Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/572 E. 2021/281 K. 21.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas – Karar No: 2019/572 Esas – 2021/281
T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2019/572
KARAR NO : 2021/281

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Genel Kurul Kararlarının İptali
DAVA TARİHİ : 18/10/2019

BİRLEŞEN DAVA (Mahkememizin 2020/399 esas, 2021/254 karar)
DAVACILAR :1-
:2-
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : Genel Kurul Kararlarının İptali
DAVA TARİHİ : 29/07/2020
KARAR TARİHİ : 21/04/2021
K.YAZIM TARİHİ : 11/05/2021

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP :Davacı vekili mahkememize sunduğu dava dilekçesinde özetle; iptali talep edilen 2 nolu karar ile ilgili olarak, şirketin içten çökertildiğini ve şirket içinde şirket kurularak maliyetlerinin davalı şirket tarafından karşılandığını, sermayenin…/…
e-imza e-imza e-imza e-imza

…/…kabul oyu veren yönetim kurulu üyeleri tarafından kendi amaç ve çıkarlarına göre kullanıldığını, mali tabloların gerçek mali tablo niteliğinde olmadığını, gerçek olmayan bilanço üzerinden yapılan kabul oylaması ve ibranın hükümsüz olduğunu, azınlıktan gizlenen bilgilere ulaşılabilmesi için, Genel Kurulda özel denetçi talep ettiklerini, taleplerinin reddi üzerine 19/450 E. sayılı özel denetçi tayini istemi ile dava açıldığını, iptali talep edilen 5 nolu karar ile ilgili olarak, …’un imalat ve pazarlama için her türlü masrafı davalı şirkete yükleyip pazarlama gelirini kendi firmasına aktardığı için kendisi hakkı huzuru hak etmemekle ahine şirkete borçlu olması gerektiğini, bu nedenle huzur hakkı ödenmesine ilişkin kararın iptalinin gerektiğini, iptali talep edilen 5 nolu karar ile ilgili olarak, sermayenin bir anda 250 kat artırılmasının en başta davacının çıkarlarını zedeleyeceğini, 27.12.2018 tarihli olağanüstü genel kurulda 10.000.000,00TL yükseltmeye karar almışken birkaç ay sonra 13.800.000,00TL’ye çıkarılması kararının alınmasının ekonomik gereklilikle izah edilemeyeceğini, müvekkilini saf dışı bırakmayı amaçlayan kötü niyetli bir karar olduğunun açık olduğunu, bir yandan kar payı dağıtılmayıp, diğer yandan örtülü kar transferi sayılacak oranda hakkı huzur almanın, ayrıca, kurduğu tek kişilik şirketlerle şirketin karının büyük kısmını kendisine aktardıktan sonra, ortakların ödeyemeyeceği oranda sermaye artışına gitmenin eşit işlem ilkesine aykırı olduğunu belirterek, davalı şirketin 30.07.2019 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan 2, 5 ve 7 nolu kararların iptal edilmelerini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili mahkememize sunduğu 10.12.2019 tarihli ıslah dilekçesinde özetle; Ankara …. Noterliğinden 22/04/2019 tarihli ihtarname keşide edilerek …’un eşi … ve kendisi adına kurduğu şirketlerle … A.Ş. Arasındaki ticari ilişki hakkında ortaklara bilgi verilmesini ve bu nedenle gündeme bu konuda madde eklenmesini talep ettiklerini, davalının cevabının 4. bendinde “…müvekkil şirket (…) ile … ve … tarafından kurulan şirketler arasındaki ticari ilişkinin müzakeresi ve söz konusu şirketler arasındaki transfer fiyatlandırmasına dair rapor sunulmasının görüşülüp karara bağlanması hususları da alınacaktır” diyerek, gündeme alınacak maddeyi açıkça belirtmek suretiyle taleplerini kabul ettiklerini bildirdiklerini, oysa gönderilen Genel Kurul Çağrısında, kelime oyunu yapılarak, gündemin 10. Maddesinde “rapor alınmasına ihtiyaç olup olmadığının görüşülmesi” ve 11. maddesinde de “bilgi verilmesi” değil “bilgi verilip verilmemesinin görüşülmesi” ifadesini görünce, taleplerinin reddedildiğini öğrendiklerini, bu nedenle Genel Kurul tarihinden önce 17.06.2019 tarihinde Mahkemeye başvurarak, TTK md 412 uyarınca, “…’un kendisi ve eşi … tarafından kurulan şirketler ile davalı … … A.Ş. arasındaki ticari ilişkinin müzakeresi ve söz konusu şirketler arasındaki transfer fiyatlandırmasına dair rapor sunulmasının görüşülüp karara bağlanmasının” gündeme eklenmesine, gerekirse kayyım atanmasına karar verilmesini istediklerini, Mahkemece verilen 18.06.2019 tarihli kararda, hem “inşai dava açılması” ve hem de “istenilen konuların gündeme alınmış olması” nedeni ile taleplerinin reddedildiğini, kararda red sebebi olarak istenilen konunun gündeme alınmış olması gösterilmişse de, davalının kelime oyunu yaptığını, istedikleri ve onların gündeme aldıkları maddelerin farklı olduğunun dikkatten kaçtığını, TTK md. 412 uyarınca, Genel Kurulun salt bu nedenle iptalinin gerektiğini beyan etmiştir.
Birleşen davada davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin 2019 yılına ilişkin finansal tabloların müzakeresi ve tasdiki, dönem karının kullanım şeklinin belirlenmesi, yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı ödenmesi ile sermayenin 17.500.000,00TL’ye çıkartılması kararlarının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde özetle; gündemin 2. maddesinde alınan kararın iptaline karşı, davacının tüm sorduğu sorular ve bilgi alma talepleri karşısında şirketin yeminli mali müşaviri tarafından hazırlanmış olan bilgi notu ve şirket yönetim kurulu tarafından hazırlanan 12.07.2019 tarihli cevapların…/…
e-imza e-imza e-imza e-imza

