Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/477 E. 2019/583 K. 09.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Batı ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas – Karar No: 2018/477 Esas – 2019/583

T.C.
Ankara Batı
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2018/477
KARAR NO : 2019/583

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

DAVACILAR : 1-
: 2-
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : Genel Kurul Kararının İptali/Kayyım Atanması
DAVA TARİHİ : 09/07/2018
KARAR TARİHİ : 09/10/2019
K.YAZIM TARİHİ : 14/10/2019

Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
TALEP :Davacılar vekili mahkememize sunduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin davalı şirkette 1986 yılında %10 hisse alarak ortak olduklarını, son yönetim kurulu üyelerinin …, … ve … olduklarını, müvekkillerinin azınlık pay sahibi ortak durumunda bulunduğunu, yöneticilerin TTK’nun 393, 395 ve 396. maddelerine aykırı hareket ettiğini tespit ettiklerini, şirket yöneticilerinin elde edilen karı ortaklara kötü niyetli olarak dağıtmadığını, şirket lehine de kullanmayarak şahsi mal varlıklarını artırmada kullandıklarını tespit ettiklerini, yine davalı şirket yönetimini oluşturan … ailesinin aynı konuda faaliyet gösteren ve davalı şirketle rekabet eden bir çok şirketler kurduklarını, şirketin 11.04.2018 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 3, 4, 5, 6 ve 7 nolu kararlarının kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu belirterek, iptaline karar verilmesini ve TTK’nun 630. maddesi çerçevesinde davalı şirket yöneticilerinin yönetim ve temsil yetkisinin kaldırılarak şirkete kayyım atanmasını talep ve dava etmişlerdir.
e-imzalı e-imzalı e-imzalı e-imzalı

CEVAP :Davalı vekili mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin bir aile şirketi olduğunu, ortaklıktan ayrılan aile fertlerinin yeni şirketler kurarak yollarına devam ettiklerini, uzun süredir ortak olan davacının da bu duruma vakıf olduğunu, şirket yöneticilerinin basiretli yönetimi sayesinde davalının sürekli büyüme ve kendini geliştirme trendi sağladığını, son genel kurulda alınan kararlarında bu durumu gösterdiğini, şirketin gelişimi için alınan yatırım kararında borçlanmadan şirket karında finans edilmesi nedeniyle ortakların bir bedel ödemelerinin söz konusu olduğunu, ancak hisse oranları nazara alındığında davacı dışındaki ortakların ödediği bedelin çok daha fazla olduğu hususunun açık olduğunu, dava dilekçesinde bildirilen şirketlerle müvekkilinin ortaklık yapısının farklı olduğunu, bu şirketlerden sadece …ve Tic. Ltd. Şti. ortaklarının davalı şirketle bir alakalarının bulunduğunu, bu şirketin de 2003 yılında kurulduğunu, anılan şirketle davalının küçük çaplı bir ticaretinin olduğunu, davalı şirketten mal kaçırılarak kurulmasının yada haksız rekabet durumunun söz konusu olmadığını, genel kurulda alınan tüm kararların usul ve yasaya uygun olduğunu, kar dağıtmama kararının çok yerinde bir karar olduğunu, makine parkının yenilenmesi gerektiğini, yine 7. maddede alınan kararların bir biri ile çelişik olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :Davalı şirketin ana sözleşmesi, Ticaret Sicil Müdürlüğü kayıtları, ticari defter ve kayıtları, davalı şirketle bağlantılı olduğu iddia olunan şirketlerin Ticaret Sicil Müdürlüğü kayıtları, vergi kayıtları, bilirkişinin 27.05.2019 tarihli raporu ile tüm dosya kapsamı.
