Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/419 E. 2020/332 K. 17.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas – Karar No: 2019/419 Esas – 2020/332
T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2019/419
KARAR NO : 2020/332

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 06/08/2019
KARAR TARİHİ: 17/07/2020
K.YAZIM TARİHİ : 17/07/2020

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP :Davacı vekili mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin 07.02.1980 tarihinde kurulduğunu, müvekkilinin şirketin 1986 yılı sonunda %10 hissesini alarak ortak olduğunu, müvekkili şirketin ortağı olduğu davalı şirketin karlılığı yüksek bir alanda ticari faaliyet gösterdiğini, şirket yöneticilerinin elde edilen karı ortaklara kötü niyetli olarak dağıtmadığını, ancak şirket lehine de kullanmayarak şahsi mal varlıklarını artırmada kullandıklarını, sonradan öğrendiklerine göre davalı şirket yönetimini oluşturan … ailesinin aynı konuda faaliyet gösteren ve müvekkili şirketin ortağı olduğu şirketle rekabet eden birçok şirket kurduğunu, yeni kurulan şirketlerin giderlerinin müvekkili şirketçe karşıladığını düşündüklerini, davalı şirketin müvekkili şirketin azınlık payını düşürmek için defalarca sermaye artırmama gittiğini, müvekkili şirketin bu sermaye artışlarına katıldığını, ancak 2007 yılında yapılan sermaye artışına katılamayanca payının %8,51’e düştüğünü, müvekkili şirketin ortak olduğu … …. Tic. A.Ş. ile aynı iştigal konusunda faaliyet gösteren beş ayrı şirket daha kurduğunu, üstelik bu şirketleri ile aile bireyleri üzerine kurduklarını ve şirketin ticari çevresini vc karını bu şirketlere geçirdiklerini, sonradan kurulan şirketlerle müvekkilinin ortak olduğu şirket arasında çok açık çıkar çatışması olduğunu, şirket yöneticilerinin aynı zamanda sonradan kurulan bu beş şirketin de yöneticisi olduklarını, müvekkili şirketin ve … …. Tic. A.Ş.’nin hak ve menfaatlerini koruyabilmek için yönetim kayyımı atanmasının hukuki ve ticari zorunluluk arz ettiğini, yöneticilerin özen ve bağımlılık yükümü ile diğer hükümlerden kaynaklanan yükümlülüklerini ağır şekilde ihlal etmeleri nedeni ile…/…
e-imza e-imza e-imza e-imza

…/…yöneticilerin temsil ve yönetim yetkilerinin kaldırılarak şirkete tarafsız ve bağımsız bir yönetim kayyımı atanmasının şirket ve taraf menfaatlerine daha uygun düşeceğini belirterek, yargılama süresince, davalı şirketin 10.06.2017 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan 3, 4, 5, 6, 7 ve 9 nolu kararların, hukuka açık aykırı olması ve Şirket için ciddi zararlara yol açacağı göz önünde tutularak TTK m. 449 hükmü çerçevesinde yürütmelerinin geri bırakılmasına, söz konusu kararların kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı davranmaları nedeniyle iptal edilmelerine, TTK 630. maddesi çerçevesinde davalı şirket yöneticilerinin yönetim ve temsil yetkisinin kaldırılarak yönetim kayyımı atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı yanın, dilekçelerinde yer verdikleri somut iddialarla ilgili olarak; öncelikle TTK 393, 395 ve 396. maddelerine yaptıkları göndermelerin temelini incelemek gerekeceğini, davacı yan her ne kadar bu yönde somut ve allı doldurulmuş iddia ileri sürmese de bu konuya açıklık getirmek gerektiğini, davacı yanın dava dilekçesinin 6. maddesinde belirttikleri ve şirket yöneticilerinin ortak olduğunu iddia ettikleri şirketler incelendiğinde görüleceği üzere, bu şirketlerden … dışındakilerle herhangi bir ilişkilerinin olmadığının sabit olduğunu, nitekim, bu şirketlerden bir çoğunun aktif olmadığını, şöyle ki, dava konusu şirketin davacıdan da önce ortaklarının kardeşleri olup bu ortaklıkların ayrılık gördüğünü, ayrılan kardeşin de kendi şirketini kurduğunu, kaldı ki, davacı yanın dosyaya ibraz ettiği ticaret sicil gazetelerini incelemek sureliyle dahi bu gerçeğe kolaylıkla ulaşılabileceğini, davacı yanın davalı şirket yöneticilerini … yönünden sorumlu tutmasının mümkün olmadığını, bu durumun bilgisi dahilinde olması nedeniyle şikayet süresi yönünden de talebin reddinin gerektiğini, davacı yanca, Şirket yöneticilerinin 25.000TL net huzur hakkı almalarının önerildiğini, yöneticilerin şirkete kazandırdıkları ve dahi emsaller gözetildiğinde alman ücretin düşük olduğunun sabit olduğunu, ayrıca 1. temettü dağıtıldıktan sonra kalan net kar üzerinden %15 payın yönetim kurulu üyelerine dağıtılması ve iç kontrol üyelerine verilecek 2.000,00TL ücrete ilişkin genel kurul kararının da hukuka ve hakkaniyete uygun olup, bu yöndeki itirazların da taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, Kar dağıtımına yönelik alınan kararın da usul ve yasanın amir hükümlerine uygun olduğunu, şirketin ne amaçla kar dağıtımım bu oranlarda tuttuğunun kararın içerisinde yer aldığını, davacı yanın yönetici ortak olmadığı için bu kararın ne denli yerinde olduğu ile ilgilenmediğini, bilakis tüm karın dağıtılmasını talep ettiğini, oysa ki, davalı şirketin gelişme – varlığını koruma yönündeki yenilenme çabalarının elzem ve hayati olduğunu, bu yöndeki makine parkının geliştirilmesi, yenilenmesi, ayrıca, gelişen piyasa koşullarında, bulunduğu yeri korumaya çalışan davalı şirketin veni üretim sahasına duyduğu ihtiyacın giderilmesi yönünde alınan kararların ne denli yaşamsal olduğunun sabit olduğunu, davacı yanın kayyum atanmasına yönelik talebinin de kabulünün mümkün olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :Dava konusu edilen 25.04.2019 tarihli olağan genel kurul toplantısı tutanağı, hazirun cetveli ve gündem, tarafların ticaret sicil kayıtları, mahkememizin … ve … esas sayılı dosyaları, 14.05.2020 tarihli bilirkişi raporu ile tüm dosya kapsamı.
