Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/259 Esas – 2020/605
T.C.
ANKARA BATI
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2020/259 Esas
KARAR NO : 2020/605
HAKİM :
KATİP :
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/06/2020
KARAR TARİHİ: 24/11/2020
K.YAZIM TARİHİ : 04/12/2020
Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili; müvekkili firma ile Davalının(Borçlu) yetkilisi olduğu … Tic. Ve San Ltd. Şti. arasında 31.12.2015 tarihinde Yazılım Kullanma ve Kurumsal Destek Sözleşmesi ve 16.03.2018 tarihinde Kurumsal Lisans Bakım Devir Sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme ile müvekkili firmanın, davalıya hizmet sunduğunu, aralarında ticari ilişki meydana geldiğini, müvekkili firmanın davalı yana karşı 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu gereği basiretli bir tacir şeklinde davalı yan ile vardıkları anlaşma çerçevesinde üzerine düşen her türlü asli ve tali yükümlülükleri yerine getirdiğini, oysa davalı tarafından bahse konu sözleşme kapsamında borç ve yükümlülüklerin yerine getirilmediğini, davalının müvekkili firmaya 16.01.2019 tarih … numaralı 630,83 € ve 16.04.2019 tarih … numaralı 630,83 € bedelli faturalardan toplam 1.261,66 € borcu bulunduğunu, davalının muaccel olan borçlarını ifa etmemesi üzerine muaccel olan borcunu ödemesinin kendisine ihtar edildiğini, davalı tarafından ihtarnameye rağmen ödeme yapılmaması üzerine kendileri ile yapılan görüşmeler de sonuç vermeyince müvekkili tarafından 1.261,66 € alacak bakımından Ankara Batı İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyası kapsamında icra takibi yapıldığını, davalıya ilgili dosyadan ödeme emri tebliğ edildiğini, davalı tarafın ilgili takibe haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini ve bahse konu icra takibini durdurduğunu, davalının haksız ve mesnetsiz olarak takibe itiraz ettiğini, müvekkili firmanın davaya konu alacak bakımından vermiş olduğu hizmete ilişkin düzenlemiş olduğu faturayı davalı yanın tebliğ aldığını ve itiraz dilekçelerinde de bildirmiş oldukları üzere ticari defterine de işlediğini, hal böyle iken; faturadan kaynaklanan müvekkili alacağının kesinleşmiş olduğunu beyan ederek, müvekkilinin fazlaya ilişkin hak ve alacakları saklı kalmak kaydıyla davalı tarafından yapılan itirazın iptaline, davalı yan aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili; öncelikle huzurdaki davaya dayanak icra takibinin yetkisiz icra müdürlüğünde açıldığını, 2004 sayılı İcra İflas Kanununun 50. maddesinin “Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur.” Şeklinde olduğunu, bu maddenin atıf yaptığı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 6. maddesinin 1. fıkrası “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” şeklinde olduğunu, dolayısıyla haksız ve hukuka aykırı olarak başlatılan icra takibine itiraz ederkende belirtildiği üzere yetki itirazında bulunduklarını, müvekkilinin ikametgah adresinin “… Mah. … Cad. No:… Çankaya/ANKARA” olup, yetkili icra müdürlüğü Ankara İcra Müdürlüğü olduğunu, bu nedenle öncelikle davanın yetkisizlik ve ortada geçerli bir takip bulunmadığından dolayı usulden reddi gerektiğini, müvekkili ile davacı arasında akdedilen herhangi bir sözleşme bulunmadığını, dava dilekçesinde, davacı vekili tarafındanda belirtildiği üzere bahsi geçen sözleşmelerin müvekkilin yetkilisi olduğu şirket ile davacı arasında imzalanmış olduğunu, dolayısıyla müvekkili açısından bağlayıcılıklarının bulunmadığını, davacı şirket tarafından herhangi bir hizmet verilmemesine rağmen icra takibine dayanak yapılan faturalar düzenlendiğini, davacı tarafından herhangi bir hizmet verilmeksizin düzenlenen faturaların kabul edilmesinin mümkün olmadığını, dolayısıyla davacının iddia ettiği gibi bir borcun söz konusu olmadığını beyan ederek, davanın öncelikli olarak ortada geçerli bir takip bulunmadığından dolayı usulden reddine, davanın yetkisizlik nedeniyle reddine, dosyanın esastan incelenmesi durumunda ise haksız ve mesnetsiz davanın reddine, davacının % 20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :Ankara Batı İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası, tarafların ticaret sicil kayıtları, davalının vergi dairesi kayıtları, tarafların 2019 yılına ait BA-BS formları ile tüm dosya kapsamı.
