Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/257 E. 2021/815 K. 21.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/257 Esas – 2021/815
T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2021/257 Esas
KARAR NO : 2021/815
HAKİM :
KATİP :
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/09/2020
KARAR TARİHİ: 21/10/2021
K. YAZIM TARİHİ: 15/11/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının, müvekkili şirkete 19/09/2017 düzenleme tarihli 2.849,24-TL tutarlı, 20/09/2017 düzenleme tarihli 2.888,64-TL tutarlı, 22/09/2017 düzenleme tarihli 667,88-TL tutarlı, 25/09/2017 düzenlenme tarihli 7.618,08-TL tutarlı, 26/09/2017 düzenlenme tarihli 1.416,00-TL tutarlı, 27/09/2017 düzenlenme tarihli 1.416,00-TL tutarlı, 04/10/2017 düzenlenme tarihli 6.504,16-TL tutarlı faturalar karşılığında borçlandığını, bu borcun 23.360,00-TL’sinin ödenmediğini, iş bu faturalara ilişkin taraflar arasındaki satım sözleşmesi kapsamında müvekkili şirketin satışa konu betonları teslim ettiğini, buna ilişkin irsaliyelerin düzenlendiğini, söz konusu bedel yönünden Ankara ….İcra Dairesi’nin …. Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, takibe davalı tarafından itiraz edildiğini, itirazın haksız olduğunu beyanla takibe yapılan itirazın iptalini, %20 den aşağı olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili cevap dilekçesi ile özetle; Müvekkili ile davacı şirket arasında bir süre ticari ilişki olduğunu ancak yaptıkları incelemede müvekkilinin davacıya herhangi bir borcu gözükmediğini, davacı tarafça bahsedilen ve alacak kaynağı olarak gösterilen faturalar ve eki mahiyetindeki irsaliyelerin taraflarına tebliğ edilmediğini, davacı tarafça dayanaksız ve tek taraflı olarak düzenlendiğini, bahsi geçen irsaliye ve faturaların müvekkili ticari defterlerinde mevcut olmadığını, davacı tarafça mal teslimine ilişkin irsaliyelerin(eksik şekilde) sunulmuşsa da, bu irsaliyelerde malı kimin teslim aldığının belirli olmadığını, yalnızca karalama şekilde imzalar mevcutsa da, bu imzaların ne müvekkile, ne de çalışanlarına ait olmayıp, bu halde bir geçerliliklerinin olmadığını, müvekkili ile davacı şirket arasında, yukarda bahsi geçen faturalardan önce ticari ilişki mevcut olup, bu döneme ilişkin müvekkiline tebliğ edilen ve müvekkili tarafından ticari defterlere işlenen faturaların, hem müvekkili ticari defterlerinden hem davacı ticari defterlerinden anlaşılacağı üzere ödenmiş olduğunu, davacı tarafın tek taraflı olarak düzenlemiş olduğu, taraflarına tebliğ edilmemiş olan fatura ve irsaliyelerin davacı lehine delil olarak kabul edilemeyecek durumda olduğunu, bunların dışında, itirazın iptali davası ile bunun konusu olan icra takibinin sıkı sıkıya bağlı olduğunu, dolayısıyla, icra dosyası içeriğinde mevcut olmayan belgelerin, itirazın iptali talebinde delil olarak sunulamayacağını, buna göre, icra dosyasına sunulmayan, itirazın iptali dava dilekçesi ekinde sunulan irsaliye ve faturaların, delil olarak değerlendirilmesinin, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağına aykırı olduğunu, müvekkilinin davacı tarafa hiçbir borcu mevcut olmayıp, davacı tarafından haksız ve kötü niyetli olarak yapılmış bir icra takibinin mevcut olduğunu, tüm bu nedenlerle öncelikle mahkemenin yetkisizliğine, aksi taktirde davanın esastan reddine, %20’den az olmamak üzere kötü niyetli icra tazminatının davacıdan alınarak taraflarına verilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :Ankara …. İcra Dairesi’nin …. Esas sayılı dosyası, tarafların vergi kayıtları, ticari defter ve kayıtları, BA BS formları, …. Esnaf ve Sanatkarlar Odası Birliğinin cevabi yazısı, bilirkişi raporu ile tüm dosya kapsamı.