GEREKÇE :Dava, davalı şirketin 25.04.2019 tarihli 2018 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan 3, 4, 5, 6, 7 ve 9 nolu kararların yürütmenin geri bırakılması, genel kurul kararının iptali ve yönetim kayyımı atanması istemine ilişkindir.
Dava konusu olayda temel uyuşmazlık; davalı … … A.Ş.’nin 25.04.2019 tarihinde yapılan olağan genel kurulunda alınan 3, 4, 5, 6, 7 ve 9 nolu kararların iptalini gerektirecek hususların olup olmadığının tespiti noktasında toplanmaktadır.
Bu kapsamda, öncelikli olarak davacı vekilinin iddiaları arasında yer alan rekabet yasağı ile ilgili olarak davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin ortak olduğu…/…
e-imza e-imza e-imza e-imza

…/…… …. Tic. A.Ş. ile aynı iştigal konusunda faaliyet gösteren beş ayrı şirket daha kurduğu, üstelik bıı şirketleri ile aile bireyleri üzerine kurdukları ve şirketin ticari çevresini ve karını bu şirketlere geçirdikleri, sonradan kurulan şirketlerle müvekkilinin ortak olduğu şirket arasında çok açtk çıkar çatışması olduğu, şirket yöneticilerinin aynı zamanda sonradan kurulan bu beş şirketin de yöneticisi oldukları iddiasına ilişkin yapılan incelemede:
…. Tic. Ltd. Şti.’nin tescil tarihinin 29.07…. olduğu, ortaklarının … …, … …, … …, … … ve … … olduğu, yani davalı … …. Tic. A.Ş.’nin Yönetim Kurulu üyeleri ile söz konusu şirketin ortaklık yapısının farklı olduğu,
… …ayi vc Ticaret A.Ş.’nin 15.07.2016 tarihinde akdedilen Genel Kurul Toplantı Tutanağına göre 3 yıl süre ile … …, … …, … …’in yönetim kurulu üyeliklerine seçildikleri, ortaklarının ise … …, … …, … …, … … ve … … Sanayi ve Ticaret A.Ş.’den oluştuğu, yani davalı … …. Tic. A.Ş.’nin Yönetim Kurulu üyeleri ile söz konusu şirketin ortaklık yapısının farklı olduğu,
… Plastik … A.Ş.’nin unvanının … … A.Ş. olarak değiştirildiği, … … A.Ş.’nin ortaklık yapısının da … …. Tic. A.Ş.’nin Yönetim Kurulu üyeleri ile aynı şahıslardan oluşmadığı,
22.10.2008 tarihli, … sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetcsi’nde yayımlanan ilanda; … Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’nin unvanının … … A.Ş. olarak değiştirildiği, … … A.Ş.’nin ortaklık yapısının da … …. Tic. A.Ş.’nin Yönetim Kurulu üyeleri ile aynı şahıslardan oluşmadığı,
Bununla birlikte, davalı … sicil nolu şirketle aynı unvanı taşıyan başka bir şirketin daha olduğu, söz konusu … sicil nolu … …. vc Tic. A.Ş.’nin kuruluş ilanının 21.11.2003 tarihli, … sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayımlandığı, buna göre şirket ortaklarının … San. ve Tic. Ltd. Şti., … …, … …, … …, … … olduğu, davalı … sicil nolu … …. Tic. A.Ş.’nin Yönetim Kurulu üyeleri ile söz konusu … sicil nolıı şirketin ortaklık yapısının farklı olduğu,
… Plastik Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’nin tescil tarihinin 01.04.1993 tarihi olduğu, ortaklarının … …, … … ve … … olduğu, dolayısıyla davalı … …. Tic. A.Ş.’nin Yönetim Kurulu üyelerinin aynı zamanda … Plastik Sanayi vc Ticaret Ltd. Şti.’nin ortağı olduğu, dava dosyasına mübrez 30.04.2015 tarihli … sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayınlanan ilana göre şirket müdürlerinin de aynı şahıslardan oluştuğu, Şirketin Ana Sözleşmesinin 3. maddesinde Şirketin amaç ve konusu; meyve suyu ve meşrubat sanayiinde kullanılan her nevi şişe ve kavanoz kapakları ve kapsüllerin imalatı vc alüminyum ile diğer metal plakların işlenmesi, ithalatı, ihracatı ile alım ve satımı olarak belirlendiği anlaşılmıştır.
6102 sayılı Kanunun 396. maddesinde ise Yönetim Kurulu Üyeleri için Rekabet Yasağı düzenlenmiştir. Buna göre;
“Madde 396- (1) Yönetim kurulu üyelerinden biri, genel kuruldan iznini almaksızın, şirketin işletme konusuna giren ticari iş türünden bir işlemi kendi veya başkası hesabına yapamayacağı gibi, aynı tür ticari işlerle uğraşan bir şirkete sorumluluğu sınırsız ortak sıfatıyla da giremez. Bu hükme aykırı harekette bulunan yönetim kurulu üyelerinden şirket tazminat istemekle veya tazminat yerine yapılan işlemi şirket adına yapılmış saymakta ve üçüncü kişiler hesabına yapılan sözleşmelerden doğan menfaatlerin şirkete ait olduğunu dava etmekte serbesttir.
(2)Bu haklardan birinin seçilmesi birinci fıkra hükmüne aykırı harekette bulunan üyenin dışındaki üyelere aittir.
e-imza e-imza e-imza e-imza

(3)Bu haklar, söz konusu ticari işlemlerin yapıldığım veya yönetim kurulu üyesinin diğer bir şirkete girdiğini, diğer üyelerin öğrendikleri tarihten itibaren üç ay ve her hâlde bunların gerçekleşmesinden itibaren bir yıl geçince zamanaşımına uğrar.
(4)Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluklarıyla ilgili hükümler saklıdır.”
