Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/64 E. 2019/188 K. 20.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas – Karar No: 2018/64 Esas – 2019/188
T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2018/64
KARAR NO : 2019/188

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : HAK EDİŞ ALACAĞININ TAHSİLİ
DAVA TARİHİ : 23/01/2018
KARAR TARİHİ: 20/03/2019
K.YAZIM TARİHİ : 08/04/2019

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili mahkememize sunduğu dava dilekçesinde özetle; davalı …nce ihaleye çıkılan “4 ay süreli 500 kişilik personel hizmet alımı” ihalesini kazanan müvekkili şirketin 27.03.2015 tarihinde imzalanan sözleşme gereği 01.04.2015 – 31.07.2015 tarihleri arasında yükümlülüğünü tamamladığını, bu işin akabinde davalı belediyenin yeniden açtığı “3 ay süreli 500 kişilik personel hizmet alımı” ihalesini de yine müvekkilinin kazandığını ve 31.07.2015 tarihinde imzalanan sözleşme gereği 01.08.2015 – 31.10.2015 tarihleri arasında aynı yükümlülüğünü yerine getirdiğini, üstlenilen yükümlülüklerin yerine getirilmesi nedeniyle müvekkilinin düzenlediği hakkedişleri davalı Belediye Başkanlığına verdiğini, ancak 4 aylık ilk dönem için 330.193,09TL, ikinci dönem için de 286.758,62TL eksik ödeme yapıldığını, bunların dışında Eylül ayındaki hakkedişin 2.519,29TL eksik ödendiğini, bu durumun fark edilmesi üzerine çekilen ihtarnamelere rağmen belediyenin ödeme yapmadığını belirterek, müvekkili şirket hakedişinden kesilen tutardan, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 50.000,00TL’nin temerrüt tarihi olan 12.05.2016 tarihinde itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
e-imzalı e-imzalı e-imzalı e-imzalı

Davalı vekili mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde özetle; açılan davanın ticari dava olmadığını, alacak davası olduğunu, bu nedenle dosyanın Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesi gerektiğini, davacı şirketten yapılan kesintilerin yasal nedenlerle yapıldığını, davacı şirketle ilk olarak 4 ay süreyle 500 kişilik personel hizmet alımı konulu sözleşmenin imzalandığını, sözleşmenin eki niteliğindeki “Teknik Şartnamenin” 10. maddesinde, çalıştırdığı personelin, İş Kanunundan doğan her türlü ücret, ihbar, kıdem, kötü niyet tazminatları ile işe iade davalarından doğan hak ve alacaklarını yerine getirmeyen yüklenicinin hak ediş, teminat vb. alacaklarından mahsupla ödemeye yetkili olduğunun belirtildiğini, taraflar arasındaki iç ilişkide, nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olacağına ilişkin sözleşme yapabileceklerini, sözleşmelerde çalıştırılan işçilerin iş kanunundan doğan alacaklarından davacının sorumlu olduğunun belirtildiğini, çalıştırdığı işçilerden dolayı davacıdan kıdem tazminatı kesintisi yapılmasının yasal olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Talep, davacı şirketle davalı arasında akdedilen sözleşmeden kaynaklı hakediş alacağından yapılan kesintinin tahsili (iadesi) istemine ilişkindir.
Davalı kurumun yaptığı “personel hizmet alımı ihalelerini” davacı kazanmış, neticesinde de, taraflar arasında 27.03.2015 tarihinde 4 ay süreli, 31.07.2015 tarihinde üç ay süreli 500 kişilik personel hizmet alımı sözleşmeleri akdedilmiştir. Taraflar arasında akdedilen sözleşmeler ile davacı şirket, davalı kuruma 8 adet araç ve 500 kişiden oluşan personel temin etme görevini üstlenmiştir.
Davacı şirket, sözleşmesel yükümlülüklerini ifa etmiş, sözleşmelerde yazılı süreler sona ermiştir. Davacının tahakkuk eden hak ediş alacaklarından, sözleşme kapsamında davacı tarafından temin edilen işçilerin kıdem tazminatı alacakları yönünden kesinti yapılmıştır. Davalı, yasa ve sözleşmeye göre işçilerin kıdem tazminatı ve diğer işçilik alacaklarından alt işveren olarak davacının sorumlu olduğunu ileri sürmüş; davacıda, işçilerin kıdem tazminatı alacaklarının doğmadığını, alacak doğsa bile bu miktarlardan kendilerinin sorumlu olmadığını ileri sürerek, bu nedenle hakediş alacaklarından yapılan kesintilerin iadesini istemişlerdir.
6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde ticari davalar tanımlanmış ve sayılmıştır. Bu maddeye göre “her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları”, “ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri” ve “tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın aynı maddenin (a), (b), (c), (d), (e) ve (f) bentlerinde sayılan davalar ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için ya tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması; ya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması ya da açılan davanın maddede 6 bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Niza konusu olan uyuşmazlığın tarafı olan davalı belediye, tacir olmadığı gibi dava, TTK’un 4/1 maddesinde 6 bend halinde sayılan yasal düzenlemelerden de kaynaklanmamaktadır. Bu halde Asliye Ticaret Mahkemesinin görev sahasına giren bir ticari davadan da bahsedilemez. İş bu halde davaya bakma görevi Asliye Hukuk Mahkemesine aittir. Göreve ilişkin düzenlemelerin, 6100 sayılı HMK’un 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olması karşısında, taraflarca ileri sürelmese dahi mahkemece re’sen dikkate alınması gerektiğinden, davanın görev yönünden dava şartı noksanlığı bulunduğu nazara alınarak usulden reddine ve dava dosyasının davaya bakmaya görevli olduğu belirlenen Ankara Batı Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK 114/1 c ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın usulden reddine,
e-imzalı e-imzalı e-imzalı e-imzalı

2-Verilen karar kesinleştiğinde ve talep halinde dava dosyasının davaya bakmaya görevli olduğu belirlenen Ankara Batı Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK’nun 331/2 madde gereğince süresi içerisinde müracaat yapıldığı takdirde yargılama giderlerine gönderilen mahkemece dikkate alınmasına,
4-Kararın kesinleşmesinden itibaren HMK’nun 20/1-son cümle gereği dosyanın iki haftalık süre içerisinde görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin istenilmemesi halinde DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesi için dosyanın yeniden ele alınmasına,
Dair, davacı vekili ile davalı yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.20/03/2019

Başkan Üye Üye Katip
e-imzalı e-imzalı e-imzalı e-imzalı