Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/314 E. 2020/595 K. 18.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas – Karar No: 2020/314 Esas – 2020/595

T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2020/314
KARAR NO : 2020/595

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 08/02/2013
KARAR TARİHİ: 18/11/2020
K.YAZIM TARİHİ : 20/11/2020

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP :Davacı vekili mahkememize sunduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin borç olarak banka üzerinden gönderdiği paralar nedeniyle davalıdan alacaklı olduğunu, müvekkilinin 21/03/2011-21/06/2012 tarihleri arasında davalı firmaya toplamda 1.169.837TL miktarı banka üzerinden gönderdiğini, davalının da toplamda 322.738,68TL tutarında geri ödemede bulunduğunu, ancak bakiye 847.098,32TL’yi ödemediğini, bunun üzerine Ankara …İcra Müdürlüğü’nün …E sayılı dosyası ile takip başlattıklarını ancak davalının borca ve ferilere haksız ve kötü niyetli olarak itiraz etmesi üzerine takibin durduğunu, müvekkilinin alacaklı olduğunun taraflar arasında imzalanan 05/12/2012 tarihli protokol gereğince imza altına alınan hesap mutabakatı, banka kayıtları ve şirket kayıtlarında açıkça görüldüğünü beyan ederek davalının icra takibine itirazının iptali ile takibin devamına ve davalı aleyhine %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili özetle; tarafların 05/12/2012 tarihli protokolde taahhütname başlıklı belge ile tarafların birbirlerini ibra ettiklerini, davacının müvekkiline ödünç vermediğini, müvekkiline olan mevcut borçlarını ödediğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
e-imza e-imza e-imza e-imza