Yönetim kuruluna yüklenen bu yükümlülük sadakat yükümlülüğünün ile ilişkilidir. Söz konusu hükmün konuluş amacı şirketin iş sırları, işleyişi, yönetim biçimi, müşteri çevresi ve iş potansiyeli hakkında bilgi sahibi olan üyelerin bu bilgileri müşterek amaca aykırı olarak şirket zararına kullanmalarını engellemektir. 396. maddenin uygulanabilmesi için yönetim kurulu üyelerine genel kurul tarafından izin verilmemiş olması gerekmektedir. Hükmün mefhumu muhalifinden genel kurulun, üyelerin rekabet etmesine izin verebileceği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, rekabet yasağı şirketin fiilen uğraştığı işlerle sınırlandırılmıştır. İşletme konusuna girmekle birlikte şirketin fiilen uğraşmadığı işler yasak kapsamında değildir. Şirketin ticari faaliyetlerini yürüttüğü yer ve müşteri çevresi rekabet yasağının bir diğer sınırını teşkil eder. Yasağa tabi kişilerin rekabet yasağı kapsamındaki işlerle şirketin faaliyet alanı, müşteri çevresi dışında şirketin zarar görmeyeceği şekilde uğraşması mümkündür. Şirket rekabet yasağına aykırı hareket eden üyeden tazminat talep edebilir. Şirketin bu hakkını kullanabilmesi zararın varlığına ve bunun ispatına bağlıdır. Ancak, dava dosyasında … Plastik Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’nin faaliyetlerinden dolayı davalı … …. Tic. A.Ş.’nin uğradığı somut bir zarara yer verilmemiştir. Ayrıca 396. maddenin 3. fıkrası “Bu haklar, saz konusu ticari işlemlerin yapıldığım veya yönelim kurulu üyesinin diğer bir şirkete girdiğini, diğer üyelerin öğrendikleri tarihten itibaren üç ay ve her hâlde bunların gerçekleşmesinden itibaren bir yıl geçince zamanaşımına uğrar.” hükmüne havidir. … Plastik Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’nin tescil tarihinin 01.04.1993 olup kurucu ortağı … …’dır. Bu çerçevede, davacı vekilinin bu konu ile ilgili iddiaları mahkememizce yerinde bulunmamıştır.
Dava konusu edilen davalı şirketin 25.04.2019 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan 3 nolu kararda aynen; “Yönetim Kurulunun yıllık faaliyet raporu … tarafından okundu ve müzakere edildi, … Holding A.Ş. temsilcisi gündem maddesine ilişkin söz aldı. Faaliyet raporunun TTK 516 hükümlerine uygun olmadığını, faaliyetlerin doğru, eksiksiz, gerçeğe uygun ve dürüst bir şekilde yansıtılması yasal kuralına uyulmadığını, bu yüzden faaliyet raporunu kabul etmeyip muhalefet ettiklerini beyan etti. Yapılan oylama sonucunda yıllık faaliyet raporu 2.300 oya karşılık 24.700 oyla ve oy çokluğuyla faaliyet raporu kabul edildi.” hususları yer almaktadır.
Davacı vekili dava dilekçesinde; yönetim kurulu faaliyet raporunun 6102 sayılı TTK m. 516 hükmünde öngörülen içerikle ve yönetmelik hükümlerine uygun olmadığını ve davalı şirketin finansal durumunu eksiksiz dolambaçsız ve gerçeğe uygun olarak dürüst şekilde yansıtmadığını iddia etmektedir. Ancak, söz konusu iddialar genel nitelikte olup faaliyet raporunun hangi hususları içermediği ve dolayısıyla hangi zarara veya menfaat kaybına uğranıldığı somut olarak belirtilmemiştir. Söz konusu faaliyet raporunun içeriği incelendiğinde ise davalı şirketin 2018 yılı faaliyet raporunda Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından 28.08.2012 tarihli, … sayılı “Şirketlerin Yıllık Faaliyet Raporunun Asgari İçeriğinin Belirlenmesi Hakkında Yönetmelik”in “Yıllık faaliyet raporunun bölümleri” başlıklı 7. maddesinde geçen bölümlerin yer aldığı görülmektedir. Bununla birlikle davalı şirketin 2018 yılı Finansal Tabloları (bilançosu ve gelir tablosu) incelendiğinde, 2018 Faaliyet Raporu ile uyumlu olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, davalı şirketin 25.04.2018 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında alman 3 nolu kararın iptali şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Dava konusu edilen davalı şirketin 25.04.2019 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan 4 nolu kararda aynen; “Bilanço ve Gelir Tablosu hesapları okundu ve../…
e-imza e-imza e-imza e-imza

…/…müzakere edildi. Gündem maddesine ilişkin … Holding A.Ş. temsilcisi söz aldı. Finonsal tabloların TTK 515 ve diğer hükümlere uygun olmadığını, gerçeğe uygun olmadığını, gelir tablosu ve bilançosunda kendilerine, çağrı kağıdı ile ulaştırılmadığını, geçmiş yıl karları ile dağıtılabilir karlarıyla ve 2018 yılı karının tamamının dağıtılmasını önerdi. Önerge oylamaya sunuldu. Yapılan oylama sonucundu 2.300 ret oyuna karşılık 24.700 kabul oyuyla ve oy çokluğu ile ret edildi. Kar payı dağıtımına ilişkin yönetim kurulu önerisi gerekçesiyle birlikte müzakereye açıldı. Yapılan görüşmeler sonucunda; 2016, 2017 ve 2018 yılı genel kurullarında alınan kararlar doğrultusunda, alınan kararların ifasına başlanmış olup halen devam edildiğinden, şehir merkezinde şirket genel merkezi olarak yapılmak üzere arsa alınarak inşaat yapılması, Şirket karından Kanun ve esas sözleşme gereği ayrılması gereken miktarlar ayrıldıktan sonra, 6102 saydı TTK’nın 519.uncu maddesi gereğince hesaplanacak ortaklara birinci temettü (kar payı) dağıtılması, kalan kısmın şirket bünyesinde bırakılması, geçmiş yıl dağıtılabilir karlarının dağıtılmamasına ilişkin öneri oylamaya sunuldu. Yapılan oylama sonucunda 2.300 oya karşılık 24.700 oyla ve oyçokluğuyla Bilanço ve Gelir Tablosu hesapları tasdik edildi” yazılı olduğu görülmüştür.
Davacı vekili konuyla ilgili olarak, red edilen kar dağıtım kararının hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinden kar payı saklamak ve bu payı müvekkili hissesini sattıktan sonra kullanmak üzere ilgili kararın alındığını, davalı şirketin ekonomik durumu ve hiçbir şekilde kar payı dağıtmama nedeninin somutlaştırılamayacağının görüldüğünü, dolayısıyla başta iyiniyet kurallarına aykırı olduğu için bu kararın iptal edilmesi gerektiğini belirtmektedir.