GEREKÇE :Talep, davalı anonim şirket genel kurulunda alınan kararların iptali ve davalı şirket yönetim kurulunun görevden alınarak şirkete kayyım atanması isteminden ibarettir. (TTK’nun m. 445, 446, 449; 364)
Davacı, davalı anonim şirketin ortağıdır. Davalı şirkette dava tarihi itibariyle 2300 hissesi (%8,51) bulunmaktadır. Şirketin diğer hisseleri … ailesinin fertlerine aittir.
Davacı nizalı genel kurulda alınan 3, 4, 5, 6 ve 7 nolu kararların yasa, ana sözleşme ve iyi niyet kaidelerine aykırı olduğunu ileri sürerek iptalini talep etmekte, ilaveten şirketin kötü yönetildiğini ileri sürerek, yönetim kurulunun görevden alınmasını ve şirkete yönetim kayyımı atanmasını talep etmektedir. Davalı taraf ise, iddiaların doğru olmadığını, alınan kararların yasa ve ana sözleşmeye uygun olduğunu bildirerek haksız surette açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmaktadır.
Davacı, niza konusu yaptığı 2017 yılına ilişkin 11.04.2018 tarihili genel kurula katılmış, iptalini istediği maddeler yönünden muhalefette bulunmuş, buna ilişkin şerhini tutanağa işletmiştir. Dolayısıyla TTK’nun 446. maddesindeki dava açma koşulunun yerine getirildiği anlaşılmıştır.
Dava, genel kurul tarihinden itibaren TTK’nun 445. maddesindeki açıklanan üç aylık yasal süre içerisinde açılmıştır.
Tarafların bildirdikleri deliller toplanmış, davalı şirketin kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak uzman bilirkişiden rapor alınmış, akabinde mali müşavir bilirkişinin yanına şirket iş denetim uzmanı bilirkişide ilave edilerek, taraf itirazlarını değerlendirici ek rapor alınmıştır.
Nizalı genel kurulda gündem maddeleri görüşülmüştür. Gündemin 3. maddesinin görüşülmesi neticesinde; yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu okunmuş ve müzakere edilmiştir. Davacı taraf faaliyet raporunun TTK’nun 516. maddesine uygun olmadığını, bakanlıkça hazırlanan zorunlu asgari içeriğe de sahip olmadığını, faaliyetlerin doğru, eksiksiz, gerçeğe uygun ve dürüst bir şekilde yansıtılması kuralına uymadığını ileri sürmüştür. Yapılan oylama neticesinde oy çokluğu ile faaliyet raporu kabul edilmiştir. Anonim şirket yıllık faaliyet raporları şirketin ilgili hesap dönemine ait iş ve işlemlerinin…/…
e-imzalı e-imzalı e-imzalı e-imzalı

…/…akışı, finansal durumunu doğru, eksiksiz, gerçeğe uygun ve dürüst bir şekilde yansıtmalıdır. Başka bir deyişle, TTK.’nun 516 ile Şirketlerin Yıllık Faaliyet Raporunun Asgari İçeriğinin Belirlenmesi Hakkındaki Yönetmeliğin 7. maddesi içeriğine uygun düzenlenmesi gerekmektedir. Bilirkişi marifeti ile yapılan tetkikte; nizalı faaliyet raporunun yönetmeliğin 7. maddesinde açıklanan bölümleri içerdiği tespit edilmiştir. Davalı şirketin 2017 yılı finansal tabloları (bilançosu ve gelir tablosu) ile 2017 yılı faaliyet raporunun uyumlu olduğu da anlaşılmıştır. Davacının bu maddede alınan karara yönelik itirazları yerinde görülmediğinden kararın iptali istemin reddedilmiştir.
