Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/449 Esas – 2019/542
T.C.
ANKARA BATI
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2019/449 Esas
KARAR NO : 2019/542
HAKİM :
KATİP :
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/08/2019
KARAR TARİHİ : 23/09/2019
K.YAZIM TARİHİ : 04/10/2019
Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili; müvekkili hakkında Ankara Batı İcra Müdürlüğü’nün …esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus ilamsız icra yoluyla icra takibine girişildiğini, icra dosyasından müvekkiline bugüne kadar yapılan usulüne uygun bir tebligat bulunmadığını, takibe konu senedin bir kambiyo senedi olmadığını, zira senet incelendiğinde, lehtar hanesinde sedece “…” ibaresi yer aldığını, senedin kambiyo senedi vasfını taşıması için lehtarın bir gerçek kişi veya tüzel kişi olması gerektiğini, şu durumda takibe konu evrakın bono vasfında olmadığından takibin de iptali gerektiğini, senedin ilk başta “…” e verildiğini, davalı, bu şirketin yetkilisi veya ortağı oldğunu, senedin borçlu … tarafından “…” e yazıldığını görünce iş yerinin müvekkili adına olduğunu bildiği için senedin arka yüzüne de, borçlu şüphelenmesin diye, yan bir şekilde müvekkilinin kaşesini vurduğunu ve bir imza da buraya at dediğini, senedin asıl borçlusu olan … isimli şahsın müvekkilinin eşi olduğunu söylemesine ve kaşenin müvekkiline ait olduğunu söylemesine rağmen “zaten alacaklı biziz ( …i kastederek ), senedi hangi firmadan aldığımızı bilmek için yapıyoruz, bişey olmaz” diyerek imza attırdığını, fakat daha sonra sırf müvekkili borçlu durumuna sokmak için kendi adlarına olan senedi “…e ödeyiniz” şeklinde cirolayarak sanki müvekkiline senedi cirolayıp vermişler gibi davrandığını, Arkadaki kaşeye ve imzaya da güvenerek sanki müvekkili yapmış gibi “…a” ödeyiniz şeklinde ibare yazıldığını ve kendilerine tekrar ciro edilmiş gibi gösterildiğini, bunu yapmalarının sebebinin de senedin arka yüzündeki kaşenin yan bir biçimde atılması ve imzanın yine yan biçimde atılmış olması olduğunu, müvekkilinin kesinlikle takipte alacaklı olarak görünen tarafa borçlu olmadığını, davalı takip alacaklısının, senedin asıl borçlusunun attığı imza ile arka yüzdeki imzanın aynı olduğunu bile bile ve imzanın müvekkiline ait olmadığını bile bile kötüniyetli olarak takip başlattığını, Senet üzerindeki borçlu ismi altında yazılı olan adres müvekkilinin işyerine ait olup, bu adreste, sırf müvekkiline ait işyerinde haciz yapabilmek amacıyla sonradan senede eklendiğini, senet arkasındaki imzayı ve ciroyu, takibe konu senedin kambiyo senedi olduğunu kabul anlamına gelmemekle birlikte, bir an için kambiyo senedi olduğu ve ciro zincirinin sağlam olduğu düşünülse dahi, takibe konu senetle alakalı olarak keşidecinin protesto edilmediğini, zaten lehtar hanesinde bir gerçek kişi veya tüzel kişinin ismi bulunmadığından protesto keşide etmesinin de hukuken mümkün olmadığını, nitekim etmediğini, keşideciye karşı protesto çekilmeden müracaat borçlusu durumunda olan cirantalara başvurma hakkı bulunmadığını, protesto keşide edilmezse cirantaların borçtan sorumlu tutulamayacaklarından müvekkilinin bu sebepten dolayı da davalıya borçlu olmadığını beyan ederek, hem ciro şerhindeki yazının ve imzanın müvekkiline ait olmaması nedeniyle hem de yazı ve imzaları kabul anlamına gelmemekle birlikte keşideci protesto edilmeden cirantalara karşı takip yapma hakkını kaybetmesi nedeniyle davanın kabulü ile müvekkilinin davalıya Ankara Batı İcra Müdürlüğü’nün …E. Sayılı dosyasından borçlu bulunmadığının tespitine, davalının kötüniyeti aşikar olduğundan takibe konu asıl alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
GEREKÇE :Dava, kambiyo senedi kapsamında davacının borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Yürürlük tarihi 01/01/2019 olan 7155 sayılı yasa ile Türk Ticaret Kanunu’na eklenen 5/A maddesinde; ” 1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.(2) Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren altı hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta uzatılabilir. ” denilmek suretiyle, 01/01/2019 tarihi itibariyle ticari davalarda arabuluculuğa başvuru, dava şartı haline getirilmiştir.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesinin 2. fıkrasında “Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” düzenlemesi yer almaktadır.
Menfi tespit talepli iş bu dava 28/08/2019 tarihinde açılmıştır.
Yukarıda anılan yasal düzenleme kapsamında, konusu bir para alacağı ve tazminat olan davalar zorunlu arabuluculuğa tabi tutulmuştur. Her ne kadar iş bu davada davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti talep edilmişse de; davacının nispi harç yatırarak talepte bulunduğu dava konusu miktar, davalı yönünden para alacağı niteliğinde olup, yargılama sonucunda verilecek hükümle birlikte taraflar arasındaki alacak/borç ilişkisi tartışılacaktır. Yasanın düzenleniş gayesi gözetildiğinde, bu tür davaların zorunlu arabulucuya tabi olduğu kanaatiyle; davacı vekiline 03/09/2019 tarihli tensip tutanağının 1. maddesi ile TTK 5/A maddesi uyarınca arabuluculuğa başvurup başvurmadığına ilişkin delillerini sunması için iki haftalık kesin süre verilmiştir. Verilen sürede arabulucuya gidildiğine dair belge aslı sunulmadığından, dava şartının yerine getirilmemiş olması nedeniyle davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK 114/2, 115/2 ve TTK 5/A maddesi uyarınca dava şartı noksanlığından davanın usulden Reddine,
2-Alınması gereken 44,40TL karar ve ilam harcının peşin alınan 288,59 TL harçtan mahsubu ile bakiye 244,19 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.23/09/2019
Katip Hakim
e-imzalı e-imzalı