Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/629 E. 2022/426 K. 12.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/629 Esas – 2022/426
T.C.
ANKARA BATI
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2019/629 Esas
KARAR NO : 2022/426
HAKİM :
KATİP :
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/11/2019
KARAR TARİHİ: 12/05/2022
K.YAZIM TARİHİ: 14/06/2022
Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili; temizlik ürünü satışı ile iştigal eden müvekkili davacı şirketin dünyada kabul görmüş olan çok katlı pazarlama sistemi üzerinden ticaret yapmak için davalı şirket ile 01.11.2017 başlangıç tarihli 24 ay süreli distribütörlük sözleşmesi imzalandığı, sözleşme imzalanması akabinde konsept hazırlıkları ve lansmanın yapıldığı, uygun bina seçimi ve personel alımı yoluna gidilerek hazırlıkların tamamlanması akabinde verilen siparişler üzerine davalı şirketten 05.02.2018 tarihli fatura ile 1.913,84-TL ve 12.02.2018 tarihli fatura ile de 70.606,43-TL olmak üzere mal alındığı, davalı şirketin distribütörlük/tek satıcılık sözleşmesi gereği hazırlayıp getirdiği temizlik dolu şişelerin paketlenerek kargoya verildiği, ancak davalı şirketin tedarik ettiği şişelerdeki sorun nedeniyle müşterilere ulaşan kutularda taşma ve ciddi deformelerin olması nedeniyle tüm ürünlerin geri çağrılarak satışların durdurulması zorunluluğu doğduğu akabinde durumdan davalı şirkete bilgi verildiği, ancak yeniden gönderilen ürünlerde de aynı sorunlar yaşanması üzerine davalı şirketin kendilerine bildirim yaparak satışların durdurulmasını istediği ancak sorunu çözmeyerek distribütörlük/tek satıcılık sözleşmesini haksız yere feshettiği, ayıplı ürünler nedeniyle satışı iptal edilen ürünler nedeniyle işlerine devam edemeyerek büyük zarara uğranıldığı bu nedenle Ankara … Noterliği’nin 22.01.2019 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile 01.11.2017 tarihli distribütörlük/tek satıcılık sözleşmesinin haksız yere fesih edilmesi nedeniyle fiili zarar, kar mahrumiyeti zararı, portföy tazminatı, ceza-i şart ve manevi tazminatı talep edildiği ancak herhangi bir ödeme yapılmaması üzerine davalı şirketin 01.11.2017 tarihli distribütörlük/tek satıcılık sözleşmesinin haksız yere fesih etmesi nedeniyle fiili zarar, kar mahrumiyeti zararı, portföy tazminatı, ceza-i şart ve manevi tazminattan oluşan şimdilik 70.000,00-TL tutarın davacı şirkete ödenmesine karar verilmesini 12.11.2019 tarihinde talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili; kendilerine yöneltilen davanın, davalı … şirketinin eski yöneticisi … ile …’nın yöneticisi …’ın sonradan ve sahte olarak oluşturdukları distribütörlük sözleşmesi ve karşılıklı muvazaalı yazışmalara dayanarak açıldığı, davalı … şirketinin 03.04.2002 tarihinde kurulduğu, kuruluş ortaklarından birinin yine … diğerinin … olduğu, dava konusu edilen distribütörlük sözleşmesinde imzası bulunan …’ın davalı … şirketinin %65 ini 08.06.2017 tarihinde devir alarak şirket yetkilisi olduğu, şirket yetkilisi 2017 yılında … olarak gözükmekte ise de şirketin gerçek ve gizli sahibinin davacı … şirketinin yetkilisi … olduğu, …’ın şirketin gölge sahibi olarak tüm şirket iş ve işlemlerini … adına