumun bu işleminin iptali için işbu davanın açılması ve yine … Ticaret Mahkemesinin …/… esas sayılı dosyası ile birleştirilerek incelenmesinin talep edilmesinin zorunlu hale geldiğini, bu nedenlerle öncelikle dava konusu taşınmazla ilgili başka bir idari işlem yapılmasının önlenmesi çin ihtiyati tedbir kararı verilmesini, işbu dosyanın mahkemenin … esas sayılı dosyasıyla birleştirilmesini, davalının dava dışı üçüncü kişiye arsa tahsisine ilişkin kararının mutlak butlanla batıl olup yok hükmünde olduğu tespit edilerek iptal edilmesini talep ve dava etmiştir.” denmiştir.
Aradaki bağlantı nedeniyle mahkememizin 2017/606 esasında açılan dava ana dosya (…E. sayılı dosya) ile birleştirilmiş ve yargılamaya birlikte devam olunmuştur.
CEVAP :Davalı vekili mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin Bölge Yer Seçimi Yönetmeliğinde yer alan tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, 17.04.2001 tarihinde Bilim Sanayi ve Teknoloji (eski Sanayi ve Ticaret) Bakanlığı tarafından kuruluş protokolü onaylanarak yer seçimin kesinleştirildiğini, 15.12.2009 tarihinde Sincan Tapu Müdürlüğü tarafından tescil işlemlerinin yapıldığını ve bölgenin tüm imarlı tapularının bu tarihte düzenlendiğini, taşınmazların üzerine konulan mera şerhinin kuruluş tarihinden itibaren geçerli olmadığını, 2014 yılında Kadastro Kanununun 22’nci maddesine göre yapılan kadastro yenileme çalışmaları sırasında bölgenin de içinde bulunduğu Temelli bölgesinde muhtelif taşınmazlara mera parselleri ile mükerrer olduğu gerekçesi ile “mükerrer kayıt” şerhi konulduğunu, bu karara karşı yasal süresi içinde … Kadastro Mahkemesinin … esas sayılı dosyası üzerinden dava açıldığını, bu durumun katılımcıların yapı ruhsatı almasına, yatırımını yapmasına, üretime geçmesine, tapusunu almasına engel teşkil etmediğini, halihazırda mera parselleri ile mükerrer kaydı olan taşınmazlar üzerinde üretime geçen katılımcı sayısının 30, inşaat aşamasındaki katılımcı sayısının 38 olduğunu, bu konuyla ilgili Bölge tarafından katılımcılara yapılan uyarı yahut bilgilendirme de söz konusu olmadığını, davacı firmanın yirmi yıl boyunca gerçekleştirmediği yatırımlardan dolayı hiçbir mücbir veya makul bir sebep bildirmediğini, buna rağmen 2014 yılında davacı firmanın kendisi ile ilgili olmayan bu talebine dahi cevap verildiğini ve elden tebliğ edildiğini, … Yönetmeliğinin “inşaata başlama ve bitirme” başlıklı 108. maddesine göre, tahsis tarihinden itibaren 1 yıl içerisinde yapı ruhsatını almayan, yapı ruhsatı tarihinden itibaren 2 yıl içinde üretime geçmeyen, Çevresel etki…/…
e-imza e-imza e-imza e-imza

…/…değerlendirme yönetmeliğine göre, “çevresel etki değerlendirmesine tabi değildir”, “çevresel etki değerlendirmesi gerekli değildir” veya “çevresel etki değerlendirmesi olumlu” karan almayan katılımcılara yapılan tahsisin yönetim kurulu tarafından iptal edileceğini, mücbir sebeplerin varlığı halinde bu sürelerin 2 yılı geçmemek üzere uzatılabileceğini, fakat davacı firmaya yapılan arsa tahsis tarihinin 29.05.1998 olduğunu, tahsis tarihinden yaklaşık yirmi yıl geçmesine rağmen davacı firma adına yatırıma dönük hiçbir işlem yapılmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkememizce yapılan yargılama sonunda; mahkememizin 20/03/2019 tarihli ve … esas, … sayılı kararı ile; “Ana davanın kısmen kabulü ve kısmen reddi ile; dava konusu edilen …ada, … parsel sayılı taşınmazın davacıya tahsisinin iptaline yönelik davalı işleminin (kararının) iptali isteminin reddine, dava konusu edilen … ada, … parsel sayılı taşınmazın davacıya tahsisinin iptali neticesinde davacıya iade edilecek bedelin 3.666.989,93TL olduğunun tespitine, birleşen davanın reddine,” karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen kararın istinaf edilmesi üzerine, istinaf incelemesini yapan Ankara Bölge Adliye Mahkemesi …. Hukuk Dairesinin 29/12/2020 tarihli ve … esas, … sayılı ilamında; “Asıl dava, arsa tahsis kararının iptaline dair … yönetim kurulu kararının iptali; birleşen dava ise arsanın dava dışı üçüncü kişiye tahsis işleminin mutlak butlanla batıl olduğunun tespiti istemine ilişkindir. Dairemizce, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlar resen gözetilerek inceleme yapılmıştır. Dosya kapsamından; davanın, 6335 sayılı Kanun ile değişik 6102 sayılı TTK’nun 5. maddesi hükmünün yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra Asliye Ticaret Mahkemesinde açıldığı anlaşılmaktadır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava olabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafının da tacir olması ve uyuşmazlığın ticari işletmeleriyle ilgili hususlardan doğmuş bulunması veya anılan Kanun maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan olması gerekli ve yeterlidir. Aynı Kanun’un 5/2. maddesinde ticari davaların, ayrı asliye ticaret mahkemesi olan yerlerde o yerdeki asliye ticaret mahkemesinde görüleceği hükme bağlanmış, maddenin 3.fıkrasında; asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi arasındaki ilişki görev ilişkisi olarak belirlenmiştir. 