Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/114 E. 2019/385 K. 29.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas – Karar No: 2019/114 Esas – 2019/385
T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2019/114
KARAR NO : 2019/385

HAKİM :
KATİP :

DAVACILAR : 1-
: 2-
3-
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : TAZMİNAT
DAVA TARİHİ : 27/02/2013
KARAR TARİHİ : 29/05/2019
K.YAZIM TARİHİ : 24/06/2019

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP :Davacı vekili mahkememize sunduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacı …’ nun eşi ve diğer müvekkilleri … ve …’ nun babası olan muris …’ nun 10.09.2012 tarihinde vefat ettiğini, murisin vefat etmeden önce 2008 yılı içerisinde … Bankası A.Ş … Şubesi’nden 7 yıl süreli 20.000,00 TL bedelli tüketici kredisi kullandığını, kredinin teminat altına alınması amacıyla ilgili banka tarafından davalı … A.Ş’ ye 3 yıl süre ile kredi hayat sigortası yaptırıldığını, bu hayat sigortasının süresinin 2011 yılının birinci ayında sonlandığını fakat daha sonra tamamiyle murisin bilgisinin dışında 05.01.2012/2013 vadeli … nolu poliçe ile 1 yıllık daha sigorta poliçesi tanzim edildiğini, murisin vefatından sonra müvekkili davacılar tarafından davalı sigorta şirketine ilgili banka aracılığıyla başvuru yapıldığını, fakat davalı şirketçe, murisin 2 yıldır kanser tedavisi gördüğü, murisin rahatsızlığının sigortalanmadan önce teşhis edilerek tedavisine başlandığı, bu durumun Hayat Sigortaları Genel Şartlarının C.2.2 maddesine aykırı olduğunu, murisin beyan yükümlülüğünü kasıtlı olarak ihlal ettiğini ve bu nedenle riziko gerçekleşmiş olsa bile sigortacının cayma hakkını kullanabileceğini, bu nedenle sözleşmeden cayıldığını ve sigorta bedelinin ödenmesinin söz konusu olmadığının beyan edildiğini, davalı
e-imza e-imza

tarafın bu beyanlarının hukuki dayanaktan yoksun ve mesnetsiz olduğunu, murisin kredinin kullanıldığı tarih olan 2008 yılı içerisinde hastalığa yakalanmamış olduğunu, murisin sigorta poliçesinin yenilenmesinden de haberdar olmaması nedeniyle beyanda bulunmasının beklenmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu bildirerek, 15.967,30TL poliçe teminat bedelinin poliçe başlangıç tarihi olan 05/01/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkili davacılara verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından tanzim edilen hayat sigortası poliçesinde davacıların istem ve tahsil yetkisinin bulunmadığını, bu nedenle taraf sıfatı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesini, aksi halde ise müvekkili şirket tarafından tanzim edilen ilk hayat sigorta poliçe süresinin bitmesinden dört ay sonra davaya konu sigorta poliçesinin düzenlendiğini, tanzim edilen ölü muayene tutanağında, davacı …’nun eşinin 2 yıldır kanser tedavisi gördüğünü bildirmiş olduğunu, sigortalının rahatsızlığının poliçe başlangıç tarihinden önce olduğunu, bu nedenle tazminat talebinin reddedildiğini, sigortalının beyan yükümlülüğü bulunduğunu, davacıların sigorta poliçesinin murisin bilgisi ve rızası dışında tanzim edildiği beyanları karşısında prim bedelini talep edebileceğini, hiç kimsenin muvafakati olmadığı bir sözleşmenin sonuçlarından yararlanamayacağını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :05.01.2012/2013 vadeli … nolu sigorta poliçesi, veraset ilamı, sigortalı müteveffanın tedavi evrakları, Sincan (Ankara Batı) CBS’nin … sayılı dosyası, 15/11/2013 tarihli bilirkişi heyeti raporu, 10/03/2014 tarihli bilirkişi heyeti ek raporu, 25/06/2014 tarihli 2.bilirkişi kurulu raporu ve 02/09/2015 tarihli 2. bilirkişi kurulu ek raporu, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2015/19227E., 2018/9523K. sayılı bozma ilamı ile tüm dosya kapsamı.
GEREKÇE :Dava, hayat sigortası sözleşmesine dayanan tazminat istemine ilişkindir.
Davacıların murisi olan … 2008 yılı içerisinde … A.Ş’nin … Şubesinden tüketici kredisi kullanmıştır. Bu kredi kullanırken kredinin teminatı olarak da hayat sigortası yapılmıştır. Sigortanın süresi ise 08/09/2011 tarihinde içerisinde bitmiştir. Davaya konu edilen sigorta poliçesi ise 05/01/2012 tarihinde akdedilmiştir. Yani bu poliçe önceki poliçenin devamı mahiyetinde değildir. 05/01/2012-05/01/2013 tarihlerini kapsamaktadır. Sigortalı … ise 10/09/2012 tarihinde vefat etmiştir. Davacılar, sigortalının mirasçıları olarak rizikonun da gerçekleştiğini bildirerek tazminat talebinde bulunmuştur.
Bozmadan önce deliller toplanmış, iki ayrı bilirkişi kurulundan raporlar alınmıştır.
Davanın dayanağı olan sigorta poliçesi yukarıda da açıklandığı üzere 05.01.2012 tarihinde akdedilmiştir. Riziko ise (davacıların murisinin ölümü) 10.09.2012 tarihinde gerçekleşmiştir. Sigortalı kanser hastalığından vefat etmiştir. Niza konusu edilen poliçe davalı tarafından, sigortalının bilgisi dışında düzenlenmiştir. Poliçe düzenlenirken 6102 sayılı TTK’nun 1435. maddesi (6762 Ticaret Kanunun 1290, 1363 ve 1364) uyarınca araştırma yapılmamıştır. Davacıların murisinin sağlık durumu yönünden araştırma yapılmamış, bu konuda sigorta şirketine bilgide verilmemiştir. Sigorta poliçesinin hamilin bilgisi dışında düzenlenmesi, TTK’nun 1435 ve Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-3 maddesi uyarınca araştırma yapılmaması karşısında, sigortalının kasten beyan yükümlülüğünü ihlal ettiği kabul edilmemiştir. Bu durumda davalı sigorta şirketinin cayma hakkının bulunmadığı, rizikonun gerçekleştiğinin ve sigorta tazminatının istenebileceğinin kabulü ile 14.07.2015 tarihli bilirkişi raporunda belirlenen sigorta tazminatı olan 14.530,24TL’nin, davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine ilişkin hüküm tesis edilmiştir.
e-imza e-imza