Genel kurul gündeminin 4. maddesinin konusu “2017 yılına ilişkin bilanço ve gelir tablosu hesaplarının okunması, müzakere edilmesi ve tasdik edilerek karara bağlanması; kar dağıtımı ile ilgili tekliflerin” görüşülmesidir. Yapılan görüşmeler neticesinde; oy çokluğu ile bilanço ve gelir tablosu hesapları tasdik edilmiştir. Davacı şirket temsilcisi sözlü önerge vererek birinci ve ikinci temettünün, ayrıca dağıtılmayan geçmiş yıl karlarının tümünün ortaklara payları oranında dağıtılmasını teklif etmiştir. Burada davalı şirket yönetim kurulu bir kısım üretim ünitelerinin teknolojisin eskidiği, bunların yenilenmesi gerektiği, yeni bir fabrika binasının yapılmasının zorunlu olduğu hususlarını gerekçe göstererek davacının kar payı dağıtım önergesine karşı çıkmıştır.
Anonim şirketlerde kar payı TTK’nun 507 ve devamı maddelerde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde, her yıl ortaklara kar payı dağıtma zorunluluğu getirmemiştir. İhtiyaç duyulması halinde hiç kar payı dağıtılmaması ve bunun yerine ilgili dönem karının şirket bünyesinde tutulması, TTK’nun sistemi içerisinde mümkün kılınmıştır. Yasal düzenlemeye göre; yıllık kardan kanuni ve esas sözleşmesel yedek akçeler ayrıldıktan sonra kalan kısmın dahi TTK’nun 523/2’nin tanıdığı olağanüstü yedek akçe ayırma yetkisine istinaden pay sahiplerine dağıtılmaksızın, bütünüyle bünyede tutulmasının mümkün olduğu görülmektedir. Ancak, olağanüstü yedek akçe ayırma yetkisi kullanılırken TTK’nun 523/2 koşullarının varlığı da doğal olarak aranacaktır. Bu suretle de şirketin menfaatleri ile pay sahiplerinin menfaatleri arasında yasaya uygun objektif bir denge sağlanmış olacaktır. Olağanüstü yedek akçe ayrımının gerçek ve somut bir ihtiyaca karşılık geldiği açık bir şekilde ortaya konmasından sonra ise şirketin faaliyet dönemindeki karın icabında tamamını bünyesinde tutmasını engelleyecek geçerli bir sebep mevcut değildir. Somut uyuşmazlıkta, davalı şirketin kayıtları incelendiğinde, davalı şirketin maddi duran varlıkların büyük bir bölümünün makine ve cihazlardan oluştuğu ve bunlarında büyük bir kısmının ömrünü tamamladığı anlaşılmaktadır. Bu kapsamda 31.03.2017 tarihinde ve 06.11.2017 tarihlerinde yüksek bedellerle makine alındığı, bunlara ilaveten çeşitli makinelerin alımı için teklifler yapıldığı tespit edilmiştir.
Gerek şirketin finansal tablolarında yer alan maddi duran varlıklarının büyük ölçüde ekonomik ömürlerini doldurmaları, gerek söz konusu duran varlıkların yıpranma paylarının amortisman tuturları, gerek davalı şirketin makine yenileme ve yeni fabrika arsasına tesisin taşınması konusunda dava dosyasına sunduğu belgeler ve gerekse de 2017 yılında yapılan 2016 yılı genel kurulunda alınan karar gereği ifasına, 2017 yılında başlanan yönetim kurulunca önerilen gerekçelerin ifasına, 2018 yılında da devam edilmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, kar payı dağıtmamanın şirketin sürekliliği açısından makul sayılabilecek bir gerekçe olduğu, diğer yandan şirketin finansal tablolarının gerçeği yansıtmadığı iddilarının genel nitelikte bir iddia olduğu, bilirkişi kurulunca yapılan incelemede şirket bilançosu ve gelir tablolarının bir biri ile ve davalı şirkete ait ticari defter kayıtları ile uyumlu olduğu tespit edildiğinden, davalı şirketin 11.04.2018 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 4 nolu kararın iptali koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Genel kurulda gündemin 5. maddesinin görüşülmesi neticesinde; yönetim kurulu üyelerinin ibralarına oy çokluğuyla karar verilmiştir. Davacı ortak mali tabloların gerçeği…/…
