Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/727 E. 2021/277 K. 20.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/727 Esas – 2021/277
T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2020/727 Esas
KARAR NO : 2021/277

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR : 1-
2-
VEKİLİ :

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 18/12/2020
KARAR TARİHİ : 20/04/2021
K. YAZIM TARİHİ: 03/05/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müteveffa …’nin 05/09/2012 tarihinde maliki ve sürücüsü olduğu … plakalı aracıyla yaptığı tek taraflı trafik kazası sonucu vefat ettiğini, kaza tarihinde … plaka sayılı aracın geçerli bir ZMSS sigortası bulunmadığından müteveffanın hak sahibi …’nin destekten yoksun kalma tazminatı talebi ile mahkememize açtığı 2014/251 esas sayılı dosyası ile davanın kabulüne karar verildiği, iş bu ilama dayalı olarak müvekkilince Adana … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına 252.966,26 TL ödeme yapıldığı, “destekten yoksun kalan” sıfatı ile “mirasçılık” sıfatının farklı değerlendirmelere tabi olduğu, mirasçı olmayan kişilerin de destekten yoksun kalma tazminatının tarafı olabildiğini, ancak somut olayda murisin mirasçılarının, “destekten yoksun kalan” sıfatıyla müvekkili aleyhine dava ikame ettiğini, sonuç olarak somut olayda davalılar yönünden alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmiş olduğunu, bu hususta davanın safahatında davalılara bilgi mektubu gönderildiğini ancak davalılarca davanın sonuçlandırılmasının tercih edildiğini, taraflarınca yapılan ödeme sonrası müteveffanın müvekkiline karşı doğan borcundan dolayı davalılar aleyhine Bayat İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyasıyla ilamsız icra takibi başlatıldığını, yetki itirazı üzerine Ankara Batı İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyası üzerinden devam edildiğini, davalıların itirazı üzerine takibin durduğunu beyan ederek, davalıların haksız ve kötü niyetli itirazlarının iptali ile takibin devamına, davalılar aleyhine %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava dilekçesi içeriğinde zikredilen kazaya ilişkin olarak, davalıların ölen …’ nin desteğinden yoksun kalmaları nedeniyle tazminat aldıklarını, sözkonusu alacağın tahsil edildiğine dair müvekkillerinin bir itirazı olmadığını, ancak, kendilerinin de kabulleri olduğu üzere, alacaklı ve borçlu sıfatı birleştiği gibi, 3.kişi sıfatıyla destekten yoksun kalan murislerin aldıkları tazminatların, aynı zamanda mirasçı oldukları gerekçesiyle iadesinin talep edilmesinin yasal olmadığı kanaatinde olduklarını, davalıların, davacı sigortadan “ölenin desteğinden yoksun kalan” sıfatıyla tazminat almalarında bir çekişme olmadığını, davadaki sorunun davalıların “ölenin desteğinden yoksun kalan” sıfatıyla aldıkları tazminatı, “ölenin mirasçısı” sıfatıyla geri ödeyip-ödemeyecekleri, başka bir deyişle, davacı sigorta şirketinin “destekten yoksun kalan” sıfatıyla davalılara ödediği tazminatı, aynı kişilerden “mirasçı oldukları” gerekçesiyle isteyip-isteyemeyeceği hususu olduğunu, destekten yoksun kalma tazminatının, 6098 sayılı Borçlar Kanunu (TBK)’nun 53/III. maddesinde düzenlendiğini ve “Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar..” şeklinde hükme bağlandığını, Sigortacılık Kanunu’nun 14. Maddesinde de …’ndan hangi durumlarda tazminat talep edilebileceğinin belirtildiğini, kısaca “Sigortalının tespit edilememesi durumunda kişiye gelen bedensel zararlar için, rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dâhilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar için, sigorta şirketinin malî bünye zaafiyeti nedeniyle sürekli olarak bütün branşlarda ruhsatlarının iptal edilmesi ya da iflası halinde ödemekle yükümlü olduğu maddî ve bedensel zararlar için, çalınmış veya gasp edilmiş bir aracın karıştığı kazada, Karayolları Trafik Kanunu uyarınca işletenin sorumlu tutulmadığı hallerde, kişiye gelen bedensel zararlar için, yeşil Kart Sigortası uygulamaları için faaliyet gösteren Türkiye Motorlu Taşıt Bürosunca yapılacak ödemeler için” olduğunu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 53.maddesine göre de destek sayılabilmek için yardımın eylemli olmasının ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılmasının yeterli görüldüğünü, eğer ölenin eylemli olarak baktığı kişi, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç içerisinde bulunma koşulunun gerçekleşmiş sayıldığını, destekten yoksun kalma tazminatının konusunun, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zararlar olduğunu, amacın ise, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunması olduğunu, davalıların destekten yoksun kalma tazminatı almalarına dayanak olarak gösterdikleri zararın, işletenin ve sürücünün ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte işleten ve sürücü üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarar olduğunu, bir başka anlatımla, destekten yoksun kalanların meydana gelen zararlarını tazmin hakkının ölenden intikal eden bir hak olmayıp, doğrudan doğruya desteğini yitiren kişinin kendisinde doğan, asli ve bağımsız nitelikte bir hak olduğunu, ölenle ya da mal varlığı ile bir bağıntısı bulunmadığı için bağımsız bir talep hakkı yarattığını, bu nedenledir