Emsal Mahkeme Kararı Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/379 E. 2018/620 K. 18.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2018/379 Esas – 2018/620

T.C.
ANKARA BATI
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ KARAR TÜRK MİLLETİ ADINA
ESAS NO : 2018/379 Esas
KARAR NO : 2018/620

HAKİM :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ : 01/06/2018
KARAR TARİHİ : 18/10/2018
K.YAZIM TARİHİ : 26/10/2018
Yukarıda tarafları yazılı davanın mahkememizce yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili; dava dışı … Sigorta A.Ş. Tarafından … numaralı Nakliyat Taşıyıcı Sorumluluk Sigorta Poliçesi kapsamında sigortalanan, … LTD. ŞTİ.’ye ait 1.500 kg ağırlığındaki … cinsi emtianın Ankara’dan Çanakkale /Biga’ya nakliyesi işleminin davalı şirket tarafından üstlenildiğini, davalı şirket sorumluluğunda taşınmak üzeer … -… plaka sayılı araca yüklenen emtiaların 02/06/2017 tarihinde, sürücünün kavşağa kontrolsüz girmesi sonucu aracın üzerinden düşmek suretiyle hasarlandığını, taşıma sürecinde ve sürücünün ağır kusuru sonucu meydana gelen zarardan davalı taşıyıcının sorumlu olduğunu, dava konusu hasarın sürücünün ağır kusur ve ihmali sonucu meydana geldiğini, bu nedenle TTK’nun ilgili hükümlerinde belirtilen sorumluluk sınırlamalarının uygulanmaması zararın tamamından sorumlu tutulması gerektiğini, alacağı temlik eden müvekkili şirketin haklarını … A.Ş.’den devraldığını ve davalıya rücu hakkı doğduğunu beyan ederek, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile 79.450,70 TL rücuen tazminat alacağının ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili; taşıma konusu malı …. A.Ş.’nin yurtdışından getirdiğini ve … A.Ş.’nin bu malı … Projesi kapsamında taşımak üzere taşıma işini yüklendiğini, dava dışı … A.Ş.’nin ve müvekkili şirketin … Projesi kapsamında araç çalıştıran şirketler olduğunu, müvekkili şirketin … Projesi kapsamında boru taşımacılığı yaptığını, bu kapsamda yük taşımada araçların ve sürücülerin özel sertifika sahibi olması gerektiğini, … A.Ş.’nin yaşanan somut olayda kendisine verilen taşıma işini hali hazırda ve istenen vakitte sertifika sahibi araç ve sürücüsü bulunmadığından sertifika sahibi araç ve sürücüsü bulunan müvekkili davalı şirketten araç ve şoför talebinde bulunduğunu, bu ilişkide … A.Ş.’nin asıl taşıyıcı müvekkili davalı şirketin ise fiili taşıyıcı konumunda olduğunu, müvekkili şirket tarafından yükün … Şirketine ait garajda teslim alındığını, … Şirketinin somut olayda gönderici konumunda olduğunu, taşımaya konu malın araç üzerinde teslim alındığını, yükleme işinin müvekkili davalı taşıyıcı değil gönderici nezdinde olduğunu, yükleme ve boşaltma yükümlülüğünün kesinlikle taşıyana ait olmadığını, gönderenin emtianın tır veya kamyona yerleştirilmesi, sabitlenmesi ve güvenle taşınmasını temin etmekle yükümlü olduğunu, müvekkili şirketin sınırlı sorumluluk esasları dahilinde talepte bulunulması gerektiğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER :Tarafların ticaret sicil kayıtları, dava dışı … Sigorta A.Ş tarafından düzenlenen hasar dosyası ve poliçe örneği ile tüm dosya kapsamı.
GEREKÇE :Dava, dava dışı firmanın taşınan mallarının zarar görmesi nedeniyle davacı tarafından sigorta poliçesi kapsamında ödenen tazminatın kusurlu olduğu iddia edilen davalı yandan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesiyle, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 107. maddesi; “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. (3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.” hükmünü içermektedir.
Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna yada objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır.