e-imzalı e-imzalı e-imzalı e-imzalı

…/…yansıtmadığı iddiasıyla alınan kararın iptalini talep etmiştir. 5 nolu kararda; “yönetim kurulu üyeleri katılmadan yapılan oylamada” ibaresi geçmektedir. Ancak davacı vekili olumlu oylara bakıldığında davalı şirket yönetim kurulu üyelerinin de oylamaya katıldıklarını belirtmektedir. Genel kurul tutanağında gündemin 5. Maddesi ile ilgili yapılan oylamada 2.300 paya karşılık red oyu, 24.700 paya karşılık olumlu oy kullanıldığı yer almaktadır. Yönetim kurulu üyelerinin (… …- …- …) toplam pay tutarı ise 17.275’tir. Genel kurulun 5. maddesinde, 2.300 red oyu kullanılmış olmakla birlikte, yönetim kurulu üyelerinin oyları ile red oyları toplandığında 19.575 paya karşılık gelmekter. Bunun dışında olumlu oy kullanan … …, … ve …’ın pay toplamı 7.425’dir. Hal böyle olunca, yönetim kurulu haricindeki ortakların olumlu oyu 7.425 iken red oyu 2.300’dür. Dolayısıyla yönetim kurulu üyeleri kendi lehlerinde oy kullansalar dahi, olumlu oylar ve red oyları dikkate alındığında, yönetim kurulunun ibrası yönünde gerekli çoğunluğun sağlandığı anlaşılmaktadır. Karar bu haliyle TTK m. 436/2 hükmüne aykırı değildir. Bu nedenlerle davalı şirketin 11.04.2018 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 5 nolu kararın iptali koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Nizalı genel kurulun 6 nolu gündeminin konusu, … Holding A.Ş. temsilcisi …. …’ın kendisini yönetim kurulu üyesi olarak önermesi ile ilgilidir. Bu maddenin görüşülmesi sırasında, bu öneri 2.300 kabul oyuna karşılık 24.700 oyla reddine karar verilmiştir. İptali istenilen genel kurulun 6. maddesi incelendiğinde; genel kurulda 3 yıl süre ile görevlendirilen yönetim kurulunun görev süresi henüz dolmadığından ve devam ettiğinden, … Holding A.Ş. temsilcisi … …’ın yönetim kurulu üyesi olarak atanması oy çokluğu ile reddedilmiştir. Hal böyle olmakla davacı vekilinin davalı şirketin 11.04.2018 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 6 nolu kararın iptali koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Nizalı genel kurulun 7 nolu gündeminin konusu yönetim kurulu üyelerine verilecek ücretlerin tespiti ile ilgilidir. Bu maddenin görüşülmesi sırasında; yönetim kurulu üyelerinin her birine aylık 17.250,00TL net huzur ücreti ödenmesine, bunun dışında yurt içi/yurt dışı harcırahları hariç herhangi bir ödeme yapılmaması önerilmiş ve oy birliğiyle kabul edilmiştir. Akabinde yönetim kurulu üyelerinden …’ın önerisi neticesinde, birinci temettü dağıtıldıktan sonra kalan net kar üzerinden yönetim kurulu üyelerine eşit oranda olmak üzere %15 oranında kar payı hesaplanarak dağıtılması gündeme getirilmiş ve davacının olumsuz oyu neticesinde bu öneri kabul edilmiştir.