Davanın kısmen kabulüne dair mahkememizin 14.10.2015 tarih, 2013/109 esas, 2015/479 karar sayılı ilamı davalı sigorta şirketi tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyayı inceleyen Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 24.10.2018 tarih, 2015/19227 esas, 2018/9523 karar sayılı bozma ilamında özetle; “Sigorta sözleşmesi kurulurken sigortalıya yüklenen doğru bilgi verme (ihbar) yükümlülüğünü düzenleyen 6102 sayılı TTK’nun 1435. maddesi (eki 1290. maddesi) “Sigorta ettiren sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Aynı yükümlülüğü sözleşmesinin devamı süresincede vardır.
Hayat Sigortası genel Şartlar C-3. maddesinde de “Sigorta Süresi İçinde Beyan Yükümlülüğü” şartları düzenlenmiş, söz konusu maddeye göre sigortalı “Sözleşmenin yapılmasından sonra, sigortacının izni olmadan rizikoya etki edebilecek hususlarda meydana getirilen değişikliklerin 8 gün içinde sigortacıya bildirilmesi gerekir, Durumun sigortacı tarafından öğrenilmesinden sonra, değişiklik, sigortacının sözleşmeyi yapmaması ya da daha ağır şartlarda yapmasını gerektiren hallerden ise sigortacı 8 gün içinde sözleşmeyi fesheder veya prim farkını almak suretiyle sözleşmeyi yürürlükte tutar “
C-3. 3 maddesi ise “Sigortacının sözleşmeyi bu değişikliklere göre yapmamasını veya daha ağır şartlarda yapmasını gerektiren hallerde;
a) Sigortacı durumu öğrenmeden önce;
b) Sigortacının fesih ihbarında bulunabileceği süre içinde;
c) Fesih ihbarında bulunabileceği süre içindeki
ç) Fesih ihbarının hüküm ifade etmesi için geçecek süre içinde riziko gerçekleşirse, sigortacı tazminatı, o tazminata ilişkin olarak tahakkuk ettirilen prim ile tahakkuk ettirilmesi gereken prim arasındaki orana göre öder” hükmü düzenlenmiştir.
Somut olayda Davacının murisinin kullanmış olduğu banka kredisi nedeniyle, 08.09.2008 başlangıç tarihli, 08.09.2011 bitiş tarihli hayat sigorta sözleşmesi düzenlenmiş; poliçe primi 486,76 TL de ödenmiş, poliçenin bitim tarihinden sonra muris …’nun bilgisi dışında 05.01.2012/05.01.2013 tarihlerini kapsayan, sigortalının sağlık durumu hakkında herhangi bir soru ve bilgi almaksızın … nolu poliçe tanzim edilmiş 150,46 TL de prim belirlenmiş, poliçenin düzenlenmesinden sonra 10.09.2012 tarihinde davacıların murisi vefat etmiştir.
Yargılama sırasında iç hastalıkları uzmanı doktor ve sigorta hukukçusundan alınan 15.11.2013 havale tarihli bilirkişi heyet raporunda; davacıların murisi …’nun kanser hastalığına yönelik tanısının 11.11.2010 tarihinde konulduğu, davalı sigorta tarafından davacının murisine haber vermeksizin düzenlenen … nolu poliçede davacıların murisine sağlığı ile ilgili soru sorulmadığı, davacının murisinin sözleşmenin yenilenmesinden haberinin olmamasına göre davalıya kasıtlı olarak sağlık durumu hakkında bilgi vermediğinin düşünülemeyeceği ancak bu durumda da TTK 1435 ve hayat sigortası genel şartlar C-3 ve devamı hükümlerinin tartışılarak karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” denmiştir.
Mahkememizce özetlenen bozma ilamına uyulmuş ve bu doğrultuda değerlendirme yapılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davalı sigorta şirketinin 05.01.2012 ile 05.01.2013 tarihleri arasında geçerli olmak üzere düzenlendiği … nolu poliçenin akdi sırasında sigortalının kanser hastalığı olup olmadığı, kanser hastalığını kasten gizleyip gizlemediği, dolayısıyla ihbar yükümlülüğüne aykırı davranıp davranmadığı hususlarının tespitinden sonra, TTK’nun 1435 maddesi ile Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-3 maddesi kapsamında değerlendirme yapılarak, davacıların sigorta tazminatı isteyip isteyemeyeceklerinin belirlenmesi ile ilgilidir.
Toplanan delillerden, davacıların murisi olan …’nun dayanak sigorta poliçesinin düzenlendiği 05.01.2012 tarihinde kanser hastası olduğu, bu hastalığını davalı
e-imza e-imza

