Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/171 E. 2021/286 K. 22.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/171 Esas – 2021/286
T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/171 Esas
KARAR NO : 2021/286
HAKİM :
KATİP :

DAVACILAR : 1-
: 2-
3-
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : TAZMİNAT
DAVA TARİHİ : 27/02/2013
KARAR TARİHİ : 22/04/2021
KARAR YAZIM TARİHİ: 18/05/2021
Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP :Davacı vekili mahkememize sunduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacı …’ nun eşi ve diğer müvekkilleri … ve …’ nun babası olan muris …’ nun 10.09.2012 tarihinde vefat ettiğini, murisin vefat etmeden önce 2008 yılı içerisinde … Bankası A.Ş … Şubesi’nden 7 yıl süreli 20.000,00 TL bedelli tüketici kredisi kullandığını, kredinin teminat altına alınması amacıyla ilgili banka tarafından davalı … A.Ş’ ye 3 yıl süre ile kredi hayat sigortası yaptırıldığını, bu hayat sigortasının süresinin 2011 yılının birinci ayında sonlandığını fakat daha sonra tamamiyle murisin bilgisinin dışında 05.01.2012/2013 vadeli … nolu poliçe ile 1 yıllık daha sigorta poliçesi tanzim edildiğini, murisin vefatından sonra müvekkili davacılar tarafından davalı sigorta şirketine ilgili banka aracılığıyla başvuru yapıldığını, fakat davalı şirketçe, murisin 2 yıldır kanser tedavisi gördüğü, murisin rahatsızlığının sigortalanmadan önce teşhis edilerek tedavisine başlandığı, bu durumun Hayat Sigortaları Genel Şartlarının C.2.2 maddesine aykırı olduğunu, murisin beyan yükümlülüğünü kasıtlı olarak ihlal ettiğini ve bu nedenle riziko gerçekleşmiş olsa bile sigortacının cayma hakkını kullanabileceğini, bu nedenle sözleşmeden cayıldığını ve sigorta bedelinin ödenmesinin söz konusu olmadığının beyan edildiğini, davalı
tarafın bu beyanlarının hukuki dayanaktan yoksun ve mesnetsiz olduğunu, murisin kredinin kullanıldığı tarih olan 2008 yılı içerisinde hastalığa yakalanmamış olduğunu, murisin sigorta poliçesinin yenilenmesinden de haberdar olmaması nedeniyle beyanda bulunmasının beklenmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu bildirerek, 15.967,30TL poliçe teminat bedelinin poliçe başlangıç tarihi olan 05/01/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkili davacılara verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından tanzim edilen hayat sigortası poliçesinde davacıların istem ve tahsil yetkisinin bulunmadığını, bu nedenle taraf sıfatı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesini, aksi halde ise müvekkili şirket tarafından tanzim edilen ilk hayat sigorta poliçe süresinin bitmesinden dört ay sonra davaya konu sigorta poliçesinin düzenlendiğini, tanzim edilen ölü muayene tutanağında, davacı …’nun eşinin 2 yıldır kanser tedavisi gördüğünü bildirmiş olduğunu, sigortalının rahatsızlığının poliçe başlangıç tarihinden önce olduğunu, bu nedenle tazminat talebinin reddedildiğini, sigortalının beyan yükümlülüğü bulunduğunu, davacıların sigorta poliçesinin murisin bilgisi ve rızası dışında tanzim edildiği beyanları karşısında prim bedelini talep edebileceğini, hiç kimsenin muvafakati olmadığı bir sözleşmenin sonuçlarından yararlanamayacağını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :05.01.2012/2013 vadeli … nolu sigorta poliçesi, veraset ilamı, sigortalı müteveffanın tedavi evrakları, Sincan (Ankara Batı) CBS’nin …S sayılı dosyası, 15/11/2013 tarihli bilirkişi heyeti raporu, 10/03/2014 tarihli bilirkişi heyeti ek raporu, 25/06/2014 tarihli 2.bilirkişi kurulu raporu ve 02/09/2015 tarihli 2. bilirkişi kurulu ek raporu, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2015/19227E., 2018/9523K. sayılı bozma ilamı, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/4086 esas 2020/8055 karar sayılı bozma ilamı ile tüm dosya kapsamı.
