Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/164 E. 2020/618 K. 01.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/164 Esas – 2020/618

T.C.
ANKARA BATI
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2020/164 Esas
KARAR NO : 2020/618

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : İtirazın İptali (Komisyonculuk Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/03/2020
KARAR TARİHİ: 01/12/2020
K.YAZIM TARİHİ : 08/12/2020
Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili; davalı şirket ile müvekkili …’ın 24/12/2018 tarihinde bir sözleşme imzalandığını, bu sözleşmeye göre müvekkili davalıya alıcı bulucağını ve satıma aracılık edeceğini, hizmet gerçekleştiğinde satış bedelinin %2’sinin emlakçıya ödeneceğinin kararlaştırıldığını, Ankara Batı İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile 17/01/2020 tarihinde davalı şirket aleyhine müvekkilinin sözleşme alacağı toplam 170.000,00TL’nin tahsili için genel haciz yolu ile takip başlatıldığını, davalı şirketin 31/01/2020 tarihinde ödeme emrini tebellüğ ettiğini ve takibe, borca ve ferilerine itirazda bulunarak takibin durduğunu,
sözleşmede değer biçilen asgari satım değerinin 8.500,00TL olduğunu, açılan icra takibinin de bu bedel üzerinden hesaplandığını, davalının müvekkiline emlak komisyonu ödemek istemediğini, bu durumun sözleşmeye aykırı olduğunu, müvekkilinin sözleşme ile kararlaştırılan bedeli hak ettiğini, davalının yargılama aşamasında elindeki malvarlığını elden çıkarma ihtimaline binaen üzerine kayıtlı araç ve taşınmaz bulunması halinde bu mallar üzerine yargılama sonuçlanıncaya kadar ihtiyati tedbir konulmasına, borcu ödemekten kaçmaya yönelik olarak yapılan itirazın kötüniyetli olduğunu, alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili; göreve ilişkin itirazlarını belirterek, davacı tarafından dosyaya ibraz edilen sözleşme incelendiğinde taraflar arasında “Taşınmaz Simsarlığı Sözleşmesi” akdedildiğinin anlaşıldığını, TBK’nun 521. maddesinde simsarın, ancak yaptığı faaliyet sonucunda sözleşme kurulursa ücrete hak kazanacağının hüküm altına alındığını, davacı tarafın, dava dilekçesinde taraflar arasında akdedilen sözleşme uyarınca dava konusu taşınmazın başkaca aracı veya kuruluş tarafından satılamayacağı gibi müvekkilinin (taşınmaz malikinin) kendisinin de bizzat satamayacağının kararlaştırıldığını iddia ettiğini, bilineceği üzere bir kimsenin kendisine ait menkul veya gayrimenkul mala ilişkin tasarruf yetkisi ancak kanunda sayılan haller halinde sınırlandırılabileceğini, aksine yapılan her türlü düzenleme mülkiyet hakkının ihlali olacağını, bu kapsamda, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 4/2. Maddesinde geçen “bizzat kendisi de satamaz” ibaresinin yok hükmünde olduğunu, müvekkil ile taşınmazı satın alan kişinin davacının faaliyetleri neticesinde bir araya getirilmiş olması ve sözleşmenin davacının faaliyetleri neticesinde kurulmuş olması gerektiğini, davacı yanın dava dilekçesinde her ne kadar müvekkili ile taşınmazı alan kişiyi kendisinin bir araya getirdiğini iddia etmişse de bu iddiasının gerçeği yansıtmadığını, davacı tarafın bu iddiasını ancak yazılı delil ile ispatlayabileceğini, taraflar arasında akdedilen sözleşmede davacı yana taşınmaza alıcı bulması için oldukça uzun bir süre verilmiş olmasına karşın davacı taraf bu süre içerisinde gerekli emek ve mesaiyi harcamadığını, yaklaşık bir yıl boyunca müvekkili ile hiçbir alıcıyı bir araya getirmediğini, davacı yanın oldukça uzun bir süre hiç bir alıcı ile kendisini bir araya getirmeyen müvekkilinin taşınmaza kendi imkan ve çevresi ile alıcı bulduğunu ve tapuda satışı gerçekleştirdiğini, davacı tarafın, kötüniyetli hareket ederek müvekkilinden haksız kazanç elde etmeye çalışmakta olduğunu, davacı yanın, taşınmaz alıcısını tanımamasına ve hiç görmemesine rağmen aracı olduğunu iddia ettiğini, davacı tarafın sözleşme uyarınca yüklenmiş olduğu edimlerini yerine getirmediğini, müvekkili ile herhangi bir alıcıyı bir araya getirmemiş ve bu nedenle de ücrete hak kazanmamış olmasına karşın haksız ve