Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/245 E. 2021/666 K. 21.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/245 Esas – 2021/666
T.C.
ANKARA BATI
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2021/245 Esas
KARAR NO : 2021/666

HAKİM :
KATİP :
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR:1-
VEKİLİ :
2-
VEKİLİ :
3-
VEKİLİ :
İHBAR OLUNAN:
VEKİLİ :
DAVA : Tazminat (Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:29/03/2021
KARAR TARİHİ:21/09/2021
K.YAZIM TARİHİ:07/10/2021

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili; müvekkili …’un davalı Özel Eryaman Hastanesi’nde davalı Dr. …’nun gerçekleştirdiği hatalı/kusurlu ameliyat neticesince %33 oranında engelli kalması neticesinde uğramış olduğu maddi zarara ilişkin olarak fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 50,00-TL gelir/kazanç kayıplarına, şimdilik 50,00-TL çalışma gücünün azalmasından doğan kayıplarına, şimdilik 50,00-TL ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplarına ilişkin olmak üzere toplamda şimdilik 150,00-TL’nin zararın oluştuğu tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline, Müvekkil …’un davalı doktora ödemiş olduğu 4.000,00-TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline ve Ankara… Noterliği’nin 24.07.2020 tarih, … yevmiye numaralı ihtarnamesine ilişkin 485,65-TL ihtarname masrafı ve davalı sigorta şirketine gönderilen 11.09.2020 tarihli iadeli taahhütlü postaya ilişkin 13,00-TL posta masrafı olmak üzere toplamda 498,65-TL ihtarname masraflarının ihtarname tarihi itibari ile işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı …A.Ş. Vekili; görev ve yetki itirazında bulunduklarını belirterek, dava konusu edilen taleplerin zamanaşımına uğradığını, davacı asil ile davalı hekim arasında sözleşmesel ilişki bulunmadığını, ispat yükünün davacı tarafta olduğunu, müvekkili şirket nezdinde düzenlenmiş, …’nun sigortalı ve sigorta ettiren olduğu, 07.08.2020 – 07.08.2021 vadeli … numaralı Tıbbî Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mâlî Sorumluluk Sigorta Poliçesi bulunduğunu, söz konusu poliçenin, kamuda ya da özel sağlık kuruluşunda çalışması bakımından ayrım gözetilmeksizin hekimler bakımından kanun gereği yaptırılması zorunlu bir poliçe olup tek başına sigorta poliçesinin varlığının, poliçe kapsamında belirlenen teminatın tamamen ve otomatik olarak ödeneceği anlamına gelmeyeceğini, bu sebeple davayı kesinlikle kabul anlamına gelmemek kaydıyla, poliçe kapsamında hüküm altına alınan genel ve özel şartların irdelenmesi neticesinde teminat miktarına ve sigortalının kusur oranına göre müvekkil şirketin sorumluluğunun olup olmadığı, varsa ne miktarda olduğunun tespit edilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin poliçeden dolayı -sorumluluğun bulunduğunun ispatı halinde- azamî sorumluluğu poliçe teminat limiti ile sınırlı olduğunu, tıbbî kötü uygulamaya ilişkin zorunlu mâlî sorumluluk sigortası genel ve özel şartlarına göre poliçe, tazmînat taleplerine, bu taleple bağlantılı yargılama giderleri ile hükmolunacak fâize ve sigortalı aleyhine ileri sürülen tazmînat talebine ilişkin mâkûl giderlere karşı poliçede belirlenen limitler dahilinde teminat sağladığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … Şti. ile …vekili; görev itirazında bulunduklarını belirterek, davada iddia edilen alacakların da zamanaşımına uğradığını, davacının müvekkil Op. Dr. …tarafından ameliyatından önce bel fıtığı sebebiyle başka bir hekim tarafından ameliyat edildiği, aradan geçen 8 yıldan sonra sol bacak ağrısı, ayakta 1030 kuvvet kaybı ve uyuşukluk tanısı konulan davacının müvekkil hastanenin farklı bölümlerine başvurduğu ortada olduğundan somut gerçekliği çarpıtarak haksız kazanç elde etmeye yönelik iddialarına itibar edilmemesi gerektiğini, en nihayetinde, yaklaşık altı ay sonra davacı … 04.05.2017 tarihinde, “sol bacak ağrısı” şikayetiyle ve aynı yakınmalarla, müvekkil hastane Uzm. …’na başvurduğunu, davacı, Ankara’da birçok Devlet Hastanesi, Üniversite Hastanesi ve Özel Hastane var iken, yaptığı araştırma ve edindiği referans sayesinde, müvekkili hastaneye ve doktorun tecrübesine güvendiğini; tercihini müvekkili Özel Eryaman Hastanesi’nden yana kullandığını, müvekkili Op. Dr. …’nun, 1985 yılında başlayan Beyin ve Sinir Cerrahisi geçmişinde binlerce ameliyatta bulunduğunu, 65 yaşında cerrahi tecrübesinin zirvesinde, tanınan bir doktor olduğunu, işbu dava konusu gibi sayısız başarılı bel fıtığı operasyonu gerçekleştirdiğini, davacının birçok kez müvekkil hastaneye geldiğini, her seferinde kendisi ile ilgilenildiğinden, taburcu edildikten sonra gerek yüz yüze gerekse de telefonla iletişimde kalındığından tercihini her defasında müvekkili hastane ve Uzman Doktorlarından yana kullandığını, davacının, dava dilekçesinde ameliyat sonrası sol bacasından bir hayli güçsüzlük olduğunu fark etmesi üzerine araştırma yaptığında kendisinde ameliyat sırasında uygulanan yöntemlerden kaynaklı düşük ayak sendromunun oluştuğu şeklinde soyut ve dayanaksız iddialarda bulunmuşsa da; ameliyattan iki ay sonra müvekkil doktora kontrol için