…/…sunulduğunu, ayrıca bu bilgi notu ve sorulan sorular hakkında şirkette kendilerine inceleme yapma imkanı da verildiğini, müvekkili şirketin Vergi Usul Kanunu ve bu kapsamda çıkarılmış Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğlerine göre uygun muhasebesini tutan ve finansal raporlamasını yapan bir şirket olup, bu uyum çerçevesinde TTK m. 515 hükmünde düzenlemesini bulan “dürüst resim ilkesine” aykırılıktan söz edilemeyeceğini, ayrıca, davacının özel denetçi aranmasına da özel bir anlam yükleyerek herşey özel denetçinin incelemesi ile ortaya çıkacak demek suretiyle adeta sadece belirli konulan incelemek üzere mahkemece atanabilecek özel denetçinin, bir şirketin her türlü kayıtlarını genel bir denetim mantığı ile inceleyebileceği yönünde bir anlayışı ima ederek özel denetçiye özel bir önem atfetmeye çalıştığını, gündemin 5. maddesinde alınan kararın iptali talebine karşı, esasen davacının, özellikle yönetim kurulu başkanının bütün mesaisini bu şirket için harcamakta olduğunu, tüm malvarlığını bu şirket için teminat göstermiş olduğunu görmezden geldiğini, davacının bu talebinin de reddinin gerektiğini, gündemin 7. maddesinde alınan kararın iptali talebine karşı, davacının yarısı nakit olan sermaye artırım kararında, bedelsiz pay alma hakkını kullanarak iç kaynakların sermayeye eklenmesiyle kendi payına düşen payları bedelsiz olarak edindiğini, ayrıca, davacının geçmiş yıl karlarına ilişkin bu Genel Kurul toplantısında alınmış bulunan karar gereğince payına düşen miktarı da nakit olarak almış bulunduğunu, dolayısıyla davacının nakit sermaye artırımına yeni pay alma hakkını kullanarak katılamayacağı, ödemede bulunamayacağı iddiasının doğru olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın açmış olduğu, davalı şirketin 03/07/2020 tarihli 2019 yılına ait genel kurul toplantısında alınan gündemin 3, 5, 7 ve 8. maddelerinin iptali talep edilen davanın reddi ile sermaye artırımı kararı iptali talep edilmesi neticesinde bankalar nezdinde oluşabilecek itibar kaybı ve mevcut kredinin kat edilmesi tehlikesiyle yeni kredilerin alınamaması riski neticesinde ortaya çıkabilecek muhtemel zararlara karşı davacının şirketin artırılan sermayesi ve kullandığı krediler nispetinde TTK m. 448/3 hükmü gereği teminat göstermesi gerektiğini talep etmiştir.
DELİLLER :Davalı şirketin ticaret sicil kayıtları, dava konusu edilen 2017 ve 2018 yıllarına ilişkin 30/07/2019 tarihli genel kurul tutanağı ve ekleri, hazirun cetveli ve gündemi gösterir belge, dava konusu edilen 03/07/2020 tarihli genel kurul toplantı tutanağı ile hazirun cetveli ve gündemi gösterir belge, Ankara …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası, Mahkememizin 2019/110 ve 2019/450 esas sayılı dosyaları, 26/08/2020 tarihli bilirkişi raporu, 04/03/2021 tarihli ek rapor, birleşen dosyaya sunulan 26/03/2021 tarihli bilirkişi raporu ile tüm dosya kapsamı.
Mahkememizin 2019/572 esas sayılı dosyası ile mahkememizin 2020/399 esas sayılı dosya arasında hakuki ve fiili irtibat bulunduğu anlaşıldığından, iş bu dava dosyasının mahkememizin 2020/399 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
GEREKÇE : Asıl dava, davalı şirketin 2017-2018 yılları genel kurulunda alınan 2, 5 ve 7 nolu kararların kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olduğu nedeniyle iptali ve 30/07/2019 tarihli genel kurulda alınan kararların iptali istemine ilişkindir.
Dava konusu edilen davalı şirketin 30.07.2019 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan 2 nolu karar ile ilgili olarak özel denetçi talebinin reddine ilişkin kararın ve finansal tabloların tasdikine ilişkin kararın iptali talep edilmektedir.
Özel denetim, 6102 sayılı TTK’da dolaylı bir şekilde tanımlanmıştır. Buna göre, “Her pay sahibi, pay sahipliği haklarının kullanılabilmesi için gerekli olduğu takdirde ve bilgi alma veya inceleme hakkı daha önce kullanılmışsa, belirli olayların özel bir denetimle açıklığa kavuşturulmasını, gündemde yer almasa bile genel kuruldan isteyebilir”(TTK m. 438/1, 1. cümle).
e-imza e-imza e-imza e-imza