Bilirkişi 20/09/2021 tarihli raporunda özetle; Davacı …. Tic. Ltd. Şti.’nin Ankara ….. İcra Müdürlüğü’nün …. E. sayılı dosyası ile davalı …. aleyhinde başlatmış olduğu ilamsız icra takibinde asıl alacağının dayanağı olarak gösterdiği 7 adet fatura içeriği malzemelerin davalıya teslim edildiğini ve söz konusu faturaların davalıya usulüne uygun bir şekilde tebliğ edildiğini ispat edemediği sürece, davacı şirketin davalıdan herhangi bir alacağı bulunmadığını kabul etmek gerektiği bildirilmiştir.
GEREKÇE :Dava, faturadan kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan tabike itirazın iptali istemine ilişkindir.
Eldeki dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra, 11/05/2020 tarihinde açılmıştır. Burada öncelikli olarak Asliye Ticaret Mahkemesinin davaya bakmakla görevli olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 154 ve devamı maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir.
Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) hükümlerine göre, ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir (TTK 11/1). Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir (TTK 11/2). Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten gerçek kişiye tacir denir (TTK 12/1).
İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır (TTK 15/1). TTK’nın 24 ve devamı maddelerde düzenlenen ticaret siciline ilişkin hükümler tacir sıfatını taşımanın tescile bağlı olmadığı üstelik bu sıfatı taşımanın sonucu ve gereği olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle esnaf boyutunu aşan ticari işletme işleten kimsenin ticaret siciline kaydını yaptırmamış olması, tacir olmadığını göstermediğinden esnaf sayılmasını gerektirmez.
21/07/2007 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 18/06/2007 tarihli 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile esnaf ve tacir ayrımına esas sınırlar belirlenmiş olup, bu kararda, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu 177. maddesinde belirtilen hadlerden, 1. ve 3. bendindeki konularda faaliyette bulunanlarda yarısını, 2. bendeki faaliyetlerde bulunanların bu tutarın tamamını aşanların tacir olacağı belirlenmiştir. Dava tarihinin 17/09/2020 olduğu, takibe konu faturaların 2017 yılına ait olduğu, davalının esnaf odasına kaydının bulunduğu esnaflık vasfını yani vergi mükellefiyetinin 25.12.2018 tarihinde sona erdiği , … Vergi Dairesine yazılan müzekkere cevabı incelendiğinde davalının 19.06.2012 tarihinden 25.12.2018 tarihine kadar gerçek usulde gelir vergisi mükellefiyeti bulunduğu ve VUK 177 kapsamında ticari faaliyeti bulunduğu fakat dava tarihinde mükellefiyet kaydının bulunmadığı Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli mahkemenin tespiti gerektiğinden dava tarihinde davalının potansiyel mükellefiyet kaydının bulunmadığından dava konusu uyuşmazlığın TTK kapsamında mutlak ticari dava sayılan hususlardan olmadığından somut uyuşmazlığa bakma görevi Ankara Batı Asliye Hukuk Mahkemelerine aittir. 6100 sayılı HMK’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu dikkate alınarak, davanın usulden reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine,
2-Yasal sürede başvurulması halinde dosyanın görevli Ankara Batı Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK’nun 331/2 madde gereğince süresi içerisinde müracaat yapıldığı takdirde yargılama giderlerine gönderilen mahkemece dikkate alınmasına,
4-Kararın kesinleşmesinden itibaren HMK’nun 20/1-son cümle gereği dosyanın iki haftalık süre içerisinde görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin istenilmemesi halinde DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesi için dosyanın yeniden ele alınmasına,
5-Kararın talep halinde taraflara tebliğine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, istinaf kanun yolu açık olmak üzere (kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle istinaf yoluna başvurulabileceği, istinaf incelemesinin Bölge Adliye Mahkemeleri İlgili Hukuk Dairesi tarafından yapılacağı) karar verildi.21/10/2021

Katip Hakim
E-imzalı✍ E-imzalı✍