kötüniyetli olarak işbu davayı ikame ettiğini beyan ederek, öncelikle görevsizlik kararı verilerek dosyanın yetkili ve görevli Ankara Batı Tüketici Mahkemelerine gönderilmesine; yapılacak yargılama neticesinde haksız, kötüniyetli ve hukuki mesnetten yoksun davanın reddine, davasında haksız ve kötüniyetli olan davacı aleyhine alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :Ankara Batı İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası, davalı şirketin ticaret sicil kaydı, davacıya ait ticaret sicil kaydı ve vergi dairesi kayıtları, tapu kayıtları, tanık beyanları, taraflar arasında düzenlenen 24/12/2018 tarihli sözleşme ile tüm dosya kapsamı.
GEREKÇE :Dava; TBK nın 520 vd maddelerinde düzenlenen simsarlık sözleşmesi kapsamında ücret alacağının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı alacaklı, taraflar arasında düzenlenen simsarlık sözleşmesi nedeniyle davalıdan alacaklı olduğu iddiasıyla ilamsız icra takibi başlatmış olup; ödeme emri davalı borçluya 31/01/2020 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı borçlu 7 günlük yasal süresi içinde 01/02/2020 tarihinde ödeme emrine itiraz ettiğinden takibin durdurulmasına karar verilmiştir.
30/06/2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6335 sayılı Kanunla, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda değişiklik yapılmıştır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 5. maddesinde yapılan değişiklikle, Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer mahkemeler arasındaki ilişki görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Göreve ilişkin kurallar, dava şartıdır. (HMK m.114/1-c) Mahkeme, dava şartlarının yerinde olup olmadığını yargılamanın her aşamasında gözetir. Bu nedenle somut uyuşmazlıkta mahkememizin görevli olup olmadığı hususu resen değerlendirilmiştir.
Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin görev kapsamına giren ticari davaların neler olduğu 6102 sayılı TTK’nun 4. maddesinde belirlenmiştir.Buna göre:
a-TTK 4/1 maddesinde altı bent halinde sayılan hususlardan doğan davalar,
b-Özel kanun hükümleri gereği ticari sayılan davalar, (Kooperatifler Kanunu madde 99 gibi)
c-Her iki tarafında ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan davalar ticari dava sayılır ve Asliye Ticaret Mahkemesinin görev sahasına girer.
Eldeki davada; simsarlık sözleşmesi kapsamında ücret alacağının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali talep edilmiştir.Mahkememizce, ilgili vergi dairesi ile yapılan yazışma sonucunda davacının işletme hesabına göre defter tuttuğu ve davacının son duruşmada alınan beyanına göre elde edilen gelirinin esnaf olmayı gerektirir mahiyette olduğu, Ticaret Sicil Müdürlüğü ile yapılan yazışma sonucunda ise davacının sicil kaydının bulunmadığı, esnaf odası kaydı bulunduğu tespit edilmiştir. Dava, mutlak ticari dava niteliğinde de değildir. Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. Bu bağlamda, somut uyuşmazlığa bakma görevi Ankara Batı Asliye Hukuk Mahkemelerine aittir (Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2016/10768 E, 2019/5347 K sayılı ilamı). 6100 sayılı HMK’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu dikkate alınarak, davanın usulden reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davaya bakmakla görevli mahkeme Ankara Batı Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğundan, davanın HMK 114/1-c , 115/2 maddeleri uyarınca usulden reddine,
2-Yasal sürede başvurulması halinde dosyanın görevli Ankara Batı Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK’nun 331/2 madde gereğince süresi içerisinde müracaat yapıldığı takdirde yargılama giderlerine gönderilen mahkemece dikkate alınmasına,
4-Kararın kesinleşmesinden itibaren HMK’nun 20/1-son cümle gereği dosyanın iki haftalık süre içerisinde görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin istenilmemesi halinde DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesi için dosyanın yeniden ele alınmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.01/12/2020

Katip Hakim
e-imzalı e-imzalı