ki ölen kimse ile destekten yoksun kalan arasında kanuni veya akdi bir bakım yükümlülüğü, mirasçılık ya da akrabalık ilişkisi bulunması gerekmediğini, destekten yoksun kalma tazminatı talebi miras yoluyla kazanılan, mirasçılık sıfatına bağlı bir hak olmadığından desteğin veya mirasçılarının da herhangi bir tasarruf hakkı bulunmadığını, eldeki davada talebin, destekten yoksun kalma tazminatı ödenen davalılara karşı bu tazminatın, aynı kişilerden mirasçı sıfatıyla rücuen tazmini olduğunu ve bu tazminatın yukarıda açıklanan özellikleri gözetilerek işletenin ve sürücünün kusurunun davalıların destekten yoksun kalan sıfatıyla elde ettikleri haklarına ve dolayısıyla da taleplerine etkili olup olmayacağı hususunun da çözüme kavuşturulması gerektiğini, destekten yoksun kalma tazminatına dayanak teşkil eden hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olsa idi doğrudan işleten üzerinde doğup ondan mirasçılarına intikal edeceğinden, bu yöndeki savunmaların ölenin desteğinden yoksun kalanlara karşı ileri sürülebileceğini, oysa destekten yoksun kalma tazminatına konu davalıların zararının, desteklerinin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalan sıfatıyla doğrudan kendileri üzerinde doğan zarar olduğunu, bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olmasının da düşünülemeyeceğini, dolayısıyla davacının ödediği tazminatı, aynı kişilerden tekrar talep hakkı olmadığını, davacı her ne kadar emsal Yargıtay Kararları göstererek alacağı olduğu iddiasıyla talepte bulunmuş ise de; yukarıda açıklanan mevzuat hükümleri doğrultusunda irdelenen hukuksal olay ve olguların, davacının dava dilekçesi ile açıkça “alacaklı ve borçlu sıfatı” nın aynı kişide birleştiğini beyan ve kabul eden ikrarı ile 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunun 135.maddesinin 1.fıkrasındaki “Alacaklı ve borçlu sıfatlarının aynı kişide birleşmesiyle borç sona erer” şeklindeki açık hüküm gereği, sözkonusu, davacının rücuan tazminat talebinin yerinde olmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Eldeki dava; trafik kazasında vefat eden müteveffanın yakınlarına … tarafından ödenen destekten yoksun kalma tazminatının rücuen tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/17069 esas, 2016/12160 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; Ticaret Mahkemelerinin görevli alanı 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5/1 maddesinde “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” İfadesi ile ticari davalar ile sınırlandırılmıştır. Ticari davalar ise TTK 4. Maddesinde sayılmıştır. Buna göre 4/1 maddesinde nispi ticari davalar 4/1-a fıkrasından f fıkrasına kadar sayılan hususlar ise mutlak ticari davalar olarak sayılmıştır.
Bir davanın nispi ticari dava sayılması için TTK 4/1. Maddesi birinci fıkrasında belirtildiği gibi her iki tarafında tacir olduğu ve her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bir dava olması gerekmektedir.
Mutlak ticari davalar ise TTK 4/1-a maddesinde her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanununda düzenlenen hususlar ile yine TTK 4/1 f fıkrasına kadar sayılan yasalarda belirtilen davalar olarak sayılmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu yürürlüğe girmesi ile birlikte 5/3 maddesi gereği artık asliye hukuk mahkemeleri ile ticaret mahkemeleri arasında ki ilişki iş bölümü ilişkisinden çıkarak görev ilişkisi haline gelmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunun 1. Maddesi gereği göreve ilişkin kurallar kamu düzeni ile ilgili olup hakim tarafından kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir.
Somut dava incelendiğinde davacı güvence hesabının davalının sevk ve idaresinde zorunlu mali sorumluluk sigortası olmayan araç ile seyir halinde iken, kusurlu davranışı neticesi oluşan trafik kazasında zarar gören müteveffanın yakınları olan üçüncü kişinin zararını karşılamış olduğu iddiası ile araç sürücüsünün mirasçılarına karşı açtığı rücuan tazminat davası olduğu görülmektedir. Dava niteliği itibarı ile haksız fiilden kaynaklanmış olup davalı gerçek kişi olması ve TTK 4/1. Maddesinde belirtilen her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili nispi dava kapsamında bulunmayan davada, Yargıtay’ın içtihatlarında da sabit olduğu üzere somut uyuşmazlığa bakma görevi Ankara Batı Asliye Hukuk Mahkemelerine aittir. 6100 sayılı HMK’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu dikkate alınarak, davanın usulden reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan 6100 Sayılı HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine,
2-Karar kesinleştiğinde ve yasal sürede başvurulması halinde dosyanın görevli Ankara Batı Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-6100 Sayılı HMK’nun 331/2 madde gereğince süresi içerisinde müracaat yapıldığı takdirde yargılama giderlerine gönderilen mahkemece dikkate alınmasına,
4-Kararın kesinleşmesinden itibaren 6100 Sayılı HMK’nun 20/1-son cümle gereği dosyanın iki haftalık süre içerisinde görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin istenilmemesi halinde DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesi için dosyanın yeniden ele alınmasına,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 20/04/2021

Katip Hakim
e-imza e-imza