GEREKÇE :Dava, hayat sigortası sözleşmesine dayanan tazminat istemine ilişkindir.
Davacıların murisi olan … 2008 yılı içerisinde … A.Ş’nin … Şubesinden tüketici kredisi kullanmıştır. Bu kredi kullanırken kredinin teminatı olarak da hayat sigortası yapılmıştır. Sigortanın süresi ise 08/09/2011 tarihinde içerisinde bitmiştir. Davaya konu edilen sigorta poliçesi ise 05/01/2012 tarihinde akdedilmiştir. Yani bu poliçe önceki poliçenin devamı mahiyetinde değildir. 05/01/2012-05/01/2013 tarihlerini kapsamaktadır. Sigortalı … ise 10/09/2012 tarihinde vefat etmiştir. Davacılar, sigortalının mirasçıları olarak rizikonun da gerçekleştiğini bildirerek tazminat talebinde bulunmuştur.
Bozmadan önce deliller toplanmış, iki ayrı bilirkişi kurulundan raporlar alınmıştır.
Davanın dayanağı olan sigorta poliçesi yukarıda da açıklandığı üzere 05.01.2012 tarihinde akdedilmiştir. Riziko ise (davacıların murisinin ölümü) 10.09.2012 tarihinde gerçekleşmiştir. Sigortalı kanser hastalığından vefat etmiştir. Niza konusu edilen poliçe davalı tarafından, sigortalının bilgisi dışında düzenlenmiştir. Poliçe düzenlenirken 6102 sayılı TTK’nun 1435. maddesi (6762 Ticaret Kanunun 1290, 1363 ve 1364) uyarınca araştırma yapılmamıştır. Davacıların murisinin sağlık durumu yönünden araştırma yapılmamış, bu konuda sigorta şirketine bilgide verilmemiştir. Sigorta poliçesinin hamilin bilgisi dışında düzenlenmesi, TTK’nun 1435 ve Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-3 maddesi uyarınca araştırma yapılmaması karşısında, sigortalının kasten beyan yükümlülüğünü ihlal ettiği kabul edilmemiştir. Bu durumda davalı sigorta şirketinin cayma hakkının bulunmadığı, rizikonun gerçekleştiğinin ve sigorta tazminatının istenebileceğinin kabulü ile 14.07.2015 tarihli bilirkişi raporunda belirlenen sigorta tazminatı olan 14.530,24TL’nin, davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine ilişkin hüküm tesis edilmiş, davanın kısmen kabulüne dair mahkememizin 14.10.2015 tarih, 2013/109 esas, 2015/479 karar sayılı ilamı davalı sigorta şirketi tarafından temyiz edilmiş, dosyayı inceleyen Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 24.10.2018 tarih, 2015/19227 esas, 2018/9523 karar sayılı bozma ilamında özetle; “Sigorta sözleşmesi kurulurken sigortalıya yüklenen doğru bilgi verme (ihbar) yükümlülüğünü düzenleyen 6102 sayılı TTK’nun 1435. maddesi (eki 1290. maddesi) “Sigorta ettiren sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Aynı yükümlülüğü sözleşmesinin devamı süresincede vardır.
Hayat Sigortası genel Şartlar C-3. maddesinde de “Sigorta Süresi İçinde Beyan Yükümlülüğü” şartları düzenlenmiş, söz konusu maddeye göre sigortalı “Sözleşmenin yapılmasından sonra, sigortacının izni olmadan rizikoya etki edebilecek hususlarda meydana getirilen değişikliklerin 8 gün içinde sigortacıya bildirilmesi gerekir, Durumun sigortacı tarafından öğrenilmesinden sonra, değişiklik, sigortacının sözleşmeyi yapmaması ya da daha ağır şartlarda yapmasını gerektiren hallerden ise sigortacı 8 gün içinde sözleşmeyi fesheder veya prim farkını almak suretiyle sözleşmeyi yürürlükte tutar “
C-3. 3 maddesi ise “Sigortacının sözleşmeyi bu değişikliklere göre yapmamasını veya daha ağır şartlarda yapmasını gerektiren hallerde;
a) Sigortacı durumu öğrenmeden önce;
b) Sigortacının fesih ihbarında bulunabileceği süre içinde;
c) Fesih ihbarında bulunabileceği süre içindeki
ç) Fesih ihbarının hüküm ifade etmesi için geçecek süre içinde riziko gerçekleşirse, sigortacı tazminatı, o tazminata ilişkin olarak tahakkuk ettirilen prim ile tahakkuk ettirilmesi gereken prim arasındaki orana göre öder” hükmü düzenlenmiştir.
