Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/1113 E. 2022/257 K. 16.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/1113 Esas – 2022/257
T.C.
ANKARA BATI
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/1113
KARAR NO : 2022/257
BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
DAVACI(Hisse devralan) :
DAVACI(Hisse devreden) :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Şirket Müdürünün Azli/Kayyım Atanması
DAVA TARİHİ : 08/04/2021
KARAR TARİHİ: 16/03/2022
KARAR YAZIM TARİHİ: 25/03/2022
Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP :Davacı vekili mahkememize sunduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketin % 33 oranında hissedarı olduğunu, 2019 yılında 2.220.000,00 TL sermaye ile kurulan şirket hisse devirleri sonucu iki ortaklı hale geldiğini, diğer ortak …’ın … pay ve … hissesi, müvekkili …’ın … pay ve … hissesi olacak şekilde ortaklık yapısı olduğunu, şirkette küçük ortak konumundaki müvekkiline şirket işleyişi ve şirketin mali yapısı hakkında sağlıklı hiçbir bilgi verilmediğini, sözlü olarak şirketin zarar ettiğinden bahisle şirket hisselerinin tamamının 3.kişilere değerinden düşük olarak devri konusunda baskı yapıldığını, şirkete ait fabrikaya gittiğinde gözlemlediği imalat temposu, stoktaki mal mevcudiyeti ve imalatta kullanılan makinalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde şirketin zarar etme ihtimali göründüğünü, yaşanan bu süreç içerisinde müvekkilinin şirkete ait fabrikaya sokulmadığını ve tehdit edildiğini, şirket işleyişinden kısıtlı olarak bilgi sahibi olduğunu, şirket çalışanlarının önemli bir kısmı hiçbir haklı gerekçe yokken işten çıkarıldığını, şirketin faaliyetini durdurmaya yönelik bu işlemle müvekkilinin şirketten bilgi bağının tamamen kesilmeye çalışıldığını, şirket müdürü tarafından müvekkiline; şirketi borçlandırarak ve şirketin mallarını satarak seni ve şirketi borç altında bırakacağım şeklinde beyanda bulunulduğunu belirterek, davalı şirket müdürünün azli ile şirkete kayyım atanmasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde yer alan hiçbir beyanı ve iddiayı kabul etmediklerini, davalı şirketin kurucu ortaklarından olan dava dışı … 11.10.2019 tarihinde şirketi … ortaklı olarak kurduğunu, davalı şirketin, 19/11/2019 tarihi ile unvan değişikliği gerçekleştirildiğini
e-imza e-imza e-imza e-imza

ve 08/07/2020 tarihinde “şirket ortaklarından …’ın hisse payı olan … adet pay ile …’a ait … adet pay ile toplam … pay davacı …’a resmi olarak devredildiğini, edinilen bilgiye göre, dava dışı eski hissedarlara bu pay adetlerinin bedeli olan nakit karşılığı davacı yanca ödenmediğini, iş bu devirlerden sonra ekte bulunan ticaret sicil gazetesinde açıkça görüldüğü gibi, şirket ortaklarının her ikisinin de paylarının tamamını … isimli şahsa devrettiğini ve böylelikle davalı şirketin yeni ve tek hissedarı olduğunu, iş bu sebeple, 17/05/2021 tarihinde tescil ve ilan olunan şekilde davacı yanın şirket ile hukuki bağının kalmadığını, huzurda açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
GEREKÇE :Dava, davalı şirket müdürünün azli ve şirkete kayyım atanması istemine ilişkindir.
Davanın açıldığı … Asliye Hukuk Mahkemesi 09/04/2021 tarihli ve … esas, … karar sayılı ilamı ile görevsizlik kararı vererek dosya mahkememize gelmiş ve mahkememizin yukarıdaki esasına kaydedilmiştir.
Limited şirketlerde “yönetim ve temsil” şirket müdürleri tarafından yerine getirilmektedir. Şirketin müdürleri şirket esas sözleşmesi ile belirlenebileceği gibi, Genel Kurul tarafından alınan bir karar ile de seçilebilir.
Türk Ticaret Kanunu md. 632 ile müdürlerin görevlerini tüm özeni göstererek yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini, dürüstlük kuralı çerçevesinde, gözetmekle yükümlü olduğu düzenlenmiştir. Bununla beraber, müdürler kuşkusuz kanundan doğan diğer sorumluluklarını da yerine getirmekle yükümlüdürler. Ancak yükümlülüklerin ihlali halinde, şirket ortaklarının menfaatlerinin zarar görmesi ve hak kayıplarının gündeme gelmesi söz konusu olacaktır ve bu kapsamda şirket müdürünün azli yani görevden alınması gerekliliği hâsıl olacaktır.
Şirket müdürlerinin görevden alınmaları, Genel Kurul’un azil yönünde alacağı bir karar ile yada Ticaret Mahkemesi tarafından verilecek bir karar ile olabilecektir.
6102 sayılı md.630/1 ile “Genel kurul, müdürü veya müdürleri görevden alabilir, yönetim hakkını ve temsil yetkisini sınırlayabilir.” düzenlemesi ile Genel Kurul’un müdürleri görevden alma ve yetkilerini sınırlama hakkına sahip olduğu düzenlenmiştir. İşte şirket müdürünün azli konusundaki gereklilik Genel Kurul’da alınabilecek bir karar ile olanaklı olabilecektir. Ancak karar alınması olanaklı olmadığı takdirde Mahkemeden bu konuda talepte bulunulması da yasal olarak olanaklıdır.
Keza, 6102 sayılı TTK’nın 630/2 ve 639/3 ile limited şirket müdürünün azli hususunda Mahkemeye başvuru hakkı düzenlenmiştir.
“Her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir.
Yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur.”
İşbu düzenleme uyarınca her ortak, haklı nedenlerin varlığı halinde limited şirket yöneticilerinin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını mahkemeden talep edebilirler. Haklı sebep, genel olarak sürekli edimli bir hukuki ilişkinin devamını çekilmez kılan sebep olarak tanımlanmaktadır. Öte yandan sınırlayıcı olmamakla birlikte azil bakımından haklı sebep TTK. 630/3’te tanımlanmıştır. Yasal düzenlemede yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesinin veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesinin haklı sebep olarak kabul olunacağı düzenlenmiştir. Bu durumda, mahkemece, her somut olayın özelliğine göre açıklanan biçimde azil için haklı nedenlerin oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Limited şirket müdürünün azli davasında haklı sebebin varlığını ispat yükü davacıdadır.
e-imza e-imza e-imza e-imza

