Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/63 E. 2019/265 K. 16.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2018/63 Esas – 2019/265
T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2018/63 Esas
KARAR NO : 2019/265

HAKİM :
KATİP :

DAVACILAR : 1-
2-
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : ALACAK
DAVA TARİHİ : 23/01/2018
KARAR TARİHİ: 16/04/2019
K. YAZIM TARİHİ: 14/05/2019

Yukarıda tarafları yazılı davanın Mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı Etimesgut Belediyesince ihaleye çıkılan “3 ay süreli 500 kişilik personel hizmet alımı” ihalesini müvekkili şirketlerin oluşturduğu İş Ortaklığının (Adi Ortaklık) kazandığını ve 01.01.2015 tarihinde hizmet sunumuna başlandığını, iş bitiminde Mart 2015 istihkakı yapılarak davalı kuruma verildiğini, ancak 188.810,70 TL eksik ödeme yapıldığının anlaşılması üzerine, 12.05.2016 tarihli, 17099 sayılı ihtarnamenin davalı belediye başkanlığına iletildiğini, belediye başkanlığının 24.05.2016 tarihli cevabi ihtarnamesinde, söz konusu kesintinin “İşçilerin kıdem tazminatı” karşılığı yapıldığını geri ödemenin mümkün olmadığının belirtildiğini, bunun üzerine 10.08.2017 tarihli ikinci bir ihtar gönderilerek kıdem tazminatı karşılığı kesinti yapılamayacağı belirtilerek yapılan kesintinin iadesinin talep olunduğunu, davalı belediye başkanlığınca gönderilen 17.08.2017 tarihli cevabi ihtarname ile talebin reddedildiğini, davacı şirketin alt işveren olarak “01.01.2015 – 31.03.2015 tarihleri arasında” 3 ay süreyle yüklendiği işi yerine getirdiğini, istihdam edilen işçilerin kıdem tazminatınına hak kazanabilmesi için 1 yıl çalışmaları gerektiğini, 3 ay süreyle istihdam edildiğinden çalıştırılan işçilerin, kıdem tazminatını hak kazanamayacaklarını, 3 ay süreyle çalıştırılan işçilerin kıdem tazminatını hak kazandıkları kabul edilse dahi, bu durumda çalışmalarını başka bir alt işverenin emrinde, ancak yine davalı belediye başkanlığı hizmetlerinde sürdüren işçilere kıdem tazminatı ödenemeyeceğini, dolayısıyla her iki durumda da davalı Belediye Başkanlığının uygulamasının yasal olmadığını, sundukları Yargıtay kararında da belirtildiği üzere alt işveren değiştiği halde çalışmasını sürdüren işçilerin iş sözleşmelerinin yeni alt işverence devralındığını, yine Yargıtay kararlarında, çalışan işçilere yapılan ödemelerin “Kıdem Tazminatı Avansı” olduğunun belirtildiğini, bu durumda davalı belediye başkanlığının davacıdan kesilen miktarları kıdem tazminatı olarak işçilere ödendiği iddiasının yasal olmayıp, hukuka aykırı olduğunu, bunların dışında, davacı şirketlerce 3 ay süreyle istihdam edilen işçilere kıdem tazminatı ödenmesi için öncelikle kıdem tazminatının hak kazanılması gerektiğini, oysa kıdem tazminatı hakkının henüz doğmadığını, henüz doğmamış bir alacağın davacı şirketten kesilmesi veya davacı şirketin sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olduğunu, kıdem tazminatının doğma, “Hak kazanılma” şartlarının kanunda belirlendiğini, ancak davalı belediye başkanlığının bu durumları dikkate almaksızın keyfi bir uygulama ile davacı şirketlerin hakedişlerini eksik ödediğini, ayrıca davalı belediye başkanlığınca ödenen kıdem tazminatı ve diğer işçilik alacakları için müvekkili şirketlere karşı açılmış rücu davalarının da bulunduğunu ve derdest olduğunu, davalı belediye başkanlığının iş akitleri kıdem tazminatlarının ödenmesini hak edecek şekilde sona eren işçilere ödenen kıdem tazminatlarının tahsilini zaten açılmış olan bu davalarla talep ettiğini beyan ederek, müvekkili şirketlerin hakedişinden haksız olarak kesilen tutardan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 25.000,00 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın ticari dava olmaması nedeniyle öncelikle görevsizlik kararı verilerek dosyanın Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesi gerektiğini, davacı şirketten yapılan kesintilerin yasal nedenlerle yapıldığını, davacı şirketle 3 ay süreyle 500 kişilik personel hizmet alımı konulu 29.12.2014 tarihli sözleşme imzalandığını, sözleşmenin eki niteliğindeki “Teknik Şartnamenin” 9. Maddesinin; “Yüklenici çalıştırdığı