Genel kurul özel denetçi istemini reddederse, özel denetim isteme hakkı, azınlık hakkına dönüşür (TTK m. 439 gerekçesi). Kanun, genel kurulun özel denetim istemini reddetmesi halinde, sermayenin en az onda birini, halka açık anonim şirketlerde yirmide birini oluşturan pay sahipleri veya paylarının itibarî değeri toplamı en az bir milyon Türk Lirası olan pay sahiplerinin Üç ay içinde mahkemeden özel denetçi atanmasını isteyebileceğini öngörmüştür (TTK m. 439/1).
Yukarıda da ifade edildiği üzere, 6102 sayılı TTK’mn 439/1. maddesi hükmü gereğince davacı mahkemeden üç ay içinde özel denetçi atanmasını talep edebilecektir. Davacı vekili tarafından dava dilekçesinde belirtildiği üzere, özel denetçi tayini isteminin reddi üzerine davacı tarafından 2019/450 Esas sayılı davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Davalı şirketin 30.07.2019 tarihli olağan genel kurul toplantısında ise, özel denetçi talebine ilişkin yapılan oylamada 350 red oyuna karşılık, 300 kabul oyu ile oyçokluğu ile red edilmiş olup genel kurulda kararın reddine ilişkin gerekti nisabın sağlandığı anlaşılmıştır. Hal böyle olunca, özel denetçi talebine ilişkin olarak 30.07.2019 tarihli genel kurulda alınan kararın iptali şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Dava konusu edilen davalı şirketin 30.07.2019 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan 2 nolu karar ile ilgili olarak finansal tabloların tasdikine ilişkin kararın da iptali talep edilmektedir.
Davacı vekili tarafından mezkur genel kurulda söz konusu karara, Özel denetçi istemindeki hususlar incelenerek sonuçlanmadığı sürece genel kurula sunulan faaliyet raporları, bilançolar, gelir gider tabloları TTK 424. maddesi hükmünce örtülü kar transferi niteliğinde olduğu gerekçesi ile itiraz edilmiştir. Davacı vekili ayrıca, dava dilekçesinde; şirketin içten çökertildiğini ve şirket içinde şirket kurularak maliyetlerinin davalı şirket tarafından karşılandığını, sermayenin kabul oyu veren yönetim kurulu üyeleri tarafından kendi amaç ve çıkarlarına göre kullanıldığını, üretimden elde edilen karın göstermelik bir bölümünün davalı şirkette bırakılıp büyük bölümünün …, … ve …’un tasarrufuna aktarıldığını, yurtdışı satış ve pazarlama faaliyetleri için yapılan 55.900,00TL harcama için … … A.Ş.’den bir tahsilat yapılıp yapılmadığını sorduklarını, … … A.Ş.’nin yurtdışı seyahat harcamaları, personel, reklam vs. masrafının şirket tarafından finanse edildiğini ileri sürmektedir.
Davalı şirketin 2018 yılı Faaliyet Raporunda; “Verilen ödenekler, yolculuk, konaklama ve temsil giderleri ile ayni ve nakdi imkânlar, sigortalar ve benzeri teminatların toplam tutarlarına ilişkin bilgiler: Yurt Dışı Satış ve pazarlama amaçlı yapılan seyahat ve konaklama sigortalar toplamı olarak 55.920,26TL harcama yapılmıştır.” bilgisi yer almaktadır. Ancak, söz konusu harcamanın … … A.Ş. adına yapıldığına ilişkin bir bilgi söz konusu Faaliyet Raporunda yer almamaktadır.
Bu kapsamda, davalı şirketin 2017 ve 2018 yılları Kurumlar Vergisi Beyannameleri (Bilanço ve Gelir Tabloları) ile 2017 ve 2018 yılları Ayrıntılı (Detay) Mizanı ve ticari defterleri incelenmiştir. Yapılan incelemede söz konusu finansal tabloların birbiri ile uyumlu olduğu anlaşılmıştır. Bununla birlikte, … … A.Ş. ile yapılan işlemlerin (düzenlenen faturalar ve dekontların) finansal tablolara yansıtıldığı görülmüştür. Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde gerçeğe ve dürüst resim ilkesine aykırı işlemlerin olduğu belirtilse de bu iddiaların genel nitelikte ve soyut olduğu görülmüştür.
Davalı şirketin 30.07.2019 tarihli olağan genel kurul toplantısında, 2017 ve 2018 yıllarına ait finansal tablolara ilişkin yapılan oylamada 300 red oyuna karşılık, 350 kabul oyu ile, oyçokluğu ile tasdik edilmiş olup genel kurulda alınan karara ilişkin gerekli nisabın sağlandığı anlaşılmıştır.
Dava konusu edilen davalı şirketin 30.07.2019 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan 5 nolu kararda aynen;”…Yapılan oylama neticesinde Yönetim Kurulu üyelerinden … …’a aylık net 25.000.00 TL. diğer üyelerin her birine de aylık net…/…
e-imza e-imza e-imza e-imza

…/…15.000,00.- TL huzur hakkı ödenmesine 300 red oyuna karalık, 350 kabıd oyu He, oyçokluğu ile karar verildi (… Vekili ve … olumsuz oy vermiştir… ” şeklindedir.
Toplantı tutanağının incelenmesinden, davalı şirketin Genel kurulunda alınan 5 nolu karara ilişkin gerekli nisabın sağlandığı anlaşılmıştır.
6102 sayılı TTK’nm 408. maddesinde Genel Kurulun Görev vc Yetkileri sayılmıştır. Buna göre; “Madde 408- (1) Genel kurul kanunda ve esas sözleşmede açıkça öngörülmüş bulunan hâllerde karar alır.
(2) Çeşitli hükümlerde öngörülmüş bulunan devredilemez görevler ve yetkiler saklı kalmak üzere, genel kurula ait aşağıdaki görevler ve yetkiler devredilemez:
a)Esas sözleşmenin değiştirilmesi
b)Yönetim kurulu üyelerinin seçimi, süreleri, ücretleri ile huzur hakkı, ikramiye ve prim gibi haklarının belirlenmesi, ibraları hakkında karar verilmesi ve görevden alınmaları TTK 408. maddesinden anlaşıldığı üzere; yönetim kurulu üyelerinin seçimi, süreleri, ücretleri ile huzur hakkı, ikramiye ve prim gibi haklarının belirlenmesi konusunda Genel Kurula yetki verilmiştir.
Davalı şirketin anılan yıllar itibariyle elde elmiş olduğu karın sağlanmasında Yönetim Kurulu Başkan ve üyelerinin verdikleri yönetim hizmetinin önemli payı olduğu açıktır. Keza Yönetim Kurulu Başkanı ve üyelerinin vermiş oldukları bu icra hizmetlerinden dolayı bir ücret ve fayda elde etmeleri gerektiği de açıktır.
Yönetim kurulu üyelerine tanınmış olan mali haklar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 394. maddesi ile düzenlenmiştir. Bu maddede mali haklar;” Yönetim kurulu üyelerine, tutarı esas sözleşmeyle veya genei kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla huzur hakkı; ücret, ikramiye, prim ve yıllık kardan pay ödenebilir. ” şeklinde belirlenmiştir.
Çeşitli Yargıtay kararlarında belirtildiği üzere, huzur hakkının fahiş olup olmadığı, yönetim kurulunun harcadıkları emek ve mesai ile huzur hakkı arasında orantı bulunup bulunmadığının araştırılması gerekmektedir. (Yargıtay 11. IID 28.2.2019, E. 2017/2292, K. 2019/1682, Yargıtay 11. HD 29.05.2017. E. 2016/451, K. 2017/3128)
Davalı şirketin finansal tabloları incelendiğinde, şirketin aktif büyüklüğünün 2017 yılında 75.822.579,99TL, 2018 yılında 64.447.041,17TL, 2019 yılında 76.308.455,24TL olduğu, şirketin dönem net karının ise 2017 yılında 909.704,37 TL, 2018 yılında 3.003.093,55TL, 2019 yılında 3.768.516,05 TL olduğu tespit edilmiştir.
Şirketin uzun yıllar boyu sürekli ve artarak karlılığını devam ettirmesinde, davalı şirkette fiilen çalışmak ve yönetmek suretiyle hizmet veren yönetim kurulu başkanına, davalı şirketin aktif büyüklüğü ve karlılığı da göz önünde bulundurulduğunda, genel kurulca kararlaştırılan 25.000,00TL huzur hakkı ödemesi yapılmasının hakkaniyete uygun olduğu, diğer yönetim kurulu üyelerine ödenmesi kararlaştırılan aylık 15.000,00TL huzur hakkının da fahiş olmadığı değerlendirilmektedir.
Dava konusu edilen davalı şirketin 30.07.2019 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan 7 nolu kararda özetle; “TTK 421. Maddesinin 1. Fıkrasına göre yapılan oylama sonucunda sermayenin 13.700.000,00 TL artırılarak, 13.800.000,00TL’na yükseltilmesine, arttırılan tutarın 6.858.132,72TL tutarlık kısmının, iç kaynaklardan (2018 yılı karı ile geçmiş yıl kârlarından 6.426.788,99TL’nin, sermayeye ilave edilecek diğer iç kaynak kalemleri olan sermaye düzeltme olumlu farkı 166.343,73TL’nin ve 265.000,00TL’lik özel fonların sermayeye eklenmesi suretiyle karşılamasına, 6.841.867,28TL tutarlık kısmının da pay sahiplerince yeni pay alma hakkı kullanılmak suretiyle nakden karşılanmasına, nakdi sermayenin 1/4’ünün taahhütle birlikte peşin, kalanı 3/4’ün ise yeni pay alma hakkının kullanımına ilişkin yönetim kurulu kararının tescil tarihinden itibaren 3 ay içerisinde…/…
e-imza e-imza e-imza e-imza

