Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/110 E. 2021/805 K. 20.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/110 Esas – 2021/805
T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/110
KARAR NO : 2021/805
BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Şirketin Tasfiyesi
DAVA TARİHİ : 02/01/2020
KARAR TARİHİ: 20/10/2021
KARAR YAZIM TARİHİ: 25/10/2021
Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile dava dışı …’ın %50’şer hisseyle davalı şirketi kurduklarını ve her iki ortağın da şirketi münferiden temsile yetkili olduklarını; diğer ortağın şirketle ilgilenmeyip inşaat işleriyle uğraştığını ve bilahare ise şirketin tek sahibi gibi davranmaya başladığını ve bu hareketleriyle ortaklığın sürdürülebilirliğini ortadan kaldırdığını, çekilmez hâle getirildiğini; bu nedenle, ihtiyati tedbir kararı da talep edilerek davalı şirketin haklı sebeple tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 22.12.2011 tarihinde kurulduğunu, her biri %50 payla münferiden yetkili şirket müdürü olan iki ortaktan oluştuğunu, davacının dava dilekçesinde şirketin bütün faaliyetleriyle sadece kendisinin ilgilendiğini, şirkete dışarıdan iş getirenin kendisi olduğunu, şirketin satış değerlerindeki artışın kendi emekleriyle gerçekleştiğini, davalı şirket yetkilisi ….’ın ise şirket ile ilgili hiçbir işleme katılmadığını, şirkete maddi açıdan bir katkısının olmadığını ileri sürse de somut delillere dayandırılmayan bu iddiaları asılsız olduğunu, aksine davacı tarafın belirttiği tüm bu hususların müvekkili şirket yetkilisi … için geçerli olduğunu, zira davacının yaklaşık 1 senedir şirkete uğramadığını, şirketin işleyişi ile ilgili hiçbir konuya dahil olmadığını, davacı haklı sebeplerin varlığını iddia ettiği halde önceden ihbar etme gereği bile duymadan objektif iyi niyet kurallarına aykırı bir şekilde şirketin tasfiyesi için mahkemeye başvurduğunu, davacının başka hukuki yollara başvurma imkanı varken bunları tüketmeden şirketin tasafiyesini istemesinin büyük hak kaybına, şirkete verilen emeklerin boşa çıkmasına ve kötü niyetli karşı tarafın haksız menfaat elde etmesine sebep olacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
e-imza e-imza e-imza e-imza

DELİLLER :… Elektrik Satış A.Ş. kayıtları, … Gayrimenkul Yatırım Ort. A.Ş. kayıtları, şirkete ait taşınır, taşınmaz mallar ile demirbaş listesi, Ticaret Sicil Müdürlüğü kayıtları, tanık beyanları, 12/04/2021 tarihli bilirkişi kurulu raporu, 21/09/2021 tarihli bilirkişi kurulu ek raporu ile tüm dosya kapsamı.
Davanın açıldığı Ankara ….. Asliye Ticaret Mahkemesi 06/01/2020 tarihli ve … esas, …. karar sayılı ilamı ile yetkisizlik kararı vererek dosyayı mahkememize göndermiştir.
GEREKÇE :Dava, davacı …in davalı … Şirketinin ortağı ….’ın tam kusurlu hareketleri ile firmanın sürdürülebilirliği ile ortaklığın devamının mümkün olmadığı iddiasıyla davalı şirketin haklı sebeplerle tasfiyesi istemine ilişkindir.
Dava dosyasına mübrez Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin tetkikinden … sicil nolu …. Tic. Ltd. Şti.’nin; Sincan ….. Noterliğinin 22.12.2011 tarih ve …. yevmiye numarası ile 22.12.2011 tarihinde tescil edildiği ve 27.12.2011 tarihli. … sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ….Tic. Ltd. Şti. ticaret unvanı ile yayımlandığı, ayrıca davalı şirketin ortaklık yapısı incelendiğinde; şirket kurucu ortaklarının …. ve …. olduğu, aksi bir karar alıncaya kadar 10 yıllığına şirket ortaklarından … ve …. şirket müdürü olarak seçildiği, şirketin kuruluşta sermayesinin 500 hisseye karşılık olan 25.000TL …. ve 500 hisseye karşılık olan 25.000TL için ….’a ait olduğu hususları tartışmasızdır.