geldiğinde, sol bacağı ile ilgili herhangi bir sıkıntıdan bahsetmediğini, aksine yapılan tetkiklerde sol bacağında ağrı olmadığı, kuvvet kusuru devam etse de azalmakta olduğu değerlendirildiğini, keza, dava dilekçesinde bahsi geçen ameliyat sonrasına ilişkin iddiaları ile çelişir şekilde müvekkil hastaneye salt sağ bacak ağrısı şikayetiyle geldiğini; gerek müvekkili gerek ortopedi doktoru tarafından yapılan incelemelerde de düşük ayak sendromuna ilişkin bir belirti görülmediğini, davacının bu hususta bir yakınması olmadığını, müvekkilinin dava dilekçesinde yer verilen düşük ayak sendromu hususundan haberi dahi olmadığını, hastanın uzun süreli öyküsü, daha evvel opere edildiği, birçok tedavi yöntemini denediği ancak gecikmeli olarak müvekkili doktora başvurduğu sırada artık sinirin basıya bağlı fonksiyonlarında geri dönüşü olmayan kayıpların olduğu ve buna rağmen ameliyat sonrası süreçte kuvvet kusurunun devam etmekle birlikte azalmaya başlaması ameliyatın başarılı sonuçlandığını gösterdiğini, müvekkilinin muntazaman üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdiğini, tıbbın gereklerini bilgisi ve tecrübesi ile hastaya uyguladığını, müvekkili doktorun, hastası olan davacının zarar görmemesi için mesleki tüm şartları yerine getirdiğini, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayarak somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde aldığını, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uyguladığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :Dava, davacının davalı hastanede diğer davalı Dr. …’nun gerçekleştirdiği hatalı/kusurlu ameliyat iddiası ile oluştuğu iddia olunan maluliyet sebebiyle maddi zararının tazmini istemine ilişkindir.
30.06.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6335 sayılı Kanunla, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda değişiklik yapılmıştır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 5. maddesinde yapılan değişiklikle, Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer mahkemeler arasındaki ilişki görev ilişkisine dönüştürülmüştür.
Göreve ilişkin kurallar, dava şartıdır. (HMK m.114/1-c) Mahkeme, dava şartlarının yerinde olup olmadığını yargılamanın her aşamasında gözetir. Bu nedenle somut uyuşmazlıkta mahkememizin görevli olup olmadığı hususu re’sen değerlendirilmiştir.
Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin görev kapsamına giren ticari davaların neler olduğu 6102 sayılı TTK’nun 4. maddesinde belirlenmiştir.Buna göre:
a-TTK 4/1 maddesinde altı bent halinde sayılan hususlardan doğan davalar,
b-Özel kanun hükümleri gereği ticari sayılan davalar, (Kooperatifler Kanunu madde 99 gibi)
c-Her iki tarafında ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan davalar ticari dava sayılır ve Asliye Ticaret Mahkemesinin görev sahasına girer.
28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3. Maddesinin (k) ve (l) bentlerinde tüketici ve tüketici işleminin tarifi yapılmıştır. Buna göre; tüketici, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi; tüketici işleminin ise, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade etmektedir.
Aynı Kanunun 73/1. maddesinde tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiştir.
Yine aynı Kanunun 83/2 maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut dava, taraflar arasında 6502 Sayılı Kanunun 3. Maddesinde tanımlanan şekilde bir tüketici işleminden kaynaklanmaktadır. Taraflardan birinin tüketici olduğu vekalet sözleşmelerine ilişkin uyuşmazlıkların aynı Kanunun 73. Maddesi gereğince Tüketici Mahkemesinde çözümlenmesi zorunludur(Ankara BAM 3. HD 2018/551 Esas 2018/984 Karar, Antalya BAM 3. HD 2020/604 Esas 2020/1464 Karar, İstanbul BAM 46. HD 2021/947 Esas 2021/656 Karar). Temel ilişkinin tüketici işleminden kaynaklanması ve davacının tüketici olması sebebiyle davalılardan birinin sigorta şirketi olmasının davada görevli mahkemenin Tüketici Mahkemesi olduğu hususunu değiştirmeyecektir. Bu nedenle somut davayı yargılama görevi 6502 sayılı yasanın 73. maddesi uyarınca Tüketici Mahkemelerine aittir. Görev dava şartıdır ve davanın her safhasında re’sen dikkate alınır. Bu nedenle 6100 sayılı HMK’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu dikkate alınarak, davanın usulden reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan 6100 Sayılı HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine,
2-Karar kesinleştiğinde ve yasal sürede başvurulması halinde dosyanın görevli Ankara Batı Nöbetçi Tüketici Mahkemesine gönderilmesine,
3-6100 Sayılı HMK’nun 331/2 madde gereğince süresi içerisinde müracaat yapıldığı takdirde yargılama giderlerine gönderilen mahkemece dikkate alınmasına,
4-Kararın kesinleşmesinden itibaren 6100 Sayılı HMK’nun 20/1-son cümle gereği dosyanın iki haftalık süre içerisinde görevli mahkemeye gönderilmesinin istenilmemesi halinde DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesi için dosyanın yeniden ele alınmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, davalı …AŞ vekilinin yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.21/09/2021

Katip Hakim
e-imzalı e-imzalı