…/…ödenmesine, Esas Sözleşmenin 6. Maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesine 300 red oyuna karşılık 350 kabul oyu ile oyçokluğu ile karar verildi (… Vekili ve … olumsuz oy vermiştir. Dava hakları saklıdır) ”hususları yer almaktadır.
Söz konusu kararda yer alan muhalefet şerhinde, “… ve … vekili Av. … sırayla söz alarak; TTK 421. Maddesinin 3. Fıkrası ve 5. Fıkrasının A bendi uyarınca sermaye artırımı esas sözleşme değişikliği niteliğinde olup %75 toplantı nisabı gerektirir. ” hususları belirtilmiştir.
Sermaye artırımı kararı niteliği gereği, ortaklık ana sözleşmesinde değişiklik anlamına geleceğinden, esas sermaye sisteminde sermaye artırımı bir sözleşme değişikliği olduğundan, ortaklık ana sözleşmesini değiştirmek için ortaklık sermayesinin en az yansının temsil edildiği genel kurulda, toplantıda mevcut bulunan oyların çoğunluğu ile karar alınması gerekmektedir. Dava konusu olayda, iptali talep edilen karar 300 red oyuna karşılık, 350 kabul oyu ile alınmış ve gerekli nisabın sağlandığı anlaşılmıştır.
Öte yandan, Genel kurul kararının kanuna, esas sözleşme hükümlerine veya dürüstlük kuralına aykırılığı nedeniyle iptal davası açılabilecektir. İptal davalarında, sermaye artırımının şirketin sermaye ihtiyacından ziyade, pay sahiplerini zarara uğratmak ve onların ortaklıktaki kâr, tasfiye payı ve oy oranlarını azaltmak amacıyla yapılıp yapılmadığı da göz önünde bulundurulmaktadır. Ancak, esas sermaye artırımın geçerli olabilmesi için haklı bir gerekçenin gösterilmesi şart değildir. Sermaye artırımıyla pay sahiplerinin rüçhan hakları ihlal edilebilmekte, şirketin ihtiyacından çok pay sahiplerinin zarara uğratılması amaçlanarak sermaye artınmı yapılabilmekte veya imtiyazlı pay sahiplerinin haklan ihlal edilebilmektedir.
Bu gibi durumlar sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararının iptali davasının açılmasına neden olacaktır (TTK m. 445).
Dava dosyasına mübrez bilgi ve belgelerin tetkikinden, arttırılan tutamı 6.858.132,72TL tutarlık kısmının iç kaynaklardan, 6.841.867,28TL tutarlık kısmının da pay sahiplerince yeni pay alma hakkı kullanılmak suretiyle nakden karşılanmasına karar verilmiştir. Hal böyle olunca, şirket ortaklarından payları oranında 6.841.867,28TL tutarında nakden şirkete ödeme talep edilmiştir. Bu durumda, artırılan sermaye tutarına şirketin gerçekten ihtiyacının olup olmadığı ve alınan kararın dürüstlük ilkesine aykırı olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, çoğunluk pay sahipleri, ortaklığın sermayesini ihtiyacının çok üstünde artırmak suretiyle azınlığın veya ekonomik bakımdan zayıf olan pay sahiplerinin yeni paylardan mevcut paylan oranında almalarını engelleyebilirler. Böylelikle rüçhan haklarını kullanmayan ortakların payları daha da azalmış olur.
Davalı şirketin fmansal tabloları incelendiğinde, davalı şirketin 2018 yılında sermayesi 100.000,00TL, özkaynaklar toplamı ise 9.734.254,22TL’dir. 2019 yılında ise sermaye artırımından sonra şirketin sermayesi 13.800.000,00TL, özkaynaklar toplamı ise 18.396.618,60TL’dir.
Davalı şirketin likidite sorunu bulunup bulunmadığına genel kabul görmüş oranlar üzerinden bakılacak olduğunda; cari oran, işletmenin bir yıl içinde elde edeceği nakillerin, bir yıl içinde ödenecek borçların kaç katı olduğunu gösterir. Genel olarak cari oranın 1,5-2 olması yeterli kabul edilir.
Cari Oran= Dönen Varlıklar / Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar Likidite Oranı (asit test oranı) ise, işletmenin bir yıllık süre içinde stoklarını satamaması durumunda bir yıl içinse nakde dönüşebilecek diğer varlıklarıyla kısa vadeli borçlarını ne ölçüde karşılayabileceğini gösterir. Genel olarak likidite oranının 1 olması yeterli kabul edilir.
Likidite Oranı = (Dönen Varlıklar – Stoklar) / Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar İşletmenin kısa vadeli borçlarım ödeyebilme gücünü gösteren likidite oranına göre daha hassas bir oran olan nakit oranı, işletmenin bir yıllık süre içinde stoklarını satamaması ve…/…
e-imza e-imza e-imza e-imza

