Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/658 E. 2021/81 K. 11.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/658 Esas – 2021/81

T.C.
ANKARA BATI
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2020/658 Esas
KARAR NO : 2021/81

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/11/2020
KARAR TARİHİ : 11/02/2021
K.YAZIM TARİHİ : 28/02/2021

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 31.01.2018 tarihinde muhasebe hizmetine ilişkin sözleşme akdedildiğini, akdedilen bu sözleşme ile taraflara bir takım yükümlülükler verildiği gibi, sözleşmenin ana hatlarının müvekkili tarafından verilecek muhasebe hizmetinden ibaret olduğunu, yine aynı sözleşme uyarınca tarafların bir ücretin müvekkiline ödenmesi noktasında anlaştıklarını, fesih yılı olan 2020 içerisinde müvekkilinin aylık 32.600,00 TL bedelle davalı şirkete muhasebe hizmeti verdiğini, bahse konu sözleşmenin 4.10 maddesinde “Sözleşmenin işveren tarafından tek taraflı feshi halinde, işveren altmış aylık ücret tutarında tazminat ödemeyi kabul eder” ifadesinin yer aldığını, müvekkilinin işveren davalının sözleşmeyi feshetmesinden dolayı taraflarca akdedilmiş sözleşme uyarınca altmış aylık ücretten oluşan tazminata hak kazandığını beyan ederek, fazlaya ilişkin dava, talep ve diğer tüm hakları saklı kalmak kaydıyla; davalı işverenin feshi dolayısıyla müvekkilinin sözleşme uyarınca altmış aylık ücret tutarında tazminata hak kazandığının ve tazminat miktarının tespiti ile şimdilik 130.000,00-TL’nin müvekkiline fesih tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz ile birlikte ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili; dava konusu oluşturan mali müşavirlik sözleşmesinin niteliği gereği Borçlar Kanunu kapsamında düzenlenen bir hizmet akdi olduğunu, bu bakımdan müvekkilinin tacir olmasına karşılık davacı taraftan talep etmiş olduğu hizmetin bir ticari iş niteliği taşımadığını, genel hükümler çerçevesinde hizmet sözleşmelerine ilişkin görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olacağını, davacının müvekkili şirketten hiç bir hak ve alacağı bulunmadığını, bu bakımdan, davaya dayanak edilen sözleşmeye karşı tüm imza ve sahtelik itiraz hakları saklı kalmak kaydıyla, sözleşmenin aslının mahkemeye sunulması için karşı tarafa süre verilmesini, aksi halde 2. Sayfada yer alan imza yerlerinin belirli şekilde gözükmemesi nedeniyle, davanın beyan ve itirazlarımız doğrultusunda reddedilmesini, müvekkilinin, davacı taraftan uzun yıllar boyunca mali müşavirlik işlerinin yürütülmesi amacıyla danışmanlık hizmeti aldığını, söz konusu hizmetin verilmesinin 2020 yılında devam etmemesine ilişkin verilen şirket içi karar nedeniyle, davacı tarafa 2020 yılı için sözleşmesinin yenilenmeyeceğinin yazılı ve sözlü şekilde bildirildiğini, bilindiği üzere, sözleşme serbestisi ilkesi çerçevesinde taraflar MK m.2 ve diğer genel hükümlere aykırı olmamak kaydıyla her zaman sözleşmesel ilişkiye girebilecekleri gibi, feshe ilişkin şayet bir belirleme yapılmış ise bu usule uygun şekilde her zaman ilgili sözleşmesel ilişkiyi sonlandırma imkanına sahip olduğunu, müvekkili tarafından ilk önce sözlü şekilde, daha sonra yazılı olarak 05.12.2019 tarihinde sözleşmenin yenilenmeyeceği ve her halükarda 30.03.2020 tarihinden sonra kendisinden hizmet alınmayacağının yazılı şekilde bildirilmiş ve açık bir fesih iradesinin ortaya konulduğunu, bu doğrultuda davaya esas olan sözleşmenin gereği yerine getirildiğini ve süresi içerisinde fesih bildirimi açıkça ve yazılı olarak yapıldığını, taraflar arasındaki ilişki açısından değerlendirme yapıldığında, davacı taraf kendisine bildirilen fesih tarihine kadar fatura düzenlediğini ve yapılan ödemeleri hiçbir itiraz kaydı bulunmaksızın kabul ettiğini, yine davacı tarafın, Mart ayından sonra herhangi bir fatura kesmediğini ve müvekkiline bir ödeme talebinde bulunmadığını, davacının bu davranışının, kendisine bildirilmiş olan fesih iradesini örtülü şekilde kabul etmiş olduğunu, bu bakımdan, davacı tarafın kendisine yapılan Mart ayı ödemesinden sonra devam eden aylara ilişkin de bir alacak talebinin bulunmadığını, bu hususta yazılı bir bildirimi veya hukuki talebinin bulunmadığının da dikkate alındığında, yukarıda bahsi geçen cezai şart talebinden kanun gereği (ex lege) vazgeçmiş sayıldığının kabulü gerektiğini, sözleşmede düzenlenen cezai şart miktarının sözleşmenin tamamı ve sözleşme ile düzenlenen hukuki ilişki nazara alındığında fahiş olduğunu beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :
Dava, Mali müşavirlik hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK’da “Derdestlik” yani davanın görülmekte olması, 6100 sayılı HMK’nın 114/I-ı. maddesinde dava şartı olarak düzenlenmiştir. Dava şartı olan derdestlik nedeni ile davanın reddi için iki davanın taraflarının, konusunun ve dava sebeplerinin aynı olması gerekir. HMK’nın 114/1-ı maddesinde aynı davanın, daha önceden açılmış ve halen görülmekte (derdest) olması da dava şartları arasında düzenlenmiştir. Derdestlik; dava açılmasının usul hukuku bakımından ortaya çıkardığı sonuçlardan biridir.Aynı konuda, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak daha önce bir dava açılmış ve bu dava görülmekte ise, aynı konunun yeni bir dava konusu yapılması mümkün değildir. Çünkü; aynı konuda iki dava açılmasında davacının korunmaya layık bir menfaati yoktur. Daha önce HUMK m.187/4’de bir ilk itiraz olarak nitelenen bu husus HMK m. 114/1-ı hükmü ile dava şartı haline getirilmiştir (Ankara BAM 24. HD nin 2018/1758 E, 2019/786 K sayılı ilamı).
Somut olayda davacı tarafından, davalı aleyhine, dava konusu uyuşmazlığa ilişkin olarak Mahkememizin 2020/298 esas sayılı dosyası ile dava açılmış, davanın usulden reddine karar verilmiş, verilen bu kararın 22/12/2020 tarihinde istinaf yargı yoluna taşınmaksızın kesinleştiği anlaşılmıştır. Eldeki davanın açıldığı tarih olan 24/11/2020 tarihi itibariyle daha önce açılan dosyanın henüz kesinleşmediğinden derdestlik nedeni ile davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın HMK 114/1-ı ve 115/2 maddeleri uyarınca usulden reddine,
2-Alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 2.220,08TL harçtan mahsubu ile artan 2.160,78 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Zorunlu arabuluculuk kapsamında, Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddesi gereği ödenecek ve Arabuluculuk AÜT nin Birinci Kısmına göre belirlenen 1.320,00 TL nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
4-Davalının kendisini vekil ile temsil ettiği görülmekle karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT madde 7/2 uyarınca 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.11/02/2021

Katip Hakim
e-imzalı e-imzalı