Bu çerçevede; 6102 sayılı TTK’da pay sahiplerine her yıl zorunlu olarak belirli bir tutarda kar payı dağıtılması zorunluluğu getirilmemiştir. İhtiyaç duyulması durumunda hiç kar dağıtılmaması ve bunun yerine ilgili dönem kârının şirket bünyesinde tutulması, TTK sistemi içerisinde mümkün kılınmıştır.
Gerek önceki TTK’nın gerek 6102 sayılı TTK’nın kar dağıtımı ve yedek akçe ayrılması konusunda vaz ettiği hükümlerin bütünü dikkate alındığında, Türk hukukunda kar payı dağıtımı konusunda genel kurula oldukça güçlü bir inisiyatif tanındığı, bu çerçevede yıllık kardan kanuni ve esas sözleşmesel yedek akçeler ayrıldıktan sonra kalan kısmın dahi TTK 523/2’nin tanıdığı olağanüstü yedek akçe ayırma yetkisine istinaden pay sahiplerine dağıtılmaksızın bütünüyle bünyede tutulmasının mümkün olduğu anlaşılmaktadır. Ancak olağanüstü yedek akçe ayırma yetkisi kullanılırken mutlak olarak dikkat edilmesi gereken husus, TTK 523/2’nin öngördüğü şartların/gerekçelerin var olmasıdır. Buna göre şirket ancak “aktiflerin yeniden sağlanabilmesi için gerekliyse” veya “bütün pay sahiplerinin menfaatleri dikkate alındığında, şirketin sürekli gelişimi ve olabildiğince kararlı kar payı dağıtımı yönünden haklı görülüyorsa” olağanüstü yedek akçe ayırma imkanını kullanabilecektir. Böylece şirketin menfaati ile pay sahiplerinin menfaati arasında söz konusu gerekçelere riayet edilmek suretiyle objektif bir dengenin sağlanmasına dikkat edilmelidir. Bu şartların gerçekleştiğinin, bir başka deyişle olağanüstü yedek akçe ayırımının gerçek ve somut bir ihtiyaca karşılık geldiğinin açık bir biçimde ortaya konmasından sonra ise, şirketin ilgili faaliyet dönemindeki karın icabında tamamını bünyede tutmasını engellemek için geçerli bir sebep kanunen mevcut değildir.
Yargıtay, TK 523/2’nin olağanüstü yedek akçe ayrılması için aradığı şartların gerçekleştiğinin objektif bir şekilde ortaya konması durumunda pay sahiplerine hiç kar dağıtılmamasınm da mümkün olduğu yönünde muhtelif kararlar vermiştir. Bu konuda ilkesel nitelikteki bir kararında …. Hukuk Dairesi aynen: “Kâr payı dağıtımı konusunda TTK. nun 385, 466/f. 2b, 3 ve 469/2. maddeleri hükümlerinin birlikle değerlendirilmesi zorunludur. Gerçekten, TTK. nun 385. maddesi hükmüyle kâr payı, alma kazanılmış hak kabul edilmiş ve paydaşın oluru bulunmaksızın bunda değişiklik yapılamayacağı öngörülmüş ve anılan yasanın 466. maddesi 2. fıkrası 3. bendinde paydaşlara %5 kâr payı ayrılacağı düzenlemesi../..
e-imza e-imza e-imza e-imza

…/…getirilmiştir. Ne var ki. aynı yasarım 469/2. maddesi hükmüyle ise: ortaklığın sürekli gelişimi ve paydaşlara olabildiğince düzenli biçimde kâr dağıtımı sağlama amacıyla, uygun ve yararlı ise, genel kurulca yasa ve ana sözleşmede öngörülen sınırı da aşar biçimde olağan dışı yedek akçe ayrılabileceği öngörülerek anılan koşullarla, kâr payı dağıtmama karan alınabileceği olanaklı kılınmıştır, Ancak bu konudaki bağlantı ve duyarlı dengenin zorunlu koşulu, kâr dağılmamaya yönelik genel kurul kararının, yalnızca, şirketin sürekli gelişimi ve paydaşlara düzenli biçimde kâr dağıtımı sağlama amacına yönelik bulunmasıdır… Bu yaklaşımın doğal sonucu olarak, kâr payı dağıtılmamasına ilişkin genel kurul kararının, ortaklığın sürekli gelişimi ve paydaşlara düzenli kâr payı dağılımı amacına yönelik olup olmadığının belirlenmesi ve gerekirse bu doğrultuda uzman bilirkişilere de inceleme yaptırılarak buna göre değerlendirilmesi gerekirken…” şeklinde belirtmiştir.
Yukarıda yer alan açıklamalardan anlaşılacağı üzere 6102 sayılı TTK’da pay sahiplerine her yıl zorunlu olarak belirli bir tutarda kar payı dağıtılması zorunluluğu getirilmemiş olmakla birlikte kar payı dağıtmamanın “aktiflerin yeniden sağlanabilmesi için gerekliyse” veya “şirketin sürekli gelişimi” bakımından nedenleri olması gerekmektedir.
Davalı şirkete ait 31.12.2018 tarihli bilanço incelendiğinde, şirketin son bir yıl içerisinde 11.864.401,95 TL tutarında makine ve cihaz alımı veya yenilemesi yaptığı, ayrıca, 2017 yılında 771.315,37 TL olan 254 nolu Taşıtlar hesabının 2018 yılında 1.054.774,98 TL’ye yükseldiği, davalı şirketin 283.459,61 TL tutarında taşıt alımı yaptığı, yine 2018 yılı içerisinde yapılmakta olan yatırımlar hesabında yer aldığı üzere 930.000,00 TL tutarında yatırım yaptığı tespit edilmiştir.
