Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/203 E. 2022/506 K. 01.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/203 Esas – 2022/506
T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/203
KARAR NO : 2022/506
BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
DAVACILAR : 1-
2-
VEKİLİ :
DAVALILAR : 1-
: 2-
: 3-
VEKİLİ :
DAVA : Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan Tazminat
DAVA TARİHİ : 31/03/2020
BİRLEŞEN DAVA (Mahkememizin … esas sayılı dosyası)
DAVACILAR : 1-
2-
VEKİLİ :
DAVALILAR : 1-
: 2-
: 3-
VEKİLİ :
DAVA : Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan Tazminat
DAVA TARİHİ : 31/03/2020
KARAR TARİHİ: 01/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/06/2022
e-imza e-imza e-imza e-imza

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP :Asıl davada davacılar vekili mahkememize sunduğu dava dilekçesinde özetle; zarara uğrayan … AŞ.’nin aile şirketi olduğunu ve baba …, büyük kardeş … ve davacılardan küçük kardeş … tarafından kurulduğunu, daha sonra torun davacı …’a babası … tarafından %1 pay verildiğini, baba ve iki oğlu şirket yönetiminde iken 2005 yılında baba … ve ağabey … küçük oğul olan müvekkili …’u şirketten atarak kar dağıtılmama kararları ile şirket gelirlerinden mahrum eltiklerini ve sermaye artış kararlarıyla da şirketteki %29 payını sıfırlamaya çalıştığını, diğer davalı anne …’a bu dönemde şirketten pay verilmek suretiyle yönetim kurulu üyesi yapıldığını, bu suretle baba, anne ve ağabeyden oluşan şirket yönetim kurulunun payları toplamı itibariyle çoğunluk oluşturduklarından 2005 yılından ilibaren her yıl genel kurullarda sermaye artışı ve kar dağıtmama kararlarını aldıklarını, bu genel kurul kararların iplali için müvekkili … tarafından her yıl açılan davalarla sermaye artışı ve kar dağıtmama kararlarının iptal edildiğini, buna karşın kanunu dolanmak amacıyla her yıl yapılan toplantılarla yeniden kar dağılmama ve sermaye artış kararları aldıklarını, hukuk mücadelesi veren müvekkilinin 2005 yılından 2013 yılına kadar her yıl açtığı iptal davalarıyla şirketin aldığı ibra, sermaye artış ve kar dağıtmama kararları iptal edilerek kararların kesinleştiğini, şirketin bu kötü niyetli davranışının sürekli hale gelmesi nedeniyle Ankara … Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde fesih davası açıldığını (TTK. md.: 531), davalı şirket bilançosunun gerçeği yansıtmadığı yolundaki savunmaya rağmen bilirkişi Kurulu davalı yana bilanço hazırlattırarak bu bilançoya göre rapor düzenlediğini, müvekkili …’un babayla arası açık olması sebebiyle sadece payını korumak için yasal yollara başvurduğunu, ancak; sorumluluk davası açmadığını, babanın 2019 yılında vefatı üzerine ağabey …’un aynı tutumu sürdürmesi üzerine bu davanın açılması zorunluluğu doğduğunu, 27/12/2018 günlü “sermaye artış” özel gündemli olağanüstü genel kurul taplantısı belgelerinin incelenmesinden, Şirket yönetim kurulu üyesi …’un (tek imzayla temsil yetkisine haiz) TTK.’nun 395 ve 396. maddelerine aykırı olarak genel kurul izni ve onayını almaksızın %100’ü kendisine ait … AŞ.’ni kurarak yönetim kurulu üyesi olduğu … AŞ.’nin ürettiği malları önce kendi şirketine alıp, üçüncü kişilere de kendi şirketi üzerinden sattığının öğrenildiğini, 2017 ve 2018 yıllarına ait 2019 yılında yapılan genel kurul belgelerinin incelenmesi sırasında da aynı işlemin 2005 yılında eşi … adına kurulan şahis şirketi üzerinden yapıldığının ve söz konusu şirketin 2015 yılında tasfiye edildiğinin öğrenildiğini, 2005 yılından itibaren her türlü üretim maliyetinin yanı sıra reklam, seyahat