…/…alacaklarım tahsil edememesi durumunda bir yıl içinde nakde dönüşebilecek diğer varlıklarıyla kısa vadeli borçlarım ne ölçüde karşılayabileceğini gösterir. Genel olarak nakit oranının 0,2 olması yeterli kabul edilir.
Nakit Oranı = Dönen Varlıklar-(Stoklar+Alacaklar) / Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar Davalı firmanın 2018 yılı bilançosuna göre likidite yeterliliğine ilişkin oranlara bakıldığında, davalı şirkete ait cari oran ve likidite oranının referans değer olarak genel kabul görmüş oranların altında olduğu, nakit oranının ise genel kabul görmüş oranların üstünde olduğu anlaşılmaktadır.
Öte yandan, davalı şirketin 2018 yılında yabancı kaynakları toplamı 54.712.786,95TL olup, özkaynakları toplamı ise 9.734.254,22TL’dir. Bu itibarla. 2018 yılında davalı şirketin sermayesinin yabancı kaynaklara oranla düşük olduğu tespit edilmiştir. Ancak, davalı şirketin 2017 yılında 909.704,37 TL, 2018 yılında 3.003.093,55 TL, 2019 yılında 3,768.516,05 TL dönem net karı elde ettiği, davalı şirketin TTK 376. maddesi kapsamında özvarlını kaybetmediği, borca batık olmadığı anlaşılmıştır.
Davalı şirketin fînansal yapısı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davalı şirketin sermaye artırımdan önceki 100.000,00TL tutarındaki sermayenin düşük olduğu, ancak artırıma gidilirken artırım tutarının azınlığın haklarını ihlal etmeyecek şekilde gerçekleştirilmesi gerektiği, davacı …’un 2019 yılında geçmiş yılları karı olarak şirketten 20.08.2019 tarihli dekonta göre 516.795.83TL aldığı, ancak davacının sermaye artırımına katılabilmesi için 1.984.141,51TL’yi nakden ödemesi gerektiği, söz konusu tutarın ekonomik bakımdan zayıf olan pay sahiplerinin yeni paylardan mevcut payları oranında almalarını engelleyebilecek nitelikte olduğu kanaatine varılmıştır.
Davalı vekili tarafından Ankara …. Noterliğinden keşide edilen 22.04.2019 tarihli ihtarnamede özetle; Yönetim Kurulu Üyesi … ve eşi …’un ayrı ayrı kurdukları şirketlerle … A.Ş. arasındaki ticari ilişkinin görüşülmesinin ve buna ilişkin transfer fiyatlandırması raporunun sunulmasının, gündeme alınmasını, talep etmişlerdir.
Davalı şirketin Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin 03.06.2019 tarihli nüshasında yayınlanan Genel Kurul Toplantısına Davet İlanında, Gündemin 10. maddesinde; “10. Pay sahibi …’un talebine istinaden, şirket ile pay sahibi … ve … tarafından kurulan şirketler arasındaki ticari ilişkinin müzakeresi ve söz konusu şirketler arasındaki transfer fiyatlandırmasına dair rapor sunulmasına ihtiyaç olup olmadığının görüşülmesi.” şeklindedir.
Davalı şirketin 24.06.2019 tarihinde yapılan Genel Kurul Toplantısında alman 10 nolu kararda ise, konuyla ilgili olarak … tarafından bilgi verildiği, konuyla ilgili hazırlanmış olan 13 sayfadan ibaret ‘… A.Ş, Hakkında Hazırlanan Bilgi Notu’nun katılan pay sahiplerine ve vekillerine verildiği, belirtilmekledir. Ayrıca, Genel Kurul Tutanağında … A.Ş. Hakkında Hazırlanan Bilgi Notu’nun Sonuç bölümüne de yer verilmiştir.
Yukarıda yer alan bilgiler kapsamında, davacı tarafından istenilen konuların Genel Kurulda görüşüldüğü anlaşılmıştır.
Bu nedenlerle asıl davada, davacının davasının kısmen kabulüne, davalı şirketin 30/07/2019 tarihli genel kurulunda 7. Madde ile alınan sermaye artışına ilişkin kararın iptaline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermek gerekmiştir.
Birleşen dava konusu olayda temel uyuşmazlık; davalı … A.Ş.’nin 03.07.2020 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan 3. 5, 7 ve 8 nolu kararların iptalini gerektirecek hususların olup olmadığının tespiti noktasında toplanmaktadır.
Dava konusu edilen davalı şirketin 03.07.2020 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan 3 nolu karar ile ilgili olarak finansal tabloların tasdikine ilişkin kararın./..
e-imza e-imza e-imza e-imza