Davalı şirketin 2018 yılı Faaliyet Raporu incelendiğinde, şirketin arsa yatırımları kapsamında 12.02.2016 tarihinde Ankara Sanayi Odası Müdürlüğünden Sincan Organize Sanayi Bölgesi Genişleme Sahasında 40.000 m2 fabrika arsası talep ettiği, fabrika arsasının kamulaştırma işlemleri için Ankara Sanayi Odası yönetimine 2018 yılında 800.000,00TL ödeme yapıldığı, görülmüştür. Ayrıca, davalı şirketin 2018 ve 2019 yılları detay mizanlarının incelenmesinden, davalı şirketin 250.02 nolu Arsalar hesabının 2018 yılında 2.286.232,50 TL olduğu, 2019 yılında ise 8.116.232,50 TL’ve yükseldiği, bu durumun 2019 yılında Ankara Çankaya Mübye Malı, ada no:… parsel no : …, 1.005 m2 arsanın 5.830.000,00 TL bedel ile alınmasından kaynaklandığı, anlaşılmıştır.
Öte yandan, işbu dava ile iptali istenen genel kurul kararlarından kar payı dağıtılmasına ilişkin 4. madde kapsamında davalı şirkete ait 2018 yılı fınansal verilerine göre, şirketin 2018 yılında elde etmiş olduğu dönem net kar tutarı 21.726.995,74 TL, genel kurul kararı gereği dağıtılmayıp şirket yatırımlannda kullanılacak olağanüstü yedeklerin tutarı ise 60.853.289.92 TL’dir. Davacı vekili, hem 2018 yılı dönem net karının ve hem de geçmiş dönemde dağıtılmayıp olağanüstü kar yedekleri kapsamında yer alan dağıtılmamış karların tamamının dağıtılmasını talep etmekledir.
Davalı şirketin 25.04.2019 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında alman 4 nolu kararda kar payı dağıtılmamasının gerekçesi olarak; 2016, 2017 ve 2018 yılı genel kurullarında alman kararlar doğrultusunda, alman kararların ifasına başlanmış olup halen devam edildiğinden, şehir merkezinde şirket genel merkezi olarak yapılmak üzere arsa alınarak inşaat yapılması olarak açıklanmıştır.
Hal böyle olunca, gerek şirketin finansal tablolarında yer alan amortisman tutarları, gerek davalı şirketin makine yenileme ve yeni arsa alımı için sarfedîlen giderler ve yapılması planlanan yeni fabrika binası hususları birlikte değerlendirildiğinde, kar payı dağıtmamanın şirketin sürekliliği açısından makul sayılabilecek bir gerekçe olduğu, diğer yandan şirketin finansal tablolarının gerçeği yansıtmadığı iddiasının genel nitelikte bir iddia olduğu, bilirkişi tarafından yapılan incelemede şirket bilançosu ve gelir tablolarının birbiri ile ve davalı şirkete ait ticari defter kayıtları ile uyumlu olduğu tespit edildiğinden, bu nedenlerle davalı şirketin./..
e-imza e-imza e-imza e-imza

…/…25.04.2019 tarihli Olağan Genel Kurul toplantısında alınan 4 nolu kararın iptali şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Öte yandan, davacı iddiaları arasında; gelir tablosu ve bilançosunda kendilerine çağrı kağıdı ile ulaştırılmadığı hususları yer almaktadır.
Türk Ticaret Kanunumun (TTK) ‘‘Bilgi Alma ve İnceleme Hakkı” başlıktı 437. maddesinde; “(I) Finansal tablolar, konsolide finansal tablolar, yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu, denetleme raporları ve yönetim kurulunun kâr dağıtım önerisi, genel kurulun toplantısından en az onbeş giin önce, şirketin merkez ve şubelerinde, pay sahiplerinin incelemesine hazır bulundurulur. Bunlardan finansal tablolar ve konsolide tablolar bir yıl süre ile merkezde ve şubelerde pay sahiplerinin bilgi edinmelerim açık tutulur. Her pay sahibi, gideri şirkete ait olmak üzere gelir tablosuyla bilançonun bir suretim isteyebilir.” hükmü yer almaktadır. Söz konusu hükümde, faaliyet raporları ve finansal tabloların ortaklara gönderilmesi gerektiğine ilişkin bir yükümlülük bulunmamaktadır. Bu kapsamda, şirket ortağı şirketin merkezine gidip söz konusu belgeleri inceleyebilecektir. Davacı ortağın, şirket merkezine giderek söz. konusu rapor ve tabloları incelemek isteyip, bu isteğin de reddedildiğine veya engellendiğine ilişkin bir belge de dava dosyasında bulunmamaktadır. Dolayısıyla davacının bu yöndeki iddialarının sübut bulmadığı kanaatine varılmıştır.
Dava konusu edilen davalı şirketin 25.04.2019 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında alman 5 nolu kararda aynen; “Yönetim Kuntlu üyeleri katılmadan yapılan oylamada, … Holding A.Ş. Temsilcisi gündem maddesi hakkında söz aldı. Mali tabloların gerçeği yansıtmaması nedeniyle, yönetim kumlu üyelerini ibra etmediklerini beyan etti. Gündem maddesi oylamaya sunuldu. Yapılan oylama sonucunda 2.300 oya karşılık 24.700 oyla ve oyçokluğuyla Yönetim Kurulu Üyeleri ibra edildiler.” denildiği görülmüştür.
Davacı vekili konuyla ilgili olarak; genel kurulun 5. maddesinde karara bağlanan yönetim kurulunun ibrasının yasal hükümlere açık aykırılık taşıdığını, olumlu oylara bakıldığında tek bir oran olan 24.700 oy oranının olduğunun görüleceğini, halbuki bir üyenin kendi oylamasında oy kullanamadığı için bu oranın sürekli değişmesi gerekeceğini, görüleceği üzere genel kurulda geçerli bir yönetim kurulu ibrasının gerçekleşmediğini, belirtmektedir.
Davalı … … A.Ş.’nin 25.04.2019 tarihinde yapılan 2018 Yılı Olağan Genel Kurul Toplantısında Hazır Bulunanlar listesine göre şirketin ortaklık yapısının aşağıdaki gibi olduğu görülmektedir.