ve pazarlama giderlerinin, hatta kredi faizlerinin müvekkillerinin %30 oranında pay sahibi olduğu, … AŞ. tarafından karşılandığını, yönetim kurulu başkanı …’un özen borcuna (TTK. md.: 369) aykırı olarak şirket … kaynaklarının büyük bölümünü önce eşine ve sonra kendisine aktardığının öğrenildiğini, yani; şirket başkanı tarafından 2005 yılından bu yana sürekli olarak şirket karının büyük bir kısmını kendi üzerine aktararak, planlı bir şekilde şirketi ve diğer paydaşları zarara uğrattığını, şirkete verilen zarar sadece örtülü kazanç aktarımından ibaret olmayıp hukuka aykırı yollarla öz kaynak transferi de yapıldığını, bu yolla uğranılan zararların da belirlenerek şirkete iadesi gerektiğini belirterek, davalı …’un eşi üzerinden örlülü kazanç aktarımının başladığı 2005 yılından itibaren, yıllar itibariyle gerek örtülü kazanç aktarımı gerekse kar payı alacakları ve “Özel Denetçi’nin belirleyeceği diğer şirket zararları için şimdilik 100.000,00TL belirsiz alacağın, her bir zarar kalemi için zararlandırıcı işlemin yapıldığı tarihten itibaren … avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken tahsifi ile … AŞ.’ne ödenmesine, falizi aşan munzam zarar talep hakkının saklı tutulmasına, müvekkillerinin payına düşen 2003, 2004, 2014, 2015, 2016 yılları (2005-2013 yılları kar payları Ankara … Ticaret Mah. … E. sayılı dosya konusu) kâr payı alacak farkının müktesep hak olarak
e-imza e-imza e-imza e-imza

kabul edilerek doğrudan zarar kapsamında değerlendirilmesi halinde, şimdilik … için 1.000,00 TL., … için 500,00 TL. belirsiz alacağın … avans faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkillerine ödenmesine, bu talep kabul edilmediği takdirde, 2003-2019 yılları arasındaki tüm kar payı alacakları ve farklarının ilk sırada belirtilen talep altında değerlendirilerek … avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiliyle … A.Ş.’ne ödenmesine, müvekkillerinin sermaye artışına katılmalarının önlenmesinden doğan zararları için şimdilik … için 10.000,00TL, … için 2.500,00TL. belirsiz alacağın … avans faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkillerine ödenmesine, müvekkillerinin sermaye artışına katılmalarının engellenmesi nedeniyle geleceğe dönük zararlarından kaynaklanan talep hakkının saklı tutulmasını, yıllardır açılmak zorunda kalınan davalar nedeniyle müvekkillerinin yapmak durumunda kaldığı vekalet ücreti, yargılama gideri karşılığı olarak şimdilik … için 1.000,00TL, … için 500,00TL belirsiz alacağın … avans faizi ile davalılardan müştereken ve müleselsilen tahsili ile müvekkillerine ödenmesine, yıllarca gerçek kar paylarından mahrum bırakıldıkları için çekilen sıkıntı ve üzüntü nedeniyle …’a 250.000,00TL, …’a 25.000,00TL manevi tazminatın reeskont avans faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkillerine ödenmesine, davaya konu haklar için TTK.’nun 553. maddesi ile diğer maddelerinden doğan sorumluluğun, hem de BK. madde 49 uyarınca haksız fiil sorumluluğunun kapsamında olup her bir talepleri bakımından Mahkemece BK. madde 60 uyarınca lehlerine olan sorumluluk türünün uygulanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin … A.Ş.’nin ortağı olduklarını, davalılar tarafından şirketin zarara uğratıldığını belirterek, Şirket Yönetim Kurulu Başkanı davalı …’un %100 üne sahip olduğu …. A.Ş. ile yaptığı ticaret nedeniyle 2019 yılında (bu yıldan önceki zararlar birleştirme istediğimiz davada istenmiştir) şirkete verilen zararlar için şimdilik 10.000TL belirsiz alacağın her bir zarar kalemi için zararlandırıcı işlemin yapıldığı tarihten itibaren reeskont avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiliyle, … A.