yaptığı, bu iki ismin yakın arkadaş olarak kurdukları saadet zincirinde de işbirlikçi oldukları, …’ın davacı … şirketini …’ın …şirketindeki hisseleri devralmasından bir ay önce 09.05.2017 tarihinde kurduğu, bu iki kişinin gerçek amacının aslında bir temizlik solüsyonunu piyasaya tanıtma ve satışını gerçekleştirmek değil … örneğindeki gibi bir görüntü yaratarak insanlardan para toplayarak piyasayı dolandırmak olduğu, bu amaç için öncelikle söz konusu solüsyonu üretir gibi görünmek için … şirketi adına bir fabrika kurarak burada üretilen solüsyonları da … üzerinden internet yoluyla pazarlayarak şirketi parlak ve gösterişli gibi göstermek suretiyle şirkete ortak adı altında insanları çekerek onlardan para toplamak olduğu, dava dilekçelerinde bahsettikleri lansman ile 150 kişiyi şirkete çekerek paralarını topladıkları, bu lansman tarihinin de dilekçede belirtildiği üzere 10.02.2018 tarihi olduğu, ürünlerin piyasaya sürülmesi için solüsyonların içerisine konulacağı tüpleri/ambalajları … Adlı bir şirketten bu iki ismin birlikte temin ettiği, ambalajlar da gerçekten sorun çıkması üzerine bu şirkete herhangi bir ihtarname yada ayıp bildirimi yapılmadığı, söz konusu ürünlerin piyasaya sürülmesi için solüsyonların içerisine konulacak olan ambalajları ambalaj üreticisi … A.Ş.’den temin ettikleri bu şirketi … ve …’ın birlikte seçtiği, bu ambalajlar da gerçekten de sorun çıktığı kargo gönderimi vb. adı altında bahsedilen durumun aslında bu şirket ile ilgili bilgiler olduğu ancak bu davanın konusuymuş gibi buraya eklendiği, davacı şirketin sahibi …’ın tek ortağı olduğu … Tic. Ltd. Şti. ile de başka bir saadet zinciri dolandırıcılığına giriştiği, 2018/Ocak tarihinde … benzeri piyasayı dolandıran 11 adet şirketin … Bakanlığınca ifşasında …’ın tek ortak olduğu .. Ltd. Şti.’nin isminin yer aldığı, bu aşamada sonra … ve … şirketlerinin finansal krize girdiği, dolandırıldıkları gerekçesiyle bir çok kişinin … hakkında Savcılıklara suç duyurularında da bulundukları, davanın temelinin hileye/muvazaaya/sahte ve üretilmiş belgelere dayandırıldığı, dava konusu distribütörlük sözleşmesinin davalı … kayıtlarında yer almadığı, iki firma arasında yapıldığı iddia edilen yazışmaların tamamen kurgu olduğu, bu yazışmaların hiç birinin ihtarname, e-posta yada iadeli taahhütlü mektup vb. iletişim araçları kullanılmayarak hile ile delil üretme yöntemi ile kurgulandığı, davacı tarafın kurduğu senaryo üzerinden delil belge üreterek iş bu davayı açtığı, şu andaki … eski ortak olan …’dan sonra yeni ortaklık yapısıyla 3. Kişi konumunda olduğundan iki taraf arasındaki muvazaayı her tür delil ile ispat edebileceği, … ile … arasında danışıklı olarak geriye dönük belge üretildiği, tarih ispatlanamaması için de ihtarname, e-posta, iadeli taahhütlü mektup gibi iletişim araçları yerine adi yazılı sözleşmelerin kullanıldığı beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :
Tarafların ticaret sicil kayıtları, tarafların ticari defter ve kayıtları, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının … soruşturma sayılı dosyası, tanık beyanları, 20/09/2021 tarihli bilirkişi heyeti raporu, 12/01/2022 tarihli bilirkişi heyeti ek raporu ile tüm dosya kapsamı.