5 nolu kararda; “Yönetim Kurulu üyeleri katılmadan yapılan oylamada’’ ibaresi geçmekledir. Ancak davacı vekili olumlu oylara bakıldığında davalı şirket yönetim kurulu üyelerinin de oylamaya katıldıklarım belirtmektedir. Genel Kurul tutanağında, gündemin 5. maddesi ile ilgili yapılan oylamada 2.300 paya karşılık red oyu, 24.700 paya karşılık olumlu oy kullanıldığı yer almaktadır. Yönetim Kurulu üyelerinin (… …-… …-… …) toplam pay tutarı ise 17.275’dir. Genel Kurulun 5. maddesinde 2.300 red oyu kullanılmış olmakla birlikte yönetim kurulu üyelerinin oyları ile red oyları toplandığında 19.575 paya karşılık gelmektedir. Bunun dışında olumlu oy kullanan … …, … ve …’ın pay toplamı 7.425’dir. Hal böyle olunca Yönetim Kurulu haricindeki ortakların olumlu oyu 7.425 iken red oyu 2.300’dür. Dolayısıyla yönetim kurulu üyeleri kendi lehlerine oy kullansalar dahi olumlu oylar ve red oyları dikkate alındığında yönetim kurulunun ibrası yönünde gerekli çoğunluğun sağlandığı anlaşılmaktadır. Kararın bu haliyle TTK m. 436/2 hükmüne aykırı olmadığı anlaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle davalı şirketin 25.04.2019 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında alman 5 nolu kararın iptali şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Dava konusu edilen davalı şirketin 25.04.2019 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan 6 nolu kararda aynen; “… Holding A.Ş. temsilcisi Av. ……/…
e-imza e-imza e-imza e-imza

…/…… kendisini yönetim kurulu üyesi olarak önerdi, bu öneri 2.500 kabul oyuna karşılık 24.700 oyla reddedildi. Yönetim kurulu üyeliklerine 3 yıl için … …, … … ve … …’ın seçilmesi; yönetim kurulu üyelerinden … …’ın güneş enerji faaliyetinden sorumlu yönetim kurulu üyesi olarak görevlendirilmesi; şirket bünyesinde satış-pazarlama faaliyetlerini denetleyen ve düzenleyen iç kontrol sistemi üyeliklerine … ve …’ın seçilmeleri önerisi 2.300 ret oyuna karşılık 24. 700 oyla ve oyçokluğu ile karar verilmiştir.” denildiği görülmüştür.
Davacı vekili konuyla ilgili olarak; Av. … …’ın yönetim kurulu üyeliğine seçilmesi önerisinin reddedilmesi, buna mukabil yönetim kurulu üyelerinden … …’ın ise güneş enerjisi faaliyetlerinden sorumlu yönetim kurulu üyesi olarak görevlendirilmesine engel teşkil etmemesi işlemlerinde ortaklar arasında eşit işlem yapılmadığının ve danışığın ispatı olduğunu belirtmektedir.
6102 sayılı TTK’mıı 357. maddesi; “Pay sahipleri eşit şartlarda eşit işleme tabi tutulur.” hükmüne amirdir. Eşit işlem ilkesi, keyfi ve objektif ölçülerle haklı gösterilemeyen ayrımcılığı yasaklayarak herkese aynı şartlar altında eşit davranılmadım ifade eder. TTK m. 357’de eşit şartlarda eşit işleme tabi tutulma ile her türlü eşitsizlik değil, eşitler arasında eşitsizlik yasaklanmıştır. Nitekim bir sermaye şirketi olan anonim ortaklıkta pay sahiplerinin hakları ve borçları sermaye katılım oranında gerçekleşir. Yani pay sahipleri sahip oldukları pay oranında hak ve borçlara sahip olur. Dolayısıyla, yasadaki eşit işlem ilkesi, mutlak eşitlik olmayıp, aksine nisbi bir eşitliğe işaret etmektedir.
Dava konusu 25.04.2019 tarihli genel kurulda, gerekli oy nisapları sağlanarak davalı şirketin yönetim kurulu üyeleri seçilmiş ve … Holding A.Ş. temsilcisi Av. … …’ın yönetim kurulu üyesi olarak atanması talebi oyçokluğu ile reddedilmiştir. Hal böyle olmakla, davalı şirketin 25.04.2019 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan 6 nolu karann ipiali koşullarıma oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Dava konusu edilen davalı şirketin 25.04.2019 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan 7 nolu kararda aynen: “Yönetim Kurulu üyelerinin ücretlerine ilişkin gündem maddesinin görüşmesine geçildi. Gündem maddesi hakkında … Holding A Ş. temsilcisi söz aldı. Yönetim Kurulu üyelerinin her birine 25.000 TL Net Huzur Hak ücreti ödenmesine, bunun dışında, yurtiçi-yurtdışı harcırahları hariç herhangi bir ödeme yapılmamasını önerdi. … … gündem maddesine ilişkin söz alarak şirketin bugünkü karlılığının Yönetim Kurulu üyeleri sayesinde oluştuğunu, bu yüzden yasal hükümler çerçevesinde 1. Temettü dağıtıldıktan sonra kalan net kar üzerinden % 15 oranında Yönetim Kurulu üyelerine ödenecek kar payı hesaplanması ve hesaplanan bu tutarın net olarak dağıtılması, kar dağıtımının yönetim kurulunun belirleyeceği tarihte yapılması, önerisi ile iç kontrol üyelerinin her birine aylık net 2.000 TL verilmesi önerisi … Holding A.Ş. temsilcisinin 2.300 oya karşılık 24.700 oyla ve oy çokluğuyla kabul edildi.” denildiği görülmüştür.
Konuyla ilgili olarak davacı vekili; şirketin yeni arazi alması ve demirbaşların değişmesi gerekmesi gibi gerekçelerle ortaklara %5 gibi küçük bir rakamda kanunen zorunlu kar payı dağıtılırken şirketin bu zor durumundan yönetim kurulu üyelerinin etkilenmemesi ve elde edilen karın beşte birini talep etmeleri amaçlarının tamamen müvekkili şirketten kar payı kaçırmak olduğunu açık şekilde gösterdiğini, bu şekilde hukuka aykırı uygulamalarla davalı şirketin hem kar payını müvekkilinden kaçırdığım, hem de kar payı dağıtılmadığı için diğer hissedarların zor duruma düşmesini engellediğini, açık şekilde davalı şirketçe sadece müvekkiline kar payı dağıtılmadığını, onun dışında tüm hissedarların tüm karı dolaylı yoldan elde etliklerini, belirtilmektedir.
6102 sayılı TTK’nun 408. maddesinde Genel Kurulun Görev ve Yetkileri sayılmıştır. Buna göre;
e-imza e-imza e-imza e-imza

“Madde 408- (1) Genel kurul, kanunda ve esas sözleşmede açıkça öngörülmüş bulunan hâllerde karar alır.