sigorta şirketinden gizlemediği, davalı sigorta şirketinin sigortalının bilgisi dışında nizalı poliçeyi düzenlediği, TTK’nun 1435 maddesi ile Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-3 maddesi kapsamında araştırma yapmadığı anlaşılmıştır.
Sigortalının, sözleşme düzenlenirken kasıtlı olarak sağlık durumu hakkında bilgi vermediğinin düşünülemeyeceği sabit olmakla beraber, öğrenme tarihinden sonra mevcut durum hakkında (sigortacıya) bilgi verilmediği de anlaşılmaktadır. TTK’nun 1435 maddesi (6762 Ticaret Kanunun m. 1290) ile Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-3 maddesi uyarınca, sigorta ettiren, sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları, sigortacıya bildirmekle yükümlü olduğu gibi, bu ödevi, sigorta sözleşmesinin devamı süresince de mevcuttur. Buna ilişkin olarak, Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-3/1. maddesinde “Sözleşmenin yapılmasından sonra, sigortacının izni olmadan, rizikoya etki edebilecek hususlarda meydana getirilen değişikliklerin 8 gün içinde sigortacıya bildirilmesi gerekir.” denmektedir. Dolayısıyla, sigortalı, poliçeden haberdar olduğu andan itibaren anılan yükümlülüğünü yerine getirerek, sigortacının yasadan kaynaklanan (cayma hakkı gibi) haklarını kullanmasının önünü açmalıdır. Davacıların murisi bu gerekliliği yerine getirmemiştir. Kanser hastalığı rizikoya etki edecek önemli bir husustur. Sigortalı tarafından sözleşme yapılmadan önce bilinmesi halinde, sözleşmenin yapılmayacağı veya başka koşullarda yapılacağı açıktır. Yine sözleşmenin devamı esnasında bu halin sigortacı tarafından öğrenilmesi halinde yasal ve sözleşmesel haklarını (TTK’nun 1439 vd. m.) kullanacağı tabidir. Sigortacı, bu yükümlülüğü sözleşmenin devamı süresi içerisinde yerine getirmediğinden, nizalı poliçeye dayanarak rizikonun gerçekleştiği iddiası ile tazminat talebinde bulunulamayacaktır.
Bu nedenle davanın reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 44,40TL karar ve ilam harcının, peşin alınan 272,70TL harçtan mahsubu ile bakiye 228,30TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, artan gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
4-Davalı tarafından sarf edilen 136,00TL temyiz yoluna başvurma harcı, 250,00TL temyiz karar harcı, 93,70TL tehiri icra harcı, 800,00TL bilirkişi ücreti ile 77,50TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 1.357,20TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
5-Davalının kendisini vekil ile temsil ettirdiği görülmekle, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 2.725,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Yargıtay ilgili Hukuk Dairesi nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 29/05/2019

Katip Hakim
e-imza e-imza