Tanık … duruşmada, “davalı şirkette … olarak çalışıyorum, … , davalı şirkete 2017 yılının aralık ayında girdim dezenfektanların gıdalar üzerindeki etkisinin araştırılması için … şirkette fabrika müdürü olarak çalışıyorum, gıda mühendisiyim, davalı şirkete 2017 yılının aralık ayında girdim dezenfektanların gıdalar üzerindeki etkisinin araştırılması için işe alındım, haftanın bir kaç günü dışında şehir dışında bulunuyordum, dezenfektanların lansmanının yapılması için benden sunum yapmam istenmişti gerekli sunumları yaptık, dezenfektanların ambalaj üretimi dava dışı … firması tarafından yapılmıştı, çalıştığım dönemde … davalı şirketin adına işlemler yapıyordu ve davacı şirketin de temsilcisinin olduğu bir zamanda ürünlerin tanıtılması ile ilgili konuşuldu davacıya belirli miktarda ürünler gönderildi ben ürünler üretilirken ve ambalajlanırken yoktum, şehir dışına gidip döndüğümde çalışanlar arasında … den ürünlerin akıttığı ile ilgili konuşuyorlardı müşterilerin ürünleri iade ettiğini çalışanlardan duydum, resimlerini gördüm, ben … tanırım, kendisi davalı şirketten ayrılma sürecimde dava dışı … kapsamında çalışabileceğimizi eksik maaşlarımızında ödeneceğini söyleyerek bize yardımcı oldu, bu kişi bize … şirketini de aldığını söyledi, … ile davacı şirketin temsilcisinin oturup konuştuklarını ve davalı şirkette sık sık bir araya geldiklerini biliyorum ama görüşmelerinin kapsamını ilişkilerini bilemem, taraflar arasında düzenlendiği iddia edilen sözleşmeler ile ihbar mektuplarına davalı şirketin kayıtlarında rastlamadım, davalı şirketin tek satıcısı … diğer şirketi …, davacı temsilcisi … şirkette bir gün bizi topladı … beyin odasında bize artık ben varım benim dediğim olacak dedi bizde sebebini anlayamadık, … ürünlerin ayıplı çıkması nedeniyle mahvolduğunu ifade ediyordu bu konuşma … aralarında geçti bende vardım, … ürünler akıttı, ben … dava açarım sen bize karşı dava aç diye söyledi, lansman yapıldığı sırada ben sunumumu yaptım orada yatırımcılar da vardı, bizim çıkmamızı ve yatırımcılarla kendisinin görüşmek istediğini … bize söyledi, … çalıştığım süre içerisinde yatırımcı olduklarını söyleyen kişiler gelip … aradıklarını söylediler, … para verdiklerini ve geri alamadıklarını ifade ettiler,” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık … duruşmada, ” ben davalı şirkette 2017 yılının kasım ayında … olarak çalışmaya başladım daha sonra 2018 yılının nisan ayında işten ayrıldım, beni işe alan kişi …’tu, onaylayan kişi de …, o zaman için … temizliğin patronu …, ben işten ayrıldıktan kısa bir süre sonra yani 2018 yılının haziran ayında yeniden çalışmaya başladım bu tarihte ise beni işe alan kişi …di, o tarihte … işten ayrılmıştı ancak … devam ediyordu, …ise … sahibiydi, işe girdiğim ilk andan itibaren … başında … vardı, … çalıştığım iş yerinde görüyordum ancak yönetimde bulunup bulunmadığını şirkette aktif olup olmadığını, bizim şirketimizle bir ilgisi olup olmadığını net bir şekilde bilmiyorum sadece duyduğum kadarıyla … şirketi büyük bir şirket olup kimya kolunda çalıştığım şirket … bulunmaktaymış bu bilgim duyuma dayalıdır, 2018 yılının ekim ayında hamileliğim sebebi ile işten ayrıldım, yapılan lansmanda … vardı, … vardı ve benimle birlikte … temizlikte çalışan birkaç mühendis vardı, … lansmanda olup olmadığını hatırlamıyorum lansman hatırladığım kadarıyla 2018 yılında kış ayında gerçekleşmişti, lansmanın … tarafından yapıldığını biliyorum, lansman olduğunu bize … söyledi ve bizimde katılmamız gerektiğini söyledi, lansmandan önce … bana bir konuda araştırma yapmamı söylemişti bende bu hususta araştırma yapmıştım sebebi