(2) Çeşitli hükümlerde öngörülmüş bulunan devredilemez görevler ve yetkiler saklı kalmak üzere, genel kurula ait aşağıdaki görevler ve yetkiler devredilemez:
a)Esas sözleşmenin değiştirilmesi.
b)Yönelim kurulu üyelerinin seçimi, süreleri, ücretleri ile huzur hakkı, ikramiye ve prim gibi haklarının belirlenmesi, ibraları hakkında karar verilmesi ve görevden alınmaları.
TTK 408. maddesinden anlaşıldığı üzere: yönetim kurulu üyelerinin seçimi, süreleri, ücretleri ile huzur hakkı, ikramiye ve prim gibi haklarının belirlenmesi, konusunda Genel Kurula yetki verilmiştir.
Bilirkişi kurulunca yapılan incelemede, şirket bünyesinde oluşan dağıtılmamış karın en önemli kısmının elde edildiği dönem olarak hedef alınan 2012 yılından başlayarak. Genel Kurul Kararı maddelerinden bazılarının iptali istemiyle davaya konu olan 2018 yılı da dahil olmak üzere … …’ın Genel Müdür olarak, … …’ın ve … …’ın Genel Müdür Yardımcıları olarak fiilen görev yaptıkları tespit edilmiştir.
Ayrıca, davacı tarafın dava dilekçesinde de ifade edildiği üzere, davalı şirketin bahsi geçen bu inceleme döneminde her mali yılı da kar ile kapattığı şirket ticari defter kayıtları ve vergi beyannamelerinden de görülmüştür.
Dolayısı ile davalı şirketin anılan yıllar itibariyle elde elmiş olduğu karın sağlanmasında adı geçen Yönetim Kurulu Başkan ve yardımcılarının Genel Müdür ve Genel Müdür Yardımcısı sıfatları ile verdikleri icra-yönetim hizmetinin önemli payı olduğu açıktır. Keza Yönetim Kurulu Başkan ve Yardımcılarının vermiş oldukları bu icra hizmetlerinden dolayı bir ücret ve fayda elde etmeleri gerektiği de açıktır.
Davalı şirketin 2018 Yılma ilişkin Olağan Genel Kurul Toplantısı tutanağının 7. maddesi ile ilgili davacı … Holding A.Ş. ile davalı şirket Genel Kurulunun oy ve pay sahibi diğer üyeleri arasındaki temel anlaşmazlık belirtildiği şekilde Yönetim Kurulu Üyelerine kar payı ödemesi yapılması hakkındadır.
Belirtmek gerekir ki; öneri olarak sunulan ve reddedilen 25.000,00TL tutarındaki huzur hakkı ile 1. Temettü Kar Dağıtımı sonrasında kalan kardan dağıtılmasına karar verilen kar payı farklı mali menfaatlerdir ve bu gibi farklı mali haklann birkaçının bir arada yerine getirilmesinde de engel bulunmamakladır.
Yönetim kurulu üyelerine tanınmış olan mali haklar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) ‘nun 394. maddesi ile düzenlenmiştir. Bu maddede mali haklar; “Yönetim kurulu üyelerine, tutarı esas sözleşmeyle veya genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kardan pay ödenebilir. ” şeklinde belirlenmiştir.
İlgili maddenin gerekçesinde yer alan “6752 sayılı Kanunun 333 üncü maddesi anlam itibarıyla tekrarlanmıştır. Esas sözleşmeyle veya genel kurul kararıyla belirlenmesi gereken mali haklar hükümde sınırlı sayı ilkesi uyarınca gösterilmiştir. Anılan malî hakların bir kaçının bir arada yerine getirilmesine bir engel yoktur. Yolluklar, temsil ödenekleri, sigorta primleri ve benzeri primler, varsa özel emeklilikler, avamlar, hükmim kapsamı dışındadır.” ifadesinden de anlaşılacağı üzere sayılan bu beş kalem olarak ifade edilen bu mali hakların birkaçının bir arada yerine getirilmesinde engel bulunmamaktadır.
Anonim şirketlerde, hisse sahiplerinin şirkete ödediği sermaye karşılığında şirketten beklentileri kar elde etmektir. Hisse sahipleri bu karı ya şirkete ödediği sermaye karşılığında şirketin yapacağı kar dağıtımı yoluyla elde edebilir, ya da sermaye payının şirkete ödedikleri tutardan mali anlamda daha fazla bir tutara yükselmesi, kıymetlenmesi yoluyla elde edebilir.
Bu nedenle kâr payı alma hakkı hisse sahiplerinin en önemli mali hakları arasında yer alır. Keza, şirketin sermaye piyasasında güvenilirlik sağlaması açısından da sürekli kar edip kar dağıtması, bu şirkete yatırım yapmak isteyecek, şirket hisselerini almak isteyecek…/…
e-imza e-imza e-imza e-imza

…/…yatırımcıların sayısını ve dolayısı ile şirket hissedarlarının sermaye payının değerini arttıracağı muhakkaktır.
Aksi yönde bir başka bakış açısıyla Finans öğretisinde ileri sürülen görüşlerden bazılarına göre ise, şirketin kar dağıtımının sınırlandırması ve kazancım yatırımlarına yöneltmesi, şirket değerini arttıracağından, pay sahiplerine kar dağıtılmasından çok daha büyük bir getiri sağlamaktadır. Dolayısıyla, özellikle büyümekte olan şirketler açısından kar dağıtımı yapmak yerine yıllık karın yatırımlara yönlendirilmesi ve şirket değerinin arttırılması önerilmektedir.
Ancak ortaklık kontrolünün, hisse büyüklüğüne bağlı olarak ortaklardan birisi veya birkaçının elinde olması halinde, karın dağıtılmaması, yedek akçeye ayrılması, hakim ortağın suiistimallerine açık bir yapı da oluşturabilir. Dava konusu olayda, davalı şirketin kar payı dağıtmama kararı neticesinde. Yönetim Kurulunun kendi adlarına tahsilinden vazgeçtiği kar payları toplamı davacı ortağın tahsilinden vazgeçtiği kar payının birkaç katma denk geldiği dikkate alındığında, hakim ortağın suiistimale açık bir yapı oluşturduğu yönünde somut bir veriye ulaşılmamıştır.