Ş.’ye ödenmesine; faizi aşan munzam zarar talep hakkının saklı tutulmasına, örtülü Sermaye transferinin yaklaşık olarak hesaplanarak davalılardan tahsiliyle şirkete ödenmesine, aşırı temsil giderleri, kanunen kabul edilmeyen giderler, mali müşavirlik ve avukatlık giderlerinin, davalılardan tahsiliyle şirkete ödenmesine, taraflarına bilgi verilmediği için, dava sürecinde ortaya çıkabilecek başkaca zararların tahsili haklarının saklı tutulmasına, müvekkillerinin sermaye artışına katılmalarının engellenmesi nedeniyle geleceğe dönük zararlarından kaynaklanan talep haklarının saklı tutulmasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Asıl davada davalılar vekili mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde özetle; davacı …’un 2005 yılında şirket yönetiminden alınması üzerine art arda açmış olduğu tüm sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararlarının iptali davalarında sermaye artırımı suretiyle ortaklık payının düşeceğini ileri sürerek (dokuz dava) şirket sermayesinin arttırılmasını engellediğini, bu doğrultuda şirket sermayesinin 14 yıl boyunca ne kadar büyürse büyüsün sermayesinin 100.000,00 TL’nın üzerine çıkmadığını, şirketin diğer pay sahiplerinin ellerinde ne varsa şirkete getirmek, ödünç vermek, tüm şahsi yarlıklarını rehin-ipotek vererek ya da kefil otarak şahsi ve ayni teminatlarla bankalardan kredi almak suretiyle şirketin varlığını koruduğunu, yıllarca genel kurul kararlarının iptali davaları açan davacıların 2005 yılından bu yana ibra etmedikleri şirket yönetimi hakkında sorumluluk davası açmadıklarını, açılan her davada şirket yöneticilerinin kötü İmiş gibi gösterme çabasında olduklarını, sorumluluk davasında ispat yükü kendilerinde olduğu için zararı, sebep olan fiili, hukuka aykırılığı ve nedensellik bağını ispat etmeleri gerekeceğinden dava açmayı düşünmediklerini, davacıların dava dışı şirkete ait giderlerin neler olduğu, neden
e-imza e-imza e-imza e-imza

yapıldığı, nasıl ödendiği gibi inceleme ve araştırma yapmadan somut iddialarda bulunduklarını, reklam ve seyahat harcamalarının, kredi faizlerinin … AŞ.’nden karşılandığı gibi iddialar ortaya atarak, müvekkili …’un TTK.’nun 369. hükmü bakımından özen borcuna getirmelerinin hukuki bir anlamı olmadığını, müvekkili …’a iftira ve ithamda bulunduklarını, davacıların yıllarca açtıkları davalar neticesinde şirketin sermayesini arttıramaması sonucunda kaynak temini (ithal hammadde ve malzeme temini) gayesiyle kredi kullanıldığını, başta müvekkili …’un tüm varlığını şirket kredileri karşılığında şahsi ve ayni teminat gösterdiğini, 25/05/2018 günlü resmi Gazete’de yayınlanan Kanun ile şirketlere yeniden değerleme yapılması imkanının sağlandığını, dava dışı şirketin tarafından SMMM ve YMM yapılan ödemelerin zarar kalemi addedilmesinin kabul edilebilir nitelikte bulunmadığını, şirket yönetim kurulu üyelerinin her zaman kesinleşmiş mahkeme kararlarını derhal yerine getirdiğini, davacıların dava dilekçeleri ile ortaya hiçbir delil koymadıklarını, davacıların manevi tazminat taleplerinin görevsizlik nedeniyle reddi gerekliğini, kayyım talebinin şirkete zarar vermeye yönelik olduğunu belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