ise … yönetime gidip gelirdi bende bu nedenle talebini yerine getirdim, ben işe alınırken … ve … vardı ayrılıp geri döndüğümde şirketin el değiştirdiğini … yeni patronumuz olduğunu öğrendim bana kimse … patronum olduğu yönünde bir beyanı olmadı bende … patronum olarak görmedim, bana soruluğu şekilde şirketler arasında bir saadet zinciri olup olmadığı hususunda görgüm bilgim yoktur ” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık … duruşmada, “ben 2017 yılının aralık ayında … temizlikte … mühendisi olarak üretim bölümünde çalışmaya başladım halen daha bu şirkette çalışmaya devam ediyorum ama artık muhasebe bölümünde çalışıyorum işe başladıktan sonra 4-5 ay çalıştım daha sonrasında üretilen dezenfektanın şişelenmesinde sıkıntı yaşandı, patronum … beni … patronu … görüşmeye gönderdi, bu kısımlarda ben görüşmeye gittim ancak daha sonra bizim ücretlerimiz ödenmemeye başladı … şirketi sıkıntılar yaşamaya başladı, bunun üzerine … bir gün iş yerine gelerek … buraya koyduk ancak burayı mahvetti bundan sonra beraber çalışarak burayı toparlayacağız dedi, ve gitti, bir müddet … gelip gitmeye devam etti, o dönemde … şirketi … yazılım arasında tek satıcılık sözleşmesi vardı … yazılımın sahibi … bir müddet bizi kendi şirketinde çalıştırdı hatta geçmiş dönem alamadığımız ücretleri verdi, daha sonra şirkete gelerek … şirketini satın aldığını bundan sonra kendisini yönetiminde çalışacağımızı söyledi, o tarihten beri … şirketin başındadır, düzenlenen lansman … düzenlediği bir lansmandı ve lansmanın başında … vardı biz de lansmana gittik, ben lansmana izleyici olarak katıldım ancak … şirketinden sunum yapan arkadaşlarım vardı, … … temizliğin kurulumda mali açıdan desteği olduğunu düşünmekteyim, zira ücretlerimizin ödenmediği dönemde … gelip yaptığı konuşma, … şirkette çalıştığı halde sigortası … tarafından ödenen çalışanların bulunması benim bu şekilde düşünmeme sebep olmuştur, ancak bu düşünce bilgiye dayalı değildir olaylar karşısındaki çıkarımımdan kaynaklanmaktadır, … şirketi satın aldıktan sonra … temizliğin iş yerine bir takım insanlar gelip gitmeye başladı bu insanlar … beyi soruyorlardı ve bize burayı gösterdiler, bizim paralarımızla buralar yapıldı diyorlardı, bu kişiler sonradan öğrendiğim kadarıyla yatırımcılarmış, … de sigortalı görünüp de bizim şirkette çalışan temizlik ve çaydan sorumlu … ile pazarlama müdürümüz …, sekreter … vardı, … talimatı ile … yanına gittikten sonra ürünün ambalajındaki sıkıntı sebebiyle … bir kez gittim gittiğimde ambalajın testini bizzat izledim, ambalajda sıkıntı olduğunu ve akıttığını test sonucunda gördüm ve bunu … söyledim, bunun üzerine … sonraki bir tarihte beni arayarak biz bu işi hallettik geri gel dedi bende geri döndüm, ambalajın çap kısmını genişleterek akıntının önlenebileceğini ön görmüşler bu şekilde yeniden bir ambalaj üretimi oldu ancak bu şekilde de akıntı söz konusuydu çözüm olmadı, o tarihten sonra … ve … arasında ambalaj sebebi ile nasıl bir anlaşma görüşme olduğunu bilmiyorum, bu dönem yanlış hatırlamıyorsam lansmandan sonra Mart-Nisan ayında idi,, lansmanda ürün tanıtıldı yatırımcı olduğunu bildiğim insanlar lansmanın sonunda inşallah üyelerimizi artırarak başarılı olacağız şeklinde cümleler eşliğinde lansman sona erdi bu lansman …, … markaları gibi üye toplamak amacıyla yapılan bir lansman şeklindeydi, lansmanda üyeler bir başka üye bulduğunda belirli yüzde alacaklarına dair konuşmalar geçiyordu” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tanık … duruşmada, “ben davalı … temizlik şirketinde 2018 yılında ön muhasebede çalışmaya başladım 7 ay kadar çalışıp işten