Şartları bulunmadığı halde dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı durumda davacıya herhangi bir süre verilmeden hukuki yarar yokluğundan davanın reddi yoluna gidilmelidir. Çünkü, alacağın belirlenebilmesi mümkün iken, böyle bir davanın açılmasına Kanun izin vermemiştir. Böyle bir durumda, belirsiz alacak davası açmakta hukuki yarar yokluğundan dava reddedilmeli, ek bir süre verilmemelidir. Zira, burada talep açıktır, bu sebeple 6100 sayılı Kanun’un 119/1-ğ. maddesinin uygulanarak süre verilmesi mümkün değildir; aslında açılmaması gerektiği halde belirsiz alacak davası açılmış olduğundan, bu konudaki eksiklik de süre verilerek tamamlanamayacağından, dava hukuki yarar yokluğundan reddedilmelidir. Buradaki hukuki yarar, sonradan tamamlanacak nitelikte bir hukuki yarar değildir. Çünkü dava açıldığında o sırada mevcut olmayan hukuki yarar, bunun da açıkça mahkemece bilindiği bir durumda, tamamlanacak bir hukuki yarar değildir. Aksinin kabulü, aslında açık olan talep sonucunun süre verilerek davacı tarafından değiştirilmesi ve bulunmayan hukuki yararın sağlanması için davacıya ek imkan sağlanması anlamına gelecektir ki, buna usûl bakımından imkan yoktur, böyle bir durum taraflar arasındaki eşitlik ilkesine de aykırı olacaktır. Bunun yanında, şayet açılan davada asgari bir miktar gösterilmişse ve bunun alacağın bir bölümü olduğu anlaşılmakla birlikte, belirsiz alacak davası mı yoksa belirli alacak olmakla birlikte kısmi dava mı olduğu anlaşılamıyorsa, bu durumda 6100 sayılı Kanun’un 119/1-ğ. maddesinin aradığı şekilde açıkça talep sonucu belirtilmemiş olacaktır. Talep, talep türü ve davanın niteliği açıkça anlaşılamıyorsa, talep muğlaksa, aynı kanunun 119/2. maddesi gereğince, davacıya bir haftalık kesin süre verilerek talebinin belirsiz alacak davası mı, yoksa kısmi dava mı olduğunun belirtilmesi istenmelidir. Verilen bu süreden sonra, davacının talebini açıklamasına göre bir yol izlenmelidir. Eğer talep, davacı tarafından belirsiz alacak davası şeklinde açıklanmış olmakla birlikte, gerçekte belirsiz alacak davası şartlarını taşımıyorsa, o zaman yukarıdaki şekilde hareket edilmeli, hukuki yarar yokluğundan dava reddedilmelidir. Açıklamadan sonra talep belirsiz alacak davası şartlarını taşıyorsa, bu davanın sonuçlarına göre, talep kısmi davanın şartlarını taşıyorsa da kısmi davanın sonuçlarına göre dava yürütülerek karar verilmelidir. (Yargıtay 11. HD nin 11.02.2016 tarih, 2015/4934 E, 2016/1360 K sayılı ilamı)
Somut olayda; tacir olan davacının, dava dilekçesinde açık olarak ödeme yapılan miktarı da anarak, tespiti mümkün olan alacak için belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararı bulunmadığı, SDR kur oranı yönünden alacağın belirli olmadığı iddia edilse de bu hususta kısmi dava ikame edilebileceği kanaatiyle aşağıdaki şekilde davanın usulden reddine dair hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın HMK 114/1-h ve 115/2 maddeleri uyarınca usulden reddine,
1-Alınması gereken 35,90 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 1.356,82TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.320,92 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
2-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
3-Davalı tarafından sarf edilen 200,00 TL delil avansının karar kesinleştiğinde davalıya iadesine,
4-Davalının kendisini vekil ile temsil ettiği görülmekle karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize sunulacak, yahut mahkememize gönderilmek üzere bir başka mahkemeye ibraz edilecek bir dilekçeyle başvuru yapılmak suretiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemeleri ilgili Hukuk Dairesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.18/10/2018

Katip Hakim
e-imzalı e-imzalı