Somut olayda Davacının murisinin kullanmış olduğu banka kredisi nedeniyle, 08.09.2008 başlangıç tarihli, 08.09.2011 bitiş tarihli hayat sigorta sözleşmesi düzenlenmiş; poliçe primi 486,76 TL de ödenmiş, poliçenin bitim tarihinden sonra muris …’nun bilgisi dışında 05.01.2012/05.01.2013 tarihlerini kapsayan, sigortalının sağlık durumu hakkında herhangi bir soru ve bilgi almaksızın … nolu poliçe tanzim edilmiş 150,46 TL de prim belirlenmiş, poliçenin düzenlenmesinden sonra 10.09.2012 tarihinde davacıların murisi vefat etmiştir.
Yargılama sırasında iç hastalıkları uzmanı doktor ve sigorta hukukçusundan alınan 15.11.2013 havale tarihli bilirkişi heyet raporunda; davacıların murisi …’nun kanser hastalığına yönelik tanısının 11.11.2010 tarihinde konulduğu, davalı sigorta tarafından davacının murisine haber vermeksizin düzenlenen … nolu poliçede davacıların murisine sağlığı ile ilgili soru sorulmadığı, davacının murisinin sözleşmenin yenilenmesinden haberinin olmamasına göre davalıya kasıtlı olarak sağlık durumu hakkında bilgi vermediğinin düşünülemeyeceği ancak bu durumda da TTK 1435 ve hayat sigortası genel şartlar C-3 ve devamı hükümlerinin tartışılarak karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” denmiş, bozma ilamı sonrası dosya yeni esasa kayıt edilmiş, mahkememizin 2019/114 esas 2019/385 karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen bu karar davacı tarafça temyiz edilmekle, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/4086 esas 2020/8055 karar sayılı bozma ilamında özetle; ” 6102 sayılı TTK’nun 1435. maddesi ile sigorta sözleşmesinin kurulması sırasındaki sigortalının doğru bilgi verme (beyan) yükümlülüğü düzenlenmiştir. Sigorta hukukuna ilişkin genel düzenleme mahiyetinde olan bu hüküm, hayat sigortalarında da uygulanmaktadır.
6102 sayılı TTK’nun 1435. maddesinde “Sigorta ettiren, sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Sigortacıya bildirilmeyen, eksik veya yanlış bildirilen hususlar, sözleşmenin yapılmamasını veya değişik şartlarda yapılmasını gerektirecek nitelikte ise, önemli kabul edilir. Sigortacı tarafından yazılı veya sözlü olarak sorulan hususlar, aksi ispat edilinceye kadar önemli sayılır” denilmek suretiyle; sigorta ettirenin, sözleşmenin kurulması sırasındaki doğru beyan yükümlülüğünün kapsamı düzenlenmiştir.
Gerek TTK’nun 1435. maddesi ve gerekse Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesi düzenlemesine göre; sigorta şirketinin sorusu üzerine veya herhangi bir soru sorulmadan (dolayısı ile buna ilişkin bir form doldurulmadan) sigortalı, sözleşmenin yapılması sırasında kendisinin bildiği ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlüdür.
Sigorta sözleşmesi kurulurken sigortalıya yüklenen doğru bilgi verme (ihbar) yükümlülüğünü düzenleyen 6102 sayılı TTK’nun 1435. maddesi (eki 1290. maddesi) “Sigorta ettiren sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Aynı yükümlülüğü sözleşmesinin devamı süresince de vardır.” Sigorta sözleşmesinin kurulması sırasındaki beyan yükümlülüğüne uymamanın sonuçları ise, aynı kanunun 1439/2. maddesinde, “rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sigorta ettirenin ihmali ile beyan yükümlülüğü ihlal edildiği takdirde, bu ihlal tazminatın veya bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise, ihmalin derecesine göre tazminattan indirim yapılır. Sigorta ettirenin kusuru kast derecesinde ise beyan yükümlülüğünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı varsa, sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcu ortadan kalkar; bağlantı yoksa, sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta tazminatını veya bedelini öder” şeklinde düzenlenmiştir.