ayrıldım, işe başladığımda şirketin başında … vardı, 20 gün sonra … şirketi … devretti, işten ayrılıncaya kadar …le devam ettik, bana sormuş olduğunuz lansman benim işe başlamamdan daha önce olduğu için bilgim yoktur, iş yerinde önce …den emir ve talimat alırdık daha sonrasında … beyden … ve talimat almaya başladık bizim için patron onlardı … tanırım, … zamanında bir iki kez iş yerine gelmişti, bildiğim kadarıyla … ile … arasındaki ilişkinin ürün lansmanına ilişkin olduğu, aralarındaki ilişki sebebiyle gelip giderdi, … zamanında da işyerine gelip giderdi daha iyi tanıma fırsatım oldu, bildiğim kadarıyla … ve … iki ayrı şirkettir biz çalışanlar bu şekilde biliyorduk, lansmanı yapılan üründeki ayıp iddiası ile ilgili bu konuya dair bilgim yoktur, Lansman bende önce olduğu için net bir bilgim yoktur ancak duyduğum kadarıyla lansmanı … yapmıştır, … şirketi devrettikten sonra şirkete gelmemiştir, bu sebeple … …le şirkette görmedim, ambalajlardaki sıkıntı ile ilgili geri dönüş sağlanıp sağlanmadığını bilmiyorum, … tanırım uzunca bir süre birlikte çalıştık, … beyin bu şirketi … bıraktım o da burayı batırdı şeklinde bir cümlenin geçtiği herhangi bir toplantıya katılmadım” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Bilirkişi heyeti raporunda, davacı, … Şti ile Davalı, … Şti. arasında görülen tek satıcılık sözleşmesinden kaynaklanan Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esasına kayıtlı tazminat davasında, yerinde yapılan … incelemesi sonucundan her ne kadar taraflar arasında ayrıntı ile belirtilen bir kısım alım satım bilgisi tespit edilmişse de uyuşmazlık konusu edilen distribütörlük sözleşmesinin davalı kayıtlarında tespit edilemediği, davacının ise defter ve belgelerinin sunmadığı tespitleri ışığında takdir sayın Mahkemeye ait olmak üzere; taraflar arasında imzalanan tek satıcılık sözleşmesi geçerli ve muvazaadan ari olduğu olduğu varsayımında; davacı tarafın tazminat talebinin hesaplanması için resmi şirket kayıtlarını yansıtan tek satıcılık sözleşmesi, fatura ve diğer belgelerin gerçek olduğu kanaatine göre; davalı tarafından 22.01.2019 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile 01.11.2017 tarihli distribütörlük/tek satıcılık sözleşmesinin haksız yere fesih edilmesi nedeniyle fiili zarar, kar mahrumiyeti zararı, portföy tazminatı, ceza-i şart ve manevi tazminata ilişkin taleplerin değerlendirileceği, bu doğrultuda sözleşme yükümlülüklerinin ihlalinden doğan zararlarını, tek satıcılık sözleşmesinin TTK’de özellikle ele alınmış bir sözleşme olmaması nedeniyle kıyas yoluyla TTK. 112. Maddede düzenlenen acente hükümlerine göre isteyebilecektir. Ayrıca TTK 102. Madde uyarınca hüküm bulunmayan hallerde TBK’nın vekalet sözleşmesi hükümleri uyarınca zararının tazminini isteyebileceği, Taraflar Arasındaki Sözleşmenin Muvazaalı Bulunması Durumunda, Taraflar arasında yapılan sözleşme niteliği itibariyle sayın mahkemece muvazaalı olduğuna karar verilirse, sözleşme hükümsüzdür. Buna göre, Muvazaalı sözleşme, akdedildiği andan itibaren, doğumuna sebep olduğu tüm fer’i haklarla birlikte hükümsüz hale gelmektedir; Muvazaalı işlemin tarafları işlemden zarar görmeleri halinde, zararının tazmin edilmesini talep edemez. Zira, söz konusu taraf, zararına sebep olan muvazaalı sözleşmenin kendiliğinden tarafı olmuştur. Dolayısıyla muvazaanın varlığı halinde, muvazaalı işlemden doğduğu iddia edilen borçların ifası istenemez; zira taraflar arasında geçerli bir sözleşme bulunmamaktadır. Ancak ifa edilen edimlerin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre (TBK m. 61 vd.) iadesi talep edilebileceği belirtilmiştir.
