Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/169 E. 2022/776 K. 20.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/169 Esas – 2022/776
T.C.
ANKARA BATI
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2021/169 Esas
KARAR NO : 2022/776
HAKİM :
KATİP :
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/03/2021
KARAR TARİHİ: 20/09/2022
K.YAZIM TARİHİ: 17/10/2022
Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili; müvekkilinin ekte sunulan sevk irsaliyeleri ile davalı tarafın şantiyelerine çeşitli tarihlerde 20 adet 40 lt’lik oksijen tüp çeliği ve 3 adet 50 lt’lik karışım tüp çeliği teslim ettiğini, işbu tüplerin sevk irsaliyesi ile davalının iş yerinde çalışan işçilerine imza karşılığı teslim edildiğini, tüpler ve tüplerin bedellerinin bütün sözlü ikazlara rağmen alınamadığını, davalı tarafa ödeme yapması için ekte sunulan faturaların kesildiğini, fakat davalının ekte sunulan noter ihtarı ile faturayı müvekkiline geri gönderdiğini, akabinde Ankara Batı İcra Müdürlüğünün … E. sayılı icra dosyası ile bu alacak için ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalının bu dosyaya da itiraz ettiğini, davalının itirazı ile takibin durdurulduğunu beyan ederek, Ankara Batı Müdürlüğü’nün … E. sayılı itirazın iptali ile icra takibinden itibaren işleyecek olan avans faizi ile davalıdan tahsiline, haksız yere itiraz eden borçlunun %40’tan aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili; davacı taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davanın zamanaşımı sebebiyle reddinin gerekli olduğunu, davacı dilekçesinde müvekkili şirketin 20 adet 40 lt’lik oksijen tüp çeliği ve 1 adet 50 lt’lik karışım tüp çeliği teslim edildiğini bu teslimin de müvekkili şirket çalışanları tarafından imza altına alındığını belirtmiş olsa da bu iddiaların gerçek dışı olduğunu, davacı yan tarafından müvekkili şirkete söz konusu malzemelere ilişkin herhangi bir teslim yapılmadığı gibi bu hususa yönelik müvekkili tarafından davacıya yönelik ihtarname gönderildiğini, davacı tarafından dosyaya sunulan sevk irsaliyesi belgelerinde “…” isimli muhatap gösterildiğini, müvekkilinin ticari unvanının … A.Ş. (öncesinde Ltd. Şti. olduğu) olduğunu, … isimli muhatabın müvekkili ile ilgisinin olmadığını, bununla birlikte dava dilekçesi ekinde sunulmuş makbuzlarda imzası bulunan kişilerir müvekkili çalışanı olup olmadığının belli olmadığını, bu kişilerin müvekkili şirketin çatışanı olması hatinde dahi bu kişilere mal teslim almaya ilişkin açık bir yetki verilmediğinden davacının iddialarına itibar edilmemesi gerektiğini, satım sözleşmesinde malın teslim edildiği kişinin teslim atmaya yetkili olması gerektiğini, davacının dilekçesinde söz konusu malların teslim edildiğinin ispatı için tanık deliline dayanmış olsa da, huzurdaki uyuşmazlığın ispatı açısından tanık dinlenecek olmasının hukuken mümkün olmadığını, bu hususa muvafakat etmediklerini, zira satılanın tesliminin hukuki işlem niteliğinde olduğunu, buna ilişkin iddia ve savunmanın hangi delilierle kanıtlanabileceğinin belirlenmesinde genel usul hukuk kuralarının göz önünde bulundurulması gerektiğini, hal böyle iken gerek dava değerinin HMK gereğince yazılı delille kanıtlanma zorunluluğunun bulunması gerekse de tacir olan tarafların varsa aralarındaki ticari ilişkiyi ispat edebilmek adına fatura, sözleşme, ticari defterler vb. yazılı belgeler sunulması gerekmekte iken davacı yanın iddiasının salt tanıkla ispat etmeye çalışmasının hukuken mümkün olmadığını, Yüksek Mahkemenin bazı emsal kararlarının da bu yönde olduğunu, davacının dilekçesinde icra inkar tazminatı talebinin de diğer talepleri gibi hukuka aykırı olduğunu, davacının talep etmiş olduğu bedelin likit olmadığından ve yargılamayı gerektirdiğinden huzurdaki uyuşmazlıkta icra inkar tazmınatına hükmedilmemesi gerektiğini beyan ederek, haksız ve hukuka aykırı davanın reddine, haksız icra takibi sebebiyle müvekkili lehine %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
Ankara Batı İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası, davalı şirketin ticaret sicil kaydı, tarafların 2016-2017-2018 ve 2020 yıllarına ait BA-BS formları, davacının ticaret sicil ve vergi dairesi kayıtları, SGK kayıtları, tanık beyanları, tarafların ticari defter ve kayıtları, 30/05/2022 tarihli bilirkişi raporu ile tüm dosya kapsamı.
Bilirkişi raporunda, dava dosyası üzerinde yapılan inceleme neticesinde, mahkeme tarafından dava konusu ürünlerin davalı şirkete teslim edildiği kanaatine ulaşılması halinde; davacı …’ün Ankara Batı İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile davalı … A.Ş. aleyhinde başlatmış olduğu ilamsız icra takibinin takip tarihi olan 11.12.2020 tarihi itibariyle davalı şirketten 37.760,00 TL alacaklı olduğu belirtilmiştir.
