Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/580 E. 2018/809 K. 13.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2018/580 Esas – 2018/809

T.C.
ANKARA BATI
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2018/580 Esas
KARAR NO : 2018/809

HAKİM :
KATİP :
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/08/2018
KARAR TARİHİ: 13/12/2018
K.YAZIM TARİHİ: 21/12/2018
Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili; müvekkili ile davalı kooperatif arasında 04.09.2016 tarihinde …. İnşaatının yapımı işine ilişkin olarak yapılan sözleşme ile söz konusu inşaat yapım işinin müvekkili tarafından yürütülmesinin kararlaştırıldığını, yapılan görüşme ile işin yapılış şekil ve şartlarının kararlaştırılmış olduğunu, müvekkilinin bu doğrultuda işin yapımına başlanıldığını, 3 blok olarak inşa edilecek olan kooperatif inşaatında sözleşmeye uygun olarak bloklardan birinin yapımı tamamlandıktan sonra, davalı tarafça müvekkiline bir bildirim yapılmaksızın, davalının kişisel sorunları nedeniyle sözleşme ilişkisinin sona erdirildiği sözlü olarak bildirildiğini, taraflar arasında yapılan sözleşme söz konusu inşaat yapım işinin tamamının müvekkili tarafından yapılmasına yönelik olduğunu, taraflar arasında yapılan sözleşme uyarınca müvekkilinin, işin tamamının yapımına yönelik teknik malzmeler almış bu doğrultuda masraflar yaptığını, ancak davalı tarafça müvekkiline öncesinde herhangi bir bildirim yapılmaksızın sözleşme ilişkisinin son erdirilmiş olması nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını, bununla birlikte, müvekkil tarafından tamamlanan C Blok inşaat yapım işi için davalı ile 50.000,00 TL+ KDV üzerinden anlaşıldığını, ancak müvekkili tarafından kesilen ve davalıya verilen 35.400,00 TL tutarlı fatura bedelinin halen müvekkiline ödenmediğini, müvekkilinin, hem ödenmeyen fatura bedeli hem de haksız fesih nedeniyle zarara uğradığını beyan ederek, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, haksız fesih nedeniyle uğranan zarar ile yapılan işe karşılık ödenmeyen fatura bedeli için şimdilik 2.000,00 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili süresinde sunulmayan beyan dilekçesinde; iş bu davanın görülmesinde, Ticaret Mahkemelerinin değil Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğunu, bu itibarla HMK 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca göreve ilişkin dava şartı noksanlığından davanın usulen reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının fatura bedelinin yanı sıra haksız fesih nedeni ile zarara uğradığı iddiası ile tazminat talep etmekte olduğunu, bu talebini somutlaştırmak ve istediği miktarın ne olduğunu bildirmek zorunda olduğnu, bu itibarla davacıya davadaki taleplerinin ve miktarlarının açıklattırılmasını talep ettiklerini, davacı ile müvekkili yüklenimindeki … ada … parseldeki blok apartmanın bir kısım işlerini yapmak üzere anlaşılmış ise de davacı yalnızca bodrum kata beton atılması ve binanın çevre tretuvar betonun atılması işini gerçekleştirdiğini, işin verildiği dönemde davacı ile … isimli bir diğer şahıs yapılacak diğer işlerin … tarafından devralınıp yapılması ve bedelinin de … tarafından tahsil edilmesi konusunda anlaştıklarını, aralarındaki anlaşmaya göre 17. 000 TL davacı …’ye 15. 000 TL de …’ya ödeneceğini, bu husus belge imza altına alındığını beyan ederek, öncelikle davanın asliye hukuk mahkemeleri görevli olduğundan bahisle usulden reddine, keza esas itibariyle de yasal dayanaktan yoksun davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :Dava; eser sözleşmesi uyarınca iş bedeli alacağı ile tazminat istemine ilişkindir.
Eldeki dava, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra, 24/06/2013 tarihinde açılmıştır. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması, ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 154 ve devamı maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia, fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 124/1 maddesinde “Kooperatifler” ticaret şirketleri arasında sayılmış ise de, aynı maddenin 2. bendinde kooperatifler “Şahıs şirketleri” ve “Sermaye şirketleri” arasında gösterilmemiştir. TTK’nın 124. maddesinin 1 ve 2. bentleri ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 1. maddesi birlikte değerlendirildiğinde yapı kooperatiflerinin “ticaret şirketi” olmadığı, sosyal niteliği ağır basan kendine özgü bir ortaklık olduğu anlaşılmaktadır. Kaldı ki, bu düzenlemelere benzer hükümler, 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu’nda da bulunmasına rağmen (md 18, 136), Yargıtay’ın istikrar kazanan uygulamasında, yapı kooperatifleri tacir olarak kabul edilmemiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere; davalı yapı kooperatifi tacir niteliği taşımadığından, dava konusu da kanunda özel olarak düzenlenen hallere girmediğinden, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesi hükmünce davayı ticari dava saymak ve asliye ticaret mahkemesini görevli kabul etmek mümkün değildir. Bu bağlamda, somut uyuşmazlığa bakma görevi Ankara Batı Asliye Hukuk Mahkemelerine aittir. 6100 sayılı HMK’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu dikkate alınarak, davanın usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davaya bakmakla görevli mahkeme Ankara Batı Asliye Hukuk Mahkemesi olduğundan HMK 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın göreve ilişkin dava şartı noksanlığından usulden reddine,
2-Yasal sürede başvurulması halinde dosyanın görevli Ankara Batı Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK’nun 331/2 madde gereğince süresi içerisinde müracaat yapıldığı takdirde yargılama giderlerine gönderilen mahkemece dikkate alınmasına, 4-Kararın kesinleşmesinden itibaren HMK’nun 20/1-son cümle gereği dosyanın iki haftalık süre içerisinde görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin istenilmemesi halinde DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesi için dosyanın yeniden ele alınmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.13/12/2018

Katip Hakim
e-imzalı e-imzalı