Bilirkişi heyeti ek raporunda, davacı, … Şti ile Davalı, … Şti. arasında görülen tek satıcılık sözleşmesinden kaynaklanan Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esasına kayıtlı tazminat davasında, dava konusu deliller ve mevzuat hükümleri kapsamında hukuki niteleme ve nihai karar yetkisinin mahkemeye ait olmak üzere, itirazlar, maddi olgular ve mevzuat yönünden ayrı ayrı değerlendirilmiş ve kök raporda yazılı açıklamaları değişiklik yapmayı gerektirecek herhangi bir durum olmadığı belirtilmiştir.
GEREKÇE :
Dava, distribütörlük sözleşmesine aykırılık nedeniyle maddi (fiili zarar, kar mahrumiyeti, portföy tazminatı ve cezai şart) ve manevi zararların tahsili istemine ilişkindir.
Davacı yan, taraflar arasında distribütörlük sözleşmesi akdedildiğini, bu sözleşmeye göre davalının üreteceği temizlik solüsyonlarının tanıtımı ve satımı konusunda davacının tek satıcı olarak belirlendiğini, sözleşme kapsamında davalı yanın bir kısım temizlik solüsyonlarını davacıya teslim ettiğini, ancak ayıplı ürün teslimi sebebiyle davacının maddi manevi zarara uğradığını iddia ederek, oluşan zararlarının tazminini talep etmiştir.
Davalı yan ise, davacı iddialarının gerçeği yansıtmadığını, taraflar arasında distribütörlük ilişkisi bulunmadığını, sahte ve muvazaalı olarak sonradan düzenlenen belgelerle işbu davanın dayanağının oluşturulduğunu, davalı şirketin gerçek sahibinin davacı şirketin yetkilisi … olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Uyuşmazlık, taraflar arasında iddia olunduğu şekilde distribütörlük ilişkisi bulunup bulunmadığı, bulunması halinde sözleşme kapsamında teslim edilen ürünlerin ayıplı olup olmadığı, ayıplı olması halinde niteliği(açık/gizli), ayıplı ürün teslimi sebebiyle davacının zararının bulunup bulunmadığı, bulunması halinde bu zarar kalemlerinin neler olduğu ve davalının bu zarar kalemlerinden sorumlu olup olmadığı hususlarındadır.
Bir sözleşme yapılırken tarafların gerçek iradelerini üçüncü kişilere karşı gizlemek amacıyla, görünürde başka bir beyanda bulundukları sözleşmelere muvazaalı sözleşmeler denilmektedir. Bir sözleşmedeki muvazaa hususu sözleşmenin niteliğine ve tamamına ilişkin olabileceği gibi, sözleşmede yer alan bedele ve diğer bazı şartlara ilişkin de olabilir. Muvazaa sözleşmenin bazı şartlarına ilişkin ise kısmi muvazaadan söz etmek gerekir (İsmail Atamulu, Muvazaa, Adalet, 2017, s.59).