…/…iptali talep edilmektedir. 3 nolu karar hakkında yapılan müzakereyi takiben yapılan oylama sonucunda 2019 yılına ait fınansal tablolar 20.875 ret oyuna karşılık 92.772 kabul oyu ile oy çokluğu ile tasdik edildiği, … vekili Av. … ve …’un olumsuz oy verdiği anlaşılmıştır.
Davacı vekili dava dilekçesinde konuyla ilgili olarak; davalı şirketin 331 Ortaklar Cari Hesabının ve karşılık hesabının muavin defterlerini vermekten kaçındığı, ortakların şirkete verdiği borcun kaynağı ve kullandığı yerleri davacı tarata sunmadığı, amacın şirketten alacaklı görünen ortakların alacaklarının sermaye artışına mahsup edilmek üzere kullanacağı, bu nedenle de 331 muavin hesabın detaylı bir şekilde incelenmesi gerektiği, 2019 envanter defteri verilmediği, hammaddenin fiyatının verilip varı mamul maddenin fiyatını ticari sır deyip vermediği, Kredi borçlarının azaldığının ileri sürüldüğü, geriye dönük 15 yıllık 300-400-102 alt hesaplarının ve karşılık hesaplarının muavin defterlerinin incelenmesi gerektiği, stok değer düşüklüğüne ilişkin fınansal tablolarda ve muhasebe kayıtlarında bununla ilgili bir kayıt görülmediği, stok değer düşüklüğünü kanıtlayacak bir belge sunulmadığı, enflasyon olumlu farkındaki düşüşe ail yevmiye kaydının davacılara verilmediği, yönetim kurulu başkanı …’un TTK m. 395 vc 396 maddelerin emredici hükmüne rağmen genel kuruldan izin almadan eşi … adına kurduğu … Ticaret İşletmesi ve … … …. AŞ ile ilgili ticaretin boyutu ile … … Şubesinin kuruluş ve kapanış nedenleri hakkında tatminkâr cevaplar alınamadığı, 760-770 muavin defter ve belgclcrinijiavatımn ne istediğini anlamadıklarını söyleyerek vermedikleri, ömrü biten demirbaşlan aktiflen çıkarttıklarını söyledikleri bunun muhasebe terminolojisine uymadığı, bu hesabın listesinin incelenmesi gerektiği hususlarını beyan etmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde; 331 Ortaklar Cari Hesabının ve karşılık hesabının muavin defterlerini vermekten, kaçındığı ortakların şirkete verdiği borcun kaynağı ve kullandığı yerleri davacı tarafa sunmadığı, hususlarını beyan elmiştir. Yukarıda yer alan iddialar ile ilgili olarak davalı şirketin 331 nolu Ortaklara Borçlar Hesabına ait Muavin Defter Kayıtları incelenmiş olup, davalı şirketin 331 nolu hesabına ilişkin finansal tablolarında usulsüz bir kayda rastlanmamıştır.
Davacı vekili dava dilekçesinde; ömrü biten demirbaşları aktiften çıkarttıklarını söyledikleri bunun muhasebe terminolojisine uymadığı, bu hesabın listesinin incelenmesi gerektiği hususlarını beyan etmiştir. Davalı şirketin 2019 yılı 255 nolu Demirbaş hesabı incelenmiş olup, demirbaşlara ilişkin finansal tablolarda usulsüz yapılan bir kayda rastlanmamıştır.
Davacı vekili dava dilekçeside; “Yönetim kurulu başkanı …’un TTK m 395 ve 396 maddelerin emredici hükmüne rağmen genel kuruldan izin almadan eşi … adına kurduğu … ticaret işletmesi ve … … Dış Ticaret AŞ ile ilgili ticaretin boyutu ile … … Şubesinin kuruluş ve kapanış nedenleri hakkında tatminkâr cevaplar alınamadığı,” hususlarını beyan etmiştir.
Konuyla ilgili olarak, dava dosyasına mübrez mahkememizin 2019/450 Esas sayılı dosyası kapsamında düzenlenen Bilirkişi Raporunda aynen; “Dava dosyasına mübrez bilgi ve belgelerin tetkikinden, 2017 yılında davalı şirketin … … … A.Ş. ile 25.811. 733,63TL satım kaynaklı işlem toplamının bulunduğu, 2018 yılında ise bu tutarın 67.132.931,03TL olduğunun anlaşıldığı, davalı … A.Ş.’nin gerçekleştirdiği ihracatını … … A.Ş. unvanlı dış ticaret firması aracılığıyla yaptığı, davalı tarafından bu işlemlerin daha yüksek KDV iadesi alabilmek için gerçekleştirildiğinin öne sürüldüğü, nitekim 24.06.2019 tarihli Yeminli Mali Müşavir Raporundu KDV iadesi alacakları ile ilgili olarak 2017 yılında 3.803.056,01 KDV iadesinin alındığı ve 1.036.332,76 TL KDV iadesi avantajının sağlandığı, 2018 yılında ise 8.289.929.77TL KDV iadesinin alındığı ve 2.179.807.43 TL KDV iadesi avantajının sağlandığı anlaşılmaktadır.
e-imza e-imza e-imza e-imza

Bu kapsamda, davalı şirketin ortağı ve yönetim kurulu başkanı …’un hem KDV iadesinden hem de … A.Ş. ’nin elde ettiği kardan faydalanmakta iken, davacı …’un davalı şirketin ortağı olarak yalnızca KDV avantajından fayda elde ettiği, diğer yandan davalı şirketin aracısız olarak doğrudan mal ihraç etmemesinden dolayı kar kaybına uğradığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan, davacı vekili tarafından davalı şirkete yöneltilen … … A.Ş. Nin kuruluşunda genel kuruldan izin alınıp alınmadığı ile ilgili soruya ilişkin davalı şirketin vermiş olduğu 12.07.2019 tarihli cevapta, Genel Kurullarda … … A.Ş, nin kuruluşu ile ilgili bir bilginin paylaşılmadığı belirtilmiştir.
Yukarıda belirtildiği üzere, 2018 yılında davalı şirketin KDV iadesinden 2.179.807.43TL tutarında avantaj sağladığı anlaşılmakla birlikte. 2018 yılında davalı şirketin … … A.Ş. ile 67.132.931,03 TL tutarında satım kaynaklı işlem toplamının bulunduğu anlaşılmaktadır.
Dava dışı … … … A.Ş. nin ticari defter ve kayıtları incelenemediğinden dava dışı … … A.Ş. ’nin brüt satışlarına ve brüt satış karlılığına ilişkin bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak, dava dosyasına mübrez 24.06.2019 tarihli Yeminli Mali Müşavir Raporunda; … .. A.Ş.’nin brüt satış karlılığının 4,59 oranında olduğu belirtilmektedir.
Söz konusu oranlar dikkate alındığında, davalı … A.Ş.’nin gerçekleştirdiği ihracatını … … A.Ş. unvanlı dış ticaret firması aracılığıyla yapması neticesinde, davalı şirketin, avantaj sağladığı vergi iadesinden daha fazla kar kaybına maruz kalabileceği görülmektedir. Hal böyle olunca, özel denetçi tarafından davalı … A.Ş. Ve … … A.Ş. ve … A.Ş. arasındaki ticari ilişkinin incelenerek, davacı aleyhine bir durumun yaratılıp yaratılmadığının araştırılmasının yerinde olacağı değerlendirilmektedir.
Yukarıda yer alan raporda, özel denetçi tarafından davalı … A.Ş. ile … … A.Ş. ve … A.Ş. arasındaki ticari ilişkinin incelenerek, davacı aleyhine bir durumun yaratılıp yaratılmadığının araştırılmasının yerinde olacağı değerlendirilmiş olup, davalı şirketin zarara uğratıldığı yönünde bir sonuç ve kanaat belirtilmemiştir. Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/450 Esas 2020/366 K. sayılı kararında; … A.Ş.’nin … … A.Ş., … firmaları ile cari dönemlerdeki alış verişlerinin, yapılan satışların sirküler fiyatlarına uygun olup olmadıkları, bu yolla … . A.Ş.’nin yıllar itibariyle ne kadar kar kaybının bulunduğu hususlarında özel denetçi atanmasına karar verilmiştir.
Hal böyle olunca, … A.Ş.’nin. … … Ticarct A.Ş. ve … Firmaları ile cari dönemlerdeki alış verişleri nedeniyle davalı şirketin zarara uğratıldığına ilişkin bir mahkeme kararı da mevcut değildir.
Ayrıca, davalı şirketin 2019 yılı Kurumlar Vergisi Beyannamesi (Bilanço ve Gelir Tabloları) ile 2019 yılı Ayrıntılı (Detay) Mizanı incelenmiştir. Yapılan incelemede söz konusu finansal tabloların birbiri ile uyumlu olduğu anlaşılmıştır.
Dava konusu edilen ve iptali talep edilen davalı şirketin 03.07.2020 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan 2019 yılı dönem kârının kullanım şeklinin belirlenmesine ilişkin gündemin 5 nolu kararı hakkmdaki müzakereyi takiben yapılan oylama sonucunda yapılan Şirket Yönetim Kurulu kâr dağıtım teklifine uygun olarak 2019 yılı dönem kârının dağıtılmamasına oy birliği ile karar verildiği anlaşılmıştır.
Davacı vekili tarafından, 5 nolu karar ile ilgili olarak Şirket Yönetim Kurulu kâr dağıtım teklifine uygun olarak 2019 yılı dönem kârının dağıtılmasına ilişkin kararın iptali talep edilmektedir.
e-imza e-imza e-imza e-imza