Dava konusu olayda temel uyuşmazlık; davalı şirketin haklı sebeplerle tasfiyesini gerektiren hususların olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
TTK’da limited şirketlerde haklı sebeple fesih 636. maddede düzenlenmiştir. TTK m.636; “3) Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir…(5) Sona ermenin sonuçlarına anonim şirketlere ilişkin hükümler uygulanır.” hükmüne amirdir. TTK’nın 636. maddesinin 3. Fıkrasının gerekçesinde anonim şirketin haklı sebeple feshini düzenleyen m. 531’e atıf yapılmaktadır.
TTK’nın 531. maddesinin gerekçesinde; “İsviçre öğretisinde genel kurulun birçok kez kanuna aykırı bir şekilde toplantıya çağrılmış olması, azlık hakları ile bireysel hakların devamlı ihlali, özellikle bilgi alıma ve inceleme haklarının engellenmesi, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kür payının düzenli azalması, haklı sebep sayılmıştır…”
Haklı sebep kavramından neyin anlaşılması gerektiği veya haklı sebeplerin neler olduğu, kanunda tanımlanmadığı gibi örnekseme yolu ile de gösterilmemişlir. Ancak pay sahiplerinden objektif olarak şirketin ortağı olmaya devam etmelerinin beklenmediği ve üçüncü kişilerin özellikle çalışanların menfaatinin şirketin devam etmesini mecbur kılacak şekilde olmadığı durumda haklı sebebin varlığından söz edilebilir. Haklı sebepler örnek olarak da gösterilmemiş, bu kavramın niteliklerinin gösterilmesi ve tanımlanması yargı kararlarıyla öğretiye bırakılmışlır. Ancak varsayımlar ve olumsuz beklentiler haklı sebep sayılmamıştır. İleri sürülen sebeplerin haklı olup olmadığı hususu hâkimin takdirindedir.
Bir diğer konu ise, bir grup azlık pay sahiplerinin şirketteki haklarını kötüye kullandığı ve bloke ettiği veya organları pratikte işleyemez bir duruma getirdiği takdirde diğer grup azlık pay sahiplerinin de haklı sebeple fesih davası açabilecekleri kabul edilmektedir.
Fesih, en son çare olmalıdır. Şirketin feshi kararı sadece diğer pay sahiplerini değil, ekonomik bir bütünlük olarak işletmenin tamamını ve işçileri (çalışanları) de etkileyeceğinden bunların hepsinin menfaati dikkate alınarak, davacının menfaatleri ile…/…
e-imza e-imza e-imza e-imza

…/…karşılaştırılmalıdır. Hakim tarafından, şirketin feshini haklı kılan sebeplerin varlığına rağmen, şirketin yaşatılmasının ekonomik ve rasyonel açıdan daha doğru olacağına kanaat getirilmesi mümkündür. Bu kanaatte olan mahkeme: şirketi feshetmek yerine şöyle çözümler de tercih edebilir: Fesih talebinde bulunan pay sahiplerinin paylarının gerçek değerinin ödenmesine ve kendilerinin şirketten çıkarılmalarına karar verilebilir. Sermaye azaltma yolu ile kısmi tasfiye ise başka bir çözüm olabilir. Bu durumda %10’a kadar kendi payını devir yolu ile kendi payını alma hakkı tanınabilir. Bunların dışında hâkim isterse, duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme de karar verebilir. Duruma uygun düşen bir çözüm konusunda takdir hakkı hâkimde olduğundan bu çözüm re’sen kullanılır.
Her ne kadar duruma uygun çözüm konusunda takdir hakkı mahkemenin olsa da, bu çözüm yoluna gidebilmek için ön şart haklı sebeple fesih şartlarının bulunmasıdır.