4962 sayılı … Kanununda …’lerin özel hukuk tüzel kişisi oldukları belirtilmiştir. Eldeki dosyada; davalı tacir olmadığı gibi mutlak ticari dava da söz konusu olmadığından uyuşmazlığın ticari dava olarak asliye ticaret mahkemesinde görülüp çözülmesi doğru değildir (Yargıtay 4. HD 2014/8822 Esas, 2015/4862 Karar) . 6100 sayılı HMK’nın 1.maddesine göre; mahkemelerin görevleri ancak kanunla düzenlenir, göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir. 6100 sayılı HMK’nın 114/c maddesinde mahkemenin görevli olması dava şartı olarak belirlenmiştir. Yine, 115. maddesinde dava şartlarının davanın her aşamasında ve kendiliğinden araştırılacağı,tarafların da her aşamada ileri sürebileceği, 137 ve 138. maddelerinde ise dava şartlarının(ve ilk itirazların) öncelikle inceleneceği düzenlenmiştir. Şu durumda, davaya bakmakla görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi değil, asliye hukuk mahkemesi olduğu gözetilerek davanın göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile işin esasının incelenmesi doğru görülmemiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-3 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” denilerek mahkememiz hükmünün kaldırılmasına karar verilmiştir.
GEREKÇE :Dava, … tarafından yapılan arsa tahsisinin iptali kararının kaldırılması, bu mümkün görülmez ise, iade bedelinin yeniden tespiti istemine ilişkindir.
e-imza e-imza e-imza e-imza
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava olabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafının da tacir olması ve uyuşmazlığın ticari işletmeleriyle ilgili hususlardan doğmuş bulunması veya anılan Kanun maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan olması gerekli ve yeterlidir. Aynı Kanun’un 5/2. maddesinde ticari davaların, ayrı asliye ticaret mahkemesi olan yerlerde o yerdeki asliye ticaret mahkemesinde görüleceği hükme bağlanmış, maddenin 3.fıkrasında; Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi arasındaki ilişki görev ilişkisi olarak belirlenmiştir.
4962 sayılı … Kanununda …’lerin özel hukuk tüzel kişisi oldukları belirtilmiştir.
Eldeki dosyada; davalı tacir olmadığı gibi mutlak ticari dava da söz konusu olmadığından uyuşmazlığın ticari dava olarak Asliye Ticaret Mahkemesinde görülüp çözülmesi doğru değildir (Yargıtay 4. HD 2014/8822 Esas, 2015/4862 Karar).
6100 sayılı HMK’nın 1.maddesine göre; mahkemelerin görevleri ancak kanunla düzenlenir, göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir.
6100 sayılı HMK’nın 114/c maddesinde mahkemenin görevli olması dava şartı olarak belirlenmiştir. Yine, 115. maddesinde dava şartlarının davanın her aşamasında ve kendiliğinden araştırılacağı,tarafların da her aşamada ileri sürebileceği, 137 ve 138. maddelerinde ise dava şartlarının (ve ilk itirazların) öncelikle inceleneceği düzenlenmiştir.
Tüm dosya kapsamı, yukarıda açıklanan yasal mevzuat ve yerleşik Yargıtay uygulamaları ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesinin 29/12/2020 tarihli ve … esas, … sayılı ilamı birlikte değerlendirilerek; ihtilafın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesince çözümlenmesi gerektiği, görev hususunun davanın her aşamasında dikkate alınabileceği sonuç ve kanaatiyle göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan 6100 sayılı HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının açmış olduğu arsa tahsis kararının iptali kararının kaldırılması davasında görevli mahkemenin mahkememiz olmayıp Asliye Hukuk Mahkemesi olması nedeniyle göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca dava dilekçesinin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi ile Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Yasal sürede başvurulması halinde dosyanın görevli Ankara Batı Nöbetçi Asliye Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK’nun 331/2 madde gereğince süresi içerisinde müracaat yapıldığı takdirde yargılama giderlerine gönderilen mahkemece dikkate alınmasına,
4-Kararın kesinleşmesinden itibaren HMK’nun 20/1-son cümle gereği dosyanın iki haftalık süre içerisinde görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin istenilmemesi halinde DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesi için dosyanın yeniden ele alınmasına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, istinaf kanun yolu açık olmak üzere (kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle istinaf yoluna başvurulabileceği, istinaf incelemesinin Bölge Adliye Mahkemeleri İlgili Hukuk Dairesi tarafından yapılacağı) oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.24/02/2021

Başkan Üye Üye Katip
e-imza e-imza e-imza e-imza