Azil davasının açılabilmesi için azli isteyen kişinin yani davacının şirkette ortak olması yani aktif dava ehliyetinin olması gerekmektedir.
Müdürün azli davasının açılabilmesi için bu hususun Genel Kurul’dan talep edilmiş olması şart değildir, ancak ortak bu konuyu öncelikle Genel Kurul’a getirebilir. Pay sahibinin TTK md. 630/2 ile düzenlenen hakkı şirket esas sözleşmesi yada Genel kurul kararıyla kaldırılamaz ve sınırlandırılamaz. (Ünal Tekinalp, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, İstanbul, 2015, s.596, n.22-48)
Yargıtay yerleşmiş kararlarında da benimsendiği üzere (11. H.D 25.03.2002 tarih 10398/2664 sayılı kararı), haklı sebeple azil davasında husumetin azli istenen müdüre yöneltilmesi gerekli ve yeterlidir, husumetin ayrıca şirkete de yöneltilmesi zorunlu değildir.
… Ticaret Sicil Müdürlüğünün 27/12/2021 tarihli cevabi yazısında; Ankara …. Noterliğinin 29/04/2021 tarih ve … sayı ile tasdikli, 29/04/2021 tarihli ve … sayılı genel kurul kararı ile şirket ortaklarından …’ın 1.487.400,00TL sermaye karşılığı … adet payını hukuki ve mali yükümlülükleri ile …’e devrettiği, şirket ortaklarından …’ın 732.600,00TL sermaye karşılığı … adet payını hukuki ve mali yükümlülükleri ile …’e devrettiği, şirketin tek ortaklı bir limited şirket olduğu, şirketin tek ortağının … olduğu bildirilmiştir. Bu itibarla Mahkememizce HMK madde 125/2 uyarınca devralan …’e tebligat çıkartılarak taraf teşkili sağlanmıştır.
Davalı vekilinin de cevap dilekçesinde; her iki şirket ortağının da hisselerini …’e devrettiğini, böylelikle davalı şirketin yeni ve tek hissedarı olduğunu, bu sebeple tescil ve ilan olunan şekilde davacı yanın şirket ile hukuki bağı kalmadığından davanın reddini talep etmiştir.
TTK’nun 630/2 maddesinde; “Her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir.” şeklinde hüküm düzenlenmiş olup, davacının dava konusu … Şirketindeki hissesini dava dışı …’e devrettiği, dava dışı azli istenen müdür …’ın da hisselerini dava dışı …’e devrettiği ve şirketin tek ortaklı limited şirket haline geldiği, davacının hissesinin dava dışı …’e devretmiş olması, davalı şirketin de tek ortaklı limited şirkete dönüşmesi ile şirketin tek ortağının dava dışı … olması sebebiyle davacı ile davalı sıfatlarının birleşmiş olduğu anlaşılmıştır. Somut olayda davacı ve davalı sıfatları birleştiğinden esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmekle, aşağıda belirtilen şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı ve davalı sıfatı birleştiğinden ve dava konusuz kaldığından, ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 80,70TL karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40TL karar ve ilam harcının davacı … ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirmişse de, taraf sıfatları birleştiğinden lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, tarafların yokluğunda kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.16/03/2022

Başkan Üye Üye Katip
e-imza e-imza e-imza e-imza