GEREKÇE :Dava; taraflar arasındaki 31/12/2015 tarihli hizmet sözleşmesi kapsamında düzenlenen faturaya dayalı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı, davalıdan alacaklı olduğu iddiasıyla 1.273,17 Euro nun tahsiline yönelik olarak faturaya dayalı icra takibi başlatmış olup; ödeme emri davalı borçluya 12.07.2019 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı borçlu 7 günlük yasal süresi içinde 16.07.2019 tarihinde ödeme emrine itiraz ettiğinden takibin durdurulmasına karar verilmiştir. İtirazın iptaline yönelik olarak açılan iş bu dava hak düşürücü yasal süresi içinde açıldığından işin esasına girilerek inceleme yapılmıştır.
Mahkememizce öncelikle, İİK.nın 50. maddesi uyarınca icra dairesinin yetkisi hususunda inceleme yapılmıştır. İcra takibinin yapılacağı yerin belirlenmesinde HMK nın hükümleri gereği tespit yapılacaktır. 6100 sayılı HMK’nun 6. maddesine göre; “genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” Aynı Kanunun 10. maddesine göre; “sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.” TBK nın 89.maddesinde de “Borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa, aşağıdaki hükümler uygulanır; 1. Para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde, 2. Parça borçları, sözleşmenin kurulduğu sırada borç konusunun bulunduğu yerde, 3. Bunların dışındaki bütün borçlar, doğumları sırasında borçlunun yerleşim yerinde, ifa edilir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Somut olayda davalı şahıs firmasının adresinin Kahramankazan ilçesi içinde bulunduğu, davalının ise Ankara İcra Dairelerinin yetkili olduğuna dair itirazda bulunduğu görülmüştür. Açıklanan yetki kuralları gereği Ankara İcra Daireleri yetkili bulunmadığından bu yöndeki itirazın reddine karar verilmiştir.
Davacı yanın bizzat sunduğu yazılım kullanma sözleşmesinin taraflarının davacı ve dava dışı … San. Tic.Ltd şirketi olduğu ve davalı … in şirketi temsilen sözleşmeye imza attığı görülmüştür. Davacı yanın BS formlarından anlaşıldığı üzere de faturaların, davalıya değil, dava dışı şirkete hizmet satışı olarak beyan edildiği görülmüştür.
Tüm bu açıklamalara ve toplanan delillere göre; davalı ile davacı arasında sözleşme bulunmadığı, faturaların dayanağı olan sözleşmenin dava dışı … San. Tic. Ltd şirketi ile davacı arasında düzenlendiği, davalının ise bu şirketin tek ortağı olmadığı, sadece sözleşmeye temsilen imza attığı görüldüğünden davanın ve takibin davalıya yöneltilmesi hukuka aykırı olmakla davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalının pasif dava ehliyeti bulunmadığından davanın HMK 114/1-d, 115/2 maddeleri uyarınca usulden reddine,
2-Alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 98,97 TL harçtan mahsubu ile bakiye 44,57 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Zorunlu arabuluculuk nedeniyle Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddesi gereği ödenecek ve Arabuluculuk AÜT nin Birinci Kısmına göre taraf sayısı gözetilerek belirlenen 1.096,27 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
4-Davalının kendisini vekil ile temsil ettiği görülmekle karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
Zorunlu arabuluculuk görüşmesi sırasında davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden 2020 yılı AAÜT nin 16/1-c maddesi uyarınca 900,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.24/11/2020
Katip Hakim
e-imzalı e-imzalı