Doktrine ve yargı kararlarına göre haklı sebep olarak kabul edilebilecek hususlar şunlardır;
(1) Ortaklar arasındaki ciddi anlaşmazlık, huzursuzluk ve devamlı geçimsizlik yaşanması,
(2) Ortaklar arasındaki güven ilişkisinin sona ermesi ve sürekli güvensizlik ortamının oluşması,
(3) Ortağın esas sermaye borcunu ödemede temerrüdü,
(4) Şirketin kuruluş gayesinin gerçekleşmesinde hukuki ve ekonomik imkânsızlık,
(5) Şirketin devamlı olarak zarar elmesi ve kâr sağlayamaması,
(6) Ortakların rekabet yasağını ihlal etmeleri,
(7) Şirket yönetimindeki yolsuzluklar,
(8) Kanun, sözleşme ve ortaklar genel kurulu kararlarının yerine getirilmemesi veya sürekli şekilde ihlal edilmesi,
(9) Şirket müdürü olan diğer ortağın sermayenin büyük kısmını zimmetine geçirmesi ve şirketin iyi idare edilmemesi,
(10) Ortağa şirket ile ilgili hesap verilmemesi,
(11) Kâr payının ödenmemesi.
Dava konusu somut olayda, haklı sebep olarak kabul edilebilecek hususlarla ilgili olarak yukarıdaki maddelerde sayılan hallerden sadece 1. madde de ifade edilen hususların varlığı; dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgeler ile tespit edilmiştir.
Öncelikle dava dosyasına mübrez taraf beyanlarının birbirini teyit etmesi ve tanık ifadeleri kapsamında ortaklar arasında son dönemlerde anlaşmazlık ve geçimsizlik olduğu, bu nedenle bir araya gelmedikleri tartışmasızdır. Davalı şirket ortakları arasında son dönemlerde ciddi anlaşmazlıkların bulunduğu, ortakların bir araya gelemedikleri anlaşılmaktadır.
Taraflar her ne kadar şirket içindeki huzursuzluğun ve ortaklar arasındaki kişisel güvenin ortadan kalkmasının gerçek sorumlusunun diğer taraf olduğunu iddia etmiş ise de, haklı sebep genel anlamda, ortaklık ilişkisinin devamını olanaksız kılan bir durumdur. Bu durum ortaklık işlerinden ya da ortakların kişisel ilişkilerinden kaynaklanmış olabilir. Özellikle dava konusu şirkette olduğu gibi az sayıda ortaktan oluşan şirketlerde pay sahipleri arasındaki anlaşmazlık ve güven ilişkisinin zedelenmesi sonucunda şirket amacının gerçekleşmesi güçleşebilir hatta imkânsız hâle gelebilir. Bir başka ifadeyle, şirketin gidişatından hoşnut olmayan, şirket yönetimi ve diğer ortaklara olan güvenini yitiren bir ortağı, şirkette kalmaya zorlamak, şirketin menfaatine uygun bir çözüm değildir.
Davacı, dilekçesinde davalı şirketin sürekli zarar etmesi nedeni ile şirketin haklı nedenle tasfiyesini talep etmiş olsa da; şirketin bir süre için kazanç sağlamaması, tek başına haklı sebep olarak nitelendirmek için yeterli değildir. Kazanç kaybının haklı sebep olarak nitelendirilebilmesi için süreklilik arz etmesi, düzeltilemez nitelikte olması ve iyileştirme yöntemleri ile ortadan kaldırılamıyor olması gereklidir.
e-imza e-imza e-imza e-imza

Kuruluş aşamasında birkaç yıl kar elde edip, son yıllarda zarar edilmesi, ekonomik kriz sebebiyle yahut sektörel faktörler sebebiyle kar elde edilemeyip zarar edilmesi süreklilik arz etmeyen durumlardır. Bu şirketin tasfiyesi için yeterli sebep değildir.
Yukarıda açıklandığı üzere davalı şirketin haklı sebeplerden sadece ortaklar arasındaki ciddi anlaşmazlık, huzursuzluk ve devamlı geçimsizlik yaşanması, durumu meydana geldiğinden fesih koşulunun oluştuğu tespit edilmekle birlikte, kanun koyucu, haklı sebeple fesih şartları gerçekleşen şirketler bakımından hâkime takdir yetkisi vererek, duruma uygun düşen ve kabul edilebilir bir başka çözümün olup olmadığını da değerlendirme yelkisi vermiştir. Bu açıdan TTK m. 531 bakımından fesih son çaredir; öncelikle diğer çözümlerin araştırılması gerekir.