GEREKÇE :
Dava; taraflar arasındaki ticari alım – satım ilişkisi kapsamında düzenlenen faturaya dayalı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı alacaklı taraflar arasındaki ticari alım – satım ilişkisi nedeniyle davalıdan alacaklı olduğu iddiasıyla faturaya dayalı icra takibi başlatmış olup; ödeme emri davalı borçluya 15.12.2020 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı borçlu 7 günlük yasal süresi içinde 15.12.2020 tarihinde ödeme emrine itiraz ettiğinden takibin durdurulmasına karar verilmiştir. İtirazın iptaline yönelik olarak açılan iş bu dava hak düşürücü yasal süresi içerisinde açıldığından işin esasına girilerek inceleme yapılmıştır.
Davacı yan, davalı ile aralarındaki ticari alım – satım ilişkisi kapsamında fatura alacağının bulunduğunu iddia ederek alacağının tahsili amacıyla başlattığı takibe davalının vaki itirazının iptalini talep etmiş, davalı yan ise faturaya konu malın tarafına teslim edilmediğini, alacağın zamanaşımına uğradığını, sevk irsaliyelerindeki “…” isimli muhatabın taraflarıyla ilgisinin bulunmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Uyuşmazlık, davacı yanın takip çıkışı kadar davalıdan alacaklı olup olmadığı, alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı hususundadır.
Öncelikle davalının zamanaşımı defi değerlendirilmiş olup, takibe konu alacağın dayanağının 06/11/2020 tarihli 37.760,00TL bedelli fatura olduğu, TBK’nın 146. maddesi hükmü gereğince uygulanacak zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğu, gerek takip tarihi gerekse dava tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmakla yerinde olmayan zamanaşımı definin reddine karar verilmiştir.
Tarafların bağlı bulundukları vergi dairelerinden 2020 yılına ait BA-BS formları HMK m.221 uyarınca resen celp edilmiştir. İncelenmesinde; gerek davacı tarafça davalı adına gerekse davalı tarafça davacı adına 2020 yılına ilişkin herhangi bir bildirimin bulunmadığı tespit edilmiştir.
Davaca tarafça bildirilen tanıkların dosya kapsamında sunulan sevk irsaliyelerinde isimleri ve imzaları bulunan şahıslar olup SGK’dan gelen yazı cevabından tespit edildiği üzere davalı çalışanları olduğu, bu nedenle imzanın taraflarına ait olup olmadığı yönünden dinlenmeleri gerektiği değerlendirilerek bildirilen tanıklar dinlenmiştir.
Mahkememiz dosyası ile taraf defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlenen bilirkişi raporunda, dava konusu ürünlerin davalı şirkete teslim edildiği kanaatine ulaşılması halinde; davacı …’ün Ankara Batı İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile davalı … A.Ş. aleyhinde başlatmış olduğu ilamsız icra takibinin takip tarihi olan 11.12.2020 tarihi itibariyle davalı şirketten 37.760,00TL alacaklı olduğu rapor edilmiştir.
Dava konusu alacak, fatura alacağına dayanmaktadır. Fatura düzenlenmesi tek başına muaccel bir alacağın varlığını ispata yeterli değildir. Davacının aynı zamanda malın teslim edildiğini/hizmetin ifa edildiğini ispat yükü altındadır.
Fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunması gerekir. Bunun için de öncelikle taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin varlığının kanıtlanmış olması gerekir. Davalının sözleşmesel ilişkiyi inkâr etmesi durumunda davacının öncelikle aralarındaki akdi ilişkiyi yani alım-satım ilişkisini ispat etmesi gerekmektedir. Bu nedenle, bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır.
Bu itibarla yapılan değerlendirmede, dosyaya sunulu bulunan sevk irsaliyelerinin incelenmesinde tanzim tarihlerinin 2016-2017-2018 yıllarına ait olduğu, uyuşmazlık konusu faturanın ise 06/11/2020 tanzim tarihli olduğu, sevk irsaliyelerinin düzenlendiği tarihler ile fatura tarihi arasında hayli zaman olduğu, sevk irsaliyelerinin faturaya konu mallar için düzenlendiğinin dosya kapsamından sabit olmadığı, taraflara ait 2020 yılına ilişkin Ba-Bs formlarında da taraflarca bildirimin bulunmadığı, davacı defterlerinden 2020 yılı yevmiye defterinin açılış tasdikinin yasal süresinde yapıldığı ancak kapanış tasdikinin yasal süresi içinde yaptırılmadığı, bu sebeple davacı defterlerinin davacı lehine delil olarak kabul edilemeyeceği, davalı defterlerinin ise kanuni şartları taşıdığı ve davalı lehine delil olarak kabul edildiği, uyuşmazlık konusu faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olmadığı, tüm dosya kapsamına göre davacı yanın uyuşmazlık konusu faturaya ilişkin mal teslimi iddiasını ispatlayamadığı, dava dilekçesinde yemin deliline de dayanılmadığı, bu kapsamda davacı yanın teslim olgusunu ispatlayamaması karşısında davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Davacı yanın kötüniyetli olarak takip başlattığı ispatlanamadığından koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN REDDİNE,
2-Davalı yanın kötüniyet tazminatı talebinin koşulları oluşmadığında reddine,
3-Alınması gereken 80,70TL karar ve ilam harcının peşin alınan 644,85TL harçtan mahsubu ile artan 564,15TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Zorunlu arabuluculuk kapsamında Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddesi gereği ödenecek ve Arabuluculuk AÜT’nin Birinci Kısmına göre taraf sayısı gözetilerek belirlenen 1.320,00TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
5-Davalının kendisini vekil ile temsil ettiği görülmekle karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 9.200,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.20/09/2022

Katip Hakim
e-imzalı e-imzalı