personelin, İş Kanundan doğan her türlü ücret, ihbar, kıdem, kötü niyet tazminatları ile işe iade davalarından doğacak tüm hak ve alacaklarından sorumludur, idarenin çalıştırılan personele karşı böyle bir sorumluluğu ve yükümlülüğü bulunmamaktadır. Yüklenici idarenin bu konuda uyrayabileceği her türlü zararı tanzimle yükümlüdür” şeklinde olduğunu ve taraflarca kabul edildiğini, bu maddede yüklenicinin sorumluluğunun açıkça belirlendiğini, Yargıtay kararlarına göre üst işveren olarak (Asıl işveren olarak) nitelendirilen kamu idaresinin yükleniciye sözleşme ilişkisi içerisinde rücu edileceğinin kabul edildiğini, tarafların aralarındaki iç ilişkide, nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olacağına ilişkin sözleşme yapabileceklerini, sözleşmelerde çalıştırılan işçilerin İş Kanundan doğan alacaklarından davacının sorumlu olduğu belirtildiğinden, çalıştırdığı işçilerden dolayı davacıdan kıdem tazminatı kesintisi yapılmasının yasal olduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, hizmet sözleşmesi nedeniyle davacıların hakediş alacağından yapılan kesintinin tahsili talebine ilişkindir.
Davalı kurumun yaptığı personel hizmet alımı ihalesini davacıların oluşturduğu iş ortaklığı (adi ortaklık) kazanmış, neticesinde de, taraflar arasında 29/12/2014 tarihinde 3 ay süreli 500 kişilik personel hizmet alımı sözleşmesi imzalanmıştır. Taraflar arasında akdedilen sözleşme ile davacı şirketler, davalı kuruma 500 kişiden oluşan personel temin etme görevini üstlenmiştir.
Davacı şirketler, sözleşmesel yükümlülüklerini yerine getirmiş, sözleşmede yazılı süre sona ermiştir. Davacının tahakkuk eden hak ediş alacağından, sözleşme kapsamında davacı tarafından temin edilen işçilerin kıdem tazminatı alacakları yönünden kesinti yapılmıştır. Davalı, yasa ve sözleşmeye göre işçilerin kıdem tazminatı ve diğer işçilik alacaklarından alt işveren olarak davacının sorumlu olduğunu ileri sürmüş; davacılar da, işçilerin kıdem tazminatı alacaklarının doğmadığını, alacak doğsa bile bu miktarlardan kendilerinin sorumlu olmadığını ileri sürerek hakediş alacağından yapılan kesintilerin iadesini istemişlerdir.
6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde ticari davalar tanımlanmış ve sayılmıştır. Bu maddeye göre “her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları”, “ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri” ve “tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın aynı maddenin (a), (b), (c), (d), (e) ve (f) bentlerinde sayılan davalar ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için ya tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması; ya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması ya da açılan davanın maddede 6 bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Niza konusu olan uyuşmazlığın tarafı olan davalı belediye, tacir olmadığı gibi dava, 6102 sayılı TTK’nun 4/1 maddesinde 6 bend halinde sayılan yasal düzenlemelerden de kaynaklanmamaktadır. Bu durumda Asliye Ticaret Mahkemesinin görev alanına giren bir ticari davadan da bahsedilemez. Hal böyle olunca, davaya bakma görevi Asliye Hukuk Mahkemesine aittir. Göreve ilişkin kurallar 6100 sayılı HMK’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkindir ve taraflarca ileri sürelmese dahi mahkemece re’sen dikkate alınması gerekir. 6100 sayılı HMK’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu dikkate alınarak, davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine,
2-Karar kesinleştiğinde ve yasal sürede başvurulması halinde dosyanın görevli Ankara Batı Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK’nun 331/2 madde gereğince süresi içerisinde müracaat yapıldığı takdirde yargılama giderlerine gönderilen mahkemece dikkate alınmasına,
4-Kararın kesinleşmesinden itibaren HMK’nun 20/1-son cümle gereği dosyanın iki haftalık süre içerisinde görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin istenilmemesi halinde DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesi için dosyanın yeniden ele alınmasına,
Dair, davacılar vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 16/04/2019

Katip Hakim
e-imza e-imza