Bu durumun nedeni ise, şirketin tasfiyesine karar verilip verilmemesi sadece ortakları açısından değil; çalışanları, hizmet verdiği kamu ve özel şirketler ve bir vergi mükellefi olarak kamu maliyesi açışından çok rasyonel olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Dava konusu somut olayda: davalı şirketin 2015-2020 yıllarına ait özet bilanço ve gelir tablosu kalemleri detaylı olarak incelendiğinde; şirket varlıklarının (dönen ve duran varlıklar) önemli derecede azalma eğiliminde olmadığı, öz kaynakların ve net satışlarının da sadece son iki yılda azaldığı tespit edilmiştir.
Ayrıca 2019-2020 yıllarında dönen varlıkların azalış gösterdiği, duran varlıkların ise artış eğiliminde olduğu, 2018-2020 yıllarında ise durağan olduğu şirketin maddi duran varlıklarda ciddi bir düşüşün olmadığı aksine son yıllarda artığı tespit edilmiştir. Ayrıca şirketin 2015-2020 yılları arasındaki son altı yılda şirketin varlıktarının borçlarından fazla olması neticesinde belirli miktarda öz kaynağı bulunduğu, dolayısıyla finansal tablolar açısından, davalı şirketin borca batıklığı veya iflas durumu mevcut olmadığı tespit edilmiştir.
Bununla birlikte, her ne kadar davalı şirketin son yıllarda zarar etmiş olsa da maddi duran varlıklarında ciddi bir azalmanın olmadığı ve faaliyetlerini sürdürdüğü dikkatle alındığında; sadece son dönemlerde zarar eden ancak borçları varlıklarından düşük seviyede gerçekleşen, diğer bir ifadeyle sermayesi koruyan ve son allı yılda şirketin varlıklarının borçlarından fazla olması neticesinde belirli miktarda öz kaynağı bulunan, dolayısıyla finansal tablolar açışından. borca batıklığı veya iflas durumu olmayan bir şirketin tasfiyesine karar vermek yerine, TTK m. 530’de ifade edildiği üzere davacı pay sahiplerinin şirket ortaklığından çıkarılmasına izin vermenin daha makul bir çözüm yolu olarak görüldüğü, zira davalı şirketin tasfiye yoluna gidilmesinin ne ortaklara, ne de şirket çalışanlarının yararına bir sonuç doğurmayacağı değerlendirilmektedir.
Bu açıklamalar kapsamında; davalı şirketin mevcut mali yapısı ile temel faaliyetlerini gerçekleştirilebilecek durumda olduğu, şirketin sadece son üç yılda zarar ettiği, davalı şirketin halen elinde bulundurduğu varlıklarıyla şirketin amaçlarını gerçekleştirehilecek durumda olduğu, kuruluş ve gayesinin devam etmesi veya gerçekleşmesi imkânının olduğu, davalı şirketin tasfiyesine karar verilmesi sadece ortakları açısından değil; çalışanları, hizmet verdiği kamu ve özel şirketler ve bir vergi mükellefi olarak kamu mutiyesi açısından çok rasyonel sonuç olmayacağı, davalı şirketin haklı sebeplerle tasfiye koşullarının tam olarak oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Bu çerçevede; davalı şirket ortaklığından paylarının değeri ödenmek suretiyle çıkarılmalarına karar vermenin, TTK m. 531 anlamında duruma uygun düşen ve kabul edilebilir bir çözüm olduğu anlaşıldığından, davacının davasının kabulü ile davacının TTK.nun 638/2 maddesi gereğince Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün …. sicil numarasında kayıtlı davalı …. Ticaret Limited Şirketi şirket ortaklığından çıkmasına karar verilmiştir.
e-imza e-imza e-imza e-imza

Sermaye şirketlerinde herhangi bir ortağın ortaklık payının hesabı karar tarihine en yakın tarihteki güncel şirket ticari kayıtlannm esas alınmasını gerektirmektedir. Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2005/12294 E. 2006/12821 K. sayılı ve 05.12.2006 tarihli ilamına göre; “Dava, TTK’nun 551/2 maddesi hiikmü uyarınca limited şirket ortağının şirket ortaklığından çıkmasına izin verilmesine ve ortaklık payının tahsiline ilişkindir. Ortağın limited şirketten çıkmasına izin verilmesine ilişkin mahkeme kararı inşai nitelikte olduğundan karar tarihinde hüküm ifade eder. Bu durumda, çıkarılan ortağın sermaye payı hesaplanırken şirketin hüküm tarihine en yakın bir tarihteki sermayesinin rayiç değerinin belirlenmesi ve dolayısıyla davacının tasfiye payının da bu tarihe göre hesaplanması gerekecektir ” denilmektedir.