Öte yandan, şirketin uzun yıllar boyu sürekli ve artarak karlılığını devam ettirmesinde, davalı şirkette fiilen çalışmak ve yönetmek suretiyle hizmet veren bir yöneticinin Yönetim Kurulu Üyesi olsun veya olmasın, davacı taralın dava dilekçesinde belirterek dolaylı olarak talep ettiği gibi sadece ve sadece 25.000 TL huzur hakkı ödemesi yapılarak bu hizmetlerini devam ettirmesini beklemenin hakkaniyete uygun olmayacağı anlaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, davalı şirketin 25.04.2019 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan 7 nolu kararın iptali koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Dava konusu edilen davalı şirketin 25.04.2019 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan 9 nolu kararda aynen; “Yönetim Kurulu üyelerine TFK 395 ve 396. maddelerindeki sayılı hususlarda gerekli yetki ve izinlerin verilmesi konusu görüşüldü. … Holding A.Ş. temsilcisinin 2.300 oya karşılık 24.700 oyla ve oyçokluğuyla kabul edildi.” hususları yer almaktadır.
Dava konusu toplantı tutanağında, toplantıya katılan davacı vekilinin hangi nedenlerden ötürü karara olumsuz oy kullandığı belirtilmemiştir.
6102 sayılı TTK’nın 395. maddesine göre: Yönetim kurulu üyesi, genel kuruldan izin almadan, şirketle kendisi veya başkası adına herhangi bir işlem yapamayacaktır. TTK’nın 396. maddesine göre ise. Yönetim kurulu üyelerinden biri, genel kurulun iznini almaksızın, şirketin işletme konusuna giren ticari iş türünden bir işlemi kendi veya başkası hesabına yapamayacağı gibi, aynı tür ticari işlerle uğraşan bir şirkete sorumluluğu sınırsız ortak sıfatıyla da giremez. Söz konusu hükümlerde yer aldığı üzere genel kurul üyeleri genel kuruldan izin alarak yasak kapsamındaki faaliyetleri yerine getirebilmektedir.
Anılan izin kararı genel yeter sayılar ile alınır. Diğer bir deyişle, anılan izin kararını alabilmek için, genel kurulun şirket sermayesinin en az dörtte birine (%25’ine) sahip olan pay sahiplerinin veya temsilcilerinin kattlımı ile toplanması ve toplantıda (asaleten ve vekaleten) hazır bulunan oyların çoğunluğunun izin verilmesi yönünde oy kullanması gerekir.
Ancak, Yargıtay’ın bu konudaki yerleşmiş görüşü, yönetim kurulu üyelerinin genel kurul kararının alınmasında oy yasaklısı olduğu doğru ise de, her bir yönetim kurulu üyesi için izin kararının ayrı ayrı oylanması yönündedir. Bu nedenle, uygulamada genelde yönetim kurulu üyelerinin tamamı için topluca bir oylama yapılsa da, her bir yönetim kurulu üyesi yönünden şirketle işlem yapma veya rekabet yasağının kaldırılması kararının yeterli nisapla alınıp alınmadığının belirlenmesi gerekir. Bu durumda, bir yönetim kurulu üyesi kendisi ile ilgili kararın alınmasında oy hakkından yoksun ise de, bu halde diğer yönetim kumlu üyesi ile ilgili oylamaya katılabilir.
e-imza e-imza e-imza e-imza

İptali istenen 9. maddede ise, Yönetim Kurulu üyelerine TTK 395 ve 396. maddelerindeki sayılı hususlarda gerekli yetki ve izinlerin verilmesi 2.300 oya karşılık 24.700 oyla ve oyçokluğuyla kabul edilmiştir. Anılan kararda her bir yönetim kurulu üyesi için ayrı ayrı oylama yapılmamıştır. Genel Kurul tutanağında, gündemin 9. maddesi ile ilgili yapılan oylamada 2.300 paya karşılık red oyu, 24.700 paya karşılık olumlu oy kullanıldığı yer almaktadır. Yönetim Kurulu üyelerinin … …, … …, … … toplam pay tutarı ise 17,275’dir. Genel Kurulun 9. maddesinde 2.300 red oyu kullanılmış olmakla birlikte yönetim kumlu üyelerinin oyları ile red oyları toplandığında 19.575 paya karşılık gelmektedir. Diğer yandan, pay sahibi olan yönetim kurulu üyesi kendisiyle ilgili kararda oy hakkından yoksun olmakla birlikte diğer yönetim kurulu üyeleriyle ilgili kararlarda oy kullanabitir. Bunun dışında olumlu oy kullanan … …, … ve …’ın pay toplamı 7.425’dir. Hal böyle olunca Yönetim Kurulu haricindeki ortakların olumlu oyu 7.425 iken red oyu 2.300’dür. Dolayısıyla yönetim kurulu üyeleri kendi lehlerine oy kullansalar dahi olumlu oylar ve red oyları dikkate alındığında yönetim kurulu üyelerine TTK 395 ve 396. maddelerindeki sayılı hususlarda gerekli yetki ve izinlerin verilmesi yönünde gerekli çoğunluğun sağlandığı anlaşılmaktadır. Söz konusu karar gerekli karar nisabı sağlanarak alınmıştır. Bu itibarla, davalı şirketin 25.04.2019 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan 9 nolu kararın iptali koşullarının oluşmadığı kanaatine varıldığından, davacının davasının reddine karar vermek gerekmekle, aşağıda belirtilen şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Alınması gereken 54,40TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 44,40TL harcın mahsubu ile bakiye 10,50TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin 46. maddesine göre; her yıl bütçe kanunu ile belirlenen terkin sınırının altında kalan harçlarla ilgili müzekkere yazılmaz amir hükmü gereğince harç tahsil müzekkeresi yazılmasına yer olmadığına,
3-Davalının kendisini vekil ile temsil ettirdiği görülmekle karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir ve hesap edilen 3.400,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
4-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Karardan sonra yapılacak yargılama giderlerinin davacının gider avansından karşılanmasına, karar kesinleştiğinde arta kalan gider avansının davacıya iadesine,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı İstinaf kanun yolu açık olmak üzere ( kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle İstinaf kanun yoluna başvurabileceği, istinaf incelemesinin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili Hukuk Dairesi tarafından yapılacağı ) oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.17/07/2020

Başkan Üye Üye Katip
e-imza e-imza e-imza e-imza