Birleşen davada davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların usulen davalarını somutlaştırma yükü bulunduğunu, davacıların ileri sürdükleri zararları ispat yükleri de kendilerinde olduğunu, bu yönde, hangi taleplerini hangi yönetim kurulu kararına ya da yönetim kurulu üyelerinin hangi yılda hangi fiillerine dayandırdıklarını da belirlemeleri ve belirtmeleri gerektiğini, zira TTK m.553 vd. hükümlerine göre sorumluluk davası teknik bir dava olduğundan, zararın, kusurun ve nedensellik bağının ispat edilmesi gerektiğini, davacıların davalıların müşterek ve müteselsilen sorumlu olduklarını söylemesinin yeterli olarak kabul edilemeyeceğini, TTK m.557 hükmünde birden fazla davalı yönünden farklılaştırılmış müteselsil sorumluluk düzenlendiğini, davalıların kusurlu oldukları tespit ve ispat edilmedikçe sorumluluk davasının esastan reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
DELİLLER :Dava dışı şirketlerin ticaret sicil kayıtları, Ankara … Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası, vergi dairesi kayıtları, 27/09/2021 tarihli bilirkişi raporu, 28/04/2022 tarihli bilirkişi kurulu raporu ile tüm dosya kapsamı.
Dava dışı … A.Ş.’nin 16/10/2019 tarihli ve 9931 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayınlanan ortaklık yapısına göre; …’un %17,65, …’un %67,23, …’un %14,62, …’un %0,50 pay oranında hisselerinin olduğu görülmüştür.
27.09.2021 tarihli bilirkişi raporunda; davalıların dava dışı şirket … A.Ş. adına kar transferi yapmadıkları, davacılara eksik ödeme yapmadıkları, herhangi bir zararın doğmadığı görüşünde bulunmuştur.
Rapora itiraz üzerine yeniden oluşturulan bilirkişi heyeti 28.04.2022 tarihli raporunda da; aynı şekilde davalıların gerek davacılar gerekse şirket adına zarar doğurucu herhangi bir fiilde bulunmadıklarını beyan etmiştir.
GEREKÇE :Dava, asıl davada dava dışı şirketin zarara uğratıldığı iddiasıyla davalıların sorumluluğuna dayalı 2003-2019 yılları arası zarar ve davacıların şahsi zararlarının tahsili; birleşen davada ise aynı sebeplerle 2019 yılından sonraki zararların tahsili istemine ilişkindir.
Davalılar, dava dışı … A.Ş.’nin yönetim kurulu üyeleridir. Yukarıda da belirtildiği gibi davacı taraf davalıların yönetim kurulu üyesi olmaları sıfatıyla davacıların uğradığı zararların tazminini istemektedir. Dolayısıyla tazminat sorumluluğu TTK’nun 553.vd. maddelerinde düzenlenen yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna dayanmaktadır.
6102 sayılı TTK’nın 553/1 maddesi uyarınca, şirket yöneticileri yasadan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, bu yüzden oluşan zararlar nedeniyle ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklılarına karşı sorumludur. TTK’nın
e-imza e-imza e-imza e-imza

553-555 maddeleri gereğince, şirket alacaklıları ve pay sahipleri şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açabilir.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 553. maddesinin 1’inci fıkrasının ilk halinde, ”Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal ettikleri takdirde, kusurları bulunmadığını ispatlamadıkça hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar” şeklinde düzenlenme yapılmış ve kusur bir karîne olarak kabul edilerek, ispat yükü yönetim kurulu üyeliklerinde görev alanlara yüklenmişti. Söz konusu maddenin 26.06.2012 tarih ve 6335 Sayılı Kanun’un 28. ve 41. maddeleri ile düzenlenmiş son hali ise, ”Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar” şeklinde olup, kusurluluk bir karine olmaktan çıkmış ve yönetim kurulu üyeliklerinde görev alanların kusurlu oldukları ispat edilmekdikçe sorumlu olmadıkları düzenlenmiştir (Yargıtay 23. HD’nin 2016/2905 Esas, 2019/301 Karar sayılı ilamı). Ortaya çıkan zarar doğrudan ya da dolaylı olabilecek olup her iki durumda da yukarıda da belirtildiği gibi kusur ve zarar olgusunun kanıtlanması gerekmektedir.