Yine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2005/2171 E. 2006/2417 K. sayılı kararında “Şirketten çıkma kararı inşai nitelikte bir karar olmakla, mahkemece, davacının karar tarihine en yakın tarih itibariyle rayiç değerlere göre hesap edilen çıkma payı ile kararın kesinleştiği tarihten itibaren temerrüt faizine hükmetmek gerekirken, yazdı olduğu şekilde dava tarihi itibariyle ortaklık payını hesaplayan bilirkişi raporuna göre karar verilmesi doğru olmamıştır. O halde mahkemece; davalı şirketin defler ve kayıtları üzerinde uzman bilirkişiler aracılığıyla inceleme yaptırılarak, şirketin karar tarihine en yakın tarih itibariyle net malvarlığının ve buna göre davacının hissesinin haiz olduğu değerin saptanması ve buna göre davacının hissesinin belirlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken…” şeklindeki kararıyla, çıkma payının, karar tarihine en yakın tarihteki şirket malvarlığı gözetilerek hesaplanması gerektiğine hükmetmiştir.
Denetime elverişli, gerekçeli ve hükme esas alınan bilirkişiler …. ve ….’nın mahkememize sunmuş olduğu 21/09/2021 havale tarihli raporuna göre; davalı … Tic. Ltd. Şti.’nin 30.06.2021 tarihi itibariyle aktiflerin satış değerlerine göre reel özvarlık toplamının 92.488,77TL olduğu, davacı ortak ….’in şirketteki sermaye payının %50 olduğu dikkate alındığında, ortaklıktan çıkma payının (92.488,77 TL x 0,50) 46.244,38TL olarak hesaplandığı anlaşıldığından, davacı için TTK.nun 641/I.maddesi gereğince hesaplanan 46.244,38 TL ayrılma akçesinin karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ….. Ticaret Limited Şirketinden alınarak davacıya ödenmesine karar vermek gerekmekle, aşağıda belirtilen şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının KABULÜNE;
Davacının TTK.nun 638/2 maddesi gereğince Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün ….sicil numarasında kayıtlı davalı …. Ticaret Limited Şirketi şirket ortaklığından ÇIKMASINA,
Davacı ortağın şirket ortaklığından çıkması üzerine payının şirkete aidiyetinin verilen kararın olağan sonucu olması nedeniyle bu hususta ayrıca payların şirkete devrine ilişkin bir hüküm kurulmasına yer olmadığına,
Davacı için TTK.nun 641/I.maddesi gereğince hesaplanan 46.244,38TL ayrılma akçesinin karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …. Şirketinden alınarak davacıya ÖDENMESİNE,
2-a)Alınması gereken 59,30TL karar ve ilam harcından peşin alınan 44,40TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin 46. maddesine göre; her yıl bütçe kanunu ile belirlenen terkin sınırının altında kalan harçlarla ilgili müzekkere yazılmaz amir hükmü gereğince harç tahsil müzekkeresi yazılmasına yer olmadığına,
e-imza e-imza e-imza e-imza

b)Davacı tarafından yatırılan 44,40TL peşin harç, 44,40TL başvurma harcı ve 6,40TL vekalet harcı olmak üzere toplam 95,20TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Davacının kendisini vekil ile temsil ettirdiği görülmekle karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 4.080,00TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından sarf edilen 2.000,00TL bilirkişi ücreti, 348,15TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 2.348,15TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde davalıya iadesine,
6-Karardan sonra yapılacak yargılama giderlerinin davacının gider avansından karşılanmasına, karar kesinleştiğinde arta kalan gider avansının davacıya iadesine,
Dair, davacı vekili ile davalı şirket temsilcisinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.20/10/2021

Başkan Üye Üye Katip
e-imza e-imza e-imza e-imza