Bazı maddelerinden iptali istemiyle, davaya konu olan 2017 yılına ilişkin 11.04.2018 tarihinde yapılan Olağan Genel Kurul toplantısında, yönetim kurulu üyelerinin her birine aylık 17.250TL net huzur hakkı ödenmesine, bunun dışında, yurtiçi yurtdışı harcırahları hariç herhangi bir ödeme yapılmamasına karar verilmiştir. Ancak 7. maddenin devamında belirtildiği üzere, yönetim kurulu üyesi … tarafından bugünkü ulaşılan karlılığın yönetim kurulu üyeleri sayesinde oluştuğunu, bu nedenle kardan, 1. temettü dağıtımından sonra kalan kar üzerinden %15 oranında hesaplanacak kardan payın, kar payı olarak yönetim kurulu üyelerine ödenmesini teklif etmiş, teklifin genel kurul tarafından değerlendirilmesi sonucunda 1. temettü dağıtımından sonra kalan karın %15’i oranında yönetim kurulu üyelerine ödenecek kar payı hesaplamasına ve yönetim kurulunun belirleyeceği tarihte ödenmesine davacı taraf vekilinin 2.300 olumsuz oyuna karşı 24.700 olumlu oy ile kabul edilip imza altına alınmıştır.
Davalı şirketin 2017 yılına ilişkin Olağan Genel Kurul Toplantısı tutanağının 7. maddesi ile ilgili davacı … Holding A.Ş. ile davalı şirket Genel Kurulunun oy ve pay sahibi diğer üyeleri arasındaki temel anlaşmazlık belirtildiği şekilde Yönetim Kurulu Üyelerine kar payı ödemesi yapılması hakkındadır.
e-imzalı e-imzalı e-imzalı e-imzalı

Belirtmek gerekir ki; oybirliği ile ödenmesine karar verilen 17.250TL tutarındaki huzur hakkı ile 1. Temettü Kar Dağıtımı sonrasında kalan kardan dağıtılmasına karar verilen kar payı farklı mali menfaatlerdir ve bu gibi farklı mali hakların birkaçının bir arada yerine getirilmesinde de engel bulunmamaktadır.
Yönetim kurulu üyelerine tanınmış olan mali haklar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 394. maddesi ile düzenlenmiştir. Bu maddede mali haklar; ” yönetim kurulu üyelerine, tutarı esas sözleşmeyle veya genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kardan pay ödenebilir. ” şeklinde belirlenmiştir.
İlgili maddenin gerekçesinde yer alan “6762 sayılı Kanunun 333 üncü maddesi anlam itibarıyla tekrarlanmıştır. Esas sözleşmeyle veya genel kurul kararıyla belirlenmesi gereken mali haklar hükümde sınırlı sayı ilkesi uyarınca gösterilmiştir. Anılan mali hakların bir kaçının bir arada yerine getirilmesine bir engel yoktur. Yolluklar, temsil ödenekleri, sigorta primleri ve benzeri primler, varsa özel emeklilikler, avanslar, hükmün kapsamı dışındadır. ” ifadesinden de anlaşılacağı üzere sayılan bu beş kalem olarak ifade edilen bu mali hakların birkaçının bir arada yerine getirilmesinde engel bulunmamaktadır.
Anonim şirketlerde, hisse sahiplerinin şirkete ödediği sermaye karşılığında şirketten beklentileri kar elde etmektir. Hisse sahipleri bu karı ya şirkete ödediği sermaye karşılığında şirketin yapacağı kar dağıtımı yoluyla elde edebilir, ya da sermaye payının şirkete ödedikleri tutardan mali anlamda daha fazla bir tutara yükselmesi, kıymetlenmesi yoluyla elde edebilir.
Bu nedenle kâr payı alma hakkı hisse sahiplerinin en önemli mali hakları arasında yer alır. Keza, şirketin sermaye piyasasında güvenilirlik sağlaması açısından da sürekli kar edip kar dağıtması, bu şirkete yatırım yapmak isteyecek, şirket hisselerini almak isteyecek yatırımcıların sayısını ve dolayısı ile şirket hissedarlarının sermaye payının değerini arttıracağı muhakkaktır.