Somut olayda, bilirkişi heyetleri tarafından düzenlenen iki raporda da; gerek asıl ve gerek birleşen dava yönünden, davacıların zarara uğradıkları kanıtlanamadığı gibi, davacı tarafta iddialarını somutlaştıramamış, başka bir deyişle nasıl bir zarara uğradıklarını ve bu zararının davalı yönetim kurulu üyelerinin hangi fiilleri ile meydana geldiklerini usule uygun deliller ile kanıtlayamamışlardır (İstanbul BAM … HD.n.n 21.04.2022 Tarih, … Esas ve … Karar sayılı ilamı ve benzer diğer kararlar). Alınan her iki bilirkişi raporu da hüküm kurmaya ve denetime elverişli olup, davacı tarafın itirazlarını karşılamaktadır. Tekrarla söylemek gerekirse, davacı taraf yargılama boyunca davalı yönetim kurulu üyelerinin nasıl bir fiille ne şekilde ve hangi miktarda zarara uğradıklarını kanıtlayamamışlardır. Zira 6102 sayılı TTK’nın 553. maddesi uyarınca açılan bu davada kusuru ve doğan zararı ispat yükü davacı üzerindedir.
Buradan hareketle, davacı tarafın maddi herhangi bir zararı kanıtlanamadığı gibi manevi olarak da herhangi bir zarara uğramadığı aşikardır. Dolayısıyla, davacı tarafça asıl ve birleşen dava ile yönetim kurulu üyeleri olan davalıların sorumluluğuna dayalı açılan her iki davanın reddine karar verilmiş ve aşağıda belirtilen şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Asıl ve birleşen davanın ayrı ayrı REDDİNE,
2-Asıl dava yönünden;
a)Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 80,70TL karar ve ilam harcının, peşin alınan 6.643,15TL harçtan mahsubu ile bakiye 6.562,45TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
b)Zorunlu arabuluculuk nedeniyle Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddesi gereği ödenecek ve Arabuluculuk AÜT nin Birinci Kısmına göre taraf sayısı gözetilerek belirlenen 1.400,00TL’nin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına,
c)Maddi tazminat davası yönünden; davalıların kendilerini vekil ile temsil ettirdikleri görülmekle karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesap ve takdir olunan 14.780,00TL vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davalılara ödenmesine,
d)Manevi tazminat davası yönünden; davalıların kendilerini vekil ile temsil ettirdikleri görülmekle karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesap ve takdir olunan 5.100,00TL vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davalılara ödenmesine,
e-imza e-imza e-imza e-imza

3-Birleşen dava yönünden;
a)Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 80,70TL karar ve ilam harcının, peşin alınan 170,78TL harçtan mahsubu ile bakiye 90,08TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
b)Zorunlu arabuluculuk nedeniyle Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddesi gereği ödenecek ve Arabuluculuk AÜT nin Birinci Kısmına göre taraf sayısı gözetilerek belirlenen 1.320,00TL’nin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına,
c)Davalıların kendilerini vekil ile temsil ettirdikleri görülmekle karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesap ve takdir olunan 5.100,00TL vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davalılara ödenmesine,
4-Asıl ve birleşen davada davacılar tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde davacılara iadesine,
Dair, davacı ve davalı vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.01/06/2022

Başkan Üye Üye Katip
e-imza e-imza e-imza e-imza