DELİLLER :Ankara … İM’ün …E. sayılı takip dosyası, takibin dayanağı olan banka makbuzları (dekontlar), 05/12/2012 tarihli protokol başlıklı sözleşme, taahhütname başlıklı sözleşme, Ticaret Sicil Müdürlüğü kayıtları, ticari defter ve belgeler, 24/10/2013 tarihli bilirkişi kurulu raporu, 24/02/2012 tarihli ek rapor, Yargıtay … HD.’nin 04.11.2015T., 2015/10052E., 2015/11562K. sayılı bozma ilamı, 24.11.2015 tarihli bilirkişi kurulu raporu, 19.09.2017 tarihli ikinci bilirkişi raporu, 17.04.2018 tarihli üçüncü bilirkişi (kurulu) raporu, Yargıtay … HD.’sinin 27.02.2020 tarihli ve 2018/4981 esas, 2020/2117 karar sayılı bozma ilamı ve tüm dosya kapsamı.
Mahkememizce yapılan yargılama sonunda; mahkememizin 17.04.2014 tarihli ve 2013/75 esas, 2014/141 sayılı kararı ile; “davanın reddine” karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen kararın temyiz edilmesi üzerine, temyiz incelemesini yapan Yargıtay … Hukuk Dairesi 04.11.2015 tarihli ve 2015/10052 esas, 2015/11562 karar sayılı bozma ilamında; “Dava, borç verilen paranın tahsili istemine ilişkin olup mahkemece, davacının borç para verdiğini ispatlayamadığı ve taraflar arasında düzenlenen taahhütnameden borcun bulunmadığının anlaşıldığı, bu belgenin ibra mahiyetinde olduğu gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Ancak, davacının iddia ettiği alacak tutarı davalının defterlerinde de davacının alacağı olarak kayıtlı iken, “protokol gereği” gerekçesiyle hesap kapatılmıştır. Bu nedenle, banka havalesiyle gönderilen paraların havalenin hukuki niteliği gözetilerek mevcut bir borcun ödemesi olduğu ve alacağın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddi doğru olmamıştır. Ayrıca, ibra mahiyetinde görülen taahhütname bizzat davacı tarafından dava dilekçesi ekinde ibraz edilmiş olup davacı, taahhütname, protokol ve yine dava dilekçesi ekinde ibraz edilen davalı şirketin iki ortağının da imzasını içeren cari hesap tablolarını sunmuş ve bu belgelerin birlikte değerlendirilmesi gerektiğini bildirmiş ve taahhütnamede “… şirket temsilcileri tarafından şerhsiz ve şartsız olarak kabul edilenler şirket borcu sayılacaktır …” şeklindeki belirlemenin değerlendirme dışında bırakıldığını beyan etmiştir. Bu durumda, mahkemece davacının ibraz ettiği tüm deliller birlikte değerlendirilmek ve cari hesap tablosunun hangi aşamada düzenlendiği üzerinde de durulup taahhütname karşısında geçerliliği tartışılmak suretiyle bir karar vermek gerekirken eksik değerlendirmeyle karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.” denilerek mahkememiz hükmünün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda yapılan yargılama neticesinde; mahkememizin 30.05.2018 tarihli ve 2016/7 esas, 2018/364 sayılı kararı ile; “davanın kabulüne, dava konusu olan Ankara … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında yapılan takibe davalının itirazının iptaline, takibin devamına, davacının icra inkar tazminatı isteminin reddine” karar verilmiştir.
Mahkememizce verilen kararın temyiz edilmesi üzerine, temyiz incelemesini yapan Yargıtay … Hukuk Dairesi 27.02.2020 tarihli ve 2018/4981 esas, 2020/2117 karar sayılı bozma ilamında; ” Davacı, delil olarak banka havale dekontlarına, protokole, taahhütnameye ve cari hesap tablosuna dayanmıştır. Protokol, dava konusu paraların gönderildiği tarihten sonra 05.12.2012 tarihinde düzenlenmiştir. Her ne kadar taahhütnamede tarih bulunmamakta ise de protokolün 4. maddesine göre taahhütname protokolün ayrılmaz bir parçası olup, bu itibarla protokol tarihlidir. Ancak gerek protokolde gerekse tahhütnamede davacının dayandığı cari hesap tablosuna herhangi bir atıf olmadığı gibi, cari hesap tablosu üzerinde de herhangi bir tarih
bulunmamaktadır. Protokol davacı …… Ltd. Şti., davalı … … Ltd. Şti. ve dava dışı … … Ltd. Şti. temsilcileri olduğu bildirilen … ve … arasında imzalanmıştır. Protokole göre bu kişiler protokolü şirketleri temsilen imzalamışlardır. Tahhütname başlığında da yine aynı şekilde … ve …’ın her üç şirketi temsil ve ilzama yetkili olduğu belirtilmiştir. Şirketlerin alacak ve borç durumları ile müdürlerin şahsi sorumluluklarının belirlendiği bu taahhütnamenin son kısmında ise, taahhütname tarihinden önce … …Ltd. Şti. ve … …Ltd. Şti.’nin ……Ltd. Şti.’ye herhangi bir alacağı veya borcunun bulunmadığı kararlaştırılmış ve taahhütname bu şirketlerin temsilcileri olduğu belirtilen kişiler ve…/…
…/…kefilleri tarafından imzalanmıştır. Bu durumda, protokol ve eki tahhütnamenin, taraf şirketler yönünden bağlayıcı olduğu, 05.12.2012 tarihi öncesinde doğmuş borçları kapsadığı kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın kabulü doğru olmamış, hükmün temyiz eden davalı yararına bozulması gerekmiştir.” denilerek mahkememiz hükmünün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce Yargıtay bozma ilamına uyulmuştur.
GEREKÇE :Dava,ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı-alacaklı, davalı-borçlu hakkında Ankara …İM’ün …E sayılı dosyasında 847.098,32-TL alacağın tahsili amaçlı olarak ilamsız icra takibi başlatmıştır. Takibin dayanağı olarakta “dekont alacağı” gösterilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamalardan; takibin dayanağının ve açıklamasının, 21/03/2011-21/06/2012 tarihleri arasında davalıya banka üzerinden borç olarak gönderilen paraların tahsili istemi olduğu, para havalesine ilişkin banka makbuzlarının (dekontlarının) takibe dayanak yapıldığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; takip konusu edilen miktar kadar davacının davalıya borç para verip vermediğinin, borç para verildiğinin kabulü halindede bu paranın geri ödenip ödenmediğinin tespiti istemine ilişkindir.
Davacı, 21/03/2011 ile 21/06/2012 tarihleri arasında , davalıya banka aracılığı ile toplam: 1.169.837-TL borç para gönderdiklerini, bu paranın bir kısmının geri ödendiğini bildirip, iade edilmeyen 847.098,32-TL lik kesimin tahsili için icra takibi başlatmıştır.
Davacı, davalı şirkete borç verdiğini iddia etmiş, davalıda yapılan iş bu ödemelerin kendilerine olan borcun ödenmesine ilişkin olduğunu savunmuştur. Burada, davalıya borç verdiğini iddia eden davacının, bu durumu ispatla yükümlüğü vardır.
Davacı şirketin ortakları, davalı … … İnşaat Sanayi Ltd ile …’tır. Şirket temsilcisi …’tır. Davalı şirketin ortakları ise … ile …’tır. Şirket ortakları ile …’nın münferiden temsil yetkisi vardır.
Davacı iddialarını ispat bakımından banka havalelerine ilişkin makbuzlara (dekont), dava dilekçesi ekinde sunduğu protokol başlıklı 05/12/2012 tarihli sözleşmeye ve onun eki niteliğindeki taahhütname başlıklı sözleşmeye ve ticari defterlerine dayanmıştır.
Davacının borç verme iddiasına dayanak yapılan banka makbuzlarında buna ilişkin bir ibare bulunmamaktadır. Bu halde yapılan banka havalesinin, mevcut bir borcun ödenmesine ilişkin olduğunun kabulü gerekmiştir. (Y.19.HD.10/12/2013T., 2013/15269E., 2013/19666K) Öte yandan davacı, icra takibine ve davaya dayanak yaptığı bu ödemenin (banka dekontlarındaki ödemenin), borç amaçlı olarak gönderildiğini ispata yarayacak başkaca bir delilde sunmamıştır.
Taraf defterlerinin bilirkişi marifeti ile tetkikinde; usulüne uygun surette tutulmadıkları belirlenen davacı kayıtlarına göre davacının davalıdan alacağının olduğu anlaşılmaktadır. Ancak dayanılan banka makbuzlarından dolayı alacağının olduğunun ispatlanamaması, delil olarak dayanılan 05/12/2012 tarihli protokolün eki olan aynı tarihli taahhütname başlıklı sözleşmede, “Bu taahhütname tarihinden önce … İletim Ltd Şti ve … -…’nin … Müh. Ltd. Şti’ ne, …’ında … Ltd’den, … Ltd Şti’de … -… den herhangi bir alacağı ve borcu bulunmamaktadır” ibaresinin bulunması karşısında, nizalı icra takibinden (takibin dayanağı olan alacaktan) dolayı davacının davalıdan alacağının olmadığı, bu sözleşmenin ibra niteliğinde olduğu, sözleşmenin içeriğinden, sözleşme altında imzası bulunan şahısların dosyamızın tarafları olan şirket adına sözleşmeleri imzaladıkları, anılan tarihte şirket temsilcisi oldukları anlaşılmaktadır. Bu durumda davacınında alacağının varlığını ispatta (öncelikle) banka…/…
e-imza e-imza e-imza e-imza