Yukarıda yer aldığı üzere, davalı şirketin 03.07.2020 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan 5 nolu karar oybirliği ile alınmış olup davacılar da 5 nolu karar ile ilgili olarak olumlu oy kullanmışlardır.
Dava konusu edilen davalı şirketin 03.07.2020 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan 7 nolu karar ile ilgili olarak …’a aylık net 30.000,00TL ve diğer üyelerin her birine ayrı ayrı 20.000 TL aylık net huzur hakkı verilmesine ilişkin kararın iptali talep edilmektedir. 7 nolu karar hakkında yapılan müzakereyi takiben yapılan oylama sonucunda 2019 yılına ait finansal tablolar, 20.875 ret oyuna karşılık 92.772 kabul oyu ile oy çokluğu ile tasdik edildiği, … vekili Av. … ve …’un olumsuz oy verdiği anlaşılmıştır.
Davalı şirkete ait ticari defter kayıtlarının incelenmesi neticesinde, davalı şirketin yönetim kurulu üyelerine 2016, 2017 ve 2018 yıllarında huzur hakkı ücreti ödenmemiştir. Yönetim Kurulu Üyelerine huzur hakkı ücrcti ödenmesine 2019 yılında başlanıldığı görülmektedir. Dava dosyasına kapandırılan Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/572 esas sayılı dosyası kapsamında hazırlanan Bilirkişi Raporunda, davalı şirketin 10.07.2019 tarihli Genel Kurul Toplantısında alınan ve iptali talep edilen 5 nolu karar ile ilgili olarak aynen: “Şirketin uzun yıllar boyu sürekli ve artarak karlılığını devam ettirmesinde davalı şirkette fiilen çalışmak ve yönetmek suretiyle hizmet veren yönetim kurulu başkanına, davalı şirketin aktif büyüklüğü ve karlılığı da göz önünde bulundurulduğunda, genel kurulca kararlaştır dan 25.000,00TL huzur hakkı ödemesi yapılmasının hakkaniyete uygun olduğu, diğer yönetim kurulu üyelerine ödenmesi kararlaştırılan aylık 15.000 TL huzur hakkının da fahiş olmadığı,” hususlarına yer verilmiştir.
Anılan bilirkişi raporunda, şirketin aktif büyüklüğü ve karlılığı dikkate alınarak bir kanaate varıldığı görülmekledir.
Öte yandan, işbu davanın konusunu oluşturan ve iptali talep edilen 7 nolu kararda, …’a aylık net 30.000 TL ve diğer Üyelerin her birine ayrı ayrı 20.000 TL aylık net huzur hakkı verilmesine ilişkin kararın iptali talep edilmektedir. Bu durumda, yönetim kurulu üyesi …’a verilen ücret 25.000,00TL’den 30.000,00TL’ye çıkarılmakta olup yapılan artış oranı % 20’dir. Diğer yönetim kurulu üyelerine verilen ücret ise 15.000.00TL’den 25.000,00TL’ye çıkarılmakta olup yapılan artış oram % 33,33’dür. Genel Kurulun yapıldığı tarih olan Temmuz 2019 tarihi itibariyle TÜFE artış oranı yıllık % 16,65, ÜFE artış oranı ise % 21.66’dır. Resmi Gazetede yayımlanarak açıklanan 2019 yılı yeniden değerleme oranı ise %22,58’dir. Hal böyle olunca, genel kurulun yapıldığı tarihteki TÜFE, ÜFE ve 2019 yılı yeniden değerleme oranları göz önünde bulundurulduğunda, Yönetim Kurulu Başkanı …’un ücretine yapılmış olan %20 oranındaki artışın fahiş olmadığı, ancak diğer yönetim kurulu üyelerine yapılmış olan % 33,33 oranındaki zammın mevcut piyasa şartları da göz önünde bulundurulduğunda yüksek olduğu kanaatine varılmıştır.
Dava konusu edilen davalı şirketin 03.07.2020 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan 8 nolu karar ile ilgili olarak 13.800.000,00TL olan mevcut şirket sermayesinin arttırılarak 17.500.000,00TL’ye yükseltilmesine ilişkin kararın iptali talep edilmektedir. 8 nolu karar hakkında yapılan müzakereyi takiben yapılan oylama sonucunda 2019 yılına ait finansal tablolar, 20.875 ret oyuna karşılık 92.772 kabul oyu ile oy çokluğu ile tasdik edildiği, … vekili Av. … vc …’un olumsuz oy verdiği anlaşılmıştır.
Davalı şirketin finansal tabloları incelendiğinde, 2018 ve 2019 yıllarında öz kaynak yapısının aşağıdaki gibi olduğu tespit edilmiştir.
Davalı şirketin likidite sorunu bulunup bulunmadığına genel kabul gürmüş oranlar üzerinden bakılacak olduğunda; cari oran, işletmenin bir yıl içinde elde edeceği nakillerin, bir yıl içinde ödenecek borçların kaç katı olduğunu gösterir. Genel olarak cari oranın 1.5-2 olması yeterli kabul edilir.
e-imza e-imza e-imza e-imza