Aksi yönde bir başka bakış açısıyla finans öğretisinde ileri sürülen görüşlerden bazılarına göre ise, şirketin kar dağıtımının sınırlandırması ve kazancını yatırımlarına yöneltmesi, şirket değerini arttıracağından, pay sahiplerine kar dağıtılmasından çok daha büyük bir getiri sağlamaktadır. Dolayısıyla, özellikle büyümekte olan şirketler açısından kar dağıtımı yapmak yerine yıllık karın yatırımlara yönlendirilmesi ve şirket değerinin arttırılması önerilmektedir.
Ancak ortaklık kontrolünün, hisse büyüklüğüne bağlı olarak ortaklardan birisi veya birkaçının elinde olması halinde, karın dağıtılmaması, yedek akçeye ayrılması, hakim ortağın suistimallerine açık bir yapı da oluşturabilir. Dava konusu olayda, davalı şirketin kar payı dağıtmama kararı neticesinde. Yönetim Kurulunun kendi adlarına tahsilinden vazgeçtiği kar payları toplamı davacı ortağın tahsilinden vazgeçtiği kar payının birkaç katına denk geldiği dikkate alındığında, hakim ortağın suistimale açık bir yapı oluşturduğu yönünde somut bir veriye ulaşamamıştır.
Öte yandan, şirketin uzun yıllar boyu sürekli ve artarak karlılığını devam ettirmesinde, davalı şirkette fiilen çalışmak ve yönetmek suretiyle hizmet veren bir yöneticinin, Yönetim Kurulu Üyesi olsun veya olmasın, davacı tarafın dava dilekçesinde belirterek dolaylı olarak talep ettiği gibi sadece ve sadece 17.250TL huzur hakkı ödemesi yapılarak bu hizmetlerini devam ettirmesini beklemenin hakkaniyete uygun olmayacağı anlaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, davalı şirketin 11.04.2018 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan 7 nolu kararın iptali koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
TTK’nunda anonim şirketlere kayyım atanmasına ilişkin özel bir düzenleme yoktur. Yasanın 364. maddesinde, genel kurulun, haklı sebeplerin varlığı halinde, yönetim kurulunun yetkilerini kısıtlayacağı veya görevini sonlandırabileceği düzenlenmiştir. Ayrıca, haklı sebeplerin gerçekleştiğinden bahisle mahkemede dava açarak yönetim kurulu üyelerinin…/…
e-imzalı e-imzalı e-imzalı e-imzalı

…/…görevlerinin sonlandırılması ve yerlerine kayyım atanması düzenlenmemiştir. Bu halde, TMK’nun 403, 426/3 ve 427/a madde hükümleri uygulanacaktır. Davacının ileri sürdüğü sebepler, genel kurulda alınan kararların iptaline dayanak teşkil edecek nitelikte sayılmadığı gibi anılan yasal düzenlemeler göz önünde bulundurulduğunda, anonim şirket yöneticilerinin temsil görevlerinin sonlandırılarak, yerlerine kayyım ataması yapılacak nitelikte bulunmamıştır. Neticesinde, bu talepte yerinde görülmemiştir.
Bu gerekçeye istinaden davanın reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacıların davasının REDDİNE,
2-Alınması gereken 44,40TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 31,40TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50 TL harcın davacılardan tahsili ile hazineye irat kaydına, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin 46. maddesine göre; her yıl bütçe kanunu ile belirlenen terkin sınırının altında kalan harçlarla ilgili müzekkere yazılmaz amir hükmü gereğince harç tahsil müzekkeresi yazılmasına yer olmadığına,
3-Davalının kendisini vekil ile temsil ettirdiği görülmekle, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 2.725,00TL vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalıya ödenmesine,
4-Davacılar tarafından sarf edilen yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Karardan sonra yapılacak yargılama giderlerinin davacıların gider avansından karşılanmasına, artan gider avansının karar kesinleştiğinde davacılara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.09/10/2019

Başkan Üye Üye Katip
e-imzalı e-imzalı e-imzalı e-imzalı