TTK’nun 1435 ve devamı maddeleri ile genel şartlar C.3 maddesindeki açık ifadelerle, sigortalının ihmali ile beyan yükümlülüğüne aykırı davranılması halinin tazminattan indirim sebebi olduğu kabul edilmiştir. Sigortalının kendisinin bilgisi dışında düzenlenen ikinci poliçenin tanzimi sırasında sağlık durumuna ilişkin beyanda bulunmasının mümkün olmadığının kabulü ile bildirimde bulunmadığı düşünülebilirse de, daha önce ilk poliçe süresi içerisinde kanser hastalığı tanısı konulmuş olması ve sigortalının sağlığı konusunda doğru beyan yükümlüğünün sözleşme süresince devam ettiğinin kabulü karşısında bildirim yapılmayışının da sigortalının ihmali davranışı olduğunun kabulü gerekir.
Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında mahkemece; davacılar murisinin, sigortacı için önemli sayılabilecek bir hususu bildirme yükümlülüğünü ihmal suretiyle ihlal ettiği; ihmal suretiyle beyan yükümlülüğüne uymama hali için tazminattan indirim gerektiğinin düzenlendiği de gözetilmek suretiyle, davalı sigorta şirketinin hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, hükmüne uyulan bozma ilamında belirlenen hususlar gözardı edilerek yanılgılı değerlendirmeyle, yazılı biçimde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.” denmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davalı sigorta şirketinin 05.01.2012 ile 05.01.2013 tarihleri arasında geçerli olmak üzere düzenlendiği … nolu poliçenin akdi sırasında sigortalının kanser hastalığı olup olmadığı, kanser hastalığını kasten gizleyip gizlemediği, dolayısıyla ihbar yükümlülüğüne aykırı davranıp davranmadığı hususlarının tespitinden sonra, TTK’nun 1435 maddesi ile Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-3 maddesi kapsamında değerlendirme yapılarak, davacıların sigorta tazminatı isteyip isteyemeyeceklerinin belirlenmesi ile ilgilidir.
Toplanan delillerden, davacıların murisi olan …’nun dayanak sigorta poliçesinin düzenlendiği 05.01.2012 tarihinde kanser hastası olduğu, bu hastalığını davalı sigorta şirketinden gizlemediği, TTK’nun 1435 maddesi ile Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-3 maddesi kapsamında araştırma yapmadığı anlaşılmıştır. Bu haliyle sigortalının hastalığını kasten gizlediği değil, beyan yükümlülüğüne aykırılığın ihmal düzeyinde değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Riziko ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 Sayılı TTK’nın 1439. maddesinde “(1)Sigortacı için önemli olan bir husus bildirilmemiş veya yanlış bildirilmiş olduğu takdirde, sigortacı 1440. maddede belirtilen süre içinde sözleşmeden cayabilir veya prim farkı isteyebilir. İstenilen prim farkının on gün içinde kabul edilmemesi hâlinde, sözleşmeden cayılmış kabul olunur. Önemli olan bir hususun sigorta ettirenin kusuru sonucu öğrenilememiş olması veya sigorta ettiren tarafından önemli sayılmaması durumu değiştirmez.