Muvazaa bahsi, TBK’nın 19.maddesi uyarınca, “Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır. Borçlu, yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı kazanmış olan üçüncü kişiye karşı, bu işlemin muvazaalı olduğu savunmasında bulunamaz” şeklinde düzenlenmiş, Kanun’un gerekçesinde ve öğretide ise muvazaanın hukuki sonucu butlan olarak ifade edilmiştir (Ahmet Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 16.Bası, s.172).
HMK’nın 200 vd. maddesindeki düzenlemelerden hareketle, bedelde muvazaa iddiaları dahil, taraflar arasında muvazaanın aksinin yazılı delille ispatlanması gerekmekte olup, tek başına tanık beyanı ile ispatı mümkün değildir. Bununla birlikte delil başlangıcının bulunması halinde HMK’nın 202.maddesi uyarınca, senetle ispatı gereken bir hususun tanıkla ispatı da caiz görülmüştür.
Uyuşmazlık konusuna göre taraflarca bildirilen deliller toplanmış, dosya kapsamında sunulu bulunan 01/11/2017 tarihli distribütörlük sözleşmesi yazılı delil başlangıcı kabul edilerek muvazaa kapsamında taraf tanıkları dinlenmiş, bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır.
Davacı ve davalı yan ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde, davalı kayıtlarında iddia olunan sözleşmeye ilişkin bilgi ve belgeye rastlanılmadığı gibi müdürler kurulu defterinde de sözleşmeye ilişkin alınmış bir kararın bulunmadığı, yine davacı kayıtlarında sözleşmeye ilişkin bilgi ve belgeye rastlanmadığı gibi müdürler kurulu defteri kesin süre içerisinde sunulmadığından buna ilişkin tespit ve değerlendirme yapılamadığı, davacının 2017 yılında 4 adet fatura ile 61.912,46TL bedelinde, 2018 yılında 5 adet fatura ile 94.323,03TL bedelinde olmak üzere toplam 156.235,49TL değerinde mal satın aldığı, 2018 yılına ait 2 adet iade faturasıyla toplam 6.244,06TL tutarında mal iade ettiği tespit edilmiştir.
Dosya kapsamında yapılan bilirkişi incelemesiyle tarafların defter ve kayıtlarında sözleşmeye ilişkin bilgi ve belgeye rastlanılmaması, taraflar arasındaki uyuşmazlık konusuna ilişkin yazışmaların TTK’nın 18. Maddesinde belirtilen noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılmak suretiyle kayıtlı posta sistemi ile yapılmayarak adi yazılı belge ile yapılması, dinlenen tanıklar … ve …’ın beyanlarından anlaşılacağı üzere davacı şirket ile davalı şirket arasında fiili ve organik bağ bulunması, yapılan lansman ile ürün satımının değil yatırımcı edinilmesinin amaçlanması, satın alınan ürünlerdeki ayıbın açık ayıp olması, ancak yalnızca cüzi bir kısmının iadeye konu edilmesi, geriye kalan ürünlere ilişkin TTK madde 18’de sayılan şeklide yapılmış herhangi bir ihbara/ihtara rastlanılmaması hususları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasında akdedilen distribütörlük sözleşmesinin muvazaalı olarak düzenlendiği sonuç ve kanaatine varılmakla davacının davasının reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulumştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70TL karar ve ilam harcının peşin alınan 1.195,43TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.114,73TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Zorunlu arabuluculuk kapsamında, Arabuluculuk Yönetmeliğinin 26/2 maddesi gereği ödenecek ve Arabuluculuk AÜT’nin Birinci Kısmına göre taraf sayısı gözetilerek belirlenen 1.096,27TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
4-Davalı tarafından sarf edilen 279,40 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, bakiye delil avansının karar kesinleştiğinde davalıya iadesine,
5-Davalının kendisini vekil ile temsil ettiği görülmekle karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 9.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.12/05/2022

Katip Hakim
e-imzalı e-imzalı