Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/1038 E. 2021/1003 K. 08.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/1038 Esas – 2021/1003
T.C.
ANKARA BATI
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2021/1038 Esas
KARAR NO : 2021/1003

HAKİM :
KATİP :
DAVACI :
VEKİLLERİ :

DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:27/12/2018
KARAR TARİHİ:08/12/2021
K.YAZIM TARİHİ:10/12/2021

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili; müvekkili tarafından, 6360 sayılı yasa sebebiyle kapatılan Sorgun Belediyesine davaya konu akaryakıt verilmiş olup bedeli alınamadığını, Nitekim kısa bir süre sonra 6360 sayılı yasaya göre Sorgun Belediyesi kapatılarak davalı Güdül Belediyesine devredildiği piyasanın geçici 1. maddesinin, 1. Fıkrasında; ” inci maddeye göre tüzel kişilikleri kaldırılan belediye ve köylerir, personeli, her türlü taşınır ve taşınmaz malları, hak, alacak ve borçları, komisyon kararıyla ilgisine göre bakanlıklara, büyükşehir belediyesi, bağlı kuruluşu veya ilçe belediyesine devredilir. Devir işlemi ilk mahalli idareler genel seçimi itibarıyla uygulamaya konulur.” denilmekte olduğunu, kapatılan Sorgun Belediyesine satılan akaryakıt bedeli ile ilgili olarak müvekkili tarafından davalı Güdül Belediyesine müracaat edildiğini, ancak ödeme konusunda bir ilerleme ile yapılan ihtara da davalı tarafından olumlu karşılık verilmediğini, bunun üzerine Beypazarı İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile davalı aleyhine takibe geçildiğini, ancak haklı takibe karşı davalı tarafından itiraz edildiğini, davalının itirazı haksız ve alacağı akamete uğratma amaçlı olup borçtan haberdar olduğunu, akaryakıt borcuna ilişkin tüm fatura, teslim tesellüm fişleri ve EPDK satış raporlarının davalıya ibraz edildiğini, buna rağmen davalının, kapatılan Sorgun Belediyesine ait devir ve tasfiye dosyasında bu konu ile ilgili bilgi ve belge olmadığını ileri sürerek ödeme taraftarı olmadığını, dava ve takip ile talep ettikleri akaryakıt alacağının, teslim tesellüm fişleri, EPDK satış raporları, faturalar, tanık beyanları, ihtarnameler ve Sorgun ve Güdül belediyelerine ait devir ve tasfiye kayıtları ile ispatlanacağını beyan ederek, itirazın iptali ile takibin kaldığı yerden devamına, takibe kötü niyetli olarak itiraz eden davalı aleyhine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili; dava dosyası üzerinden açılan itirazın iptali davasına konu icra takibi ve dayanak belgeler incelendiğinde, kapanan Sorgun Belediyesini ilgilendirdiği iddia edilen bir takım belgelerin borca dayanak yapıldığının görülmekte olduğunu, konuyla ilgili Güdül Belediyesi kayıtlarında yapılan incelemede davacı şirket ile ilgili olarak devir komisyonunda kayda alınan her hangi bir borç-alacak bilgisinin bulunmadığını, kapanan Sorgun Belediyesi ile davacı şirket arasında imzalanmış herhangi bir sözleşme bulunmadığını, kapanan Sorgun Belediyesince herhangi bir çalışanına borçlanma yetkisi verildiğine dair bir karara rastlanmadığının tespit edildiğini, hal böyle olunca, kamu tüzel kişiliğine haiz davalı müvekkili Güdül Belediyesi’nin söz konusu belgeleri kabul ederek borç ödemesi yapmasının mümkün olmadığını, bu durumun yapılacak yargılama neticesinde Mahkemece de tespit edilecek olup, bu haliyle icra takibine yapılan itirazın haklı olduğu, icra ve iflas hukuku açısından her hangi bir kötüniyet olmadığı, alacağın bulunup-bulunmadığının yargılamayı gerektirdiğini, ödeme emri incelendiğinde asıl alacağın 136.007,00 TL olduğu, İşlemiş Faizin 35.887,89 TL olduğu, takip tarihinden itibaren % 9 faiz işletilmesinin istendiği, borcun sebebi olarak “Benzinlikten mazot, benzin, hidrolik yağ, antifriz gibi belediyenin araçlarının ihtiyaçları giderilmiştir” ibaresinin bulunduğunun görülmekte olduğunu, dava dilekçesi incelendiğinde dava değerinin 133.000 TL olduğunu, alacağın konusunun akaryakıt satışı olduğunun görülmekte olduğunu, bu haliyle dahi icra takip talebi-ödeme emir ile dava dilekçesindeki borç miktarları ve borç sebeplerinin örtüşmemekte olup, itirazlarında haklı olduklarının ortada olduğunu, taraflarınca borcun ferileri ile birlikte tamamına itiraz edilmiş olup, dava dilekçesinde de kısmen itirazın iptaline ilişkin bir talep bulunmadığında Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2011/13-474 E.-2011/568 K. Sayılı içtihadında da belirtildiği gibi takip tutarı olan 171.894,89 TL üzerinden eksik harcın tamamlanması gerektiğini beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :Dava, taraflar arasındaki akaryakıt alım satımı nedeniyle faturaya dayalı alacağının tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Dava, 27/12/2018 tarihinde Beypazarı Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış olup, mahkemece Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla yargılamaya devam olunmuştur. Hakimler ve Savcılar Kurulunun 07/07/2021 tarih ve 2021/608 sayılı kararı ile, Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Ankara Batı Ağır Ceza Mahkemesi yargı çevresi olarak belirlenmesine karar verildiği gerekçesiyle Beypazarı Asliye Hukuk Mahkemesince yetkisizlik kararı verilerek kararın istinaf edilmeksizin kesinleşmesi üzerine dosya mahkememize gönderilmiştir.
Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarihli 608 K. sayılı kararı ile, Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin yargı çevresi yeniden düzenlenmiş, Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi yönünden de yargı çevresi Ankara Batı Ağır Ceza Mahkemesinin yargı çevresi olarak belirlenerek kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiştir.
Bu karar üzerine 01/09/2021 tarihi itibariyle derdest dava dosyalarının akıbetinin ne olacağı, dosyayı elinde bulunduran mahkemenin yargı yetkisinin sona erip ermediği ve buna göre dosyayı 07/07/2021 tarihli karar ile yargı çevresinde yetkili hale gelen Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderip gönderemeyeceği konusunda tereddüt hasıl olmuştur.
Uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir. Buna göre, yeni bir mahkeme kurulurken veya mahkemenin yargı çevresi yeniden belirlenirken, o mahkemenin kuruluş yasasında ya da yargı çevresini yeniden belirleyen idari kararda zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla, her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Buna göre mahkememizin yargı yetkisinin bulunup bulunmadığı hususu aşağıdaki iki örnek üzerinden değerlendirilip çözümlenmeye çalışılmıştır.
694 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 136. Maddesi ile 5235 Sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri hakkında Kanuna ek 1. maddenin 1. Fıkrasında: “Bölge Adliye Mahkemelerinin yargı çevresinin 25. madde uyarınca değişmesi halinde, bu değişikliğinin uygulanması durumunda Resmi Gazete’de belirlenen tarihten önce ilk derece mahkemelerince verilen kararların istinaf incelenmesinde, karar tarihi itibariyle yetkili Bölge Adliye Mahkemelerince yargı çevresinin değiştiği gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilemez. Yargı çevresinin değiştirilmesinden önce istinaf incelemesinden geçen dosyalar, yeniden istinaf incelemesine konu edilmesi halinde de ilk incelemeyi yapan Bölge Adliye Mahkemesince sonuçlandırılır.” şeklindeki düzenleme ile Bölge Adliye Mahkemelerinin yargı çevresinin değişmesi halinde değişikliğin Resmi Gazetede yayım tarihinden önce verilen kararlar bakımından daha önce yargı yetkisi bulunan Bölge Adliye Mahkemelerinin yargı çevresinin değişse bile yargı yetkisinin devam edeceği ve sırf bu sebeple yetkisizlik kararı verilemeyeceği düzenlenmiştir.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir. Örneğin; 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi, “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir.
Görüldüğü üzere her iki örnekte de kanuni düzenleme mevcut olup yargı yetkisinin hangi mahkeme tarafından kullanılacağı açıkça belirtilmiştir. Ancak Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarihli 608 K. sayılı kararında yargı yetkisinin açıkça hangi mahkemede olacağı belirtilmemiştir. Kararda, derdest davaların yeni yargı çevresinde yetkili hale gelen Asliye Ticaret Mahkemesine devredileceğine ilişkin bir düzenleme de bulunmamaktadır.
Medeni Kanunun 1.maddesinde; “Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır. Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakim, örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir. Hakim karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır.” hükmü ve usul ekonomisi ilkesi gereğince yapılan değerlendirmede, Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarihli 608 K. sayılı kararı “Kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına” şeklinde verildiğinden mahkememizin yargı yetkisinin 01/09/2021 tarihinden sonra açılacak davalar yönünden başlayacağı, mahkememiz yargı çevresini yeniden belirleyen kararın yürürlük tarihi olan 01/09/2021 tarihinden önce açılmış davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik, yetkisizlik ya da gönderme kararı ile mahkememize gönderilmesine olanak bulunmadığı, kaldı ki bu şekilde derdest dosyaların mahkememize gönderilmesinin yargılamanın makul sürede yürütülmesini düzenleyen usul ekonomisi ilkesine aykırı olacağı kanaatine varılmıştır. (Benzer durumla ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 tarihli ve 2011/11-233 E., 2011/330 K. ve 04/04/2019 tarih ve 2017/11-10 Esas, 2019/401 K. sayılı kararları bulunmaktadır.) (Emsal Samsun 3.HD. 2021/1511 Esas 2021/1353 Karar)(Ankara BAM 23. HD’nin 2021/1939E., 2021/1732 K. Sayılı ilamı.)
Bu sebeplerle, 01/09/2021 tarihinden önce açılan davaların mahkememizin görev alanı dışında kaldığı ve bu davalara davanın açıldığı tarihte görevli olan mahkemenin bakmaya devam etmesi gerektiği, buna göre Beypazarı Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararının yerinde olmadığı değerlendirilmiştir. Her ne kadar Beypazarı Asliye Hukuk Mahkemesi’nce yetkisizlik yönünde karar verilmişse de kararın niteliği gereği görevsizlik kararı mahiyetinde olduğu değerlendirilerek karşı görevsizlik kararı verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan 6100 Sayılı HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine, görevli mahkemenin Beypazarı Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) olduğuna,
2-Karar istinaf edilmeksizin kesinleştiği takdirde mahkememiz ile Beypazarı Asliye Hukuk Mahkemesi arasında olumsuz görev uyuşmazlığı oluştuğundan görevli mahkemenin belirlenmesi (merci tayini) için dosyanın ilgili Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesine gönderilmesine,
3-Yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.08/12/2021

Katip Hakim
e-imzalı e-imzalı