(2) Rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sigorta ettirenin ihmali ile beyan yükümlülüğü ihlal edildiği takdirde, bu ihlal tazminatın veya bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise, ihmalin derecesine göre tazminattan indirim yapılır. Sigorta ettirenin kusuru kast derecesinde ise beyan yükümlülüğünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı varsa, sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcu ortadan kalkar; bağlantı yoksa, sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta tazminatını veya bedelini öder.” düzenlemesi yer almaktadır. (Yargıtay 17. HD’nin 10/09/2018 tarih ve 2015/17536 Esas, 2018/7585 Karar)
Sözleşme öncesi ihbar görevini yaptırım sistemi 6102 sayılı TTK’nın 1439. maddesinde düzenlenmiştir. TTK’nın 1439 maddesi uyarınca uygulanacak yaptırım sigortacının ihlalin öğrenme anına göre değişiklik arz etmektedir. Gerçekten madde hükmü incelendiğinde; sigortacının ihlali rizikonun gerçekleşmesinden önce veya sonra öğrenmesine göre farklılık gösteren esaslar sevk edildiği tespit edilmektedir. Buna göre;
A) Riziko öncesinde öğrenme halinde;
1-Kusursuz ihlal var ise Cayma (veya prim farkı)
2-Kusurlu ihlal var ise Cayma (veya prim farkı)
B) Riziko sonrasında öğrenme halinde;
1-Kusursuz ihlal var ise Tam Tazminat/Bedel
2-Bağlantısız kusurlu ihlal var ise Tam Tazminat/Bedel
3-Bağlantılı kusurlu ihlal var ise İndirim (Kusurun ağırlığına göre)
4-Bağlantısız kasıtlı ihlal var ise İndirim (Alınan prim ile alınması gereken prim arasındaki orana göre)
5-Bağlantılı kasıtlı ihlal var ise Fesih (Edim borcu ortadan kalkar)
yaptırımları söz konusu olacaktır. ( Samim ÜNAN-T.C. Galatasaray Üniversitesi(E.) Öğretim Üyesi-Türk Ticaret Kununu Şerhi, Altıncı Kitap:Sigorta Hukuku Cilt 1 Birinci Kısım: Genel Hükümler (Madde 1401-1452)-Sayfa 435,vd,)
Somut olayda davalı sigortacı ihlali riziko sonrasında öğrenmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere murisin sözleşme öncesi beyan yükümlülüğünü kasıtlı olarak ihlal ettiği tespit edilememiştir. Sigortalının sözleşme öncesi beyan yükümlülüğünün ihlalinin ihmal derecesinde olduğu, beyan etmediği hastalıklar ile vefatın neden olduğu hastalık arasında illiyet bağı (bağlantı) bulunduğu anlaşıldığından bağlantılı kusurlu ihlal var ise kusurun ağırlığına göre indirim yapılacaktır. Bilirkişi kurulu tarafından 14/07/2015 tarihli ek raporda poliçe genel şartları esas alınarak yapılan hesaplama neticesinde 14.530,24-TL tazminat istenebileceği hesaplanmış, bu miktar esas alınarak Somut olayda murisin mevcut hastalığını beyan etmekte ihmali davranması davalı sigorta şirketinin ise aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle her iki tarafın da % 50 oranında kusurlu olduğunun kabulüne karar verilerek toplam isteyebileceği tazminat tutarının %50 si oranında 7.265,12TL tazminata hükmedilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
1-Davanın KISMEN KABULÜNE, 7.265,12 tazminatın davalıdan tahsili ile Sincan …. Noterliğinin 21/09/2012 gün ve … yevmiye nolu veraset ilamındaki hisseleri oranında davacılara verilmesine, hüküm altına alınan miktara 27/02/2013 dava tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Alınması gereken 496,28 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 272,70TL harcın mahsubu ile bakiye 233,58 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacının dava açılırken yatırdığı 272,70 TL peşin harç, 24,30 TL başvurma harcı, 3,75 TL vekalet harcının toplamı olan 300,75 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından sarf edilen 900 TL bilirkişi ücreti ile 332,25 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 1.232,25 TL yargılama giderinin davanın kabul-red oranına göre hesaplanıp belirlenen 560,68 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
5-Davacıların kendisini vekil ile temsil ettirdiği görülmekle karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir ve hesap edilen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara ödenmesine,
6-Davalı tarafından sarf edilen 800 TL bilirkişi ücreti ile 79,40 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 879,40 TL’nin davanın kabul-red oranına göre hesaplanıp belirlenen 479,28 TL’nin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına, davalı tarafından yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde davalıya iadesine,
7-Davalının kendisini vekil ile temsil ettirdiği görülmekle karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT maddesi gereğince davanın red oranına göre takdir ve hesap edilen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
8-Kararın talep halinde taraflara tebliğine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Yargıtay ilgili Hukuk Dairesi nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 22/04/2021

Katip Hakim
E-imzalı✍ E-imzalı✍