…/…dekontları, taahhütnameye dayanması karşısında, buradaki tespitler esas alınmış ve değerlendirme yapılmıştır.
Protokol, dava konusu paraların gönderildiği tarihten sonra 05.12.2012 tarihinde düzenlenmiştir. Her ne kadar taahhütnamede tarih bulunmamakta ise de protokolün 4. maddesine göre taahhütname protokolün ayrılmaz bir parçası olup, bu itibarla protokol tarihlidir. Ancak gerek protokolde gerekse tahhütnamede davacının dayandığı cari hesap tablosuna herhangi bir atıf olmadığı gibi, cari hesap tablosu üzerinde de herhangi bir tarih bulunmamaktadır. Protokol davacı …… Ltd. Şti., davalı … … Ltd. Şti. ve dava dışı … … Ltd. Şti. temsilcileri olduğu bildirilen … ve … arasında imzalanmıştır. Protokole göre bu kişiler protokolü şirketleri temsilen imzalamışlardır. Tahhütname başlığında da yine aynı şekilde … ve …’ın her üç şirketi temsil ve ilzama yetkili olduğu belirtilmiştir. Şirketlerin alacak ve borç durumları ile müdürlerin şahsi sorumluluklarının belirlendiği bu taahhütnamenin son kısmında ise, taahhütname tarihinden önce ……Ltd. Şti. ve ……Ltd. Şti.’nin ……Ltd. Şti.’ye herhangi bir alacağı veya borcunun bulunmadığı kararlaştırılmış ve taahhütname bu şirketlerin temsilcileri olduğu belirtilen kişiler ve kefilleri tarafından imzalanmıştır. Bu itibarla, protokol ve eki tahhütnamenin, taraf şirketler yönünden bağlayıcı olduğu, 05.12.2012 tarihi öncesinde doğmuş borçları kapsadığı kabul edilerek ispat edilemeyen davanın reddine karar vermek gerekmekle, aşağıda belirtilen şekilnde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının itirazın iptali davasının REDDİNE,
Dava konusu alacak likit olmadığından ve davacı tarafın kötü niyetli olduğu ispat edilmediğinden kötüniyet tazminatı verilmesine yer olmadığına,
2-Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 54,40TL karar ve ilam harcının peşin alınan 10.623,75TL harçtan mahsubu ile bakiye 10.569,35TL harcın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
3-Davalının kendisini vekil ile temsil ettirdiği görülmekle, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir edilen 60.554,92TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Karardan sonra yapılacak yargılama giderlerinin davacının gider avansından karşılanmasına, karar kesinleştiğinde arta kalan gider avansının davacıya iadesine,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Yargıtay ilgili Hukuk Dairesi nezdinde Temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.18/11/2020

Başkan Üye Üye Katip
e-imza e-imza e-imza e-imza