Cari Oran = Dönen Varlıklar Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar Likidite Oranı (asit test oranı) ise işletmenin bir yıllık süre içinde stoklarım satamaması durumunda bir vıl içinse nakde dönüşebilecek diğer varlıklarıyla kısa vadeli borçlanın ne ölçüde karşılayabileceğini gösterir. Genel olarak likidite oranının olması yeterli kabul edilir.
Likidite Oranı – (Dönen Varlıklar – Stoklar) / Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar İşletmenin kısa vadeli borçlarım ödeyebilme gücünü gösteren likidite oranına göre daha hassas bir oran olan nakit oranı, işletmenin bir yıllık süre içinde stoklannı satamaması ve alacaklarını tahsil edememesi durumunda bir yıl içinde nakde dönüşebilecek diğer varlıklarıyla kısa vadeli borçlarını ne ölçüde karşılayabileceğini gösterir. Genel olarak nakil oranının 0,2 olması yeterli kabul edilir.
Nakit Oranı – Dönen Varlıklar – (Stoklar-Alacaklar) / Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar Davalı firmanın 2019 yılı bilançosuna göre likidite yeterliliğine ilişkin oranları aşağıdaki gibidir; Cari Oran 1,30, Likidite Oranı Nakit Oranı 0.930.43’dür. Söz konusu oranlara bakıldığında, davalı şirkete ait cari oran ve likidite oranının referans değer olarak genel kabul görmüş oranların altında olduğu, nakit oranının ise genel kabul görmüş oranların üstünde olduğu anlaşılmaktadır.
Davalı şirketin 2019 yılında. Özkaynaklar / Aktif Toplamının 0,24 (standart oran 0,50), Finasman Oranının (Özkaynaklar/Kısa ve Uzun Vadeli Borçlar) 0,32 (standart oran 1’den büyük) olduğu, bu çerçevede standart oranlar gözetildiğinde davalı şirketin sermaye yapısı oranlarının standart oranların altında kaldığı görülmektedir.
Öte yandan, yapılan sermaye artınını tutarının tamamının iç kaynaklardan (2019 yılı dönem karından 3.551.485,15 TL’nin ve Özel fondan 148.514,85 TL’nin sermayeye eklenmesi suretiyle) gerçekleştirilmesine karar verilmiştir. Bu nedenle, söz konusu artırılan tutarın ekonomik bakımdan zayıf olan pay sahiplerinin yeni paylardan mevcut paylan oranında almalarını engelleyebilecek nitelikte olmadığı bilirkişi tarafından değerlendirilmiş ise de, asıl davada, sermaye artırımına gidilirken artırım tutarının azınlığın haklarını ihlal etmeyecek şekilde gerçekleştirilmesi gerektiği, davacı …’un 2019 yılında geçmiş yılları karı olarak şirketten 20.08.2019 tarihli dekonta göre 516.795.83TL aldığı, ancak davacının sermaye artırımına katılabilmesi için 1.984.141,51TL’yi nakden ödemesi gerektiği, söz konusu tutarın ekonomik bakımdan zayıf olan pay sahiplerinin yeni paylardan mevcut payları oranında almalarını engelleyebilecek nitelikte olduğu kanaatine varılarak davalı şirketin 30/07/2019 tarihli genel kurulunda 7. Madde ile alınan sermaye artışına ilişkin kararın iptaline karar verildiği, öte yandan iptaline karar verilen sermayenin davalı şirketin diğer ortakları tarafından ödenerek davacılarının şirketteki hisse oranlarının düştüğü, bu durumun ekonomik bakımdan zayıf olan pay sahiplerinin yeni paylardan mevcut payları oranında almalarını engelleyebilecek nitelikte olduğu kanaatine varılmıştır.
Bu nedenlerle, birleşen dava yönünden davacıların davasının kısmen kabulü ile davalı şirketin 03/07/2020 tarihli genel kurulunda 7. Madde ile alınan yönetim kurulu üyelerine verilen huzur hakkının artırılmasına ilişkin ve 8. Madde ile alınan sermaye artışına ilişkin kararın iptaline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermek gerekmekle aşağıda belirtilen şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A)-Asıl dava yönünden
1-Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE; Davalı şirketin 30/07/2019 tarihli genel kurulunda 7. Madde ile alınan sermaye artışına ilişkin kararın iptaline, fazlaya ilişkin istemin reddine,
B)-Birleşen dava yönünden
1-Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE, Davalı şirketin 03/07/2020 tarihli genel kurulunda 7. Madde ile alınan yönetim kurulu üyelerine verilen huzur…/…
e-imza e-imza e-imza e-imza

…/…hakkının artırılmasına ilişkin ve 8. Madde ile alınan sermaye artışına ilişkin kararın iptaline, fazlaya ilişkin istemin reddine,
C)-Asıl dava yönünden;
1-Alınması gereken 59,30TL karar ve ilam harcından peşin alınan 44,40TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin 46. maddesine göre; her yıl bütçe kanunu ile belirlenen terkin sınırının altında kalan harçlarla ilgili müzekkere yazılmaz amir hükmü gereğince harç tahsil müzekkeresi yazılmasına yer olmadığına,
Davacı tarafından yatırılan 44,40TL peşin harç, 44,40TL başvuru harcı, 6,40TL vekalet harcı olmak üzere toplam 95,20TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince davanın kabul oranına göre hesap ve takdir edilen 4.080,00TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince davanın red oranına göre hesap ve takdir edilen 4.080,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
D)-Birleşen dava yönünden;
1-Alınması gereken 59,30TL karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin 46. maddesine göre; her yıl bütçe kanunu ile belirlenen terkin sınırının altında kalan harçlarla ilgili müzekkere yazılmaz amir hükmü gereğince harç tahsil müzekkeresi yazılmasına yer olmadığına,
Davacılar tarafından yatırılan 54,40TL peşin harç, 54,40TL başvuru harcı, 7,80TL vekalet harcı olmak üzere toplam 116,60TL harcın davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
2-Davacıların kendilerini vekil ile temsil ettirdikleri görülmekle, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince davanın kabul oranına göre hesap ve takdir edilen 4.080,00TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara ödenmesine,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince davanın red oranına göre hesap ve takdir edilen 4.080,00TL vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalıya ödenmesine,
E)-Asıl ve birleşen davada davacılar tarafından sarf edilen 3.500,00TL bilirkişi ücreti, 183,85TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 3.683,85TL yargılama giderinden davanın kabul ve red oranına göre hesap ve takdir edilen 1.841,92TL’nin davalıdan alınarak davacılara ödenmesine, kalan miktarın davacılar üzerinde bırakılmasına,
F)-Karardan sonraki yargılama giderinin davacıların gider avansından karşılanmasına, karar kesinleştiğinde arta kalan gider avansının davacılara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.21/04/2021

Başkan Üye Üye Katip
e-imza e-imza e-imza e-imza